‘gölge yük(l)ü’ öz-söz{ler}
* yeni ‘tik’ler ediniyorum, ‘takıntı’larım son bulsun diye!
* ‘hayat’ biraz zaman alır, ‘ölüm’ mekân seçmez.
* ‘doğa’da çiftleşme: kimse umurlarında değil onların [tek ‘ahlakî tür’ bizmişiz.. öyle mi?örtünelim daha da.. ölünce soyunuruz nasılsa!]
* ‘kötü’ birinin başına bir ‘dert’ gelince, nasıl da ‘iyi’ biri olur! [lokal anestezi!]
* agnostizm: tanrı’yı akla takmamak (kolay hayat ve ölüm!)
* ‘ten’ üzreden çok, ‘tin’ içredir sevişme.
* bilgiden çok, inceliktir ‘kültür’ ve pek az kişide mevcûttur!
* ‘bıkkınlık’ zaman alır [hattâ bir ömür!]
* ‘kült yazar’: yaz(ı)n kurbanı!
* bir bahâne istemez ‘aşk’ {gelirse gelir.}
• [mistik değil] ‘içe bükülme’dir düşünmek: dünya’da, ne ki dünya’dan kopuk! {‘felsefe’ zor!}
* ‘rûhu âciz tür’ her şeye mârûz. ölene dek ‘alarm’ geçmez!
* “yüzyılları geçip bugüne geldin ya ey insan, ne ki ilk hâlinden bin beter şu ‘akıl-öte’ hâlin!”: baykuş
* bir ‘iş’ yapmamayı seçtim bugün: “özgür istenç!” [inandınız mı?]
* ‘insan’ın en eski huyu: hiç yoktan öldürmek! [tohum bozuk!]
* çoğunluğun alnından, boynundan, belinden… ter akarken, ‘tuzu kuru’, bir ârsız öbeğin! “ey terliler, birleşin!” [sömürü bitsin!]
* of! pek sıkıldım ‘çöp kitap’lardan! {elimde birkaç “kült kitap” var: ömürlük -bendenizi kurtarır (mı?)}
* üç vakte dek sürer ‘acı’: doğum, yaşam ve ölüm! [‘zaman’ zül!]
* insan hâlâ ‘kendine yabancı’, değil ki ‘hakîkat’e!
* ‘geçim derdi’ her türe özgü: her can ‘kemer sıkıyor’ artık dünya’da! [son kerte!]
* “birden ölsem iyi” dedi biri! doğum gibi ölüm de ısmarlanamıyor [intihâr hâriç!]
* [sayrılık kol geziyor!] bu yaz yazı yazmayacaktım; yaz(g)ı yazdırıyor.. hayret!
* sıra su’ya geldi, buğday’a! insan her dâim hâin!
* bir ‘bulut’u izleyerek de geçer-gider ‘zaman.’ [‘son’umuzu seçmekte ‘özgür’üz!]
* hiçbir derneğe, kurum ve kuruluşa ‘üye’ değilim, “boş konuşup-yazanlar” dâhil!
* bir yaşam felsefesi: en az bir düzine ‘tat’ sunar “vişne.” ‘ekşi’ deyip, geçmeyin!
* kuduz-uyuz bir hayvandır insan, ağzı sürekli köpüren ve hep ‘kaşınan!’
* uykum geldi, uyuyamıyorum ama! insomnia! [bir gün uyurum elbet…]
* ‘günlük işler’ ömrü dişler! herkes ister keyif çatmayı.
* fizik, kimya, biyoloji.. sanat, edebiyat, tarih.. psikoloji, sosyoloji, felsefe… hepsinden çaktık! {sâhi, biz hangi dersten ‘geçer’ not almıştık?}
* ‘hayat’ zora sokuldu: ‘durduk yerde’ ölüyoruz! [kısaldı zaman!]
* kış da yaz olacak artık: cehennem içinde cehennem! [hazır mısınız?]
* seleksiyon, popülasyon, adaptasyon… ‘son’a az kaldı ey darwin.. duydun mu?
* “bir lokma-bir hırka!”: herkes ‘ermiş’ hâlde dünya’da! [ârsız varsıllar hâriç.]
* insanı hayvandan ayıran özellik, öleceğini bile bile yaşamasıymış! “erdem bilgidir” / sokrates, “bilgi erdemdir” / fârâbî, “bilgi güçtür” / bacon… sonuç: hiç! [bilmesek de olurmuş!]
* ‘savaş çığırtkanları’ çoğaldı! [varsa] ‘gelecek kuşaklar’ın vay hâline!
* maslow’un piramidi ‘dip seviye’de seyrediyor hâlâ [ki ,o bile eksik!] “kendini gerçekleştiren” elini kaldırsın…
* ‘ödül’: nasıl da kanıyor insan insana! [‘ego’ fenâ!
(ya ‘cezâ’ya ne demeli?)]
* çok konuştu, hiç dinlemedim (ayıp mı?)
* en-boy-yükseklik dışsal, derinlik içsel [geo-psişik tik!]
* her ‘şey’ hep eksiktir, tam gibi görünse de [(varsa) tanrı dahi mükemmel değil.. ‘insan’a bir bak!]
* öyle bir ‘kelime’ söyleyin ki bana, gözüm kapalı öleyim.
* sabah olsa da bir yumurta yesem, tavuğu-horozu düşünmeden [(mümkün mü? işte insan böyle ‘vegan’ oldu.)]
* hâl bu hâl: “”ey dağların dertlerini dinleyen rüzgâr / benim artık yalnız sana itimâdım var” dediği gibi sabahattin ali’nin: ‘güvensizlik yüzyılı’ bir de bu yüzyıl: ey yarın! sen nerdesin?…
* ápoeiron: sonsuz-sınırsız (anaximandros’a göre arkhé: ana/ilk neden) kòsmos&kháos ve derken ‘cōgitō’ {vakit çalıp, düşünün: ‘insan’a ne lâzım ‘varoluş’ için?}]
* sükûnet (mümkünse) şimdi! [hiçbir şey lâzım değil öldükten sonra.]
* en iyi yol ‘işsizlik’: kim îcât etti şu “temel gereksinimler”i?
* atom, hücre, kök… bana ‘töz’ lâzım! [bir ömürlük arayış…]
* salladı, düşürdü, kırdı, yedi, uçtu ve gitti karga, cevizi. bu mudur? budur: ‘doğa’ lâf dinlemez [insan lâf-azan!]
* ‘öz-yorum.’ belki kişi böyle ‘kendi’ olur!
* her ‘düşün’, ‘dünya’ için geçerli -sanki!
* çok şey mi istiyorum: düşünün, ‘iyi’ olun, hayatı yaşayın! {siz ekleyin berisini…}
* su’ya ter kattım: hiç fenâ değil tadı!
* aklını yor; bir gün beynin de ölecek [er-geç!]
* ne dünyevî ne uhrevî bir (‘şey’im) varlığım {beni bekleyen başka bir ‘yer’ var mı? [yok.]}
* bugün günlerden salı [äčə§ýùį35œä‡ñž… olsa, ne gam!
* ya kuram ya kuruntu: en zengin, en hırsızdır.
* [varsa] tanrı, günâh çıkar(t)maz!
* “boş zaman ‘iş’idir düşünmek, ki en dolu zamandır o; ‘iş’e bak!
* ‘gece’ye hazırım da, ‘sabah’a değil!
* ‘zaman-uzam’ içinde ‘düşün, yazma, dilleme’: ‘koşullar’ neyse, oyuz (abartmayalım!)
* n.ş.a. (normal şartlar altında) bilindik dertlerden yakınılır; a.ş.a [“a”normal şartlar altında] dünya başımıza yıkılır. ne çok şeyi değiştiriyor bir “harf!”
* ölümü gör.. “kendini bil” ve ona göre yaşa…
* ° “anlamak daima bir haletiruhiyeyledir” der ya heidegger, buna katılmamışımdır hiç: -görece- ussal-rûhsal deseydi, anlardım -belki-; ne ki “daima” bir rûh hâline bağlıysa “anlamak”, vay hâlimize! [‘ay ben yanlış anladım!’ ne güzel hayat!]
(bir ‘çeviri hatâsı’ olmasın!)
° varlık ve zaman, çev. kaan h. ökten, s. 150, agora kitaplığı, birinci basım: eylül 2008, istanbul.
* yemek yapıyor yârim -ölmeyecek kadar yiyoruz {hayat ve felsefe!}
* her şeytânlığı yapmak istiyor, cehenneme gitmeden evvel!
* bu kadar lâf etmezdik, düşünsek!
* pek hoş ‘ufuk çizgisi’nin ötesi…
* ‘suç kaydı’dır tarih, ‘kanlı kitaplar’la ciltlenen!
* ‘doğanın dili’ni çözenler, ‘okumayı sökenler’dir: kâşifer ve mûcitler.
* hayat zorlamasa, kolay yaşanırdı.
* bugün pazar.. bir şey anlamadın haftasonundan! yarın işbaşı: iyi ki bir işin var. derken yıllar geçecek ve bir gün ansızın… şimdi uyuman gerek.
* “minerva’nın baykuşu ancak alacakaranlıkta uçar” der ya hegel, bense gece gece, kanadı kırık hâlde!
* ömrün bir zananı var, ölümün yok!
* sokak hayvanları, sokak insanları, sokak yalnızlığı, açlığı, acısı… silbaştan değişmeli ‘sokak adları!’
* güneş, gölge’sinde dinlenir; güneş’le dillenir gölge.
* tv’de londra senfoni orkestrası. ‘arada kaynamak’ isterdim, bir kemancı olup [hayat korkusu!]
* fark: goethe, yazar; werther, ‘acı’yı çeker-gider! {‘acı’ ile hemhâl olmuş-olan ne çok öl[g]ü[n] şâir, yazar var!}
* alpha, beta, gamma, delta… bir de ‘kişilik’ hâlleri var harflerin!
* içgüdü+dışdürtü=rahat yok!
* çalıştı, çalıştı, çalıştı.. öldü (‘genç yaş’ında!) sakat kızı, hasta eşi, yaşlı babası, ölgün dedesi hayatta: ‘hayat’ taaa nerelerde! {ve bir ‘tomurcuk’ patladı bu sabah yine…}
* ömrümü koyup dünya’da, kayboldum bir ‘nocturne’de…
* yalancılar yabancım [bu da mı yalan!]
* ‘okur’ oranı düşük ‘yazar’ oranı yüksek: bizde her on üç kişiden on dördü ‘yazan’dır! {aziz nesin’e nazîre.}
* zaman yasası: geçmiş kesin, şimdi keskin, yarın kuşkulu!
* hem iyi hem kötü bir huy: ‘alışmak!’
* kör kurşun kadar uzak, cingöz kadar yakın ‘umut!’
* sartre’ın “insan ‘özgür’ olduğu kadar sorumlu, sorumlu olduğu kadar da özgürdür” sözünün ‘ilk kısmı’ yok bende! adım “peter pan” olsaydı ya!
* “hayat’ hikâye!” diyenler, îtinâ ile okusun onu…
* çam bana bakıyor, ben çam’a. o, benim adımı bilmiyor: bu iyi.
* intihârdan daha zor ‘yaşamak!’
* uygarlaştıkça köleleşiyoruz! bu nasıl ‘özgürlük!’
* yürümek istiyorum da ayaklarım gitmiyor: “otur oturduğun yerde!” diyor, yirmi dokuz harf!
* ‘farkındalık’ geliştikçe genişler evren [bedeli ağır!]
* en zayıf ânda en güçlüyüz (tersi gibi!)
* josephine, katarina, kleopatra, brigitte, rebecca, lulu, lily, emma, jennifer, alexandra, camella, natalie, barbara, ısabella, beatrix, jessica, anjelik… ne ‘hoş’ kadın adları var! kitap yazılır üstüne {ek: okşan, buse, ahu, banu, arzu, alev…}
* gölge’me yaslanıp durdum: anladığım, anlattığım, anlayanım.
* psikiloji iyi de, psikiyatri muğlak! [mutlak sağaltılamaz ‘rûh’: insan tâ baştan ‘kırık!]
* her şey her şeye değer ama ‘değmez!’
* “gâliptir bu yolda mağlûp” sözünü, ‘aşk’ için mi dilledi acep ziyâ paşa?!…
* ‘yaşama sanatı’ pek girift! (hayatı idâme ile aynı değil…)
* ° “zinalı okuma”: ne kadar ‘birikim’im varsa, handiyse hepsi -binbir türlü kuş olup- uçuşur başımda, üstelik de üzerine notlar alarak ve yazarak boşluklarına, okurken’ bir kitabı! {sâhi, ne okuyordum ben?!}
° alberto manguel, okumanın tarihi, çev. füsun elioğlu, s. 34: “borges sistematik kaynakçalara inanmaz ve böyle zinalı okumalara destek verirdi.”
1. baskı: kasım 2001, istanbul.
* hüzün, amuda kalkmış neşedir!
* en çok düş kurandır en çok ölümden korkan!
* kayıplarımız var ve ölülerimiz! bu yüzden de kırgınız hayata.
* noktalar ve çizgiler: edebiyat ve geometri: her zamanlı uzamda perspektif [‘derinlik’ şart.]
* ‘iyilik fikri’ iyi; ‘iyilik yapmak’ denince, aklı çıkıyor!
* “ey dostlarım, dünyada dost yoktur” demişsin ya aristotales, zâten ‘yalnız’ız! n’olacak şimdi?
* ‘sanatsal tansiyon.’ —ya yükselir ya düşer!
* o ‘sır söz’ ne? herkes onu arıyor…
* ‘ölüm’ hâriç, kesin bir şey yok! [gerçi ben, ölümden de kuşkuluyum: belki bir gün birden…]
* ‘leke izi.’ böyle de tanımlanabilir “hayat.”
* sükût-u hayâl: ° “nikomakhos’a etik”: pek ‘cılız!’ (hadi “organon/mantık” -kategoriler-bir yana) nerde “poetika” ve “politika”, nerde bu kitap! [‘cılız’lığı, oğluna yazma dürtüsü/isteği yüzünden mi.. bilemedim: ‘kolay anlaşılır olmak!’] okumayan okusun ve karar versin, benimkisi önyargı mı, yargı mı yoksa?
hâmiş: her zaman her kitaptan beklentiyi ‘çok’ tutmamalı [mı, ne?! (maalof’un “empedokles’in dostları”nda da bu hâldeydim!)] {şimdi -ivedi- bach dinleyip nietzsche okumam, ‘rûh sağlığı’m için şart.}
° aristotales, çev. saffet babür, bilgesu yay. 2007, ankara.
* zâlimden âlim çıkmaz [sakat doğumlu bir kelime!] aşktan aş çıkar {sağlıklı doğumlu kelime.}
* “dünya”yı gösterir hep ‘im parmağı’ (endex): doğa, insan, akıl, rûh… “o”na bağ(ım)lı!
* monet: su-ışık: ‘nilüferler’ ve sel, fırtına! ve savaş: kanlı ölüm: ‘söğütler.’ kör bakış: barış {‘gölgeler’ diyorum ben.}
* her dilden her ‘harf’i okuyabilirim ama aram pek yok ‘kelime’lerle!
* “alice harikalar diyarında”ki ‘düşes’in dediğince, ‘ah, aşktır, aşk, dünyayı döndüren.’ (lewis carroll kadar katılıyorum ‘düşes’e {elde var yalnızveyalnızca ‘aşk!’})
* yemeden 30, içmeden 10 gün yaşarız! insanın ömrü ne az, aç-susuz! protesto ediyorum ‘dirimbilim’i!
* seçim: erk değişimi oylaması [‘yönetilmek’ saçma ve köleliğe hayır!]
* bir ‘öz-söz’ yazdı, yıprandı: bir ömür kendine gelemez! {ya ‘okur?’}
* balık koşmak, kuş yüzmek, fil uçmak, insan.. insan.. insan, ne hâlt edeceğini bilmeyen hayvandır!
* avın avcıyı kovaladığı günün adıdır ‘kıyâmet!’
* baştan, yeni baştan hattâ silbaştan.. sürekli mücâdele: ölüme dek ‘hayat’ var elde.
* en sarp kayalığın tam on ikisinde yaban gülü dikeni ve şeytân ile zebânî nöbeti ve de tanrılar gözetimiyle çevrilmiş yuvasında yavrulayan dişi-erkek cehennem kuşu huzursuzluğu!
* (rahibe teresa: “kalp sessiz olduğunda tanrı konuşur.” aziz juan de la cruz: “sessizlik tanrı’nın anadilidir.”) ‘mutlak sessizlik’ hâsıl olduğunda dünya ve dahi insan (kalbi ve dili dâhil) yok olunca, [varsa] tanrı dillenecek o vakit zaar! {‘kulak’ kadar kalsaydık bâri!…}
* insan=çürük hayvan!
* kitapları yaladı-yuttu; yazdı-çizdi ve öldü! o beynin ‘birikim’i yandı-bitti-kül mü oldu, masalca?!
* kuramsız eylem, eylemsiz kuram suya taş atmak gibidir!
* gül ağacı açtı bilmem kaçıncı kez! soldukça soluyor insan…
* dalmışım: çatarken yazımı bir sivrisinek emmiş iki im parmağımı! kanım çekildi: yarım kaldı yazı! (tasarı ve tasa!)
* lan ‘plan!’ sen hiç tutmadın!
* aklını rûhla bozmasaydı insan, bambaşka bir hayvan olurdu.
* kabuğun dibini ‘görmek’: “akıl gözü” ömre zül!
* platonik değil ömür-ölüm arasındaki ‘aşk!’
* bir bedduâ: kötü düşün, kötü konuş, kötü davran! seni kim n’apsın.. geber [aslâ tutmamış bugüne dek bu dilek!]
* en ideâl yönetim şeklidir demokrasi ama hayvanlar arasında!
* ‘ego’ çok, ‘süperego’ az! ‘id’ ile idâre edemedik! {freud’a nazîre.}
* acısını sırlar rûh, dilini emer!
*’eski’nin tozu hep üzerinde ‘yeni’nin, ki silkele[n]mekle çıkmaz!
* arka çıkma ve arkadan vurma: öngörü ve önyargı —- güven-‘siz'[lik!]
* insan, şeytân’ı kandırır!
* ‘yaslı rûh’ ölgündür: ya felçli yaşar ya ölüme koşar!
* güç hukuku, sayfa 1, madde a: adsız suçlar var, er-geç mubâh olacaklar!
* (‘az’ gelebilir size) dünya, bana göre ‘çok’ [saçma!]
* hayat ‘yalan’, ölüm ‘gerçek’ [acep hangisini sevsem?!]
* hayvanları öldürüp tanrılar doğurduk! [bu nasıl bir tür? kötü!]
* cennet için bir söz diyemem fakat cehennem’e karşı pek deneyimliyiz!
* savaş sanayisi: para, petrol, toprak… geliri; gideri, ‘insan!’ [kirlidir siy(h)set: insanın en kanlı îcâdı!]
* ara sıra doğru söyler ahmaklar da: “2×2= hep 4 eder”, meselâ!
* insan’a sorar hayvan: “hiç aklına gelir miydi, en ahmak tür olacağın?”
* hece hece “ge-ce, ge-ce…” de, sabaha kadar. sabah olursa, bu kez tersini de: “sa-bah, sa-bah…” belki gün gün ölmezsin!
* bir ısırık alıp kalanını çaldırmak: elma miti ya da hakîkâti [az hayat, çok ölüm!]
* ‘aşk’ta herkes hemfikir; ‘âşık’ olmakta, değil!
* ses kölesi: ‘dublajcı!’
* insânî ergonomi: kör-topal, eğri-büğrü, düşe-kalka yürümek!
* hiç sıkılmaz hep sıkıntılı olan.
* psişik-felsefik bir mecbûrî-ihtiyâç: ‘kült yazar yalnızlığı’ [yalnızlık duy(g)usu+tekil konum=yaratıcı yazar {özgün-özgür düşünhis ile ‘üretim’ —diğer (artı) özellikler, ‘ikincil.’}]
not: ‘kült yazar’ pek az -kalaba olsa da ‘yapı’sı ve dahi ‘ortam’ı- ‘yalnızlık’ koşul [belki: ‘gündelik rûh hâli’ besler, ne ki zayıflatır da: hassâs bir duru(m)ş!] ideâl hâl: ‘özerk/dip bölge’sinden hiç çıkmamalı! [ötesi ‘sıradanlık!]
* ‘esin’ ve ‘büyü’: “sanat”, sır!
* ‘şeytân’ bile kelimece şiirsel!
* ne bilirdim ‘hiç’ için ‘var’ olacağımı!
* ‘gece güneş’i güzel, ay’sız-yıldızsız gökte.
* “tanrı’yı tahta çıkaran indirsin!”: mızıkçı çocuk.
* ne kadar çok ‘insan, insan, insan…’ diyoruz! insanı insana insanla insanca anlatan her insandan dahi soğuyor insan! {‘insan dili’ ivedi değişmeli.}
* tek yaptığı ‘iş’ pek uzun yaşamak, yaş almak, yaşlanmak ve geciktirmek ölümünü! [bu da bir ‘hayat türü’ türümüz için!]
* [ego-eidolalatria!] herkes bir maskeyle doğar [ten], cilâlar onu zamanla [tin] ve gömer [‘totem töreni’ biter!]
* … en sevdiğim kelime ‘ışk’; en sevmediğim kelime ‘yorgunluk’.. en sevdiğim yazar(lar) nietzsche ile cioran; en sevdiğim besteci(ler) bach, chopin; en sevdiğim şâir… {‘proust anketi’ne varmasın diye bu ‘iş’in sonu, burada kestim }
* [varsa] tanrı, “eti senin, kemiği benim ‘dil’in!” dedi ve gitti! o gün bugündür ‘konuşuyoruz!’
* gece kuyuya atlayan ‘intihârî’nin derdi, ay’ın aşkıyla ferâhlamaktı!
* açın midesi ağırır, tokun karnı kaşınır!
* ‘evren doğa konseyi sonuç bildirgesi’nden: “milyarlarca, milyonlarca, binlerce, yüzlerce, onlarca, birlerce yıl, en ‘tüketici tür’: insan.” [şaşırdık mı? — ahmaklık, ârsızlık ve aymazlık!]
* efendi varsa köle de vardır: ikisine de hayır!
* “babam insan sevmezdi!” deyince biri, diğeri ‘ya sen?’ dedi [düşünüyorlar hâlâ…]
* telefon yoktu, tv yoktu, radyo yoktu, kitap yoktu eskiden. şimdi hepsi var ve daha beteriz, ‘eski’den!
* öleceğini bilip, yok olacağını anlayıp, hiçlikte kaybolacağını düşünüp boşuboşuna ‘yazmak’ yok mu, “zül” [üstelik boyun-bel fıtığı, göz bozukluğu, el-kol kasılması, beyin-rûh ağrısı vs. vs. ile hemhâl iken!]
* önsezi ürkütür, önyargı korkutur.
* gereksiz yere konuşmak kötü, gülmek güzel.
* şu cigarayı yaktın, şu içkiyi içtin, şu fikre saplandın, şu gezegenle boğuştun da ne oldu?bak, öldün!
* aklın mantıkla bezenmesi, güç [kaç yüzyıl geçti ve hâlâ…]
* ihtiyâçtan çok ‘merâk’tan doğar, îcât ve keşif isteği.
* afra-tafra, poz-caka… öldüğünde görürüz seni!
* ne soğukta titrer ne sıcakta terler [varsa] tanrı! olan var olana olur hep!
* ‘kör’, gece görür.
* her kelebek yavrusu ‘öksüz-yetim!’
* ‘aşk’ ve ‘şiir.’ ötesi sâhiden teferruât [acının tarihi derindir!]
* daha mı utanmayayım şâirliğimden / şiir sundum insanlara ekmek yerine / afrika’da acından ölen!
* kalem kırılmak içindir, ‘kurşun’undan!
* o kadar ‘bedbaht’tı ki, ölemiyordu!
* “insandan korkuyorum, kendimden korkuyorum, hayattan korkuyorum, ölümden korkuyorum, korkmaktan korkuyorum!” dedi biri ve ekledi: “insan korkaktır!”
* “müzik”: hiçliğin buruk sesi! {yokluk ve boşluk, bir çift ‘temel nota!’} — şerh: ‘klasik müzik’ güzeldir: sık sık dinleyin ve unutun! [h]içten [h]içe yolculuk…
* kendi yalan bir kelime: hakîkât!
* sınırları zorla: ölme!
* sansür: denetim, baskı, yargı, kontrol, izin, yoksama, yasaklama, dışlama, gölgeleme… otosansür: intihâr!
* rûhumda hasreti tütüyor muhtemel mutluluğun…
* “benden bu kadar!” dedi ve gitti, öncesini-sonrasını bilemeden!
* insan nüfusu arttıkça hayvan türleri kayboluyor: popüler popülasyon!
* çok şey hakkında konuşulabilinir, ki sonuç ‘hiç!’ her şey hakkında konuşulamaz, ki ‘her şey’ diye bir şey yok.
* bir kum zerresi kayar, koca dağ çöker: insan da öyle! (dengeler ve devrilmeler…)
* her taşını kaybetti ve hâlâ satranç tahtasının başında!
* her derde katlanır ‘tok’; ‘aç’, derdin ta kendisi!
* birikimli biri can sıkıcı olabilir, geveze olmaz.
* elle selâm-başka selâm: ‘yüksüz diyalog!’
* onuru incinmiş, her şeyi kırar!
* çaçaron: aklına her geleni peşpeşe sıralıyor! hani sen düşünen tek hayvandın!
* “tanrılar tanrısının ana-babası kim?” diye sorunca o, ona dedim ki, bence hepsi hiç doğmadı.
* sürekli d/evrim, dünya tümden kül olana dek (arkhé: ateş / herakleitos —– yanarak değişim-dönüşüm!)
* bir iletişim ağı: “ya yanlış anlaşılırsam?” deyince biri, öteki dedi ki dışından, ‘doğru olan ne ki?’ [içinden, ‘obsesif bu.. bana da takar.. uzak durayım!’]
* tecrübeyle sâbit: çok can sıkıcı tiple vakit yitirdim heyhât! gayrı bir başıma canım şenleniyor: oku-yaz, yaz-oku…. ([geç] iyi ve {doğru} güzel karar!) —- tavsiyem şu ki….
* bir ânda zengin olan, ‘sonsuz’u satın alır!
* kötüye yardım, iyiye hâinlikliktir!
* doğuştan deliyi sonradan dâhiye yeğlerim: ilki sâf, diğeri hin-cin!
* bir gözü hayat, diğer gözü ölümdür insanın: herkes şaşı!
* gerceği keşfet; olmadı îcât edersin!
* kötü yergi, kötü övgü iyi sonuç doğurmaz.
* sağır ile dilsiz iyi ‘dost’ olur!
* yüz yılların kü{l}t sorusu: dünya bir gün kurtulur mu? ([küt] rantçılar] ve {kült} sanatçılar.)
* soyunuğun sorusu gerçek, giyiniğin yanıtı yalandan!
* iyimserliğe ne hâcet, kötümserlik üstümüze hep hacet giderirken!
* yanarak ölenler gülizârında hayatın, çürüyerek ölenler mezarlıklarda!
* ölüm kovalar, ömür kaçar: hummalı avcı ile zavallı av!
* insanın onursuzluğu ussal olduktan sonra?
* “hayat çok sıkıcı; ölümden umudum var!”: akıllı-ahmak
* gerçek hikâye: “yıprandım” deyince kadın, “erkek milleti yüzünden”, yüzsüzler güldü! [kadın öldü, millî bayram îlân etti o mâlûm millet!] yaralama, şiddet, cinâyet… anladık: âdemden adam olmaz: negatif ayrımcılık! pozitif ayrımcılık: bütün dünyanın kadınları, birleşin!
* kuş uçtu. uçmasa mıydı! [insan hälâ kötü!]
* ne özgürüz ne de eşitiz, ne ki ‘düş’ kurmakta herkes bir!
* ‘gece’nin çığlığını yalnızca yalnızlar duyar!
* ne kadar çok ‘sağlık’ türü var! akıl.. rûh.. beden.. diye saymaya başlayalım…
• …ve uyudu en ‘son’unda! rüya bile görebilir eğer şansı varsa!
* şartlar sâbit olmadığından, yaştan yaşa fikir değiştiririz; yeter ki iyi olsun.
* zamanı umursamıyorum; saat de kullanmıyorum göremediğiniz gibi.
* bu gece uykum kaçtı, dün gece de, (varsa) yarın gece de… [insomnia!]
* cennet ve cehennem: kült kitap ve çöp kitap {tanrı sizi seçtirtsin!}
* tutumlu söz: az-öz: hayat kısa ve derin!
* yürekteki ukde, boğazınkinden büyük: ilmik ilmik çözülmüyor ip: ucu kayıp!
* susku küresi: sırtımız kambur!
* bumerang kuramı: her ok bir de atana döner: ikiz yara ya da çifte ölüm!
* ölü çocukluğun diri hayatı olmaz!
* ömrümü çalıyorum kâğıttan örse, elimde zaman-çekici kalem,
seğir[t]irken aklım-rûhum harf harf hayatta;
közden-küle/külden-köze yürüyor hüznüm, –––– ‘bir yokboşhiç’ hâlde- yaşamına-ölümüne…


tan doğan
İstanbul doğumlu tan doğan, İstanbul Üniversitesi’nde felsefe, Beykent Üniversitesi’nde eğitim yönetimi öğrenimi aldı-verdi. Şiir, öykü dallarında ödülleri olup, edebiyat, sanat, felsefe, psikoloji üzerine çabalarını, 1984 yılından bugüne dek çeşitli yayın organlarında paylaştı, paylaşmakta…