Edebiyatımızın önemli isimlerinden Murat Gülsoy, Baba Oğul ve Kutsal Roman adlı eserini “yazarken yaşamak, yaşadığını yazmak üzerine deneysel bir üst kurmaca çalışması” diye nitelendirebiliriz. Bu romanın bu romanının en dikkat çekici yanlarından biri pek çok kült yazara bulunduğu atıflarla metnini, metinler arası şekilde teknikleştirmesi ve adeta başka kurmacalar üzerine inşa edilmiş bir çatı roman niteliği taşıması.
BERİL BOZDOĞAN
“Ne içindeyim zamanın ne de büsbütün dışında.
Tanpınar’ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü eserinin, kurmacanın alt yapısında büyük önem taşıdığı bu roman için rahatlıkla Murat Gülsoy’dan zamana mekansal anlamda meydan okuyan bir kurmacayla karşı karşıya olduğumuzu söyleyebiliriz. Yazarken yaşamak, yaşadığını yazmak üzerine deneysel bir üst kurmaca çalışması da diyebiliriz.
Mühendis olmanın getirdiği avantajları kullanarak zaman-mekan kavramlarını; fizik kanunları, edebiyat, felsefe ve metinler arasılık kullanarak irdelediği bu romanının en büyük edebi özelliği bana kalırsa Tanpınar, Nabokov, Çehov, Kafka, Borges, Atay, Pamuk gibi kült yazarlara bulunduğu atıflarla metnini metinler arası şekilde teknikleştirmesi. Adeta başka kurmacalar üzerine inşa edilmiş bir çatı roman niteliğinde.
Karakterlerin her biri bir yazarın çağrışımıyla var oluyor sanki. Buna örnek olarak Merve karakterinin varlığını Nobakov’a borçluyken, orta yaşlı ana karakter yazarımızı tamamen Tanpınar’a borçluyuz. Yazarımızın haza düşkün eril tarafını Tolkien’ın Gollum karakterine borçluyken, Asena’nın ortaya çıkışını yine hem Nabokov’a -kasıklarımın ateşi ifadesi Lolita romanının girişinde mevcut- hem de Gülsoy’un psikoloji bilimi dalındaki birikimine ve buradan ulaştığı travma bağına ve Freud’a borçluyuz. Üstelik Gülsoy bununla da sınırlı kalmıyor ve kendi diğer eserlerindeki kahramanları da ara ara metne yerleştirerek bu romanını zenginleştiriyor.
Dikkatimi çeken en hoş detaylardan biri, Gülsoy’un, romanın içinde yazar olmanın psikolojisini, yazma tekniklerini ve yazmanın önceliklerini işlemiş olması. Romanı bu gözle okuyan yazar adaylarına çok önemli bilgiler verilmiş. Zaten “Baba Oğul ve Kutsal Roman” metninin kendisi de post modern bir üst kurmaca ve teknik olarak detaylıca incelenmesiyle öğretici bir eser. Romanın içinde yazarın öyküleriyle karşılaşıyoruz ve bu öyküler roman kurgusu içinde ana akışa hizmet ediyor. Edebi bir şölen desek yanlış olmaz. Rüyalar eklenerek iyiden iyiye çok katmanlı bir yapı kazandırmış Gülsoy.
Yine teknik olarak ele aldığımız zaman zaman atlamalarının, daha doğrusu bir ileri bir geri gitmemizin verdiği tat da lezzetli. Kahramanımızın gözaltında sorgu odasında olduğunu bilmemize rağmen romanın geçtiği zaman farkını mekanlar sayesinde takip etmemiz mümkün oluyor. Aynı zamanlarda rüyalar vasıtasıyla metafiziksel bir paralel gerçeklik de yaratılmış.
Bir aksiyon romanı ile değil, bir durum romanı ile varoluşsal sorgulamalar okuyoruz. Gülsoy’un etrafında döndüğü kavramlar ve meseleler bir okuyucu olarak bana keyifli bir okuma deneyimi yaşattığını söyleyebilirim.
Beril Bozdoğan
Sabancı Üniversitesi Endüstri Mühendisliği’nden mezun olduktan sonra ilk çocuğunun doğumuna kadar aktif olarak teknolojik danışmanlık ve eğitim sektörlerinde çalışmaya devam etti. Üniversite ve iş hayatı boyunca asıl ilgi alanı olan sanat tarihi, çizim ve yaratıcı yazma eğitimlerini sürdürdü. Anne olduktan sonra ise çocukluk hayallerinin peşinden giderek, edebiyata ve resim sanatına ağırlık verdi. “Blöf – Aşkın Aşınmış Hali” adlı romanın yazarı olar Beril Bozdoğan, eşi, çocukları Burç ve Boran ile İstanbul’da yaşıyor.