Yönetmen Wim Wenders’in adını Lou Reed’in unutulmaz şarkısı “Perfect Day”den alan filmi Mükemmel Günler, yaşamın sıradanlığı arasına gizlenen detayları fark ettiriyor. Kōji Yakusho‘nun oynadığı tuvalet temizlikçisi Hirayama’yı izlerken akla şu soru takılıyor: “Gün boyunca rutin olarak yaptığımız işler arasında acaba neleri kaçırıyoruz?”
ALPERHAN BENLİOĞLU
2023 yılının popüler filmlerinden Perfect Days- Mükemmel Günler yönetmenliğini ünlü yönetmen Wim Wenders’in yaptığı aynı zamanda Japonya’nın en iyi yabancı film Oscar Ödülü adayı sımsıcak bir film. Filmin başrolünde Dans Edelim mi?, 13 Suikastçı, Üçüncü Cinayet, Kurtların Kanı, Açık Gökyüzünün Altında ve Günler filmlerindeki başrolleriyle uluslararası alanda tanınan Japon bir aktör Kōji Yakusho yer almaktadır. Bu seneki İstanbul Film Festivali’nde seyirciyle buluşan filmin yönetmeni Wim Wenders ve kahramanı Koji Yakusho aynı zamanda festivalin onur konuğu olarak davetlileri arasındaydı.
Başkarakterimiz Hirayama, hayatını genel tuvaletlerin temizliği ile kazanan, rutinleri ve düzeni çok seven, aynı zamanda da fotoğrafçılık ve edebiyatı da seven huzurlu biridir. Her gün aynı saatte uyarın, özenle yatağını toplar, tek tek evinde yetiştirdiği çiçekleriyle ilgilenir, hazırlanır ve işe gider. Japonya’nın özenle tasarlanmış mimarisiyle dikkat çeken farklı yerlerde yer alan tuvaletleri büyük bir özen ve disiplinle temizler. Rutini çok seven Hirayama her gün işten sonra mutlaka hamama gidip yıkanır, aynı yerde öğlen yemeği yer. Bisikletiyle şehri dolaşır ve fotoğraf çeker. Her şeyin sade olduğu evindeki az eşya gibi Hirayama’nın kelimeleri de oldukça azdır. Çok ender konuşur.
Filmi izlerken bizde ister istemez kendimizi Hirayama’nın rutinine kaptırıyor onunla birlikte evinin önündeki dolaptan soğuk kahvemizi olarak 70’lerin analog rock kasetlerini dinleyerek işe gidiyoruz. Tüm günleri sıradan gözükmesine rağmen Hirayama her gün doğan güneşe mutlulukla bakar, kahvesini keyifle yudumlar ve işini özveriyle yapar. Hayat koşturmasında bizlerin buzlu camlar ardından net göremediğimiz ama birbirine geçmiş dalların arasında sızan o güneşi her zaman yakalamak için uğraşır Hirayama. Halen analog kasetler ve analog fotoğraf makinesi kullanarak eski müzikler dinler. Karşılık alamasa da mutlaka insanlara selam verir ve yüzünden gülümsemeyi eksik etmez.
Film bir gün evden kaçan yeğeninin dayısının yanına gelmesiyle kuşak farklılıklarını da bir araya getirmeyi ve eleştirmeden karşılaştırmayı da başarmış durumda. Hirayama yeğeninin telefonundan istediği şarkıyı dinlemesini yadırgamazken, o da dayısının kasetlerine ilişmez. Kuşak çatışmasını bariz şekilde eleştirmese de Wim Wender’ın insanların gitgide yalnızlaşması üzerine de tespitleri film boyunca dikkat çekiyor. Her gün parkta öğlen yemeğini yerken karşılaştığı kız hiçbir zaman Hirayama’ya selam vermez mesela.
Kız kardeşinin yeğenini almaya geldiği sahneden de aslında ailenin varlıklı olduğunu ve bunun Hirayama’nın bir seçimi olduğunu anlayabiliyoruz. Tabi bu seçimi yapabilmek yani genel tuvalet temizleyerek sosyal bir hayat yaşama şansını ona sunduğu için Hirayama adında Japonya’ya teşekkür ediyorum. Minimalizm’den uzaklaştığımız hem daha fazlasını istediğimi dünyamızda minimal bir iş hayatıyla bu kadar sosyal olma şansımız olmadığını da (belki hayatta kalma şansımız da yok) görmek ister istemez insanın için buruyor.
Yine de gün boyunca rutin olarak yaptığımız ve aslında zevk alabilecekken bunun farkına varmadığımız neleri kaçırıyoruz? Film boyunca bunu sorgulamadan duramıyor insan. Peki siz neleri kaçırıyorsunuz bu koşturmada hiç düşündünüz mü?
Rutinlerdeki detayları yakalayıp Hirayama gibi hep gülmeniz dileklerimle,
İyi seyirler 😊
Alperhan Benlioğlu
Orta Doğu Teknik Üniversitesi Fizik Bölümü ve Anadolu Üniversitesi İktisat Bölümleri mezun olduktan sonra kariyerime Hacettepe Üniversitesi’nde MBA ile devam ettim. Aselsan’da 12 yıl Proje Yöneticisi olarak görev yaptıktan sonra, kariyerini Prowin Danışmanlık’ta Genel Müdür Yardımcısı olarak sürdürüyorum. Sinema ve edebiyat ile yakından ilgileniyorum. “Sihirli Maceralar Kitabı”, “Bal Porsuğu Uzaylılara Karşı” ve “Hindistan Cevizine Ne Oldu?” isimli üç çocuk kitabım bulunuyor. Bugüne kadar şiir ve hikayelerim 10’un üzerinde farklı kolektif kitapta yer alırken, yazmaya devam ediyorum.