Çağdaş fizikçi Carlo Rovelli, 20. yüzyıl fizik biliminin temel meselelerini “Fizik Üzerine Yedi Kısa Ders” adlı kitabıyla ele alıyor. “Kuramsal fizik, yaşamımızı yönlendiren tutkular ve duygulardan beslenir” diyen Rovelli, fizik bilimiyle ilgilenen okur kadar, evren ve uzayı merak edenleri de gizem dolu bir yolculuğa davet ediyor.
Beril Bozdoğan
Remzi Kitabevi’nde gezerken “Fizik Üzerine Yedi Kısa Ders” isimli kitabı görünce, zihnimin eskiden bildiklerinin üzerindeki tozları şöyle bir kaldırıp, roman tadında bir özet geçmenin fena fikir olmayacağını düşündüm. Bildiğiniz -veya bilmediğiniz- üzere ben bir Endüstri Mühendisiyim ve üniversitede teorik fizik derslerini en son 3. sınıfta almıştım; yani üzerinden neredeyse on beş yıla yakın zaman geçti. Malum, çoğumuz öğrenciyken – en azından aklımız başımıza gelene kadar- hep bir not kaygısı altında olduğumuz için, bütünü görebilmenin ötesinde, mezuniyet için öğreniyoruz. Bu kitap, modern fizik biliminin çok sade ve anlaşılabilir bir özeti.
Yedi dersin ilk beşinde çok keyifle ve bildiğim halde hayret ederek evrenin gizeminin anlatılışını okudum. Buraya kadar Einstein’ın evreni algılayışı ve bu doğrultuda görelilik kuramını yaratışı, Kuantum mekaniği ve uzay-zamanın güncel tanımı mevcut.
Altıncı dersin başında açıkçası biraz sıkıldım; termodinamiği üniversitedeyken de pek sevememiştim. Ama termodinamiğin büyük önemini unutmuş olduğum için konu çok şaşırdığım bir yere bağlandı ki bu da “zaman” dediğimiz kavramın sadece ve sadece ısı ile açıklanabilir olma ihtimali. Buradan da özel görelilik kuramına geçiş yaptı.
Bu noktada bir dipnot yazmak istiyorum. Bu kısacık kitapta Einstein’ın nasıl bir deha olduğunu; gelmiş geçmiş en etkili kişilerden biri ve insan ırkının dünya algılayışını tamamen değiştiren muhteşem bir beyin olduğunu bir kez daha anladım. Tabii ki Einstein, yüzyıllar, binyıllar içinde toplanmış bilgi birikiminin üzerine bir inşada bulundu ancak yine de dünya tarihinde sadece birkaç insanın tüm insanlığın algı ve yaşayışını nasıl tamamen değiştirdiğini anladıkça hayret etmekten geri duramadım.
Aynı zamanda, fizik biliminin açıklanmasında felsefe biliminin de ne kadar destekleyici ve etkileyici bir konumda olduğunu görüyoruz.
Son bölüm olan “Bitirirken-Biz” bölümü ile insan ırkı konuyla harmanlanırken sanki tamamen bağımsızmışız veya tamamen önemsizmişiz hisleri arasında gidip geldim ancak tabii ki hakikat bu değil. Açıkçası, hissettiğim ümitsizlik ve amaçsızlık son bölümün son sayfasına gelene kadar iyice arttı. Özellikle çağımız boyunca dünyaya ve ayrılmaz bir parçası olduğumuz doğaya, son hız verdiğimiz zararların da tolere edilemez olduğu acı ve gerçek. Ancak, kitabın son sayfasında öyle şairane, öyle güzel bir kapanış var ki, böyle sade ve keyifli bir çalışma ancak bu kadar güzel bitirilebilirdi.
Fizik bilimiyle ilgilenen veya ilgilenmese de evren ve uzay hakkında merakı olan her okur için bu kısa ama gizem dolu kitabı şiddetle tavsiye ederim.
Beril Bozdoğan
Sabancı Üniversitesi Endüstri Mühendisliği’nden mezun olduktan sonra ilk çocuğunun doğumuna kadar aktif olarak teknolojik danışmanlık ve eğitim sektörlerinde çalışmaya devam etti. Üniversite ve iş hayatı boyunca asıl ilgi alanı olan sanat tarihi, çizim ve yaratıcı yazma eğitimlerini sürdürdü. Anne olduktan sonra ise çocukluk hayallerinin peşinden giderek, edebiyata ve resim sanatına ağırlık verdi. “Blöf – Aşkın Aşınmış Hali” adlı romanın yazarı olar Beril Bozdoğan, eşi, çocukları Burç ve Boran ile İstanbul’da yaşıyor.
Fizik meraklılarının keyif alacağı 10 film
Fizik biliminin felsefenin sınırlarını zorluyor olması sinemacılara zengin bir oyun alanı sunuyor. Fizik kuramları, fizikçilerin hayatları, fizik yasalarının hayata olan yansımaları derken ortaya birbirinden ilginç senaryolar çıkıyor. Bilimkurgudan romantik komediye kadar birçok farklı türde fiziği ana eksenine alan filmler çekiliyor. Fizik severler için özel bir film seçkisi hazırladık.