Resimlerini uzun uzun seyredeceğiniz, çocuğunuzla birlikte keyifle okuyacağınız kitapların hem yazarı hem de çizeri olan Sydney Smith’ten dört kitap seçtim sizin için. Bunların arasında Şehirdeki Küçük’ün yanı sıra yazar Jordan Scott ile çalıştığı Nehir Gibi Konuşurum da var, Joanne Schwartz için çizdiği Babamı Beklerken ve Jon Arno Lawson ile birlikte ürettiği Kaldırım Çiçekleri de. Hepsi birbirinden güzel ve çok anlamlı.

ELANUR US
Resmettiği her kareye uzun uzun bakmaya, her bakışta farklı detayları keşfetmeye, her yaşta okumaya doyamayacağınız kitapların yazar-çizeri Sydney Smith’ten ve ülkemizde yayınlanmış kitaplarından bahsedelim size. Kendisi 2015, 2019, 2020 yıllarında New York Times En İyi Resimli Çocuk Kitabı ve daha pek çok ödül kazanmış Kanadalı bir illüstratör. Çevirilerini Gonca Özmen’in yaptığı kitapları Kırmızı Kedi Yayınevi’nden yayımlandı.
Sydney Smith’in çizgileri genelde pastel renklerde, bazen çarpıcı kırmızı eklenen siyah, beyaz, gri tonlarda. Malzeme olarak daha çok fırça uçlu kalemler ve sulu boya tercih ederken, hızlı hareketlerle çizmeyi seviyor sanatçı. Sınırları düzgün çekilmiş çizgilerle değil, dağınık fırça darbeleriyle çalışıyor.
Şehirdeki Küçük: Kaybolan bir çocuk ve kedi

Sydney Smith’in en sevdiğim kitabı, Şehirdeki Küçük’ün henüz kapak resminde bile karakterin gözlerine dalabilirsiniz. Kitabın kahramanı cinsiyetini ve ismini bilmediğimiz sekiz yaşlarında bir çocuk. Bunların belirtilmeme sebebi öykünün ana temasının önüne geçmemesi olabilir. Detaylı incelemeye doyamayacağınız yalın çizimlerle başlayan kitap, ilk cümlesiyle vuruyor ve adeta sizi duygudaşlık yapmaya mecbur bırakıyor. “Bir şehirde küçük olmak ne demek, iyi bilirim,” diyor ve oku tam on ikiden kalplere saplıyor. Ne de olsa ebeveynler genelde kitabı okuduktan sonra çocuklarına aldığı için söyleyebiliriz: Çocuk kaybettiği kedisine söylüyor bu sözleri. Kendisi de büyük şehirde kaybolmuş bir minik, kedisi de. Özlem, sevgi, emek vermek, çabalamak gibi temaların da işlendiği kitap, büyük bir dünyada küçük olan okur çocuğa umut vererek mutlu sonla bitiyor.
Havanın nasıl olduğunu anlıyoruz ilk sayfalardaki gölgelerden. Bu yaşlarda bir çocuk tek başına otobüste yolculuk ediyor. Neden tek başına? Belki de korkarak ya da evden kaçarak çıktığı bu yolculuğu çok sevdiği kedisini bulmak için göze almış olabilir. Kendisini şehirde küçücük hissetmesine rağmen, kendisini şehirde küçücük hissettiğini tahmin ettiği kedisine yardımcı olmak isteğiyle, ona kendi bildikleri öğreterek ama kararı kedisine bırakacak kadar da onu sıkmayan, serbest bırakan bir sevgiyle arıyor. Tehlikeleri ona anlatıyor, yol gösteriyor ama özgür bırakıyor. Eve dönmek isterse kapısı her zaman açık, gelmek istemezse de onun kararlarına saygı duyuyor. Çok üzgün olmasına ve onu geri istemesine rağmen, boğmayacak bir sevgi gösterisi. Çok sıcacık, çok sevgi dolu, hoş görü ve empati dolu bir kayıp hikâyesi. Burada ebeveynlere sorabiliriz: Kayıp hayatın bir gerçeği, neden çocuklarımızın bazı duyguları hissetmesinden korkuyoruz?
Nehir Gibi Konuşurum: Kusurların doğallığı

Nehir Gibi Konuşurum: Kekeme bir çocuğun çekingenliğinin hem sözlü hem de çizili olarak bu kadar güzel ifade edildiği başka bir kitap daha var mıdır acaba? Yeter ki sizi seven biri olsun, sizi anlasın ve yol göstersin bu zorlu durumda nasıl yolunuzu bulabileceğinize. Hele de bu yardımcı kişi anne değil de baba olursa değmeyin keyfimize. Göz açıp kapayana kadar geçen kısa zamanında kişi kendini nasıl nehirle bağdaştırır? Zor değil mi? Bu kitapta zor değil. “Ben bir nehir gibi konuşuyorum” der çocuk, kusurunu doğayla özdeşleştirip rahatlar. Kendi kekemelik deneyiminden yola çıkarak bu hikâyeyi anlatan yazar Jordan Scott’ın en büyük şansı kitabı Sydney Smith’e çizdirmek olmuş sanki.
Babamı Beklerken: Madencinin oğlu

Joanne Schwartz’ın yazarı olduğu Babamı Beklerken’de çocuk kahramanımız evinin penceresinden bol bol denizi izler. Hatta kitap “Evimizden denizi görebiliyorum,” diye başlar. Pek çok sayfada deniz, martı, buram buram özgürlük varken bazı sayfalarda da simsiyahlığın içinde çalışan baba vardır. Hayat bütün zıtlıklarıyla, iyi ve kötü yanlarıyla ama umutla devam etmektedir çocuğun kasabasında. Babasını, işi gereği maden ocağına uğurlar ama empati kurduğu için aklı hep onda kalır. Çocuk denizin üstündedir, babası da yeraltında. Sonra dedesini anlatır çocuk, sonra madenci oğlu olduğunu ve sıranın bir gün ona geleceğini. Bunu vakur olgun bir iç görüyle karşılar. Kitabın sonunda eve dönen baba ailesiyle mutludur.
Kaldırım Çiçekleri: Metaforlarla yalnızlık

Jon Arno Lawson ile Sydney Smith’in imzasını taşıyan Kaldırım Çiçekleri, bir sessiz kitap. Hani ülkemizde yazısı olmadığı için talep görmeyen ama dünyada önemi kabul edilmiş türden. Bu tip kitapları okurken özgürsünüz. Siz başka çocuğunuz başka okuyabilir. Her açtığınızda farklı farklı öyküler kurgulayabilirsiniz. Hele çocuğunuz resimlerdeki detayları nasıl yakalayacak, neler anlatacak inanamayacaksınız. Kaldırım çiçekleri, en zorlu koşullarda betonun arasında kendilerine yol bularak yeşerirler. Hatta çiçeklenirler. Kaldırım çiçekleri metaforuyla sürekli telefonuyla konuşan babasının yanında yalnız kalan çocuğun duyguları verilir.
Sydney Smith’in kitaplarıyla çocuklarınıza veya öğrencilerinize nitelikli okuma yapabilir, pek çok kavram üzerinden felsefi sohbetler yapabilirsiniz. Tarzı alışıldık resimli kitaplardan biraz farklı olan bu önerilerimi değerlendirip, çocuklarınızı sıra dışı bu kitaplarla tanıştırmanız umuduyla…

Elanur Us
Peyzaj Mimarlığı lisans ve yüksek lisans eğitiminin ardından edebiyat tutkusunu hayata geçirmek için girdiği İstanbul Üniversitesi AUZEF’de felsefe bölümü son sınıf öğrencisi. Çeşitli atölyelerde yaratıcı yazarlık, çocuk ve gençlik edebiyatı, çocuklarla felsefe, metin çözümleme, mitoloji ve psikoloji dersleri alıyor. 2015’ten beri kurduğu kitap kulüplerinin yürütücülüğünü ve çocuklarla etkileşimli kitap okuma atölyelerini sürdürüyor.


