İstanbul kültür sanat hayatının nabzının attığı Beyoğlu, son 25 yılda geçirdiği dönüşüm nedeniyle kültür kurumlarının, sinemaların, tiyatro sahnelerinin birer birer kapanmasına veya AVM’lere sıkışmasına şahit oldu. Birbiri ardına gelen saldırılar, COVID-19 salgını derken zor günlerden geçen Beyoğlu, bugünlerde eski canlılığına yeniden kavuşmuş gibi. Açılan yeni müzeler, Casa Botter, Metrohan gibi yeni kültür sanat alanları Beyoğlu’nu hareketlendirmiş durumda. Bu hareketliliğin önemli unsurlarından biri de Beyoğlu’nu “ev” kabul eden tiyatro sahneleri. 1846 yılında kurulan Sainte-Pulchérie Fransız Lisesi’nin içinde yer alan Sahne Pulchérie de o sahnelerden biri. Cuma ve cumartesi günleri olmak üzere haftada iki gün tiyatro oyunlarına ev sahipliği yapan, ayda bir de film gösterimleriyle sinemaseverleri ağırlayan Sahne Pulchérie’yi sanat yönetmenliğini yürüten Arzu Bigat Baril ile konuştuk.
EZGİ AKTAŞ

– Sahne Pulchérie’nin sanat yönetmenisiniz. Sizi biraz tanıyabilir miyiz?
Tiyatroya Galatasaray Lisesi tiyatro okulunda başladım. Ardından Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuarı tiyatro bölümünde okudum. Galatasaray Lisesi’ndeyken Ferhan Şensoy ile birlikte Ortaoyuncular’da oyuncu ve yönetmen yardımcısı olarak çalıştım, ayrıca Nöbetçi Tiyatro’da 8 yıl boyunca yönetmenlik yaptım. Ardından Işıl Kasapoğlu ile çalışmaya başladım, çeşitli özel tiyatrolar bünyesinde yönettiği oyunlarda yönetmen yardımcısı olarak görev aldım. Yine Kasapoğlu’nun kurduğu Akademi İstanbul’un tiyatro bölümünde bölüm başkan yardımcılığı yaptım, ses, konuşma ve doğaçlama dersleri verdim. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu’nun kuruluşundan bu yana da kendisiyle birlikte çalışıyoruz. Burada yönetim kadrosunda yer aldım, oyunlar sahneye koydum, Repertuar Kurulu’nda çalıştım, okulunda eğitmenlik yaptım. Halen aynı tiyatronun sanatçı kadrosundayım. Dört yıl boyunca Uluslararası Sokak Tiyatrosu Festivali’nin sanat yönetmenliğini yaptım. O sırada Yıldız Kenter ve Müşfik Kenter’in kurduğu Akademi Kenter’de de ses ve konuşma dersleri verdim. Tüm bunların yanı sıra özel tiyatrolarda oyunlar sahneye koydum, bazı oyun çevirilerim var. Şu anda da hem Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu’ndaki görevime devam ediyorum hem de Sahne Pulchérie’de sanat yönetmenliğini ve lise bölümündeki tiyatro kulübünün eğitmenliğini yapıyorum.

– Sahne Pulchérie’yi 2013 yılında faaliyete geçirirken tiyatroya dair neler yapmak istiyordunuz?
Sahneyi faaliyete geçirirken ilk hedeflerimizden biri, Beyoğlu’nda iyice kaybolmaya başlayan kültür hayatına bir nebze de olsa nefes olabilmek ve canlandırabilmekti. Sahne Pulchérie’nin binası çok tarihi ve güzel bir bina, içinde bulunduğu sokak çok keyifli ve toplu ulaşıma da çok yakın. Tiyatro yapmak için olanakların oldukça elverişli olduğu bir sahnemiz var, ayrıca okul yönetimi de faaliyetlerimize alan açmak konusunda bizi her zaman destekledi. Bu sahneyi hayata geçirirken İstanbul’da yaşayan yabancıların tiyatro izleyebilmesini amaçlamıştık, Fransızca ve İngilizce üst yazıyla izleyiciyle buluşturduğumuz oyunlar sayesinde bunu mümkün kıldık.
– Sahne Pulchérie’nin sunacağı programı hangi ilkeler, nasıl bir sanat anlayışı belirliyor?
Repertuarı ve sahnelenecek oyunları belirlerken tek bir kritere bağlı kalmıyoruz. Bazen ilginç bir metin, bazen farklı bir sahneleme biçimi, bazen oyunculuk performansları gibi pek çok farklı gerekçe programı belirlerken etken olabiliyor.
“Tiyatroya ilgi artıyor”
– Son yıllarda tiyatroya artan bir ilgiden söz etmek mümkün mü? Bu ilgi Sahne Pulchérie’nin programını şekillendirmede bir etkisi var mı?
Evet, son yıllarda tiyatroya yükselen bir ilgiden söz edebiliriz. Bu hepimiz için son derece sevindirici. Ancak programı belirlerken “seyirci bunu sever” düşüncesini başlı başına bir kriter olarak görmüyoruz. Çağdaş bir yorum, çarpıcı bir metin, iyi oyunculuklar tamamlandığında seyircinin seveceği işler zaten ortaya çıkmış oluyor.
– Sahne Pulchérie’de tiyatro haricinde başka disiplinleri görmek mümkün mü?
Sahnemizde cuma ve cumartesi günleri olmak üzere haftanın iki günü olmak üzere tiyatro ekiplerini ağırlıyoruz. Tiyatro dışında Fransız Kültür Merkezi’nin desteğiyle ayda bir Türkçe altyazılı film gösterimleri gerçekleştiriyoruz. Bu gösterimler ücretsiz. Bazen yönetmen, yapımcı ve oyuncuları davet ettiğimiz söyleşili film gösterimlerimiz de oluyor. Ayrıca, modern dans gösterilerine de yer veriyoruz sahnemizde.

“Umutsuzluğa kapılmadan mücadeleye devam edeceğiz”
– İçinde bulunduğumuz zorlu ekonomik ve kültürel şartlar altında sahnenizin geleceğine dair neler düşünüyorsunuz?
Evet, ekonomik olarak önümüzü göremediğimiz zor günlerden geçiyoruz. Çok da umutsuzluğa kapılmadan, mücadeleye devam demek gerektiğini düşünüyoruz. Sanat ve tiyatro her zaman bir yolunu bulmuştur. Biraz zorlanacağız ama bir çıkış yolu bulacağız, buna inanıyorum.
– Bağımsız tiyatro salonlarının bir elin parmakları kadar kaldığı, sahnelerin AVM’lerin içine sıkıştığı bugünlerde İstanbul’un orta yerinde harika bir mimariye sahip Saint Pulchérie Fransız Lisesi’nin içindesiniz. Sahne Pulchérie’nin semti ve şehriyle kurduğu bağı bize nasıl özetlersiniz?
Beyoğlu’nun benim için çok özel bir yeri var. En güzel yıllarım hep burada geçti, lise yıllarım ve hemen ardından 8 yıl boyunca Ortaoyuncular ile birlikte geçirdiğim dönem unutulmazdı. Okul ve iş dışında zamanımızın çoğu Beyoğlu’nda geçiyordu. Bu yılların ardından Beyoğlu’nun o bildiğimiz, sevimsiz dönemi başladı. İnsanlar buraya gelmeye korkar, çekinir oldular. Eğlence ve kültür hayatı da başka semtlere kaydı. Bundan 10 sene önce Sahne Pulchérie fikri doğduğunda pek çok çekince vardı çünkü Beyoğlu artık insanların gelmeye çekindiği bir yer olmaya başlamıştı. Yine de “her şeye rağmen denemeye değer” diye düşündüm. Bugünden bakınca iyi ki de öyle düşünmüşüm diyorum. Çünkü bence Beyoğlu’nda tekrar iyiye doğru bir ivme var. Bunu izleyici sayısından da görebiliyoruz. Tiyatrolar arttı. Gençler daha fazla Beyoğlu’na gelmeye başladı. Bu olumlu değişimin sürmesini umuyorum.