Güzel günlerin geçmişte kaldığını mı düşünüyorsunuz? O halde Pagan Kennedy’nin yazdığı ‘Anıkolik’ adlı romanı okuma vaktiniz gelmiş olabilir. İrem Mirzai’nin çevirisiyle Siren yayınlarından çıkan bu roman, sorularınıza cevap vermiyor ancak hayatınızı gözden geçirip hoşnut olduğunuz ve olmadığınız durumların farkına varmanızı sağlıyor.
BERİL BOZDOĞAN
Son bir sene içerisinde okuduğum kitaplardan üzerinde düşünülmesi gerektiğine inandığım bir romandır Pagan Kennedy’nin yazdığı ‘Anıkolik’.
Pagan Kennedy, günümüzde fanzin dünyasının yakından tanıdığı, Amerika’nın ‘underground’ yazarları arasında en başarılı olarak değerlendirilen, ayrıca günümüzün Anton Çehov’u olarak tanımlanmaktan çekinilmeyen ve şu ana kadar Amerika’da yayımlanmış 11 kitabı bulunan bir yazar.
Ülkemizde 2007’de yayımlanan romanı Anıkolik’i bu yıl okuma fırsatı yakaladım. Ne büyük tesadüftür ki hayatımın monotonlaştığını ve anlamsızlaştığını düşündüğüm bir dönemde, kitapçıda gezerken gözüme çarptı romanın kapağı. Gri, üzerinde bir takvim yaprağı yapıştırılmış bir şişe olan bir kapaktı bu. Aslında tasarımı yeterince sade olmasına rağmen kitabın adının da büyüsüne kapılarak arka kapaktaki özetini okudum.
Kişisel görüşüm, romanın akıcılığının yeterli olduğu kanısında değil aslında. Anlatım kuvvetli olmasına rağmen, bir aksiyon romanının heyecanını bekliyorsanız, okumanızı tavsiye edebileceğim bir yapıt değil. Yine de içeriğin önemli olduğuna, kendinizle ilgili hala öğrenebileceğiniz şeylerin varlığına inanıyorsanız; hayatın akış hızının içerisinde farkındalık ve sorgulama yetisinden uzak kaldığınızı düşünüyorsanız, ya da hayatınızı çoğu yetişkin gibi bir koşturmaca ve monotonluk içerisinde kaybetmekten korktuğunuzu hissediyorsanız bu kitap okumaya değer.
Roman, okumaya başladığım anda düşündüğümün tersine, gerçeklik üzerinden dönmüyor; yine de bahsettiğim gerçeklik dışı olma durumu bilim-kurgu’ya yakınlık değil. Romanın teması, hayatı monotonlaşan bir profesörün yaşamını sorgulaması üzerine kurulmuş. Geçmişinde kalan bir arkadaşının kendisine sunduğu bir ilaç ile geçmişini birebir görmesini sağlamasıyla başlıyor bu sorgulama. Henüz bilinen böyle bir ilacın var olmaması romanın kurgusunu gerçeklikten uzaklaştırsa da, vurgulanmak istenen asıl olgu, gelecekten geçmişe bir bakış sonucu geleceğin – yani şimdinin – geçmişi özletecek kadar monotonlaştığı ve amaçsızlaştığı. Zaten sıkıntılı bir dönemimde karşıma çıkan bu yapıt, hayatımın akışına bir el atmam, hayatımın kontrolünü kendi elime almam gerektiğini fark ettirdi bana.
Bu roman, sorularınıza cevap vermiyor ancak hayatınızı gözden geçirip hoşnut olduğunuz ve olmadığınız durumların farkına varmanızı sağlıyor. Kendi çözümünüzü bulmaya yönelten, sorgulatan ve farkındalık yaratan bir yapıt da diyebiliriz Anıkolik için bana kalırsa.
Benim çözümüm, rutin işlerden, hatta sıkıntı verecek derecede yanlış sosyalleşmeden kafamı kaldırıp bir nefes almak, hobilerime geri dönmek ve hayatımda yer ayırmayı unuttuğum mutluluklarımı geri kazanmak için kendimi tatmin etmek oldu. Bu tatmin, engellediğim ve zaman yaratmadığım resim tutkuma yeniden izin vermek, vazgeçtiğim diğer bir alışkanlığım olan yazı yazmaya geri dönmek ve kendimce hayati değer taşıyan dostlarıma yeniden kucak açmak oldu. Çok büyük bir olasılıkla bu nedenle bu yazı var oldu ve size ulaştı.
Diğer bir açıdan ise hayatımda var ettiğim insanların bulundukları konum da değişti gözümde. Gözümü tekrardan açtığımda ise çevremde hayatıma anlam katan, üretkenliğimi geri kazanmama ve yaratma yetime tekrar kavuşmamı sağlayan birkaç dostumu yanımda gördüm; okuduğum bu kitabın etkisiyle hiç fark etmediğim görüşleri olan arkadaşlarımla ‘farkındalık’ ve ‘hayatın anlamı’ üzerine konuşmalar yaparken, onlarla yeniden tanıştım adeta. Kimi, hayatın aile ve toplumun empozesi üzerine kurulu kalması gerektiğini savundu, kimi ömrünü eşine yabancılaşarak ve yalnızca işine odaklanarak yaşamaktan korktuğunu belirtti.
Bu yazının, belki de okumaya an itibariyle karar verdiğiniz bu romanın eşliğinde, siz hangi kavramlar üzerine yoğunlaşacak ve nelerin farkına varacaksınız; hayatınızdan memnun musunuz?
Beril Bozdoğan
Sabancı Üniversitesi Endüstri Mühendisliği’nden mezun olduktan sonra ilk çocuğunun doğumuna kadar aktif olarak teknolojik danışmanlık ve eğitim sektörlerinde çalışmaya devam etti. Üniversite ve iş hayatı boyunca asıl ilgi alanı olan sanat tarihi, çizim ve yaratıcı yazma eğitimlerini sürdürdü. Anne olduktan sonra ise çocukluk hayallerinin peşinden giderek, edebiyata ve resim sanatına ağırlık verdi. “Blöf – Aşkın Aşınmış Hali” adlı romanın yazarı olar Beril Bozdoğan, eşi, çocukları Burç ve Boran ile İstanbul’da yaşıyor.