Sanırım insanlık, O’ndan adlarına yollanmış mektup bekliyor! Bu arada mektup geliyor gelmesine de… okuyor muyuz? Evet… Yaratıcı konuşur… “Dilsiz, dudaksız binlerce söz söyler Tanrı.” Kübra dizisini izlerken bir de bu gözle değerlendirin…
ELİF GÜLÜNAY
Netflix platformunda yayınlanan diziye dair bazı yorumlar aşağıdaki gibi;
“Yapay zekanın dünyamızı mahvetmesi.”
“Bu mesajları kim yolluyor?”
“Tanrı teknoloji kullanmaya başlamış.”
“Şirke batmış.”
“Bu film adamı dinden çıkarır.”
🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆
Müslümanız
ama
KurAN okumayanından… NET.
Sanırım insanlık, O’ndan adlarına yollanmış mektup bekliyor!
Bu arada mektup geliyor gelmesine de… okuyor muyuz?
Evet… Yaratıcı konuşur…
(Enfal;17-18) “Savaşta onları siz öldürmediniz, onları Allah öldürdü; (oku) attığında da SEN ATMADIN, Allah attı; bunu da müminlere kendinden güzel bir lütufta bulunmuş olmak için yaptı. Allah her şeyi işitmekte, her şeyi bilmektedir.”
(Bakara; 155) “Gerçekten Biz sizi korku, açlık, mal, can, ürün eksikliği gibi şeylerle sınarız.”
Bizler sınanırken, her şeyi kendi kendimize yaşıyoruz mu sanılıyor?
Oturduğumuz yerde kendi kendimize aç kalıyoruz, malımız gidiyor kendi kendimize… kimsenin hiçbir alakası yok… kimse bize bir şey yapmıyor…
Annemiz, babamız, kardeşimiz, arkadaşımız, sağlığımız, malımız
yani her şeyin,
aslında O’nun konuşması olduğunu fark edemiyor muyuz?
“Dilsiz dudaksız binlerce söz söyler Tanrı.”
Yani Yaratıcı her şeyle konuşur… ama her şeyle… demek istemektedir Mevlana.
Semavi de “Şimdi değilse ne zaman konuşacaksın benimle” der
ve
kadınlar bitiverir yanında
ve
“Bizim kalbimiz seninle” der.
Kübra yoktur orada!
Neden duymayız, görmeyiz O’nu.
(Kaf;16) “Andolsun, insanı Biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu biliriz. Biz ona şahdamarından daha yakınız.”
Keşke her an biz de O’nunla olabilsek…
🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆
Daha başında dizinin,
gelen mucizeyle
ÇARPILIRIZ
o karanlığa gömülen şehirde
IŞILDAYAN cami sahnesinde
hissettirdiğiyle,
ve
HATIRLARIZ unuttuğumuzu… O’nu.
Karanlığa gömülen insanlığımıza rağmen
içimizdeki ışığı…
Düm düz, bodoslamaca
elektrikleri kesen,
şehri karanlığa boğan
meğer yapay zekaymış… demeden.
Ama
illa mucize mi arıyoruz,
aynaya bakalım mesela…
🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆
“Kübra’yı biz yarattık.”
Kendileri sanıyorlar!
Seyreden de onlar sanıyor… yapanı!
Size kim yaptırdı yaptığınızı?
Değişik değil mi… buradan bakınca?!
Buradan bakılmayınca da ayrı değişik hani… biline!
(En’am; 59) “Gaybın anahtarları O’nun katındadır, onları O’ndan başkası bilmez, karada ve denizde olanları O bilir ve bir yaprak düşmez ki, onu O bilmesin; ne toprağın karanlıklarında bir tane, ne de kuru ve yaş hiçbir şey yoktur ki, o herşeyi açıklayan Kitap’ta bulunmasın.”
🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆
Önemli olan ne şimdi dizide?
Yapay zeka mı gerçekten?
Tıpkı tavuk kanı olduğunu öğrenen kadın gibi
biz de inanmaya devam etMEYECEK miyiz gerçekten?
O gücün,
kudretiyle hatırlattığını,
huşu ile ürperdiğimizi… yok mu sayacağız gerçekten?
Şuraya bile varır mevzu;
Bu diziyi çektiren kim?
Yapımcı mı?
Yapımcıya karar verdiren kim?
Yönetmen eliyle
kimleri titretti,
kimleri titretmedi,
kimlerin gönlüne değdi
o EZAN… ?
🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆
Bir mehdi mi, seçilmiş mi gelmesi lazım hasletlerimizin çıkması için.
Geçti gitti mi yapay zeka olduğunu öğrendiğimizde?
Tüh be! yalanmış mı olduk
ve
hoop döndük mü fabrika ayarlarımıza?
Boşver yaaa sevme, paylaşma, inanma!
Meğer yapay zeka yapmış mucize sandıklarımızı…
🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆
Kübra’yı yapan, bana bir GÜÇ bul dediğinde,
Kübra, KURAN’ı buluyor.
TANRI KELAMI’yla geliyor Tanrı… Kübra’da.
Ve sınıyor
SEN FARKLISIN ile
ama buradan av olmuyor Semavi
Avlanıyor karanlıkta gönle atılan ok… EZAN ile.
Geçiyor sınavını nerden?
Arkadaşlarının şehitlik acısını,
sebebin de sebebi vardır… ben bilemesem de diye… okuduğu yerden.
Kızkardeşini, İbrahim gibi kurban verdiği yerden.
Tıpkı ayette de olduğu gibi… zaten bildiği yerden.
(Bakara; 216) “Bir şey hoşunuza gitmediği halde sizin için hayırlı olabilir. Bir şey de hoşunuza gittiği halde sizin için kötü olabilir. Allah bilir, siz bilmezsiniz.”
🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆
Kuran okumasak da biliriz,
yalan konuşma, hırsızlık yapma, büyüklerine saygılı ol nokta nokta gider.
Eeee… neden yapmıyoruz?
“Yok! Mucize bekliyorum kardeşim…”
İşte bu, uykudaki zombi dedikleri olsa gerek.
Bir Semavi mi olması lazım.
Hepimiz Semavi değil miyiz?
Neden görünür olunca veya bir insanın ağzından dökülünce İNANÇLI olduk,
zaten inananlardan değil miyiz?
Her “Yaa! Amaaa! Neden ben! dediğimiz O’na isyan değil midir?
(Hud;9) “Eğer insana, tarafımızdan bir rahmet, bir nimet tattırır, sonra da bunu kendisinden çekip alırsak, tamamen ümitsiz ve nankör bir kimse olur.”
Hani şimdilerde dilden düşmeyen AKIŞ…
Çekip aldığında da kabulde olanlarından.
Ve
evet korku bize hatırlatır.
Ölüm bize hatırlatır.
Çok sevdiğimiz çocuklarımızı da korkuturuz hani!
Yoksa amigdalada,
ilkel beyinde
hayvani dürtülerimizle yaşar gideriz
biz faniler
ama
çocuklarımıza da kıyamayız.
🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆
Şimdi neyi konuşalım?
Kolejdeki kardeşine, hasta olan annesine rağmen var olan, itiraf eden bir Ademi mi?
Plasebo etkisi bir sahte kurşunla hatırlananı… inancı… hissedileni mi?
Saygı, sevgi, paylaşmayı mı?
Tanrı’nın estirdiği huşuyu mu?
Yoksa aşağıdaki yorumları mı?
“Yapay zekanın dünyamızı mahvetmesi.”
“Bu mesajları kim yolluyor?”
“Tanrı teknoloji kullanmaya başlamış.”
“Şirke batmış.”
“Bu film adamı dinden çıkarır.”
🍀
ELİF GÜLÜNAY
Ondokuz Mayıs Üniversitesi Resim-İş Bölüm, Grafik ana sanat dalından mezun olmuş, mesleğini icra ederken reklam camiasında yer almaya meylederek istifa etmiş, sonrasında fıtratımın öğretmenliğe uygunluğunu idrak ederek geri dönüş yapmış bir resim öğretmeniyim. Mesleğime ilk günkü heyecanımla devam ederken, sadece “istemek” ile herkesin resim yapabileceğine inanıyorum ve bunu deneyimletiyorum. Düşüncelerimizi görünür kılan filmleri ve dizileri ise kendimize olan yolculuğun bir parçası olarak görüyor ve evrilmemize olan katkılarını yorumluyorum.