bulanık öz-söz(ler)
[zırvalı- yorum]
‘söz’ünü tutanlara / ‘söz’e tutunanlara…
ve {közümüz köz-sözümüz söz} zeynom’a
* “yazmak” dert (edinilesi), ‘kitaplaşmak’ değil {zannımca} –––– ‘yaşamak’ tenez/zül!
* gecenin köründen elimin körüne dek hasbıhâl eyledimannemle: “sakın gelme” dedi “buraya”, lâf arasında; ‘kıyâmet kadar insan, şeytân, vs.” [uysaydım ‘anne sözü’ne, ızdırâp çekiyordum hâlâ rüyada ve dünya’da!]
* son kâbûs: tüm parmaklarım kesilmiş, ‘şey’imle yazı-yorum (= ‘dil’-im ile!)
* saçma-tanrı! o’na inanasım var.
* karıncaca kırıntılarla idâre etmek: türümüzü abartmayın lütfen!
* yıldızları saydım, ölülerden az!
tanrıları saydım, dirilerden çok!
* pembe/mavi değil ‘hayât’ aslâ ve kat’a: kara! [ -hattâ- âh! zifîrî siyâh!: sevimsiz hakîkat.)]
* otodidakt! {o’nun da sonu meçhûl -olsa da} fenâ mı?!…
* çeviri: iyisi ısıtır, kötüsü soğutur ‘okur’u o kitaptan (hattâ okumaktan!)! {meselâ: “zerdüşt”ünü nietzsche’nin, kaç farklı çeviriden okudum.. sayısını unuttum! ––en doğrusu, her dili bilmek!}
* rûhunu avuçlayamayan avucunu yalar ‘zorba hayat’ta! rûh emici gırla!
* hayvanların, bitkilerin, çiçeklerin ve muhtelif tellerin tüm dikenleri deldi, çizdi, yırttı, yardı rûhumu -derim bahâne! kan(ım)ın tarihi çok eskidir…
* “pek uzak ‘dil’i geçmiş zaman” için yoldayım çoktaaan… –kimseyi göremiyorum yanımda! bir tuhaf suspus hâl! [tanrı dahi lâl!]
* “insanı, insana, insanla, insanca” anlatmaya ne hâcet, kalmayınca dünya’da ‘insan!’ {güle güle ey tiyatro, bye bye shakespeare! ‘game over!’}
* bunca ‘çöp kitap’tan sonra, (“yazar” neyse de!) “okur” sil baştan îcat olmalı.
* kum zerresi dahi değil ‘kâinatlı hakîkat!’
* lokal anestezi okumak, yazmak!
* lâf, lâf, lâf, lâf, lâf, lâf, lâf, lâf, lâf, lâf, lâf… durup-düşünüp-eyleyen yok handiyse! ‘insan geveze!’
* ‘kötü çocuk’tan -mutlak- iyi anne yâhut baba ol(a)maz (mı?) [başı-ortası-sonu bir mi o’nun?] (ya ‘iyi çocuk’tan? o da mı -mutlak- mûğlak?!)
* kitaba 20, kargoya 120, kargocuya da 220 (sevinç bahşisi!) papel saydı: hastasıydı o kitabın! {o sahaf var olsun ya da o sahaf yok mu o sahaf…}
* bir çift düşünün, bir de on çocuklu çift. ilki varsıl, ikincisi yoksul olsun. düşünmeyi sürdürün…
* yere kadar dili var: on karış [on da kitabı var!] ve fakat yok hâlâ bir ‘dil’i (yazıcı olur ondan ancak, “yazar” aslâ-kat’a…)
* en ‘akıl’lı yazar, yazmayan yazardır {kafa rahat!}
* dünya kadar ‘yalan!’
gerçek-dışı bir kuşa başvurdum. ‘atla’ dedi ‘sırtıma.’ mit oldum!
* kalan ömrümü yatakta geçireceğim, kitap okuyarak: [geç de olsa] akıllandım!
* dünyevî-uhrevî (s)açma hâller: “bütün mesel[e] bu!”
* durağan bir zaman… doğa kımıltısız.. ılık bir yaz.. herkese yeme-içme gırla.. yaşlılar dahi sağlıklı/mutlu.. sevişmenin dışında her şey yasak [düşünmek-düşlemek bile!] ve zaman hâlâ durağan… {susss…} -dilini ısırıyor şeytân.
* kuru bulut gölgesinde geçti bir yaz. tükürükle de idare edilirmiş meğer! (güz’den vazgeçtim.)
* istenç-öte bir türüz: göçer [göçüp gitmek sonumuz: doğum-yaşam ve ölüm!] öcümüzü kim alacak? hiç kimse! ––––yaz(g)ı da yalan!
* kadın dediğim.. ‘erkek’ dediğin.. “hayat” denilen…
* insan, sinirlene varlıktır [tanrı’dan çok] kendine!
* bir kemik: iliksiz, isimsiz… yaşamış bir canlıda vaktiyle zaar. patikada ayağıma takıldı, aldım, gömdüm toprağa [zannımca sonumdu bu! (hayatta mıyım hâlâ?!)]
* gece. elektrik kesildi! fener, kibrit, çakmak, mum, şamdan, gaz lambası… kımıldamadım yerimden [kaldım karanlığımda…]
* terden hokka, dilden divit, ‘aşktan mürekkep metin!,
* tanrı ‘tam’ olsa, insan ‘eksik’ olmazdı! [acaba?]
* kendini ‘ele’ {değil; ‘ipucu’} verir hayat; sırrı bâki…
* dünya’nın sonunda bir ‘ev’, ne anlatır?
* cebelleşmeyi isteyen kim ‘hayat’la? çıt yok! o hâlde bu hâl de ne? [insan ahmaktır…]
* âğzı lâf yapan adamın mezarı açıldı, ki dili hâlâ sâğ: tanrı cezâsı!
* “kült kitap/metin” şart, beyin denli rûh için {her gün en az bir-birkaç diri sayfa: düşün, düşle, hisset (––’kuru okuma’ da ne? ey eylem! beklemede kal hep…)
* ne bir kuş “cik!”, ne bir kedi “miyav!”, ne de bir köpek “hav!” dedi bugün! ‘hayat’tan
şüpheye düştüm!
* seni kimse anmayacak er-geç; rûhuna göre tozut…
* ‘aşk’ gibi bende karanlıkta sessizlik: ölünce zorlanmayacağım hiç.
* –aklından çok– rûhu cılız tek tür biziz!
* ahmakgillerfamilyası! [anladık (mı?)]
* kotlet/pirzola: 1/ kasaplık hayvanlarda omurganın iki yanındaki bölge. 2/ bu bölgeden dilimler durumunda çıkarılan kemikli et parçası.
kusasım geldi, kustum: kanlı safra!
* – ‘ey anlam! sen nerdesin?’
– “yoğum.”
* kaç ev değiştirdiysem hep ‘inşâât!’ cehennemin dibi de böyleyse, ona göre…
* tam o vakit, o yerde, o noktada herkes/her ‘şey’ ölecek: ‘ölüm ânı’ sâbit.
* hayâtî takıntı: hayatı takma: fenâ.. pek fenâââ… [ölüm takmazken hiçbir şeyi kafaya!]
* bunca gözyaşına sırıtan kim?! altın dişli, elmas gözlü, petrol dilli vesâireli o birini bilmeyen yok da, el pençe divan durmak da ne?! hücûûûmmm!
* ‘sırât’ı sunan sır, dünya’ya ne yapmaz! köprüleri atın (düş ve gerçek ‘hikâye!’)
* ‘yazı masası’ndaki ölgüne, “derdin ne senin?” diye, sorunca hayat, bir ‘harf’ olsun yazamadı ‘sâhi’den!
* kim bu köksüz, kötürüm ve kötü biri? ne çabuk tanıdınız!
* yaşamak, hatırlamak, unutmak; demans, alzheimer… ––––ne yazıyordum?
* benim ‘aşk’ algım bana.. diğerlerini bilemem (bilmek de istemem: bana ne?)
* morarmış pörsük etini kemiriyor son çürük dişiyle yatağında bir ölgün! ölecek de, can çekişiyor hâlâ, “as’lolan hayat” diye diye! -sizce n’apsa iyi?
* . , ” , ! , / , … ‘can’ım ne çektiyse onu imledim [hiçbir şey yerli yerinde değil zâten!]
* ‘haberdâr’ olmak istediğin ne? {tek hakkın var farzet…}
* [epoché: her ‘şey’i (kendim dâhil) ayraca almak istiyorum da, tam olmuyor! {yargı askısı!} ––––”ben” fenâââ…]
* son kertede son kelebek güneş’te yanmayacak: son aşk!
*çividen değil, zıvanadan çıkmış dünya: “zırva” mecbûr, “zırvalamak” şart! {çağın ‘kül dil’i!}
* (varsa) ‘tanrı suistimâli’dir “insan”a sûikast: kasdî kötülük ve sonu cinâyet! [hafifleci bir sebep olamaz ‘aşk!’ ––bağışlayan bağışlasın…]
* gözlerim sakız çiğniyor fakat ‘uyku’ harâm bana {balonlu, kokulu, şekerli çiklet kaldı mı?}
* şaman, kâhinden keşişin yerini öğrendi ve gitti o’na, yanında bedevî, ermiş ve derviş ile. ‘şifâ’ zor sanat!
* istifâde etmeyip istîfâ etti, istifra ede ede dünya’dan…
* dün tüm gün ‘kitap’ okudu, bugün de öyle; ya yarın? (‘yarın’ı varsa eğer, okur yine bence [‘hayat’a katlanmak güç!] {kitaplar, kitaplar, kitaplar…})
* çiçek açmış mermer! hâlâ “düşünüyorum o hâlde…”
* zili çalmayın.. tokmağı vurmayın.. kapıyı yumruklamayın… evde yoğum! [zâten hiç ‘olma’dım!]
* ilk ve son sanat: ‘müzik’ (taş, su, hava vs. dâhil) ilk ve son canlıya sorsun inanmayan!)
* merâk: ilk insanlarla yaşamak [tersi: son insanları görmek!]
* insan her yerde ölür!
* cennet yok, cennetlik de [her yer cehennem -cehennemlik!]
* çoktan tükenmişti soyumuz, ‘düş’ olmasaydı.
* hangi yılda, aylardan ne, bugünün hangi gün, saatin kaç olduğu ne fark eder ‘ölümlü’ için (‘ölümsüz’ için de öyle zaar!)
* yazmak, kanamaltır: her “yazar” [az-çok] mazoşist!
* ağustosta kardelen! başka dünya’da mıyım ne?!
* düşümde, dünya’ya gelmekten caymış {adları, sırasıyla c, e, n, î ve yine n! olan} 5 cenînin mâceraları…
* dar, geniş, dik; tam, doğru, merkez; çevre, tümler, bütünler; negatif, pozitif: “bakış”a göre ‘açı!’ -dikkaaattt!
* rivâyet: ‘açlık-susuzluk; yokluk-yoksunluk; hastalık ve yaşlılık, bir de ölüm olmasın tanrım!’ diye dilenince insan, böyle buyurmuş tanrı: “tamam.. buna karşılık size yok ‘aşk!’ ” [tanrı sevgisizdir.. hayât sadaka!]
* ‘akıl’ da yanıltır insanı. hesapsız-kitapsız yaşayasım var {‘kitapsız’ mı dedim? akıl sürçmesi!}
* pi sayısı fi tarihinden eski: ilki m.ö. 2000, diğeri 1189 -dikkatli yazıp-konuşalım!
* önce çatlar sonra kırılır ‘belleğin kara kutusu’ er-geç! [unutmak içinmiş meğer hatırlamak!]
* haber: “yıllardır kayıp olan genç ve güzel kadın yazar evinde ölü bulundu, adı-sanı olmayan bir dağın eteğinde!” -kötü yaz[g]ı, güzel inzivâ.
* tanrı saat kullanmaz!
* şişer, şişer, şişer ve en geniş, en iri, en zirve hâlde iken ya patlar ya iner, küçülür, büzülür, pörsür, çürür her balon! ne rengi kalır zamanla ne neşesi-sevinci ne adı-sanı, anısı! {oysa bir su damlacığı öyle mi buluttan ömre düşen yâhût bir yaprağı ağzından öpen çiy!}
* en azından “aşk” dedi ‘dil!’
* uzam uzaklaşmaya, zaman daralmaya görsün canda, can sıkılır bir de buna hiç yoktan!
* ip çürük, dal kırık, su donuk, ilaç bozuk, köprü kopuk, tüp bitik, elektrik kesik olabilir! cana kıymanın da bir onuru var!
* çok katmanlı ‘yazar’, ‘okur’ katında ne hâlde? {‘söz’ün yankısı…}
* umut! san, güven, bekle… ‘an’ dahi meçhûl iken, “yarın” da ne! [sen bilirsin, demek pek ayıp!]
* paslı teneke denli dünya! çürüğe az var!
* kendi kötü [küstâh, tahsildâr, pezevenk, sadist, faşist, kâtil…], eserleri iyi [dante, shakespeare, cervantes, sade, céline, caravaggio…] denilen yazarlar/sanatçılar! –buyur burdan yak!
* “olasılık (b)âğı”nda her şey, ‘bilinemezlik’ ve ‘saçmalık [zırvalık]’ dâhil {geniş olun, rahat uyuyun, (tanrı neyse de) daraltmayın ‘ben’i!}
* üsttekiyle alttaki ‘kara delik’te hemhâl! -işte eşitlik, işte sonsuz aşk!
* “burda olan burda kalır.” kâinâtın dünyevî hakîkati! [nâm-ı diğer ‘kof kânûnî!’]
* umut değil, akıl değil, duygu değil… şimdilerde ‘insan’a rûh lâzım rûh: hiç bir çağda bu kadar rûhsuz değildik! sonumuza seyirci handiyse herkes!
* dünya’ya ‘hâs’ hayat -ne bekleniyordu ki?! [mûcize yok (sanırım!)]
* dağ delen, kaya kıran, taş dizen ‘taş işçileri!’ [düşündükçe ağladım…]
* köpek dişi eksik şeytân’nın! kudursa da kudurtamaz salyası bizi.
* umurunda değiliz ya ‘doğa’nın, bir de bunun için ahmaklığımız bâki [aşağılık kompleksimiz fenâââ!]
* [keskin zehri, kesin öldürmesi nedeniyle] yılanı ısırgan otuna tercîh ederim: kaşındırıp, uyuz edip delirtmiyor!
* göz seğirmesi, ayak seğirtmesi… daha pek çok ‘tik’imiz var! -sıkıntı derin…
* ‘kendi’mden dışarı taşmak istemiyorum: tehlike büyük!
* ‘prekonsepsiyon’ için {çiftlere}: hem düş hem kâbûs dünya; en az 2 kez düşünün -nihâyeti mâlûm iken üstelik! [aceleye gelmez bu karar. “demedin!” demeyin.]
* insan varsa ‘kriz’ var!
* bugün de ölmedim! el becerim (zanaat) de, yaratıcılığım da (sanat) hâlâ hayatta!
* 4 ayağının üzerine düşer kedi; insan düştü mü…
* ‘chimborazo dağı’ nasıl dünya’nın merkezine en uzak noktaysa, ‘tan doğan rûhu’ da dünya’ya o kadar uzak! [sonum olur ‘o dâğ’dan düşmek belki!]
* ‘ölüm’dür yazdıran! hayat sonsuz olsaydı, bu bir ‘harf’ olsun karalamazdı insan.
* ‘zihin’, gece {sessiz ve insansız ortamda} açılırken, gündüz [gürültülü ve kalaba ortamda] kapanır (bunu bil ve ona göre yaşa!)
* – ‘adım…’
– “adından bana ne, hiçbir şeyinle ilgilenmezken!”
* hiçlik olmasa ölüme râzıyım [onca birikim pırrr!…]
* ne çok yoz söz duydu ‘rûh’um ömrünce! sağır-dilsiz dostları var giderayak o’nun.
* o kadar çok neden var ki dünya’nın sonunu getirecek, ‘kıyâmet’ kopsa daha iyi!
* kızıl bir balon elimde, kızıl giysiyli bir hâlde, kızıl bir banka oturup kala kalmışım! {hayra yorulacak rüya değil, gerçek.} göğe bakıyorum ö(y)lece: kızıl! [kızıl geçirmiş miydim anne? (neden suskun ölüler?)] yüzüm kızarmış!
* ray çekmek, tahta çivilemek, taş dökmek ne zâhmetli iş, dolansın diye dünya’yı demir yolları!
* -belki- (varsa) tanrı beni böyle hayatta tutuyor: yazdırıyor!
* bir masal avuntusu: küçük balık yem olurken büyük balığa, parlayan birkaç pulu yükseldi ay’a ancak!
* mızmızlanan mızıkçılar mızıkayla mırıldansınlar!
* günde en az 5 kez boşluğa düşüyorum! (ya siz?)
* herkesin n’aptığı yaptığı belirs-iz!
* saçma-sapan sevinçler, olur-olmaz hüzünler! ‘his’, karaborsadır!
* kramp geçici; uzan sürerse, felç! ya sonrası? [babam ölmüştü!]
* gece zeminsizdir karanlıkta; göz olur ‘his.’
* ‘otlak.’ handiyse hayata eş!
* sokak değil, kestirme; cadde değil, tâli yol; yol değil, patika; il, ilçe, köy, kırsal değil, dağ; ev değil, dal [insan değil…]
* ağıl ağıtı: mezat pazar[lığ]ı!
* kitap satışı, imza günü, söyleşi… e ‘yazar’ oldun demek ki! {inzivâya çekilen “harf” peşinde…}
* toz kaçtı gönlüme! buyurun…
* ‘yalan’dan kovaladı kediyi köpek! ‘hayat felsefesi’ mi ne, bu?
* foto-çeken herkes tuhaf: ‘yarın’ yok ki!
* ölü sinek çöp olacak! [‘tüm’ü gör!]
* bir ‘aç’ söylem: çıplaklık nîmettir: yiyelim!
* akımlar, doktrinler, izmler… sanat, siyasa, felsefe… ve insan(lık) hâlâ mâlûm hâlde: rezâlet! [üçlü fiyasko!]
* durmak-yürümek arası ârâf (koşmak, uçmak mûcize.) ‘daralan dirim’dir insan bir de!
* hayattan vazgeçiş.. intihar riski.. ekt.. şok.. 70-170 walt.. nöbet.. hayata dönüş… [rûhu ‘kök-yara’lı türüz biz!]
* doğum rüya, hayat kâbûs, ölüm düş…
* “insan -çoğun(luk)- insana, hayvana, doğaya, dünya’ya ve evrene karşı kaygılı ve dahi kayıtsız kalma hâlinde!” kayda geçmiştir. 21. yüzyılın ilk çeyreğinin son yılı.
* giysiler, yamalar ve dikişler… ötesini akleden düşünsün…
* manguel’ce, “ne çare ki yazarlar kendi yazdıklarına hayrandır” {‘hayranlar’ından da çok!}
* güneşlik, tül, perde… ‘cam’a kadar daha duvarlar, kapılar, çerçeveler var!
* ‘dil’i derin ‘”rüzgâr”ın; gelgeçlik bâki!
* bir ‘şey’ olur ve kopar birden hayat bağı ya da bağlanır o bağ yeniden! gelgitler ve gelgeçlik: bu kadar basit ömür işte – abartıyoruz!
* (s.e.s.) önce su, ekmek ve sağlık. (s.e.v.) sanat, edebiyat vesârie çok sonra! geliş öncesi, gidiş sonrası var bir de, ki aslında yokboşhiç [ölüm öldürür her ‘formül’ü.]
* kelebek, kelebek, kelebek… ‘bak’ diyecek hâlim yok ya kimseye!
*pek pragmatik edebî tür: ‘masal’ {her yaş için geçerli!}
* (t. t. t.) tekil, tikel, tümel: mantıksal (d.-y.) doğru-yanlış önerme [önermem: çünkü her -hiçbir- şey ‘saçma!]
* gelişim, değişim ve dönüşümle bir, gerilik, durağanlık ve yozlaşma. siyah-beyaz ‘büyük tablo’ bu. aldatıldık hepimiz ‘hayat’la!
* sırf bir ‘ot’u izledim bugün {yarın bir ‘taş’ı izlemek niyetim…}
* ‘gündelikçi’yiz çoğumuz, bâzımız ‘mirâsyedi.’ [dünyevî hâl!]
* “okur” piyangosu: tam okuma, yarım düşünme, çeyrek takılma, amorti alma, büyük ikrâmiye… [tanrım! zengin oldu(n) {‘şans’ ve ‘mûcize!’}]
* günlük işler, gecelik sevişmeler, ömürlük ölümler! [‘vardiya’ya göre rötuşe gebe…]
* herkesin harcı değil ‘yalnızlık’ [popülistler en az 5 (vakit) kez düşünsün….]
* kıçı-başı ayrı oynar ‘kukla’nın. ip, el ve irâde: “t/öz her şeydir” diyen kim?!
* su, cam ve ayna: ‘ben’in tarihi pek eskidir!
* ufku olmayana meyletme [yoksa sonun belli: intihâr!]
* ölü uğur böceği! bir anlam veremedim…
* ‘o’ yazar da ölmüş! {v}âââhhh! [zâten kaç “yazar” var(dı) ki?!]
* ‘son’ belli; bir öncesi meçhûl! [ötesi yok.]
* ilk insandan son insana dek savaşım! her türün bir sonu var [dünya da er-geç mağlûp!]
* kötülük olmasa, değeri bilinmezmiş iyiliğin! insan hâlâ ahmak!
* alt-anormal: yazar; orta-anormal: filozof; üst-anormal: psikiyatrist [teşbîh ve yara!]
* giyinmek kadar soyunmak da yalan! hayvan ‘sâhi’dir.
* az ye, az konuş, az yaşa! ‘doktrin’ mı bu?!
* ölüme rağmen hayat! ––yoklukboşlukhiçlik hissi!
* insan, müsveddesidir ‘hayvan’ın [herkes üzerine al(ın)sın.],
* “doğa” ile en çok ‘gece’de söyleşilir.
* “günaydın ola!.. iyi gün(ler!).. sağlıcakla/hoşça kal!… düşünülerek mi söyleniyor bu dilekler(!), dile pelesenk mi yoksa? [sâhi ile sahte!]
* ölüm im, hayat îmâ.
* mütevâzi-mâgrûr=aşağılık!
* korkarak sevmek: trajikomik!
* (demans, alzheimer, parkinson, felç…) “yazar”, yazabildiğince yazar.
* ‘anlam’ yoksa ‘anlam-dışı’ da ne! {aklınıza mukayyet olun…}
* herkes kendine el: aynadaki yüz yabancı: tohumda gizli ‘öz’: gelgeç rûh yalancı!
* … sonra baktım bakamıyorum: bir çift âmâ gözüm hazır siyâhına ölümün!
* ‘et’ olarak kalsaydı “dil”, kimse kimseyi rahatsız etmezdi.
* ‘gece’ gebe, dokuz doğuran ‘gün’e.
* yılandan korkmam yalandan korktuğum kadar: 20.yy.’ın son yarısı.
yılandan korkmam yalandan korktuğum kadar: 21.yy.’ın ilk yarısı.
* zaman değil, ömür öldürür insanı!
* ütopya ile distopya: cennet ile cehennem.
* en az bir ‘şey’e mahkûm her ‘şey!’ doğmak köleliktir.
* ölü gider, ölgün bekler: kâide ve gâile!
* iş, işçi, işveren! bu ‘iş’te bir sıkıntı var! [işte zulûm!]
* tercîh-öte tecrît: dünya!
* şiddet: öz-hastalık (tıp, ethik, sanat ve dahi kültür bile tedâvi edemiyor -değil ki siyasa!)
* dip karanlık+mutlak sessizlik: bâri bu ortamda biraz düşünebilsek!…
* “schandenfreude: utanılasısevinç!” [birinin mutsuzluğundan mutlu olmak! (aristotalesçi arınma/ katharsis!) hiç böyle bir ‘duygu’ olur mu?! [işte ‘zavallı’ insan!]
* mide-tanrı! her şeyi ‘o’ yarattı! [açlıkla imtihân!]
* köstebek-yazar: kazar, kazar, kazar, tâ dibine dek dehlizinin!
* “süreğen mutluluk” yok; belki anlık/gelgeç neşe, sevinç, haz! {‘amorti’ye bak! (‘sonsuzluk’ baş-yalan!)}
* “pek fenâ bir çırpınıştı(r) yaşamak!”: ölüler korosu
* kan-sever(lik)=kanı bozuk(luk!) [soysuz(luk!)]
* renkler ve tonlar… iş ‘ışık’ta bitiyor! ––ya gölge(ler)?
* ne etik ne estetik.. ‘yazmak için yazmak!’ [(en az) bir dünya kadar ‘çöp kitap’ var!]
* ‘sil baştan’ mümkün mü ‘insan?’ [“nasıl bir soru bu?!” deyip tanrı(lar), kaçtı ‘öte-hakîkat’ten de!]
* böyle buyurmuş homeros: “tanrılar bize yazacak bir şeyimiz olsun diye sefâleti veriyor.” demeli: “sefâlet” olmasaydı da yazılmasaydı! [olmaz olsun tanrılar! ––homeros meğer!]
* hiçbir dirim ‘kendini seç(e)me’di! ‘özgür istenç’ ister yaratım [var olunanın “varoluş”u imkânsız, ‘yokoluş’u engelleyememesi gibi.]
* keşkeler, meğerler, bahâneler… hiçbir pişmanlıkla değişmez ‘gerçek’, ki paslıpusluisli iken her yanı!
* miyonlarca spermden bir ‘şampiyon’ ve sonuç: hiç ––milyarlarca can geldi-gitti!
* mümkün olduğu kadar ‘insan’ız [“mümkün olan’ bu kadar mı?” sorusuna, en azından bir yanıt: ayıp!]
* kötü rûhlar arınsın! {‘iyi’ye ne hâcet.. ‘katarsis’ .. ey aristotales, ey freud!}
* zâten hayat hayâl.. bir de ‘dünya kâbûsu’yla uğraş!
* gündüz (maviye, buluta, yağmura…) ve gece (ay’a, yıldızlara, karanlığa…) dalmak pek hoş; hiçbir şey çıkartmadan bundan.
* – ’emek-ürün şiir, yazı, çizi de.’
– “ya değerbilirlik?”
– ‘insanlığın hâline bak!’
* ‘ben’ dıştan bakabilseydi kendine, ‘insan’ başka olurdu[daha beter mi yoksa?!]
* ‘korku’ ile dünya’ya “merhaba!” ve gözyaşı ardından! derken ‘hayat…’ [(güle-oynaya giden var mıdır ‘ölüm’e?) – tuhaf ‘oyun!’]
* ‘doğa’ hep tedirgin! tek kumdan tanrı’ya dek titreme sürer…
* 2×2=4 diyen [-kitabını aritmetik- “kitabına uyduran!”]yazar, boğar! es(ler), boşluk(lar), eksik(ler)-eksiltme(ler) şart: soluklanma alanları {düşünme, düşleme,
hissetme vs.} bırakmalı ‘okur’a… (bu bence.. siz başkaca deyin…)
* mâlûm: hayat içinde hayatlar var…
müphem: kaçı ‘şiirsel?’
* yazmaktan gınâ geldi; okumaktan fenâ! [yaşamaktan sona; ölmekten yana!…]
* en sevdiğim zaman ve uzam: ‘gece’ ve ‘hiç-yer’ {düşün ve düş…}
* mantık-dışı’na mantık-içre/üzre bir eklemlene(açıklama) yapma, mantık-öte [tuhaf mantık hâller!]
* ‘yazarlık atölyesi!’ çekiçle yazmak zor sanat. örste nal dövemez herkes! [“mahâret” öğretilemez (tecimlik başka zanâat!)]
* ‘gölge’nin yeri geniş.. güneş düşünsün…
* ‘tek tip yaza(r)n’ ne çok! tek tük yazı(n!)
* her söz ‘ölüm’e varır en fazla {en az ‘oyalanma’ya…}
* … tanrı’ya efelen, meleklerle didiş, insanı baştan çıkart ve nice rûhla, akılla, hisle boğuş… o da can, o da ‘şeytan’: bu kadar yüklenilmez ki!
* çok az yaz.. çok az.. ‘az’: ‘a-z’ deyip, kalemi bırak!
* “ve kayığına bindi, yanına bir anlam aldı, açıldı” / özdemir asaf [ve dehlizine girdi, yanına herakleitos’u, nietzsche’yi, cioran’ı aldı, kaldı! / t.d. (anlamın anlam({ıs}sızlığ)ı!]
* inâdında ısrâr, isyânkârın inkârında var! [heyhât! ölümüne hayat!]
* hayat gücü, yaşama sevinci {‘direnç’ zor san’at!}
* yanlışlıkla sildiğim bir ‘söz’ümü (tümcemi ya da dizemi)tam anımsayamıyorum! hep bir eksik(lik)var! yeniden yazdığım ‘o’ değil [sanki!]
* {belki} en çok boşluğa bakmayı seviyorum: orda ‘gerçek’ var {sanırım!}
* {yazarak} tüm kumlarımı döktüm eteklerimden desem dahi, pek eksik kalır, biriktikçe birikirken taşlarım, kayalarım, dağlarım…
* ‘rûh’umuz dar.. yoksa kim yazar, kim okurdu?
* ‘insan’ ölmeden rahat nefes alamaz!
* bir patika buldum ölümüme: yazı-yorum!..
….
