Yunus Nadi Roman Ödülü kazanan “Dünya Döner Renkler Kalır” adlı romanından sonra “Zaman Geçer Sesler Kalır” romanı ile okuruyla buluşan Belgin Bıyıkoğlu, kahramanı Sabite Hanım’la birlikte bizi Osmanlı’nın son dönemine, Cumhuriyet’in ilk yıllarına götürüyor. Güçlü kadın karakterleri ile sevgi, dostluk, dayanışma, mücadele duygusunu aktaran Bıyıkoğlu, okuyucusuna umut aşılıyor.
İkinci romanı ile okuruyla buluşan Belgin Bıyıkoğlu, “Zaman Geçer Sesler Kalır” romanında 2022 yılı Yunus Nadi Roman Ödülü’nü alan “Dünya Döner Renkler Kalır”ın gölge kahramanı Sabite Hanım’ı ve yaşadığı dönemi sadece anlatmakla kalmıyor, bizi alıp o dönemin içine götürüyor. “Sabite, Zehra, Fedora” gibi birbirinden farklı ancak üçü de güçlü kadınlar romanında yer veren Belgin Bıyıkoğlu, romanında Cumhuriyet’in ilanından bir süre sonra sonlanan roman; savaş, kıtlık, salgın, işgal günlerini anlatıyor. Bunun yanı sıra bir yandan da sevginin, aşkın, dostluğun, dayanışmanın, toprağa bağlılığın, mücadele etmenin güzelliğini göstererek “Umut hep var…” diye fısıldıyor.
Destek Yayınları etiketiyle çıkan “Zaman Geçer Sesler Kalır” romanı ve yazma tutkusu üzerine konuştuğumuz Belgin Bıyıkoğlu, sorularımıza şu yanıtları verdi:
- Sabite Hanım nasıl bir roman kahramanı oldu ve “Zaman Geçer Sesler Kalır” nasıl ortaya çıktı?
Yaklaşık yedi sekiz yıl önce arkadaşım Ahmet Acar, kasabamızın geçmişi ile ilgili olarak hazırlayacağı kitap için benden dedem çıkıkçı Eyüp ile ilgili bir yazı yazmamı istedi. Birinci Dünya Savaşı sırasında Çanakkale’de Nusret Mayın Gemisi’nde er olarak görev yaptığı sıralarda, üç abisinin üç ayrı cephede savaşırken şehit düştüğünü çocukluğumdan beri bilmeme karşın; bu bilgileri yazıya döktüğüm an, babamın babaannesi olan Sabite Hanım’ın yaşadığı acıyı çok derinden hissettim. Bana anneannem tarafından neşeli bir kadın olduğu; ut çaldığı, at bindiği, sözünün dinlendiği anlatılan, yaşadığı dönemin çok ilerisinde olan bu güçlü kadına bir öykümde ya da romanımda yer vermeye karar verdim. O sıralarda ilk öykü kitabım 12 eylül dönemini geride kalanların gözünden anlattığım 10 öyküden oluşan “Hadi Gülümse” tamamlanmak üzereydi. Zor konulardı, o günlerde sanki kafamın içinden her şey uçup gitti. Oysa öncesinde yazmak istediğim bir kaç roman konusu vardı kafamda. Herhalde yazıp yazacağım bu kadarmış dedim.
Kısa bir zaman sonra Çardak’a annemi ziyarete gittiğimde, orada yaşayan kuzenim babaannemizin babasından kalan, varlığından emlakçılar tarafından haberdar oldukları bir arazinin varlığından söz edince çok heyecanlandım. Çanakkale Boğazı’na köprü yapılacağı söylentilerinin arttığı zamanlardı. O an, bu arazi bize Sabite Hanım’dan kalmış olsa, onun torunun çocuklarının maceraları ekseninde; çevre sorunlarını, rantı anlattığım bir roman yazsam ve günlükleri yoluyla Sabite Hanım’ı da romana katıp onun yaşantısı paralelinde; o bölgede, Cumhuriyetin hemen öncesinde yaşananları da anlatsam diye düşündüm. Romanı kafamda geliştirdikten sonra yazmaya başladığım sıralarda Hüseyin Arabacı’nın Arşiv Belgelerinde Lapseki isimli kitabıyla tanıştım ve o konuların birkaç cümleyle anlatılamayacak kadar önemli olduğunu görüp o konuların işlenmesini ikinci kitaba bırakmaya karar verdim. “Dünya Döner Renkler Kalır” kitapçılarda yerini aldığında, ben Sabite Hanım’ın ana karakter olduğu romanı kafamda şekillendirmeye başlamıştım. Bir süre başlangıç zamanı konusunda tereddütlerim oldu sonra romanın Sabite Hanım’ın on yaşında olduğu ikinci Abdülhamit dönemine denk gelen zamandan başlamasına ve Cumhuriyet’in ilanından kısa bir süre sonra sonlanmasına karar verdim. Daha sonra karakter oluşturulması her karakterin doğum ve ölüm yıllarının belirlenmesi ve okunacak kitapların listesinin oluşturulup okunması, notların alınması, olay akışlarının sıralanması derken geçen yıl mayıs ayında Kars Ani Harabelerini gezerken ismini de koyunca İstanbul’a döner dönmez yazmaya başladım.
- Suare Dergi okurları için “Zaman Geçer Sesler Kalır” romanını nasıl özetlersiniz?
Belirttiğim gibi ikinci Abdülhamit zamanında başlayıp Cumhuriyetin ilanından kısa bir süre sonra sonlanan bir roman. Türklerin Rumeli’ne geçtikleri ilk yer olan Çardak kasabasını merkeze alarak; savaşın, yoksulluğun, işgalin, salgın hastalıkların, acıların ve yanmış yıkılmış şehirlerin gölgesinde; aile, vatan ve doğa sevgisi, dostluk, sevda, arkadaşlık konularını yerel dille ama evrensel bir bakış açısıyla anlatan bir roman. Bu romanın yayımlanmasının Cumhuriyetimizin yüzüncü yılına denk gelmesi güzel bir tesadüf. Belki de bunda romanımın kahramanı Sabite Ninemin parmağı vardır, ne dersiniz? Aklınızı başınıza toplayın bu Cumhuriyet hangi koşullarda kuruldu sahip çıkın demek istemiştir.
- İlk romanınız “Dünya Döner Renkler Kalır” 77. Yunus Nadi Roman Ödülüne layık görüldü. Bunun sizin yazarlığınıza yansıması nasıl oldu?
Yazmak, kendimi bildim bileli benimle olan bir şeydi. Gazetecilik okumayı da o nedenle istemiştim ama rüzgâr beni başka bir yere sürüklemişti. Dünya Döner Renkler Kalır’ı yazarken ilk başlarda biraz oyalandım ama sonra akıp gitmeye başladığı an yazmanın benim için bir tutku haline geldiğini anladım. Daha kitap biter bitmez o heyecanla ikinci roman için kolları sıvadım. Ödül haberini aldığımda ikinci romanı yarılamıştım. Diyeceğim o ki yazmaya devam edecektim ama kendimi anlatmam edebiyat dünyasına kabul ettirmem çok kolay olmayacaktı. Ödül, yazar olarak bilinmemi sağladı. Bana inananlar olduğu gibi yakınlarımdan bile inanmayanlar da vardı. Hayatımın en değerli hediyelerinden biri. Yaşamım boyunca her şeyi kendi mücadelemle elde ettim. Uğradığım bütün haksızlıkların telafisi olarak geldi sanki. İyi ve kalıcı edebiyat yapmak için vereceğim mücadelede bana katkısının çok olacağına inanıyorum. Yeri gelmişken, 77.Yunus Nadi Roman Ödülü Değerlendirme Kurulu’na bir kez daha teşekkür etmek isterim.
- Üçüncü roman hazırlıklarına başladınız mı? Okurlarınıza bunun müjdesini verebilir miyiz?
Evet, üçüncü romamını geçen kasım ayında yazmaya başladım. Gençlerin ve sorunlarının yine hayatın içinden geçerek işlendiği bir roman yazmaya çalışıyorum. Geleceğe yönelik çok planlar yapan biri değilim. İsteğim; özgün edebiyat yapmak ve kalıcı olmak.
Belgin Bıyıkoğlu kimdir?
Çardak/ Çanakkale doğumluyum. İlkokulun bir bölümünü Çardak bir bölümünü de İstanbul’da tamamladıktan sonra Çardak Ortaokuluna devam ettim. Lapseki Lisesi sonrası E.Ü Gazetecilik ve H.İ.Y. Okulu’na girdim orada bir sene öğrenim gördükten sonra aynı üniversitenin Fen Fak. Mikrobiyoloji bölümünde eğitimimi tamamladım. Uzun yıllar ilaç sanayiinde çalıştıktan sonra 2007 yılında emekli oldum. Çok küçük yaşlarda başlayan yazma hevesim hiç solmadı yaklaşık on beş sene önce edebiyat atölyeleri ile başlayan yolculuğum 2008 de ilk öykü kitabım Hadi Gülümse’nin yayımlanmasıyla daha ciddi bir boyuta girdi. 2021 de Dünya Döner Renkler Kalır isimli ilk romanım Destek Yayınları tarafından basıldı ve 2022 yılında 77. Yunus Nadi Roman Ödülü’ne değer bulundu. 2023 yılında Zaman Geçer Sesler Kalır isimli ikinci romanım yine Destek Yayınları tarafından basıldı.
Ayrıca son beş yılda birçok kolektif çalışma içinde yer aldım. 2023 yılında CHP İstanbul İl Örgütü’nün düzenlediği umut, dayanışma konulu öykü yarışmasında Sürtük Kumrular isimli öyküm birinciliğe değer bulundu.
Lise yıllarından beri yağlıboya resim yapıyorum. Şimdiye değin birçok karma sergiye katıldım. Önümüzdeki yıllarda kişisel sergimi açma arzusundayım. Evli ve yetişkin iki çocuk annesiyim.