“sevmek ve direnmek” üzre-içre bir başka yolculanış!..
tan doğan
bâbı / gerçek ve yalan
‘ölümlü dünya” lâfı demode, ne ki gerçek ve yoksullardan gayri dert eden yok bunu handiyse!
kötü, kirli, siyah siya[h]set, çağlar boyu ıstırap! ‘korku kültürü’ de hiç yeni sayılmaz: tanrı’yla, açlıkla, savaşla kanlı sınav! ‘dostu’ olamadı insan insanın, heyhât!: sömürünün geçmişi tâ ilk andan beri var!
inanç pek eski ‘huy’; ‘din’i mitlere dayandırmalı. rûhu zayıf tür ölüme sakız. ömrün sonu cennet-cehennem imiş! yâni hayata tutunmak değil, gelgeç yaşamak hüner: bunun için ‘iç in’ine hapsediliyor insan! “kadere inan ve el aç tanrı’ya.. bak görecek ve mesût olacaksın er-geç” diyen kim? ‘yalancı yalvaçlar’ kadar yancıları var. bezirgânın dini-inancı olmadı-ol[a]maz!
kitaplar, kitaplar, kitaplar: kutsalından kültüne dek ‘kâğıt yığını!’ akıl kadar bilgi de sığ/sınırlı. hangi ‘lâf’ kurtuluş olmuş ki?!
sızıyı, sancıyı, ağrıyı geçirmese de ‘sanat’, -belki- en güzel {estetik} avuntu!
ekmek ister, su ister, iş-güç ister yoksul. doyurabilseydi karnı, tanrı olurdu ‘edebiyat!’ ya da rûhu besleyen ‘müzik’, neden ekmek değil mideye? bir de ‘bilim’ ile ‘teknoloji’ var, ki varsıla dost sâdece! [şişmanlık bâki!]
derken, son sayfa çevrilir, kapatılır kapak. bu bâb bitti: tanrı bizi korusun!
bâb II / atlı araba ve…
gör(e)mese de rüya (insomnia), herkes ‘düş’ görür. dalıp-gider rûh-akıldan mürekkep bir çift atlı araba, yerden göğe, gökten sonsuzluğa dörtnala; kan-revân, toz-duman, soluk soluğa… ne ki düşüş fenâ: yerçekimi acıtır! işsiz aş yok, aşk yok bedâva: “para” diyor herkes, en az üç kez, en çok kendine, derdine, karnına: acından ölen milyonlar var [bak ‘tarih’e!] kanlı dünya, ‘mavi’ olsa her dâim… nerdeee…
ayakları yerden kesen ‘mutluluk’ hoş kelime de, dert yükü hayat hemen herkese [şişmanlar hâriç.] yoksa çift at cirit atardı sonsuz sevinçle yerde-gökte ve aslâ dönmezdi geri, yırtıp perdesini-zarını ‘düş’ün, güzelim sonsuzluğu terk etme gafletiyle!
maladaptive daydreaming: düş kurma hastalığı. tanı çoktan konmuş aç-açığa [zengininki arsızlıktan… bir kalemde geçin.] fakat karın doymuyor ki ekmek-su görmekle sisli-puslu, buğulu-buhârlı-bulutlu yolculukta! hastalığa duâcı olmak da ne… bilen kim? tanrı onu da korusun!
sonra “kırbaçlı mı arabacı, diye soran kim? gözü bağlı bir çift beygir rüya ya da düş görür mü? bir de sürüklenen arabada kaç yolcu var? “sonsuzun da bir sonu var” diyen kim? karnı zil çalarken milyonlarca canın, zil takıp oynar tanrılar dünyalarında!
bâb III / mantık ve…
(idiota, imbecillius, moros hâriç) aklı olan kullansın! ‘kötü düşün’ pek fenâ. doğuştan mı acep ak töre (kişisel ethik?) zamanla/yaşamla ‘iyi’ olunuyorsa âlâ! tohum denli ‘huy’ -sanki! erk, bir hiçtir ve siya(h)set çöp: çöplükte insan. “artıklar açlığı bastırır!” akla ziyân, mideye aş, bir güzâf lâf! ey iyiler! birleşin!
‘ethik.’ belki de temel öğe/etmen/sorun. bireysel ve toplumsal ahlâk can çekişirken insanda ve dahi dünyada, akıl-rûh harmanının felsefîk eli, hâlâ sarmalayamadı ‘iyi’liği evrensel boyutta! akıl bağli her birey dert etmeliyken bu olguyu, olaylar zinciri bağlamında ‘tarih’, öyle bir kötülük silsilelisine bürünmüş ki, handiyse kanıksamış bunu insanlık ve çıkışsız görüyor ‘yarın’ı, dünün-günün kötülerine teslîm hâlde!
oysa akıl ya da bir doğru düşünme sanatı olarak ‘mantık’, teslîmiyeti onamıyor; direnç, yadsıma, başkaldırış bundan, cılız olsa da! özünde ‘özgür’dür her canlı ve ‘özgür istenç’ törpülenmiştir, sömürü düzenlerince. altben”in (id) ben’e (ego) dönüşümü, oradan üstben’e (süperego) geçişi, yine tarihsel süreçle ilintilidir ki, bunda (olumlu-olumsuz bağlamda)‘devrim’lerin payı azımsanamayacak denlidir. kölelik ve kulluk temelli siyasalardan bir türlü sıyrılamayan ‘insanlık’, hâlâ acısını çekmekte bu mantık dışı yüz yılların şimdilerde de! bilimsel, teknolojik tekelci gelişiminin vargısı yoksulları daha yoksul kılarken bir avuç zengini ve dahi ülkelerini daha zengin kılmak sûretiyle hem ethik hem estetik hem eşitlik hem de özgürlük dengelerini alaşağı edip, her tür eşitlik düşü ve düşününü yaralamaktadır.
hiçbir canlı açlığa mahkûm olamaz. akıl sâhibi olmasıyla övünen/kasınan(!) tür olarak insan, salt mantıktan değil, özellikle ethik değerlerden de uzaklaşmışsa, bunun başat nedeni ‘çıkarcı ben’/ bencilliktir. oysa seçkinci ve kentsoylu bir bakışla bireyleri, toplumları ve halkları, özce kendi dışında kalanları yoksayan ‘zenginler kulübü’nün bir başına hayatı idâme ettirmesi mümkün değildir hem değer hem mantık olgusu doğrultusunda. bunun içindir ki aklı olan kullansın, demek. yoksa ‘kötüler dünyası’nda yarınsız kalır ‘insan!’
bâb IV / ey sevgili direnç!
iki eylem gerek bu akıl-duygu bağı bağlamında, dip kötülerce, arsız zenginlerce, şişman siyasalarca ‘kuşatılmış dünya’da: ‘sevmek’ ve ‘direnmek.’
kimileri hafife alır oldu ‘sevgi’yi, ki ya güvenmemek ya yarar görmemekten o’na! hele ‘sevdâ’ya, hele hele ‘aşk’a inanan handiyse yok -herkese ‘aşkım aşkım!’ diyenlerin dışında…
anamalcı düşüngü söylem ve eylemince hayat ‘sevgi’yi hırpalayıp törpülerken; öğütürken handiyse taş yürekli değirmeninde, unufak olan kalanlarıyla ‘idâre’ ediyor gibi insan/insanlık! yoksul ekmek, zengin dünyayı yutmak derdinde!dinsel ve siyasal sömürünün avucunda çırpınanlar, yokluk-yoksunluk içinde ‘direnmek’ten yana olup, her şeye karşın ‘sevgi’ diyebiliyorsa, rûhlarını satmadıklarındandır ancak.
sanat-edebiyat-felsefe ‘sacayağı’nda yaşamanın güçlüğü gün gün zorlaşırken, sanatçı, şâir ve yazar ve de düşünürlere hem sorumluluk hem ödev hem görev düşmekte daha da: sevgiyle direnmeye emek. ve bunun içindir iyi/güzel ürünlerle insanı, doğayı, dünya’yı {ethik-estetik} ‘evrensel değerler’le savunmak.
yalandan öte, ‘atlı araba’, mantık ve sevgi ile sürülebilirse, kötülüğe karşı direnmekle, insanlığın gönlüne; ve ekmek-su ve hava-hayat olabilirse ‘sacayağı’ zaman ve uzamda [kara rüya, kirli, düşten uzak], o zaman -‘kötü tarih’, ‘yılgın gün’den öte- ‘yarın’ demek mümkün gibisankiyâni! yoksa bu ‘beyin acısı’ yaşatmaz pek uzun süre “insan”ı!

İstanbul doğumlu tan doğan, İstanbul Üniversitesi’nde felsefe, Beykent Üniversitesi’nde eğitim yönetimi öğrenimi aldı-verdi. Şiir, öykü dallarında ödülleri olup, edebiyat, sanat, felsefe, psikoloji üzerine çabalarını, 1984 yılından bugüne dek çeşitli yayın organlarında paylaştı, paylaşmakta…