Güney Kore sinemasının önde gelen yönetmenlerinden Park Chan-wook imzalı Ayrılma Kararı, bir cinayet soruşturmasından tutkuya verilen hikayesi ile izleyicisini içine çekiyor. Dağ ve okyanus metaforlarıyla anlatımını güçlendiren film hem görsel açıdan hem de hikayesiyle derinlikli bir seyir keyfi sunuyor.
ALPERHAN BENLİOĞLU
Ayrılma Kararı Haziran 2022 yılında gösterime girmiş ünlü yönetmen Park Chan Wook imzalı Neo-Noir türünde başarılı bir film. Güney Kore sineması sevenler Park Chan Wook’u İhtiyar Delikanlı (Old Boy), Hizmetçi (Handmaiden), İntikam Meleği (Lady Vendetta), Üç Sıradışı (Three Extremes) filmlerinden hatırlayacaklardır. En azından bu filmleri izlemiş ve unutamamış biri olarak ben, Ayrılma Kararı’nı izlemeye dua ederek başladım. Diğer filmlerinden farklı olarak bu filmde korktuğum hiçbir olayla karşılaşmadığımı da gönüş rahatlığıyla söyleyebilirim.
Filmi anlatmaya başlamadan “Noir” film ve “Neo Noir” filmler hakkında da kısa bir bilgilendirme yapmak istiyorum. Çok basit özetle Noir film, Hollywood sinemasının karanlık görüntülerle, eğik kameralarla bezenmiş suç filmlerine verilen isim. Koyu gölgelerin bolca yer aldığı, karanlık yönleri olan bir dedektifin çözmeye çalıştığı cinayetleri izlerken Femme Fatale (Ölümcül Kadın) da filmlerde kendine yer bulur. Neo Noir’da ise yine Noir sinemasının suç unsurunu ve karanlık yönlerini içinde barındırırken kendine özgü yenilikler de içermektedir. Anti kahramanlar, ölümcül kadın, hırs ve yozlaşma net sınırlar olmadan kendine yer bulur.
Filmin konusuna geçecek olursak; Dedektif Jang Hae-jun uçurumun kenarında ölü olarak bulunan bir kişinin ölümünü araştırırken ölen kişinin eşi olan, Çinli göçmen Song Seo-rae’yi kafaya takarak yakın takibe almasıyla hikayemiz başlar. Bir bilim kadınıyla evli olan Hae Jun, robotik evliliğinde bulamadığı heyecanı katil olup olmadığını öğrenmeye çalıştığı hemşire Seo-rae’yi araştırırken bulur.
Bu açıdan bakıldığında filmin kurgusu bana Temel İçgüdü filmini hatırlattı. Tabi o filmdeki gerilim odaklı sıradan sahneler Ayrılma Kararı’nda çok daha derin, insanı çarpan sahne geçişlerine ve görme hazzını besleyen görüntülere dönüşmüş halde. Yine Femme Fatale’imiz Sharon Stone’un canlandırdığından çok daha farklı bir karakterde Seo-rae olarak bizim anti kahramanımıza dönüşmekte. Seo-rae yaşlılar evinde bakım görevlisi olarak çalışan sıcak kanlı bir hemşire. Sharon’dan farklı olarak cinsel çekiciliği ortaya çıkartacak iddialı kıyafetler yerine çok farklı mütevazı giyim tarzıyla dedektifimizin zihninde gezinebiliyor.
Filmin en ilgi çekici metaforları ise dağ ve okyanus olarak Park Chan Wook tarafından bize sunulmuş. Tırmanması güç ama davranışları kestirebilir sert kayalar bir yanda bize bakarken, ne yapacağı hiçbir zaman kestirilemeyen asi dalgalar ise diğer tarafta bizi etkilemek için bekliyor. Bu bağlamda pek çok olayı dağlar ve okyanuslar açısından yorumlamak mümkün film boyunca. Dedektifin aynı düzende sakin ilerleyen evliliği dağ gibi hep aynı tırmanma zorluğu ile dururken, diğer tarafta Seo-rae’nin kendi sırlarıyla ne yapacağı kestirilemeyen davranını sanki okyanun sert dalgaları gibi.
Film kendini içine çeken görsel sahneleri ve çarpıcı sonu ile benim uzun sürece aklımda kalacak gibi duruyor. Özellikle Seo-rae’nin dedektife söylediği “Beni sevdiğini söylediğin gün bana olan aşkının bittiği gündü, senin aşkının bittiği gün ise benim aşkımın başladığı gündü” sözü de film içindeki derinliklere ayrı bir derinlik katıyor.
Sadece aşk için değil bir çok farklı mücadeleyi içinde barındıran hayatımızı düşündüğümüzde siz kendinizi okyanusların mı, dağların insanı mı olarak görüyorsunuz? Film boyunca ne gördüğümüzü değil, ne olduğumuzu da keşfetmeniz dileklerimle 😊
https://youtu.be/uY_mlD7uXno?si=c7HQpl3lePQ25hgp
Alperhan Benlioğlu
Orta Doğu Teknik Üniversitesi Fizik Bölümü ve Anadolu Üniversitesi İktisat Bölümleri mezun olduktan sonra kariyerime Hacettepe Üniversitesi’nde MBA ile devam ettim. Aselsan’da 12 yıl Proje Yöneticisi olarak görev yaptıktan sonra, kariyerini Prowin Danışmanlık’ta Genel Müdür Yardımcısı olarak sürdürüyorum. Sinema ve edebiyat ile yakından ilgileniyorum. “Sihirli Maceralar Kitabı”, “Bal Porsuğu Uzaylılara Karşı” ve “Hindistan Cevizine Ne Oldu?” isimli üç çocuk kitabım bulunuyor. Bugüne kadar şiir ve hikayelerim 10’un üzerinde farklı kolektif kitapta yer alırken, yazmaya devam ediyorum.