Güldür Güldür Show’un 206. bölümünün konusu; Rekabetçi Aile, gülerken düşüründürüyor bizi. Mesela; “Patates gibi adam” denildiğinde bademciklerimiz gözükene kadar gülen biz, bir buluşmada, “boyunuz da çok kısaymış” denmesine gülebilecek miyiz? İncinmeden?
Elif Gülünay
Gülebilmek güzel de… KENDİMİZE DEolursa… âlâ!
Skeçin adı, “Rekabetçi Aile” değil de… “Adem ile Havva’dan bu yana, AYNI olan insanlık” demek daha mı iyi giderdi diye bir düşünüyoruz hani… Sorgulayan cinslerdensek tabii!
Şimdi şöyle hayal edelim;
Az…az önce, “patates gibi adam” denildiğinde, bademciklerimiz gözükene kadar gülen biz… tanıştırılmak üzere planlanan bir buluşmada, “boyunuz da çok kısaymış” denmesine gülebilecek miyiz… incinmeden?
Arkadaşımız, tek taş yüzüğünü taşımakta zorlandığını söylerken, mercimek kadar pırlantalı elimizi uzatarak, “aaa bak benimkine, uçabiliyorum bile” diyebilecek miyiz… yara almadan?
“Aaa ne kadar yaşlanmışsın” denildiğinde, ağızımız kulaklarımızda gülebilecek miyiz… kendini seven olarak?
Kızımız için, damadın en KALİTELİSİNİ!
En İYİSİNİ! beklerken,
BİZE AİT tercihlerden farklı ve şimdilik işsiz birisini karşımızda bulduğumuzda, kahkahalarla gülebilecek miyiz… onun varlığına saygıyla?
Gülemeyeceksek neden?
Kendiyle dalga geçebilen değil midir kendisiyle barışık, değil midir özgürlüğe yaklaşmış olan…
🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆
Skeçte, en ÖZGÜR gözüken Çiçek ve Bilal adlarıyla bir çiftimiz vardır;
Çiçek, kafdağı kıvamında bir annenin kızı ve Ankara müziği seven, okul eğitiminden uzak Bilal’in doğallığına gönlünü kaptırmış, çevresinin dayatmalarından uzak, kendisini gerçekleştirmeyi başarmış olduğunu hissettiren karakterimizdir.
Lakin, son sahneye kadardır saflığı!…
Hep, 1-0 önde olmak zorundalığının getirdiği etiketle, yapılmışlığıyla, tek taşını taşıyamayan rakibine karşı, yüzüğüyle değil ama içinde taşıdığı hınç duygusuna yenik düştüğünde, söyledigi intikam sözleri sonrası, onun da bir tutsak, köle olduğunu görüp, yanıldığımızla karşılaşıyoruz.
Çicek’in tanıştırmak üzere getirdigi erkek arkadaşı ise, karşısındakilerin statülerinden hiç etkilenmeyen, kayınvalide adayını neredeyse yalayarak öpebilecek kadar umursamazlık içinde olabilen, zamanın en pahalı arabasını sadece şoförü Engin’i telefonla arayarak aldırtabilen, kanun kadar zengin Bilal! dir. Parayla boyun eğdiremeyeceğine rastlamamasından gelen kendine güveni ise, PARAsının bittiği yere kadardır. Yani anlayacağımız özgürlüğü sahtedir Bilâl’in de… (Bu tespit, show’un başka bir bölümünde netleşir)
Hadi aileyi seçemiyoruz da… ya seçimlerimiz sandıklarımız diğerleri!?
🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆
Her… her isteğimiz ki, listemizi de “biliyoruz” varsayarsak,gerçekleşecek olsa, neler isterdik sahi?
Bu soruyu biraz hissedelim, (duralım).
Hadi, yediğimiz önümüzde yemediğimiz arkamızda oldu diyelim,
ama;
Yardımlaşmıyoruz, paylaşmıyoruz, vefasızız, benciliz, tahammülsüzüz, ötekileştirip kibre batanız, çıkarcıyız, yargı doluyuz, yalancıyız, sahtekarız, bin yüzümüz var, kıskancız, fesatız, cimriyiz, kompleksliyiz, korkularımız var, takıntılarımız var, endişelerimiz var, kendimizi sevmiyoruz, öfkemiz, nefretlerimiz, kinimiz, kızgınlıklarımız var…
Bu yüklerle, CENNET İLLÜZYONUNDA!CEHENNEMdeymişiz gibi gözükmedi mi VAR‘lar?
“Cehennemden geçmeden, cennete varılmazki!”
🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆
Elbet duyguları yaşamak doğal, böylesi kurgulanmış dünyada ve birileri tarafından yapılmışlığımızla (zihin).Ama… onlarla yaşamak değil de, özgürleştirme yollarını aramak değil midir aslolan?
Nasıl da çok işimiz var aslında… başkasıyla değil, KENDİMİZLE…
Ne sadece körlemesine dünyayı yaşamak, ne de sadece, ruhaniyetimize meyletmek.
Zihnimizin peşine takılıp, ne geçmiştekilerle dertlenmek, ne de gelecekte yapmak istediklerimize kitlenip, anda olanın farkındalığına uyumak…
Bir ayağımız dünyada, bir ayağımız içimizdeki olan bitende.Dengede olabilmek değil midir bizi ÖZGÜRLÜĞE ve de ZENGİNLİĞE,An ve An götüren yol…
🍀
ELİF GÜLÜNAY
Ondokuz Mayıs Üniversitesi Resim-İş Bölüm, Grafik ana sanat dalından mezun olmuş, mesleğini icra ederken reklam camiasında yer almaya meylederek istifa etmiş, sonrasında fıtratımın öğretmenliğe uygunluğunu idrak ederek geri dönüş yapmış bir resim öğretmeniyim. Mesleğime ilk günkü heyecanımla devam ederken, sadece “istemek” ile herkesin resim yapabileceğine inanıyorum ve bunu deneyimletiyorum. Düşüncelerimizi görünür kılan filmleri ve dizileri ise kendimize olan yolculuğun bir parçası olarak görüyor ve evrilmemize olan katkılarını yorumluyorum.