“İzlerken huzursuz olunmayan bir film başarılı bir film değildir” mottosuyla yola çıkan Haneke, Cache’de (Saklı) kesinlikle bunun hakkını vermiş. Haneke, bir birey, bir aile üzerinden toplumsal bir bakış açısı sunduğu Cache’yle birlikte saklı bütün kötülüklerin er geç ortaya çıkacağını net bir şekilde haykırıyor.
ALPERHAN BENLİOĞLU

Senaryo ve yönetmen koltuğunda Avusturyalı usta isim Michael Haneke’nin bulunduğu, Cache, etkisi altında kalacağınız filmlerden. İngilizce adıyla “Hidden”, Türkçe ismiyle “Saklı” bütün Haneke filmlerinde olduğu gibi Georges ve Ann karakterleri üzerinden bize büyük ruhsal sıkıntılar yaratıyor. Ünlü oyuncu Juliette Binoche’un da (her ne kadar silik bir rolde de olsa) filmde olduğunu söylemeden geçmeyelim.
“İzlerken huzursuz olunmayan bir film başarılı bir film değildir” mottosuyla yola çıkan Haneke bu filmde de kesinlikle bunun hakkını vermiş. Erkek karakterimiz Georgers, eşiyle birlikte “mutlu” bir hayat yaşarken bir gün kimden geldiği bilinmeyen bir video kaset alır. Filmin başlangıcı da bizi dışarıdan bir göz olmaktan alarak filmin içine koyan zaten bu kaset görüntüsünün ta kendisi. Gizli çekilen görüntüler ve arada aldığı çizimler sınırları ihlal edilen Georges’un keyfini kaçırmış, bütün dengesini bozmuştur. Kasetleri ararken geçmişine doğru yolculuğa çıkan Georges’u geçmişte yaptığı ancak umurunda olmadığı olaylar da su yüzüne çıkacaktır.
Haneke, Cache’yle birlikte saklı bütün kötülüklerin er geç ortaya çıkacağını net bir şekilde haykırıyor. Georges ve Ann’in temsil ettiği burjuva kesim aynı zamanda makroda da burjuva ülkeleri temsil etmekte. Çocuklarının yüzme birinciliği dışında bir kere bile birbirine sarılmamış sözde aralarında sevgi olan aile aslında Fransa gibi ülkelerin ruhsuzluğunu da vurguluyor. Georges’un geçmişte eziyet ettiği ve bir iftirayla hayatını mahvettiği Majid sadece bir karakteri değil hayatları karartılmış tüm Cezayirlileri temsil ediyor haliyle.
Ön yargılarımızla bizim de istemeden Georges’u zor durumda düşündüğümüz ama perdelerini kapatıp hayatına devam eden ve hiçbir suçluluk duymayan Georges’un değil de “istenmeyen” karakterin masumluğunu da en sonunda görürüz. Haneke artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını siyahi bir bisikletliyle çarpışan Georges’un adamın üstüne gittiği ancak karşılığını aldığı o sahneyle göstermiş. Haneke film boyunca eskisi gibi olmayacağını, burjuva ülkelerin artık azınlıklara üstünlük sağlamayacağını çabalasa da çok da değişen bir şey olmadığını görmek mümkün.
Majid’in zorla yetimhaneye götürüldüğü sırada içimden bazı parçalar koptu. Filmin sonunda da Majid’in oğlunun tek başına kalacağını düşünürken onu Georges’un oğluyla beraber görünce de her şeye rağmen Haneke’nin dağıttığı umudu görmeden de edemedim. Ülkemizde de çok olan burjuvazi bakış açısının, insanların kendilerini diğerlerinden üstün gördüğü kibrin yok olduğu güzel yıllara ulaşmamız dileğiyle, herkesin önce kendine sonra da insanlığa bakışını sorgulaması dileklerimle.

Alperhan Benlioğlu
Orta Doğu Teknik Üniversitesi Fizik Bölümü ve Anadolu Üniversitesi İktisat Bölümleri mezun olduktan sonra kariyerime Hacettepe Üniversitesi’nde MBA ile devam ettim. Aselsan’da 12 yıl Proje Yöneticisi olarak görev yaptıktan sonra, kariyerini Prowin Danışmanlık’ta Genel Müdür Yardımcısı olarak sürdürüyorum. Sinema ve edebiyat ile yakından ilgileniyorum. “Sihirli Maceralar Kitabı”, “Bal Porsuğu Uzaylılara Karşı” ve “Hindistan Cevizine Ne Oldu?” isimli üç çocuk kitabım bulunuyor. Bugüne kadar şiir ve hikayelerim 10’un üzerinde farklı kolektif kitapta yer alırken, yazmaya devam ediyorum.


