Bab’Aziz: The Prince Who Contemplated His Soul (2005), Tunuslu yönetmen Nacer Khemir’in yönettiği, mistik sinemanın en zarif örneklerinden biri. Başrollerinde Parviz Shahinkhou, Maryam Hamid ve Nessim Khaled yer aldığı film, bir derviş olan Bab’Aziz ve torunu Ishtar’ın çölde bir sufi buluşmasına doğru yaptıkları yolculuğu anlatıyor. Hem içsel hem de evrensel bir arayışı anlatan bir bilgelik yolculuğu…
ALPERHAN BENLIOĞLU

Bu film, yalnızca görsel bir şiir değil, aynı zamanda tasavvufun, sabrın ve içsel huzurun sinemasal bir yorumudur. Her sahnesi, kum tanelerine gizlenmiş bir bilgelik gibi yavaşça açılır;
Yönetmenliğini Nacer Khemir’in yaptığımı 2005 yapımı tasavvufi bir sanat filmi olan Bab’Aziz , kör bir derviş ile torunu İştar’ın, çölde büyük bir sufi toplantısına gitmek üzere yaptıkları yolculuğu konu alır. Yol boyunca karşılaştıkları farklı yolcular, kendi hikâyelerini ve içsel yolculuklarını anlatır. Bu hikâyeler, bir nevi tasavvufi masallar gibidir. Bab’Aziz’in amacı, torununu sadece fiziki çölde değil, aynı zamanda ruhunun çölünde de rehberlik ederek Hakikat yoluna hazırlamaktır.
Filmde geçen tasavvufi replikleri ve anlattıklarını sizler için kısaca derlemek istedim.
“Ama bu buluşma nerede?”
“Bilmiyorum, küçük melek.”
“Peki ya diğerleri biliyor mu
“Hayır, onlar da bilmiyor?”
“Nerede olduğunu bilmeden buluşmaya nasıl gidilir?”
“Yürümek yeterlidir. Davet edilenler yolu bulacaktır.”
Hepimiz bir yolculuk ve arayış içindeyiz. Bunu bildiklerimizle yaptığımızda elde ettiğimiz sonuçla kalbimizle aradığımızda bulduğumuz birbirinin aynısı olmayacaktır. Filmde de buna güzel bir vurgu vardır. Yürümeye devam der özetle.
“Gözleri kör olan değil, kalbi kör olan yolunu kaybeder.”
Bab’Aziz’in fiziksel körlüğü, aslında “basîret”in metaforudur. Tasavvufta gözle değil, kalple görmek esastır. Kalp gözü açık olan kişi, hakikati sezebilir. Bu anlayış, Kur’an’daki “Onların kalpleri vardır ama onunla anlamazlar” ayetiyle örtüşmektedir.
“Gerçek yolculuk, dışarıya değil içeriye yapılan yolculuktur.”
Bu replik, tasavvufun özündeki “batınî yolculuk” fikrini taşır. Dış dünyadaki hareket, iç dünyadaki dönüşümün bir yansımasıdır. Sufiler için hakikate ulaşmak, kalbin derinliklerine inmeyi gerektirir. Bu, “ölmeden önce ölmek” ilkesinin temelidir: nefsin ölümü, ruhun dirilişidir. Bu replik bana bir yandan da Niyazi Mısri’nin “Ben dağda taşta arar idim, canımdan öte canan imiş” sözünü hatırlattı.
“Yeryüzündeki ruhlar sayısınca Allah’a giden yol vardır.”
Nasıl aşk bir kalıba sığmayacak bir kavramsa, hakikat yolcuğu için de aynı şeyi söylemek mümkün. Nasıl içtiğimiz bir yudum sudan bile aldığımız tat herkes için farklı olabiliyorsa, ilk repliklerde belirttiğim gibi herkesin yürüyüş yolu da birbirinden farklı olacaktır.
“Çöl sessizdir. Ama her kum tanesi, bir hikâye fısıldar.”
Çöl, tasavvufta “halvet”in sembolüdür. Sessizlik, içsel konuşmanın başladığı yerdir. Her kum tanesi, varlığın sırlarını taşır. Sufi, sessizlikte Allah’ın kelâmını duyar. Bu, “sükût ehlinin dili kalptir” anlayışını yansıtır. Bu da bana Nasreddin hocanın her ne kadar komiklik olarak anlatılsa da derin anlamlar taşıyan bir fıkrasını anımsattı. “Nasreddin hoca bir gün evinin önünde yerlerde bir şeyler ararken görülür. Ne aradığı sorulduğunda anahtarını aradığını söyler. Nerde düşürmüş olabileceğini sorduklarında evin içinde düşürdüğünü söyler hoca. Herkes şaşırır. Hocam evin içinde düşürdüysen neden dışarda arıyorsun? Hocanın cevabı ise hepimizi günlerce düşünmeye yöneltecek türden olur. Çünkü evin içi çok karanlık.
Herkesi kendi evinin içinde aydınlığı bulma üzere sevgiyle selamlayarak iyi seyirler diliyorum…

Alperhan Benlioğlu
Orta Doğu Teknik Üniversitesi Fizik Bölümü ve Anadolu Üniversitesi İktisat Bölümleri mezun olduktan sonra kariyerime Hacettepe Üniversitesi’nde MBA ile devam ettim. Aselsan’da 12 yıl Proje Yöneticisi olarak görev yaptıktan sonra, kariyerini Prowin Danışmanlık’ta Genel Müdür Yardımcısı olarak sürdürüyorum. Sinema ve edebiyat ile yakından ilgileniyorum. “Sihirli Maceralar Kitabı”, “Bal Porsuğu Uzaylılara Karşı” ve “Hindistan Cevizine Ne Oldu?” isimli üç çocuk kitabım bulunuyor. Bugüne kadar şiir ve hikayelerim 10’un üzerinde farklı kolektif kitapta yer alırken, yazmaya devam ediyorum.


