Hannes Holm tarafından yazıp yönetilen ve Fredrik Backman’ın 2012 tarihli aynı adlı romanından uyarlanan 2015 İsveç yapımı “Ave Adında Big Adam – A Man Called Ove” ihtiyar bir adam ve komşuları arasında geçiyor. Sevgi ve hayata dair mesajlar veren Film intihar etmek isteyen Ove ile komşuları arasında başlayan ilişki üzerinden yalnızlık, sevgi ve hayat üzerine mesajlar veriyor.
ALPERHAN BENLİOĞLU
Gerilim filmlerine kısa bir ara vererek farklı tarzlar arasında biraz gezinmek istiyorum. Bu hafta için seçtiğim tarz ise dram oldu. Ne zaman bir gerilim filmi anlatsam arkadaşlarımdan “Bunu izlemeye ne gerek var? Neden kendimi sıkıntıya sokayım?” gibi yorumlar alıyorum. Ama dram filmi izlerken düşündüğüm tek şey “dram mı daha sıkıntılı, yoksa gerilim” mi sorusu oldu. Bir insanın peşinde koşan maskeli ve bıçaklı bir katilden kaçtığının empatisi bana göre peş peşe gündelik üzüntüler yaşayan birinin empatisinden daha zor. Özetle; dram filmi izlemek insanı daha gereksiz sıkıntılara sokuyor azizim.
Filmimiz soğuk iklimi ve insanlarıyla İskandinavya bölgesinden bir yapıt. Kahramanımız huysuz ihtiyar Ove zor bir çocukluk geçirmiş, sevdiklerini tek tek kaybetmiş sosyal açıdan zayıf ama özünde iyi kalpli birisi. Babasını, annesini, eşini ve doğmamış çocuğunu kaybetmiş bir keder yığınından günümüze kadar gelmiş, yaşadığı olumsuz hayatın hırsını ise çevresinden çıkartmakta. Oturduğu sitenin uzun yıllar yöneticiliğini yapmış olan Ove, katı kuralları olan ve bunları da hayatında uyguladığı kadar başkalarına da uygulatmakta ısrar eden bir yapıya sahip.
Ove 40 küsür yıl çalıştığı işinden zorla emekli ettirilmiş, düştüğü boşlukla birlikte eşine duyduğu özlem birleşince de intihar etmeye karar vermiştir. Ove’nin tam intihar edecekken tanıştığı yeni komşuları ise onu kızdırsa da hayata tutunmaları için bir sebep olacaktır. Komşularının İran’lı bir kadın olması ara ara İsveçli dostlarımızın mültecilere ne kadar dostça davrandıklarını göstermeye çalışmaları açısından kasıtlı bir seçim olmuş. Yine filmin içinde bence oldukça alakasız bir şekilde eşcinsel bir mülteci karakterin sıkıştırılıp onun babasından yediği baskı yüzünden evinden ayrılmak zorunda kalması ve tabi ona kahramanımız Ove’nin kucak açması da başka bir alt metin oluşturmakta. Filmin mesaj kaygısı güçlü hikayenin aralarına epey serpilmiş durumda.
Volvo ve Saab kıyaslamasını eğlenceli bir şekilde yaparken yine İsveç’e arka planda alkış tutulmuş. Ayrıca Ove’nin tren yoluna düşmüş bir kişiyi kurtarmak için mücadele ederken kimse yardım etmezken, herkesin elindeki telefonla bunu kaydetmeye uğraşması günümüz dünyasına da ayrı bir eleştiri olmuş. Bana göre yönetmenin daha çok değinmek istediği konu olsa da hepsine fırsat bulamamış hissiyatına da kapıldım. Eşinin zor şartlarda sorunlu bir öğrencisinin hayatına dokunması ve onu başarılı bir bireye dönüştürmesi idealist insanların başarabileceği pek çok şey olduğu mesajını içerse de bu filme zorlama olarak eklenmiş gibi geldi bana.
Türkçe’ye “Hayata Röveşata Atan Adam” olarak da çevrilen ve şu an Tom Hanks’in oynadığı ABD versiyonun da çekilmiş olduğu “A Man Called Ove”nin yönetmenliğini ve senaristliğini Hannes Holm yapmış durumda. 2017 Oscar ödüllerinde İsveç adına yarışan filmde Rolf Lassgård, Ove karakterine başarılı bir şekilde hayat vermiş.
Belki pek çok kişinin kabusu olan Ove’un kaldığı yalnızlık çıkmazı, günümüz bireyselleşme dünyasında şüphesiz ki kabusun dozunu daha da arttırıyor. Peki siz filmi izlerken Ove durumunda olduğunu düşünüp kendinizi karalık bir kuyuda hayal ettiniz mi? Eğer düşünüp içinizi bir sıkıntı kapladıysa Ove’nin durumunda olup, uzun zamandır aramadığınız “en azından” yakınlarınızı bir gözden geçirip sesinizi duyurmak ister misiniz?
Kimsenin hiçbir zaman yalnız kalmaması dileklerimle, iyi seyirler.
Alperhan Benlioğlu
Orta Doğu Teknik Üniversitesi Fizik Bölümü ve Anadolu Üniversitesi İktisat Bölümleri mezun olduktan sonra kariyerime Hacettepe Üniversitesi’nde MBA ile devam ettim. Aselsan’da 12 yıl Proje Yöneticisi olarak görev yaptıktan sonra, kariyerini Prowin Danışmanlık’ta Genel Müdür Yardımcısı olarak sürdürüyorum. Sinema ve edebiyat ile yakından ilgileniyorum. “Sihirli Maceralar Kitabı”, “Bal Porsuğu Uzaylılara Karşı” ve “Hindistan Cevizine Ne Oldu?” isimli üç çocuk kitabım bulunuyor. Bugüne kadar şiir ve hikayelerim 10’un üzerinde farklı kolektif kitapta yer alırken, yazmaya devam ediyorum.