Walter Hill tarafından yönetilen 1985 yapımı bir Amerikan komedi filmi Brewster’in Milyonları (Brewster’s Millions) izleyicilerine paranın satın alabileceğe ve alamayağı şeyler üzerine epey düşündürdüyor. Filmde kahramanımız Montgomery Brewster’in 300 milyon dolarlık büyük mirası alabilmesi için bir ay içerisinde 30 milyon dolar harcaması gerekiyor. Ama herhangi bir mal varlığı satın almadan… Sizce bu nasıl mümkün olabilir, siz olsanız bu kadar parayı nereye harcardınız?
ALPERHAN BENLİOĞLU
300 milyon dolar değerinde bir mirasa sahip olmayı, siz de isterseniz (dünyadaki her canlı gibi istiyordur diye düşünüyorum) bu haftanın filmi tam size göre. Richard Pryor’un uzun zamandır bir filmini yazmak istiyordum ve küçüklüğümde aklıma kazınmış olan giriş sahnesini hatırladığımda bu seçim Brewster’in Milyonları filmi oldu. Ünlü komedi oyuncusu John Candy’nin de eşlik ettiği keyifli maceramızın, yönetmenliğini Yaratık (Alien) filmlerinin de senaristliğini yapmış Walter Hill yapmış durumda.
Brewster’in Milyonları unutulmaz bir hikaye ve arkasından gelen teklif ile başlar. Başarısız bir beyzbol oyuncusu Montgomery Brewster’in dedesi ölmüş ve ölmeden önce ona bir video kaydı bırakmıştır. Video kaydı dedesinin bir anısıyla başlamaktadır. Bu anıya göre dedesi küçükken babasına sigara içerken yakalanmış ve tuvalet hapsi cezasına çarptırılmıştır. Buna göre 3 paket sigarayı içmeden oradan çıkamayacaktır. Büyük dedenin verdiği bu ders ile Brewster’in dedesi sigaradan nefret etmiş ve bir daha içmemiştir. Kendisi de torununa benzer bir ders vermek istemekte bunun için de büyük miras olan 300 milyon doları alması için ona 1 ay içerisinde 30 milyon dolar harcama şartı koymaktadır. Başta basit gibi görünse de oyunun bazı kuralları vardır. Brewster’in hiçbir mal varlığına sahip olmaması ve bundan kimseye bahsetmemesi gerekmektedir. Bu yüzden herhangi bir spor araba ya da yat alma şansı olmayan Brewster’in parayı harcaması hiç de kolay olmayacaktır.
Filmde Brewster’in para harcamak için aklına gelen politikaya atılma fikri alt metinlerde eleştiri ile yüklü pek çok düşünceyi filme serpmiştir. Kapitalizmin sinemaya ele geçirmeden önceki dönemlerde, sinemanın komedi bile olsa bazı kaygıları olduğunu görmek insanı keyiflendiriyor. Filmde geçen “İnsanların beni desteklemesi iyi bir politikacı olduğumu göstermez sadece daha çok para harcadığımı gösterir” cümlesi de çift taraflı bir eleştiri anlamında bunun güzel bir örneği. Yine Montegomary Brewster’in kendini eleştirerek acaba düşük bir hayat mı yaşıyorum sorusuna üzerindeki pahalı kıyafetleri dikmiş terzilerin verdiği “bu elbiselerle kesinlikle değil efendim” cümlesi de üzerine düşünülmesi gereken başka bir replik.
Filmimiz güldürürken düşündüredursun, insan böyle bir teklif karşısında nasıl bir yol ister neler alırdı diye düşünmeden edemiyor. Dünyanın düşünmeden para harcanmayacak kadar acımasız olduğu düşününce yapılacak yardımlarla paranın çok hızlı şekilde tüketilebileceği tartışmasız bir gerçek. Özellikle çocukların acı çektiği, gıda yardımı yerine hiçbir işe yaramayan sözde oyuncak yardımları aldığı bu dünyada hiçbir miktar acıları kesmeye yetmeyecektir. Yine de umudumuzu kaybetmez savaşların olmadığı bir dünya hayal edersek siz bu parayı keyifli bir şekilde nelere harcardınız? diye soralım. İzlerken düşünmeniz dileklerimle 😊