Close Menu
    Son Eklenenler

    tan doğan: sap-saman

    Temmuz 14, 2025

    Kızıl Kısrak: Ursula K. Le Guin’den üç öykü

    Temmuz 14, 2025

    Sahilde Kafka: Kader, kimlik ve bireysel yolculuğumuz

    Temmuz 12, 2025
    Facebook X (Twitter) Instagram
    Salı, Temmuz 15
    X (Twitter) Instagram Facebook
    Suare Dergi – Film – Kitap – Sanat – Hayat ve DahasıSuare Dergi – Film – Kitap – Sanat – Hayat ve Dahası
    • YAŞAM
      1. Aktüel
      2. Beslenme
      3. Felsefe
      4. Fitness
      5. İlişkiler
      6. Kişisel Bakım
      7. Kişisel Gelişim
      8. Psikoloji
      9. Sağlık
      10. Seyahat
      11. Sürdürülebilir Yaşam
      12. Teknoloji
      13. View All

      Nazlı Eray’a “Yaşayan Efsane” Onuru

      Temmuz 5, 2025

      Yüzüncüyıl Gazeteciler Derneği’nden anlamlı seminer

      Temmuz 3, 2025

      ‘Boykot bir hak mı? Suç mu? ‘ sorusuna yanıt arayanlar için 10 film

      Nisan 2, 2025

      Sinema tutkunları için yepyeni bir mecra: Yeni Sinema Dergisi 

      Şubat 28, 2025

      İnovatif makarnacı Pastavilla 32. yaşını ödülle kutluyor

      Nisan 22, 2024

      Buğday Derneği ‘zehirsiz kentler’ için harekete geçti

      Aralık 23, 2021

      Ulus Baker: Kısacık hayatına çağları sığdıran ‘birisi’

      Temmuz 12, 2025

      Institut français, Fransız yazar, felsefeci ve filolog Barbara Cassin’i ağırlıyor

      Şubat 25, 2025

      Sade Yaşamın Gücü: Epikür ve Tao’nun izinde sadeleşmek

      Aralık 7, 2024

      Ergen ebeveynleri için kılavuz

      Eylül 23, 2024

      Aşkın Lotus Hali… 

      Temmuz 4, 2024

      “Doktordan Az Kullanılmış” bu defa bir kitap adı oldu

      Ağustos 29, 2023

      ‘Rekabetçi Aile’yi izlerken kendimize de gülebilir miyiz?

      Ağustos 27, 2023

      Parfümde şişe tasarımı kokudan önemli olabilir mi?

      Mart 28, 2023

      Saç bakımına ilişkin merak edilen 6 soru ve 6 yanıt

      Nisan 17, 2022

      Stresten Huzura: Deneyimlenmiş bir dönüşüm süreci

      Mart 6, 2025

      Yeni Eril: Dr. Nil Keskin’den kapsamlı bir dönüşüm rehberi

      Mart 4, 2025

      Cansel Oruç’un ‘Başarmaktan Korkma’ kitabı okuyucuyla buluştu

      Aralık 26, 2024

      Sade Yaşamın Gücü: Epikür ve Tao’nun izinde sadeleşmek

      Aralık 7, 2024

      Kimdir bu “Narsist Sapkınlar?”

      Mayıs 29, 2025

      Borderline: Bir Kişilik Bozukluğunun Biyografisi

      Mayıs 6, 2025

      Dementor – Ruh Emici: Narsisizmin gölgesinde bir yok oluş ya da yeniden doğuş hikâyesi

      Şubat 17, 2025

      Sade Yaşamın Gücü: Epikür ve Tao’nun izinde sadeleşmek

      Aralık 7, 2024

      ‘Hepimiz Narsistiz’ kitabının yazarı Şule Öncü: Sanıldığından yaygın!

      Mayıs 17, 2024

      “Doktordan Az Kullanılmış” bu defa bir kitap adı oldu

      Ağustos 29, 2023

      Prof. Dr. Körükoğlu’ndan sağlıklı ve genç kalmanın sırları

      Mayıs 7, 2023

      Salmonella’dan korunmak mümkün mü?

      Nisan 27, 2022

      Kadim bir kültür kenti: Denizli

      Mayıs 21, 2025

      Kayıp bir çantanın peşinde Patagonya’da edebiyat

      Şubat 20, 2025

      Sevdalinkalar ülkesi: Bosna Hersek

      Şubat 7, 2025

      ‘Baumit ile Olasılıklar’ kitabı ile geleceği yeniden düşünüyor

      Eylül 20, 2023

      Heykeltıraş Varol Topaç’ın çelik üretim atıklarından yarattığı eser Contemporary İstanbul’da

      Eylül 17, 2023

      Jeotermal enerjiyi çocuklara anlatan kitap: Damla Adamlar

      Ağustos 31, 2023

      Çocuklar ileri dönüşümü eğlenerek öğreniyor

      Haziran 21, 2023

      Kim Korkar Yapay Zekadan

      Haziran 8, 2025

      Türkiye’nin mutfak ve kültür mirasından seçkiler dijital erişime açılıyor

      Ekim 20, 2023

      Mevzular Açık Mikrofon, artık GAİN’de

      Eylül 1, 2023

      Akıllı makineler ve robotlar denilince akla gelen filmler

      Ağustos 31, 2023

      Ulus Baker: Kısacık hayatına çağları sığdıran ‘birisi’

      Temmuz 12, 2025

      Nazlı Eray’a “Yaşayan Efsane” Onuru

      Temmuz 5, 2025

      Zeynep Sönmez’den Wimbledon’da Tarihi Başarı!

      Temmuz 3, 2025

      Yüzüncüyıl Gazeteciler Derneği’nden anlamlı seminer

      Temmuz 3, 2025
    • KÜLTÜR – SANAT
      1. Kitap
      2. Müzik
      3. Öykü
      4. Sanat
      5. Sergi
      6. Sinema
      7. Şiir
      8. Tiyatro
      9. Video
      10. View All

      Kızıl Kısrak: Ursula K. Le Guin’den üç öykü

      Temmuz 14, 2025

      Sahilde Kafka: Kader, kimlik ve bireysel yolculuğumuz

      Temmuz 12, 2025

      Peki biz neden hala kaçmıyoruz?

      Temmuz 10, 2025

      Gece Yarısı Kütüphanesi: Ya diğer olasılıklar gerçekleşseydi?

      Temmuz 8, 2025

      Haziran ayı için film önerileri

      Haziran 1, 2025

      Yaz ortasında melankoli: Slowdive İstanbul’a geliyor

      Şubat 20, 2025

      Arter’den avangart bir müzik festivali

      Şubat 11, 2025

      Borusan Quartet’in “Oda Müziğinin Ustaları” konseri ENKA Sanat’ta

      Şubat 10, 2025

      Öykü: Sessizliğin İçinde Nefes

      Temmuz 9, 2025

      Şiir: Huy İşte

      Temmuz 7, 2025

      Öykü: Erik Ağacı

      Temmuz 7, 2025

      KEMAL TAHİR ROMANLARINDA KADIN İMGELERİ – III

      Temmuz 1, 2025

      Dalí’nin Tavşan Deliği: Bir romanın resme dönüşen rüyası

      Haziran 12, 2025

      Rüyaların Ressamı: Remedios Varo’dan 6 büyülü tablo

      Haziran 10, 2025

      Balenin Rus yıldızları Bodrum’da

      Ağustos 12, 2024

      Pera Müzesi Yazar-Editör Sohbetleri’nde sanat tarihine müzecilik penceresinden bakış

      Şubat 20, 2024

      İstanbul’da devam eden 16 sergi

      Temmuz 10, 2025

      Ressam Ömer Onay’ın ‘Bilinç Akışı’ sergisi AKM’de

      Haziran 20, 2025

      ‘Mumi’lerin yaratıcısı Tove Jansson eserleriyle Aynalı Geçit’te

      Mayıs 8, 2025

      Handan Özbek’in “Çıplak Kıta” sergisi Goba Art & Design’da

      Mart 12, 2025

      2000 yılından sonra çekilen en iyi film hangisi?

      Haziran 29, 2025

      Telefon Kulübesi: Bir telefon, bir ses ve bir yüzleşme

      Haziran 26, 2025

      Sinema ve tiyatronun dev buluşması: Emek ve Başarı Ödülleri

      Haziran 21, 2025

      Mühür: Gece Eşiği filmi yakında sete çıkıyor

      Haziran 17, 2025

      Şiir: Huy İşte

      Temmuz 7, 2025

      GÜRÜLTÜNÜN ORTASINDA SESSİZLİĞE YOLCULUK: MODERN DÜNYADA DİNGİNLİĞİN PEŞİNDE

      Temmuz 1, 2025

      Şiir: Ne Zaman

      Haziran 10, 2025

      şiir: küf lekesi

      Haziran 7, 2025

      Sinema ve tiyatronun dev buluşması: Emek ve Başarı Ödülleri

      Haziran 21, 2025

      “Bulaşıkçılar” yeni yorumuyla İstanbul, İzmir ve Ankara’da

      Mayıs 21, 2025

      Molière klasiği ‘Cimri’ye alaturka dokunuş

      Mayıs 19, 2025

      Kadıköy Oda Tiyatrosu “Kalabalık Fasıl” ile açılıyor

      Mayıs 12, 2025

      Parazit – Sınıfsal uçurumların sarsıcı anlatımı

      Haziran 30, 2025

      Garfield’in resmi posteri yayınlandı

      Aralık 19, 2023

      Napolyon bu kez Jaquin Phoenix’in yorumuyla sinemada

      Kasım 23, 2023

      Freud’s Last Session filminden fragman

      Ekim 27, 2023

      Kızıl Kısrak: Ursula K. Le Guin’den üç öykü

      Temmuz 14, 2025

      Sahilde Kafka: Kader, kimlik ve bireysel yolculuğumuz

      Temmuz 12, 2025

      Pablo Neruda: Aşkın, kavganın ve sessiz coğrafyaların şairi

      Temmuz 12, 2025

      Ulus Baker: Kısacık hayatına çağları sığdıran ‘birisi’

      Temmuz 12, 2025
    • SD+
      1. Röportaj
      2. Haber
      3. Makale
      4. Portre
      5. Diğer
      6. View All

      DÜNYAYA BİR KRİSTALDEN BAKMAK… HER IŞILTIDA BAŞKA DÜNYALARA YOL ALMAK…

      Haziran 28, 2025

      Booky Kitabevi: Bir insan, butik bir kitabevi, kocaman bir topluluk

      Haziran 22, 2025

      Ediz Dikmelik ile Sorgulayan Çocuklar: Çocuklarla Felsefe El Kitabı 

      Haziran 11, 2025

      Kilitli Hatıralar Kitabı: İstanbul’un altı ayrı dönemine tanıklık eden öyküler

      Nisan 19, 2025

      Yeşilçam’ın köklü şirketi Erman Film’de yollar ayrıldı

      Şubat 6, 2025

      Defne ya da Bazı Tuhaf Hayatlar: Herkes kendi hikayesine sahip çıksın!

      Kasım 16, 2024

      İstanbul’un plajlarına otobüs seferleri başladı

      Ağustos 7, 2024

      Biletinial’da ‘yorum ve reyting’ uygulaması

      Nisan 17, 2024

      Dalí’nin Tavşan Deliği: Bir romanın resme dönüşen rüyası

      Haziran 12, 2025

      Romalı tarihçilerin yazmadığı Kleopatra: Hükümdar, alim ve filozof bir kadın

      Haziran 10, 2025

      Bir antikahramanın portresi: MARLA SINGER

      Nisan 30, 2025

      Çocukluk çağı, ilişkiler ve diktayı kitaplar üzerinden okumak

      Nisan 29, 2025

      Pablo Neruda: Aşkın, kavganın ve sessiz coğrafyaların şairi

      Temmuz 12, 2025

      Ulus Baker: Kısacık hayatına çağları sığdıran ‘birisi’

      Temmuz 12, 2025

      Susan Sontag: Estetiğin, Direnişin ve Düşüncenin İzinde

      Temmuz 11, 2025

      Rüyanın kalemle buluştuğu kadın: Nazlı Eray

      Haziran 22, 2025

      Gülhane Parkında sarnıç olduğunu biliyor muydunuz?

      Nisan 2, 2023

      Klasik mobilyada en çok tercih edilen ağaç türlerini biliyor musunuz?

      Nisan 1, 2023

      Mart ayında Türkiye’nin en çok konuştuğu başlıklar

      Nisan 1, 2023

      Pablo Neruda: Aşkın, kavganın ve sessiz coğrafyaların şairi

      Temmuz 12, 2025

      Ulus Baker: Kısacık hayatına çağları sığdıran ‘birisi’

      Temmuz 12, 2025

      Susan Sontag: Estetiğin, Direnişin ve Düşüncenin İzinde

      Temmuz 11, 2025

      Sinan Saygı’nın yeni kitabı: İletişim Bir Süreçtir

      Temmuz 3, 2025
    • PODCAST

      Podcast: Hayati Tavsiyeler ‘Bahar ve Mitoloji’ ile yayında

      Mayıs 5, 2023

      Denenmiş, test edilmiş, onaylanmış: Hayati Tavsiyeler

      Mayıs 5, 2023

      Meraklı bünyeler için podcast kanalı: Suare Online

      Mayıs 1, 2023

      Akla takılan sorulara yanıt arayan podcast: Neymiş?

      Nisan 9, 2023

      Hayati Tavsiyeler: Kendine yatırım yapanlara özel podcast

      Nisan 9, 2023
    • YAZARLARIMIZ
    • FELSEFECE VE…

      tan doğan: sap-saman

      Temmuz 14, 2025

      tan doğan: seğir[t]meler

      Temmuz 3, 2025

      on kırık iz!

      Temmuz 1, 2025

      noudelmann ile tan

      Haziran 27, 2025

      …ve …

      Haziran 25, 2025
    • SuareMag
    Suare Dergi – Film – Kitap – Sanat – Hayat ve DahasıSuare Dergi – Film – Kitap – Sanat – Hayat ve Dahası
    Buradasınız:Anasayfa » Kant
    FELSEFECE VE...

    Kant

    Mart 17, 2025Yorum yapılmamış10 dk Okuma Süresi
    Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr Email WhatsApp
    Paylaş
    Facebook Twitter Pinterest WhatsApp Email LinkedIn

    Königsberg-Evren Arası
    Bir Başka “Saat”

    tan doğan

    ________________________________________

    “Bizler sırlarla dolu bir evrende bir
    rüyanın rüyasını görmekteyiz.
    Gerçekte bildiğimiz hiçbir şey yoktur.

    Bildiğimizi sandığımız şey sadece olaylardır.
    O olaylar ki, bilmediğimiz bir nesneyle asla bilemeyeceğimiz bir öznenin 
    birbirlerine olan ilgisinden doğmuştur…”

    ________________________________________

    “ ‘Her/Hep’im ”e… 

    Königsberg Königsberg
    ya da Kant’ın Yaşamöyküseli

    Türkçe olarak yayımlanan başlıca ürünlerinden  -“Seçilmiş Yazılar / Remzi Kitabevi, Çev: Nejat Bozkurt, 1984”, “Arı Usun Eleştirisi / İdea Yayınları, Çev: Aziz Yardımlı, 1993”, “Prolegomena: Gelecekte Bilim Olarak Ortaya Çıkabilecek Her Metafiziğe / Felsefe Kurumu Yayınları, 1996”, “Pratik Usun Eleştirisi / Say Yayınları, Çev: İsmet Zeki Eyuboğlu, 1999”, “ Fragmanlar,  Altıkırkbeş Yayınları, Çev: Oruç Aruoba, 2000”, “Immanuel Kant ve Transendental İdealizm / Alesta Yayinlari, Tuncar Tugcu,2001”, “Evrensel Doğa Tarihi ve Gökler Kuramı / Sarmal Yayınları, Çev: Seçkin Selvi, 2002”, “Ethica: Etik Üzerine Dersler / Pencere Yayınları, Çev: Oğuz Özügül, Yasemin Özcan, 2003” … – felsefesini anlamaya çalıştığımız Immanuel Kant (Cant olan soyadı, Kant olarak değiştirilir),  doğduğu yerde (Doğu Prusya, Königsberg – Kaliningrad kasabası, 22 Nisan 1724) yaşayan ve ölen (12 Şubat 1804 Königsberg) bir Alman düşünür ve eleştirel felsefenin babası olarak bilinir.

    Vebanın ve savaşların beşiğinin sallandığı bir çağda, yoksul ve dinsel törelliğin geçerli olduğu bir aile ortamında,  -üzerinde etkisi babasından çok olan annesi- Anna Regina Reuter‘in(1697-1737) ve bir saraç olan babası Johann Georg‘un (1683-1746) on bir çocuğunun dördüncüsü olarak yeryuvara gelir. (Kant 14 yaşına geldiğinde annesi,  22 yaşına geldiğindeyse babası ölür.) Söz konusu yaşam biçiminden ötürü üç kız kardeşinin hizmetçilik yapmasına içerleyen Kant, -sonradan eleştirileceği tavrı takınarak-  yaşam boyu kardeşleriyle görüşmez… 

    1732-1740 tarihleri arasında (Sıkıdüzenceli, altı günü dersle ve bir günü -pazar- ödevle geçen)  bir devlet (kilise) yatılı okulunda  eğitim ve öğretim aldıktan sonra, kunduracı olan amcasının yardımıyla  on yedi yaşındayken “Königsberg Üniversitesi”ne alınır. Öğrenim gördüğü yıllarda (Latince, Yunanca, İbranice, Latin yazını, mantık, felsefe tarihi, coğrafya, matemetik, müzik -şan dersi- dinbilim, kilise tarihi vb.) hocası Martin Knutzen’dan (1713-1751),  Gottfried Wilhelm von Leibniz (01 Temmuz, 1646  – 14 Kasım 1716),  Isaac Newton (04 Ocak 1643 – 31 Mart 1727) ve Christian Wolf‘un (1679-1754)  düşünceleri yanında fizik ve doğa felsefesi üzerine bilgi dağarcığını oluşturur. (1740‘da babasının sayrılığı döneminde üniversiteden ayrılır, özel dersler verir ve 1744‘te üniversiteyi tamamlar -ki bu yıl, babasının öldüğü yıldır.)  Yaşamını sürdürebilmek için dokuz yıl boyunca soyluların ve din adamlarının evlerinde özel öğretmenlik yapar… 

    Doçent sınavını (“Ateş Üzerine” başlıklı teziyle) 1755‘te verdikten sonra, üniversitede çeşitli alanlarda (Mantık, metafizik, doğal tanrıbilim/teoloji, fizik, fiziksel coğrafya, kimya, askeri olmak üzere)  dersleri verir. Önceleri fizik ve gökbilim alanında yazılar yazar. (Aynı yıl “Evrensel Doğal Tarihi ve Gökler Kuramı” adlı ürünü kaleme alır (Tutumsal / ekonomik nedenlerle yayımlayamaz…). ”Duyulur ve Düşünülür Dünyanın Biçimi ve İlkeleri Üzerine” başlıklı bilimsel incelemesiyle mantık ve metafizik profesörü unvanını alır ve mantık ve metafizik kürsüsüne atanır. 1770′den sonra David Hume (26 Nisan 1711 – 25 Ağustos 1776) ve Jean- Jacques Rousseau  (28 Haziran 1712 – 02 Temmuz 1778) etkisiyle eleştirel felsefesini geliştirir.

    Yaşamı boyunca  -Profesörlük yılları da bunun içinde-  yalın, gösterişsiz bir yaşamı olan Kant, hep kiralık evlerde oturur (Hem çocukluğunda hem de Kônigsberg’in Ruslarca  kuşatıldığızaman diliminde tanık olduğu yoksulluk görünümleri böylesi biryaşama itmiş olabilir Kant’ı…) Tüm yaşamı okumak, araştırmak, düşünmek ve yazmakla geçen Kant, “Bir Başka Felsefe Saati”olduğu denli “Königsberg’in  Saati” olur hep…

    “Königsberg’in Saati”

    4.55:Yaz-kış demeden güne uyanış: (Kahvaltı yapmama…) İki finca çay ve piposunu içme ve “Örsüm” dediği masasının başında oturup yazma / ders notlarını oluşturma…
    6.45:Ayağa kalkıp odasında dolaşma…
    6.50:Şapkasını başına geçirme…
    6.55:Bastonunu eline alıp odasında dolaştıktan sonra kapısının önüne çıkma ve arabasına binip üniversiteye yol alma…
    7.00:Derslerine başlama…
    9.00:Okuldaki çalışma odasına girme…
    9:00-12.45:Odasında çalışma ve çalışmasının sonunda bir kadeh şarap içme…
    12.45:(En az üç, en fazla dokuz konukla birlikte) öğle yemeği yeme… (Gün boyunca yediği tek tam öğün…)
    14.00-16.00:Öğle yemeğinden sonra: Linden  Allee üzerinde köpeğiyle yürüyüşe çıkma…
    16.00-18.00:Evde okuma, düşünme…
    18.00-19.45:Ertesi günkü derslerinin konu taslağını oluşturma… (Akşam yemeği yerine zaman zaman çay içme…)
    19-45-22.00: Genel çalışma/düşünme…
    22.00: Uyuma…

    (Yaşamı çoğun böyledir… -Kasabada bilardo ve kağıt oyunlarıoynadığı da olur.-  Tüm kasabalıların zamanı Kant’a göredüzenlediği, daha doğrusu “Königsberg’in Saati” olarakgördüğü Kant, yaşamı boyunca iki kez bu düzenin dışına çıkar: 1. Rousseau’nun yeni çıkan bir kitabını bir an önce almak için!!!  2. Fransız Devrimi’ni öğrenmek için!!!

    *****

    Kant’ın gömüttaşıyazısı:

    “Şu iki şey üzerinde ne kadar sık durup düşünsem, 

    gönlümü hep yeni, gittikçe artan bir hayranlık

    ve saygıyla dolduruyor: 

    Üstümdeki yıldızlı gökyüzü 

    ve içimdeki ahlâk yasası.”

    Kant’ın gömüttaşı yazısı:
     
    “Şu iki şey üzerinde ne kadar sık durup düşünsem, 
    gönlümü hep yeni, gittikçe artan bir hayranlık
    ve saygıyla dolduruyor:  

    Üstümdeki yıldızlı gökyüzü 
    ve içimdeki ahlâk yasası.”

    Kant da Ölür…

    Yoksulluk yılları, “Zaman”ı altın bilme zamanları, kılı kırk yararak soluk alma çağları ve…

    Son yıllarında belleği onu yalnız bırakır… Ağır baş ağrısı çeker… Gözleri görme yetisini yitirir…  Bedeni  -Yemek yerken bile-  sıkça kasılır…  Tüm hareketlerinde  güçlükçeker… Uzun yürüyüşler biter… Gecelerini, sıkça ve yoğun bir biçimde,  karabasanlar sarar… Ünlü beresi uyuklamalarında mumlarla tututşur (Bundan ötürü su dolu bir sürahi başucundadır.)…  Sandalyesinden düşer… Ve yatağa bağımlı kalır… Derken, 12 Şubat 1804‘te -doğduğu yerde-, kısa boylu, bastonlu, saçı kurdeleli “Königsberg’inSaati” için çalar Köngsberg’deki tüm kiliselerin çanları, nice mumlar arasında…

    Kant’tan Birkaç Söz

    “Königsberg’in Saati”, “Yalın Usun” ardına düşerken nice söz söylemeyi de dışlamaz. Şimdi Kant‘tan birkaç söze yer verme zamanı:
    “*Aydınlanma, kişinin kendi usunu kullanma yürekliliğidir.
    *Bilgi deneyle başlar ne var ki deneyden doğmaz.
    *Bizler sırlarla dolu bir evrende bir rüyanın rüyasını görmekteyiz.
         Gerçekte bildiğimiz hiçbir şey yoktur. Bildiğimizi sandığımız şey yalnızca olaylardır.
    O olaylar ki, bilmediğimiz bir nesneyle (objeyle) asla bilemeyeceğimiz bir süjenin (benin / öznenin) birbirlerine olan ilgisinden ​doğmuştur.
    *Başkalarını, kendi amaçlarını gerçekleştirmek için, araç olarakgörme.
    *Böcek olmayı evetleyenler, ayaklar altında kalıp ezilmekten yakınmamalıdır.
    *İnaklar ve kurallar, insanın doğal yetilerinin usa uygun kullanılışının ya da daha doğru bir deyişle, kötüye kullanılmasının bu düzeneksel / mekanik araçları, erginleşme ve olgunlaşma için sürekli bir ayakbağı olurlar.
    *Her ne kadar inanmasam da, bir Tanrı’nın varlığını onaylamak gerekir.
    *İnsanın yaratıldığı böyle yamuk odundan düzgün hiçbir şey yapılamaz.
    *İnsanlar ışığı görmez, ışıkla görür.
    *İnanca yer açmak için bilgiyi bir kenara bıraktım…”

    “Yalın Usun Eleştirisi”

    Bunca sözden sonra, sorular bağlamında Kant‘la yolculuğumuzu sürdürelim: Temel / ana soru şu: Deneyimden (Empirik / Deneysel bilgiden) öte anlak / zeka, anlama gücüyle / zihinle neyi bilebilir? Bunu destekleyen soruysa bu: Us / akıl, deneyimdem bağımsız, özgür olarak bilgiye ulaşabilir mi? Saltık / mutlak bilgiye yalın / arı usla ulaşılıp-ulaşılmayacağıdır Kant‘ın bu bağlamdaki çalışma / ilgi alanı…

    İmdi, Kant‘ın “Yalın Usun Eleştiri”yle (Betik / kitap 1781‘de basılmış olup, Immanuel Kant’ın en önemli ürünleri arasında yer almaktadır.) ilgili düşüncelerinin harmanını bir solukta sunmalı şimdi:

    (…) “Tüm bilgimizin deneyimle başlamasına karşın, bundantümünün de deneyimden doğduğu sonucu çıkmaz. (…) Deneyimden ve giderek tüm duyu izlenimlerinden bağımsız birbilgi var mı? Bu tür bilgi a priori (önsel / deneyden bağımsız) olarak adlandırılır ve kaynağını a posteriori (sondal / deneyedayalı) deneyimde bulan görgül (deneysel) bilgiden ayırdedilir.(…) A priori bilgiler görgül hiçbir şeyle karışmamış olduklarızaman yalın (arı / saf) olarak adlandırılırlar. (…) Zorunluğuyladüşünülen bir önerme varsa, bu bir a priori yargıdır. (…) Başkabir önermeden türetilmemişse, o zaman saltık olarak a prioridir.(…) Zorunlu ve sağın (yanılgısız / konusuna uygun / hakikî) evrensellik böylece bir a priori bilginin güvenilir ayırmaçlarıdır.(…) Yalın usun (…) kaçınılmaz sorunları Tanrı, Özgürlük veÖlümsüzlüktür. (…) Bunların çözümüne yönelik bilimseMetafizik (Fiziköte / Doğaöte) olarak adlandırılır, bununyöntemi başlangıçta inakçıdır (Dogmatiktir) (…) Anlağın  tüm bua priori bilgilere nasıl ulaşabileceği ve bunların hangi alan, geçerlilik ve değerde olabilecekleri sorusu getirilmelidir. (…)Deneyim yargıları (…) sentetiktir (bireşimseldir.) (…) ‘Bir cisimuzamlıdır (mekân / cismin uzayda kapladığı yer)’ önermesi a priori ‘açık seçik’ bir önermedir, bir deneyim yargısı değil. (…) A priori kurgul bilgimizin bütün bir son amacı böyle sentetik, genişletici temel ilkeler üzerine dayanır; çünkü analitik(çözümsel) yargılar (…) geniş bir sentez için gerekli kavramsalduruluğa ulaşmak için böyledir. (…) A priori sentetik yargılaryoluyla öylesine uzaklara açılırız ki, deneyimin kendisi artık biziizlemez olur, örneğin Dünya’nın bir ilk başlangıcı olmalıdırönermesinde olduğu gibi. Böylece metafizik en azından ereğinegöre yalın (arı) a priori sentetik yargılardan oluşur. (…) Metafizikher zaman olmuştur ve her zaman olmayı sürdürecektir. (…)’Evrenin bir başlangıcı var mıdır, yoksa sonsuzdan beri mi vardır?’  (…) Bu bilim (…) çokluktaki nesnelerle değil amayalnızca kendisiyle (…), kendi  doğası tarafından dayatılansorularla ilgilenir. (…) Tüm dalları kesilse bile köklerisökülemeyecek (…)  Us a priori bilginin ilkelerini sağlayanyetidir. Yalın us yetisinin kendisinin Eleştirisidir. Aşkınsal(Transandantal) Felsefe bir bilimin ideasıdır (ülküsüdür.) (…) Aşkınsal Felsefe yalın usun tüm ilkelerinin dizgesidir. (…) Aşkınsal Felsefe arı ve yalnızca kurgul (spekülatif)  usun birfelsefesidir.  (…) İnsan bilgisinin (…) tek bir kaynaktan doğan ikikökü vardır           – duyarlık ve anlak. Bunlaran ilki yoluylanesneler bize verilir, ikincisi yoluylaysa düşünülürler. (…)Kendini duyum yoluyla nesneyle ilişkilendiren sezgiye görgüldenir. Görgül bir sezginin belirlenmemiş nesnesine görüngüdenir. (…) Tüm görüngünün  özdeği (maddesi) yalnızca a posteriori verilse de, biçimi tüm duyumlar için anlıkta a priori hazır yatıyor olmalı. (…) İçlerinde duyuma ait hiçbir şeybulunmayan tasarımlara Yalın (arı) -aşkınsal anlamda- diyorum.(…) Yalın duyarlığın bu biçiminin kendisine sezgi de denilebilir.(…) A priori duyarlığın tüm ilkelerinin bir bilimine AşkınsalEstetik (Güzelduyu) diyorum. (…) İki yalın duyusal sezgi biçimi(…), eşdeyişle Uzay ve Zaman (…) Zaman dışsal olaraksezilemez, tıpkı uzayın içimizdeki bir şey olarak sezilememesigibi. (…) Uzay tüm dış sezgilerin temelinde yatan zorunlu bir a priori tasarımdır. (…) Bir yalın sezgidir.) (…) Önsel olarak birdir.(…) Kökensel uzay tasarımı a priori sezgidir, kavram değil. (…)Zaman herhangi bir deneyimdem türetilmiş görgül bir kavramdeğildir. (…) Tüm sezgilerin temelinde yatan zorunlu birtasarımdır. (…) Zaman öyleyse a priori verilidir. (…) Evrensel birkavram değil, ama arı bir duyusal sezgi biçimidir. (…) İçduyunun kendi kendimizin ve iç durumumuzun sezgisininbiçiminden başka bir şey değildir. (…) ”

    Yine Sorular, Yine Kant ve…

    Bir tanımlama denemesine göre ‘Felsefe, soru sormaktır.’ ‘İyi-güzel-doğru yanıt için,   iyi-güzel-doğru soru sormak gerekir’ denir. Kant’ın sorduğu soruların iyi (törel / ahlaksal / etik), güzel (güzelduyusal / estetik) ve ‘doğru (mantıksal) olduğunu ‘usumuzca’ evetlemekteyiz / onaylamaktayız -sanırız… 

    Birkaç soru daha: Kendimizi ve kendi usumuzu seçmediğimizegöre, usumuzda böylesi sorular var da, biz mi dışlaştırıyoruz / dışa çıkartıyoruz? ‘Deneyim’i ‘Töz’ü (Cevheri)  -ve ‘Öz’ü (Kökeni / Kökü)- ne? Yeryuvara bırakılmışlığımızın sonucunda edindiğimiz deneyimlerle mi ‘Bilgi’ye ulaşmaktayız? Tüm deneyimlerin dışında ‘Us’ nedir ve ‘Özgür’ –‘Öznel’ ve Özgün’–  müdür? ‘Yalın Us’tan söz açmak olası mıdır? Anlak’la ‘Açık-Seçik’, ‘Saltık’ bir bilgi edinebilir miyiz? 

    Kant’tan yola çıkarak, seçmediğimiz  ‘Zaman ve Uzam’ içinde, ister önsel isterse sonsal olsun, ‘Bilgi’nin -tüm bilgilerin-  ya da hangi bilginin bize / ‘İnsan’a ait olduğu sorusu başlıbaşına bir ‘Sorunsal’ (Problematik.)

    Kant‘ı okumadan / irdelemeden “Yalın Usun Eleştirisi”nianlamaya çabalamadan önce ve sonra -şimdilerde de- ana neden / ilk neden / arkhe sorunsalı üzerinde düşünüp, dahası “Yaşamanın, yaşamın, yeryuvarın, evrenin anlamı”na ilişkin düşünmelerimiz olmuştur. Önsel / a priori ve sonsal / a posteriorikavramlarını, sözünü açtığımız düşün(ler) bağlamında ele aldığımızda, yine “Saltık / Mutlak” bir vargıya ulaşmanın güçlüğüyle de karşılaşmışızdır. Ne ülküsellik / idealizm ne de özdekçilik / materyalizm (öteki düşünler de) ‘açık-seçik’ bir sonuca ulaşamamakta “Ana Neden”i saptamakta sanırız. Salt / yalnızca “Yalın Us”la   -ki ekin, deneyim, yaşantılar, bilgi birikimi / dağarcığı; bilimsel, düşüngüsel, siyasal, tutumbilimsel, toplumsal, ulusal, evrensel, törel / ethik, güzelduyusal / estetik, mantıksal değerler gibi kavramlarla bezenmiş olmasına karşın, “İnsan”ın anlağının sınırlılığınca (dahası sığlığınca, alırlığının / kapasitesinin yetersizliğince) ne denli uslamlama yapsa da “Ana Neden”, “Anlam”, “Varlık” (Varlıkbilimsel / Ontolojik ya da “Yalın Yaşam”ca) benzeri olgulara / sorunsallara saltık bir açıklama getirmesinin / getirilmesinin çokça olasılığı söz konusu değil -sanki… “İnsan”ın  –”Varoluşsal” olarak da-  kendini “Yaratma”sı söz konusu olmadığından -olamadığından!-, “Us”a dayalı varsayımlarla bir yalandan bir başka yalana “Gerçek”diye yol alır gibi yapıyoruz; saltık olana ulaşamayacağımızı -en azından şimdilerde- bile bile… Yine de usanmadan “Uslamlamalar”ı sürdürüyor “İnsan” zaman ve uzamda sonsuzcasına ve de umutla… İşte bunun adı “Felsefe” / “Bilgi Sevgisi”, arayışı, beklentisi; “Yolda Oluş”; başı ve sonu (doruğu-dibi) görmese de, yürüyüşü, yürüyüşü, yürüyüşü…  Belki de “Her şey” bir avuntu üzre / içre “Çırpınışlar…”  “Bir“Anlam” arayışı, “Bir Neden Bulma” çabası; “Bir Sevda Türküsü” dillemesi, “Bir Umutsuzluğun Umudu” şiiri, “Bir Yitik Resim” tablosu / çerçevesi, “Bir Traji-Komik (Üzünç-Gülünç) Tiyatro Oyunu” sanısı / ‘doxa’sı, “Bir Eksik ve Esrik Roman” alıntısı, “Bir En Kısa Öykü” çalışması / denemesi; evrenlerden bir evrende, “Yeryuvar / Dünya” denen yerde, “İnsanın Sığ-Sınırlı Ussal Gebeliği-Ebeliği” oyunu… Belki de “Her şey” “Hiçbir şey”de de, bize “Bir şey” gibi geliyor / görünüyor… Kim bilir? (Kant mı?!…)

    ************

    tan doğan

    İstanbul doğumlu tan doğan, İstanbul Üniversitesi’nde felsefe, Beykent Üniversitesi’nde eğitim yönetimi öğrenimi aldı-verdi. Şiir, öykü dallarında ödülleri olup, edebiyat, sanat, felsefe, psikoloji üzerine çabalarını, 1984 yılından bugüne dek çeşitli yayın organlarında paylaştı, paylaşmakta…

    tan doğan yazıları
    Mavi-Sarı Bir Yolculuk
    ‘kadın’ diyordum
    Üçlü: bir şiir, bir öykü, bir deneme
    ‘GÖÇ’
    Parmenides ya da Tanrıçanın ‘Bir’icik Oğlu
    ‘erk’ bir hiçtir! ya da “As’lolan Yaşam” Üzerine Birkaç Söz
    Søren Aabye Kierkegaard ya da ‘Genç-Yaşlı Bir Adam’
    ‘Felsefe’nin neresindeyiz?
    felsefe yazar

    Related Posts

    tan doğan: sap-saman

    Temmuz 14, 2025 FELSEFECE VE...

    Sahilde Kafka: Kader, kimlik ve bireysel yolculuğumuz

    Temmuz 12, 2025 Edebiyat

    Ulus Baker: Kısacık hayatına çağları sığdıran ‘birisi’

    Temmuz 12, 2025 Felsefe

    tan doğan: seğir[t]meler

    Temmuz 3, 2025 FELSEFECE VE...
    Yorum Yap
    Yorum yazın Cancel Reply

    Yeni Eklenenler

    tan doğan: sap-saman

    Temmuz 14, 2025 FELSEFECE VE...

    ya da “yazar”, yazan ve… * yazar hep ‘yaz’, ömrün kış olsa da! * ne…

    Kızıl Kısrak: Ursula K. Le Guin’den üç öykü

    Temmuz 14, 2025

    Sahilde Kafka: Kader, kimlik ve bireysel yolculuğumuz

    Temmuz 12, 2025

    Pablo Neruda: Aşkın, kavganın ve sessiz coğrafyaların şairi

    Temmuz 12, 2025
    Sosyal Medya'da Biz
    • Facebook
    • Twitter
    • Instagram
    • YouTube
    Bu Haberleri Kaçırmayın

    Giuseppe Verdi’nin Falstaff Operası AKM’de

    Mayıs 11, 2023 Etkinlik

    Selen Gülün Trio 17 Mayıs’ta Asa Khai sahnesinde

    Mayıs 15, 2025 Konser

    İBB Şehir Tiyatroları’na online biletlemesi Biletinial’da

    Eylül 29, 2023 Haber
    Hakkımızda
    Hakkımızda

    Film, kitap, sanat, hayat ve daha fazlası için haber, röportaj, makale, podcast, güncel bilgiler içeren e-dergi.

    Email : editor@suaredergi.com.tr

    Künye

    Son Eklenen Yazılar

    tan doğan: sap-saman

    Temmuz 14, 2025

    Kızıl Kısrak: Ursula K. Le Guin’den üç öykü

    Temmuz 14, 2025

    Sahilde Kafka: Kader, kimlik ve bireysel yolculuğumuz

    Temmuz 12, 2025
    X (Twitter) Instagram Facebook
    © 2025 Tüm Hakları Saklıdır. Do Medya & Ekipbizz İçerik İşbirliğiyle hazırlanmaktadır.

    Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.