Arzu Çevikalp

Son durak… Hepimizin varacağı yer. Önemli olan, o durağa varmadan önce yolculuğu nasıl yaşadığın.
Korku filmlerini kimimiz çok severiz, kimimiz de hiç sevmeyiz ama yolumuz mutlaka o filmlerden geçmiştir. Korku sineması apayrı bir evrendir, sebebi de kültürel farklara rağmen izleyiciyle doğrudan bedensel ve duygusal bir iletişim kuruyor oluşudur. Kalp atışlarımız hızlanır, reflekslerimiz tetiklenir böylece etkiyi hissederiz.
Günümüzde hala köklü nostaljik dokuyu koruyarak o ruha hâkim olan çok az film var, zira günümüzün filmleri genelde mizahı ön plana aldığı için gerçek korku ve gerilim duygusunu yaşayamıyoruz. Bu da film ile aidiyet kurmamızı engelliyor. Oysaki korku izleyiciyle aktif bir sözleşme yapar.
Toplumun bastırdığını dışa vuran korku sineması belirli bir ritüel sunar, korkup rahatlama döngüsünden geçmemize vesile olur, tıpkı Son Durak: Kan Bağı 2025 filminde olduğu gibi. Günümüzün en iyi korku filmlerinden biri olmaya aday olduğunu söyleyebilirim.
Son Durak Fenomeni
Son Durak filmlerinin alt metninde hep aynı olay vardır; kader ve ölüm bir sınır çizgisidir, insanlar ölümle sınanır. Film bize şunu soruyor: Ölüm bir kader midir, yoksa lanet mi?
Kader çizgisinde üç farklı kısmı var: Doğum, gelişme, ölüm. Bunları değiştirmemiz imkânsız, ancak kendi hayatımızı seçimlerimizle şekillendiriyoruz.
Kaderimizi kendimiz belirliyoruz ve hayat sonsuz olmadığı için de önünde sonunda ölümle sonuçlanıyor. Ölümün bir sürü varyasyonu var ve o varyasyonlardan biri bir şekilde bizi buluyor.
Kaderden ne kadar kaçarsak kaçalım kaderimiz zaten belli, bir şekilde yaşamdaki vademizi dolduruyoruz. Serinin köklerine dönerken yeni unsurlar sunan Son Durak 5 yanıltmacalar ve karmaşık kurguları bir araya getirerek geçmiş ve günümüz arasında bir köprü oluşturuyor.
Geçmişteki ölüm ve gerilim sahneleriyle başlayan film, günümüz dünyasına adım atarak olayların ardındaki sır perdesini aralamaya çalışıyor. Tamamlanmamış olaylar zinciri ile aslında buzdağının arka yüzündeki gizli kalmış şifreleri teker teker çözmeye çalışıyoruz. Serinin bu filmi prequel (Son Durak 1 öncesi) niteliğinde aslında, çünkü anlatmak istediği şey şu: Eğer geçmişte bir hata yaparsan o hata kelebek etkisi gibi bugünkü yaşamına sıçrar, işte bu sıçramayı gerilim dolu anlarla anbean yaşıyoruz.
Hani hep deriz ya geçmişle yaşama, onu düşünme diye, ama burada bu durum geçerli değil, tamamen ters köşe oluyoruz. Filme göre; geçmişteki olaylar çözümlenseydi bugün sonucu farklı olabilirdi. Tabi farklı bir açıdan bakarsak yorumumuz da değişkenlik gösterir. Örneğin filmdeki karakterler ölümü kabul etmeyip ondan kaçtıkları için ölüm hep enselerinde. Tam bir adım önde ve tam bir adım gerideler. Aslında buradaki ölüm mevzusunu metaforik olarak da anlamlandırabiliriz. Geçmişte yaptıkları hatadan ders alınmadığı ve bedeli ödenmediği için sonucu tamamen ölüm oluyor.
Filmin amacı tamamen ders vermek, diyorki ders almıyor musunuz o halde ölümü gönderelim de ders alın. Özel yetenekleri olan insanlar bile ölüyor, o tarz insanlar kendilerini ölümsüz sanıyor. ‘Yüzleşme’ mevzusunun altını önemle çizmek gerek, zira bu olgu filmin ana fikrini oluşturan en önemli etmenlerden.
Bizi Koltuklara Çivileyen Duygu
Gelelim biraz da teknik okumaya… Filmdeki karakterlerin duygusal aksı, ilk karelerden beri tutarlı ve seyirciyi heyecanlandırıyor, ancak alt metinlerdeki kırılmalar efektlerin biraz yapay kalmasına sebebiyet vermiş, ama geneli itibariyle iyi kotarılmış olduğunu söylemekte yarar var. Sahneler arasındaki geçişler izleyicinin bilinçaltında tekinsiz bir gerilim yaratıyor. Daha koyu bir renk paleti kullanıldığı için önceki filmlere oranla daha ciddi bir ton yakalıyor.
Oyunculuk doğal akışında ama mikro hareketler bazı zamanlarda kurgudaki ritimle çakışabiliyor. Birkaç karakter inandırıcı ama bazı yan karakterler tip olarak perdeye yansıyor yani tam olarak derinleşemiyorlar. Bu anlara hizmet eden hızlı kurgu, genel hatlarıyla temiz ve başarılı bir yapı sunuyor, fakat geçişlerin biraz sert oluşu seyirciyi zorlayabilir.
Tempo ise baştan sona hiç düşmüyor. Örnek verecek olursak; jimnastik salonunda aletle ilgili ölüm sahnesi ile lazer göz ameliyatındaki yüksek dozlu gerilim anı. Film için olumsuz kritik yapabileceğimiz tek nokta ölümlerin peş peşe gelmesi, çünkü ok belli oluyor, yani biraz daha sertliğin dozu ayarlanabilmiş olsaydı daha gerçekçi durabilirdi, zaten o noktada aklımıza direkt olarak Testere filmleri geliyor. Umuyoruz bir sonraki filmde doğal ölümler perdeye yansır.
Sonuç olarak; Son Durak 5 izleyiciyi sonuna kadar meraklandıran, ilgiyi canlı tutan ve günümüz dünyasına iyi uyarlayan nadir korku filmlerinden. Efektlerle insanı yapay ortamdan uzak tutarak, sadece hikâyeye kilitlediği için mizahtan uzak oluyor. Sizin de bildiğiniz gibi, artık korku filmleri mizaha doğru kayıyor ve bu da nostaljik ruha zarar veriyor. Gerçek bir korku filmi izlemek istiyorsanız, Son Durak 5 iyi bir tercih.
- Bu film analizi ilk olarak Yeni Tiyatro Dergisi – Yeni Sinema Dergisi’nde Ağustos – Eylül sayısında yayımlanmıştır.

Film Hakkında
Türkiye’deki vizyona giriş ismiyle Son Durak: Kan bağı – Final Destination: Bloodlines (2025), yönetmenliğini Zach Lipovsky ve Adam B. Stein’in yaptığı; senaryosunu Guy Busick ve Lori Evans Taylor’ın yazdığı, hikâyesi Jon Watts, Busick ve Taylor tarafından geliştirilen, yapımcılığını Craig Perry ve ekibinin üstlendiği, yaklaşık 110 dakikalık ABD yapımı bir doğaüstü korku filmidir. Filmin müzikleri Tim Wynn, görüntü yönetmeni Christian Sebaldt, kurgu Sabrina Pitre imzası taşır ve Warner Bros., New Line Cinema gibi stüdyolar tarafından sunulmuştur. Bütçesi 50 milyon USD olan film, dünya çapında 307 milyon USD’ye yakın hasılatla hem kritikler hem gişe açısından serinin en başarılı filmi olarak öne çıkar. Tony Todd’un son performansını içerir ve ona adanmıştır. Film, sürükleyici ölüm sahneleriyle ve melankolik mizahıyla dikkat çeker. Bir yedinci film de yolda.


