Türkiye’de gösterimi “Dingin Savaşçı’ olarak yapılan Peaceful Warrior filmi, olimpiyatlara hazırlanan genç ve kibirli sporcu Dan’in iyi bir sporcu olmasından çok daha fazlasını anlatıyor…
Elif Gülünay

Birer ZOMBİyiz desem abartmış mı olurum?
HAYIR!?
Yaşadığını sanan ölüleriz, çünkü Varlık ile (Her formun derinliklerinde ve ötesinde bulunan görünmez, yok edilemez öz) bağlantısı olduğu zannı içersinde, farkındalıktan uzak uyku halinde, zihnin kontrolünde, ele geçirilmiş bir canlı gibi, onun söylediği ve hissettirdiği duygular doğrultusunda eylemler içersindeyiz.
Peki, “sağır” olduğumuzu hayal edelim. Birisi karşımızda hakaret dolu cümleler sarfediyor diyelim.
Bizde karşılığı olur muydu?
Hayır!
Neden?
Çünkü zihindeki arşivi, kodlanmayı harekete geçiremiyor!Hissettik mi yaşadığımızı sandığımız eylemleri? Zihin tarafından ele geçirilmişliğimizi!Filmden replik paylaşıyorum;
Socrat: Neredesin Danny?
Danny: Burada.
Socrat: Saat kac?
Danny: Şimdi.
Socrat: Sen nesin?
Danny: Şu an.
Şöylece bize uyarlamak istiyorum bu diyaloğu;– Neredesin?
– Ya GEÇMİŞTE bir yaşanmışlıkta ya da GELECEKTE yapacaklarımda.
– Saat kaç?
– E birazdan yemek molası olacak.
– Sen kimsin? (Nesin diye sormayız çünkü zihnimizin yarattığı bir kimliğimiz olduğu yanılsaması içersindeyizdir!)
– Ayşe.
Tek gerçeklik, tek özgürlük ve Varlık ile bağlantıda olabileceğimiz ŞİMDİ‘den, AN‘dan o kadar uzağız ki. Bunun ispatını hemen şu anda denemek istersek deneyimleyebiliriz. Susuyor mu zihin bakalım? Bize ne söylüyor? Geçmişe mi geleceğe mi gitti? Aslında bunu yani zihnin ne söylediğini takip etmeye başlayabildiğimizde bir yandan GÖZLEMCİ olmaya başlamışız demektir ki bu da sahte benliğimiz olan zihinle öz benliğimizin ayrışması için muazzam bir adımdır çünkü bu anları ne kadar çoğaltabilirsek o kadar kontrol edebilmeye başlarız, atıyorum onun söylediği gibi öfkelenmek yerine, ŞİMDİ‘dekiVarlığın verdiği yüksek bilinç ile huzur duygumuzdan uzaklaşmayan eylemlere dönüştürebiliriz olanı.
Ve filmde üstad Socrat, Danny e “Korktuğun zaman (duygu seni ele geçirdiğinde) kılıcı kullan. Zihni dilim dilim doğra.Tüm pişmanlıkları, korkuları ve geçmişte ya da gelecekte yer almaya çalışan her seyi doğra“ derken çekirgeyi bu menzile itmektedir.
Ve gene an‘da olmayı deneyimletmek için nehir üstündeki bir köprüye çağırır üstad ama Danny acelem var, idmana gitmem gerek gibi zırvalarken hooop kendini nehrin içine atılmış bulur! Öfkeyle çıkar tabii ama karşılaştığı soru,
“Düşerken bir şey düşündün mü? Okulu, idmanı…?” olur.
Cevap “Hayır“dır.
Ben de derste öğrencilerime çok sevdikleri bir müziği açtırıp dans etmelerini ister, sonrası hissttiklerini sorardım. “Çok güzeldi, mutluyduk, huzurluyduk“ şeklinde olan cevaplarını, “neden peki?” diye soruyla devam ettirdiğimde, o an ne ders ne ev ne arkadas DÜŞUNMEDİKLERİ cevabına ulaştığımızda hem güler hem şaşırırdık. “İşte bu hissettikleriniz, direkt Yaratıcı (Varlık) ile bağlantı KANALIMIZ, hayal eder misiniz her daim bu hatta olduğumuzu, ne muazzam olurdu!” diyerek, cebimizde potansiyelimizin farkındalığıyla algımızda milim de olsa kaymayı başarırdık.
Üstat da Danny’e zihnin nasıl konuştuğunu yaşatmak için onu, arkadaşlarının zihnini duyacak algı aralığına getirir.(Bu nasıl olabilir demeyin, Carlos Castenada okursanız, Toltek savaşçılarının bunu yapabildiği görünmektedir.)
Geçmişte babasının etiketlemesinisatın almış ve onunla kendisine acı çektirmektedir bir arkadaşının zihni. “İşe yaramayan pisligin tekiyim“ diyerek kendine zulmetmektedir ama en bilindiği sonrası bu yargıyı, “Beş para etmez pislik gibi görünüyorsun“ diyerek Danny’e satması. Oysaki bu kendisine söylediğidir. Onun icin büyüklerimiz “kötü söz sahibinindir!” diye müthiş saptamayı yapmışlar… İşte zihinin kodlamalarından biridir bu. Yaşamımızda olanları travma gibi okuyan ve arşivleyen zihin en aşağıda, atıyorum değersizlik, kompleks duygusunu kodlar ama görünürde mahallenin başarılı delikanlısı oluverir kişi, sonra da birisi yan baktığında tetikleniverir o en altta yatan, gömülü olan ve kişi farkında bile olmadan bunu “saygısızlık“ sanarak, tepkisini verir… ve kim bilir pek çoğu tarafindan da haklı görülür!
GÖZLEMCİmiz bunun için değerlidir. Bizi izler… Duygularımızı, tepkilerimizi görür, altta yatan zihnin arşivlediklerini avlar, temizler. Beliren duyguyu yargısızca seyredip olanı kabule geçtiğimizde şifalanılır.
Kahramanımız Danny hırslı bir sporcudur. Başarılı olmanın getirdiği kibir de vardır bol bol. Kızları, alkolü, yemeyi, eğlenceyi de sevmektedir. Buraya kadar kimseden bir farkı yok bence. Farkıııı…. bir SAVAŞÇIya rastlaması…
Toltek’lerin Savaşçı tanımlaması şudur;
“Savaş, bir savaşçı için, bireysel ya da topluca yapılan aptallıklar ve nedensiz şiddet anlamına gelmez. Savaş, bir savaşçı için, insanı erkinden (yaşam enerjisi) yoksun bırakan ‘bireysel benliğine‘ (ego/nefs/zihin üretimi sahte) karşı mutlak bir mücadele vermektir.“ Castaneda- Sessizliğin Erki
Üstadın bir Savaşçı olmasından mütevellit filmde o kadar AYDINLATICI, UYANDIRICI replik ve uygulama var ki, bilgiyi görselleştiren etkisi olacağına inandığımdan seyretmenizi tavsiye ederim.
Örneğin üstadın söylediklerinden;
“Savaşçı eylem yapar. Bir aptal reaksiyon gösterir.“
“Asla hiç bir şey yok olmaz. (Zihinde arşivlenenler) Çöpü dışarı at, o seni önemli olan tek şeyden uzak tutar, şu andan. Burada. ŞİMDİ olduğunda neler yapabileceğine ve ne kadar iyi yapabilceğine şaşıracaksın.“
Derken Danny idmanda gerçekten hiç bir endişe, ne olacağı olmayacağı gibi düşünmeden kulplu beygire biner ve herkesin agzını açık bırakacak bir performans gösterir ve sevinçle üstada gider, “adamı yıktım beni görecektin, kusursuzdum“ diyerek rakip hissettigi kişiyi alt edişini salyaları akarak anlatır. Tabii üstad güzel bir cevap yapıştırır!
“Geçmişte kalmışsın, şeytani bir zevk duyuyorsun, şu anı yaşamıyorsun. Hiç bir şey ögrenmemişsin…“
Tabii film boyunca, tutunduklarından yani kölesi olduklarına dair (olduklarımızdan), kontrolü ele geçirmesi için Danny’e neler yapacağını da gözlemleyebileceksiniz.
Kişi edimlerine, niyetlerine bağlı olarak uyandırılmak isteniyorsa bunu ona sağlayacak hikayeler, kişiler, olaylar, kitaplar, filmler, rüyalar vs gelmeye başlar ama menzilden sapıp farkındalıktan uzaklaşıp sadece dünyasal yaşamaya başlarsa ki zihnin bizi kullanması haliyle bizden beslenenler (buna başka bir filmde değinilecek) bunu isterler, o zaman hafif bir tokat yeriz. Tokat başımıza gelendir. Haaa hâlâ diretiyorsak, filmde Danny’nin başına gelen gibi tokat daha şiddetlenir…
Burayı söylemeyeceğim zaten anlaşılacaktır seyretmeyi seçerseniz.
Bir ayağımızın burada bir ayağımızın ruhsal tekamülümüzde olması istenir. Yüksek frekanslı bilgileri (bilinci) buraya indirerek, titreşimimizin yükseltilmesidir olan.
Son bir replikle bitiriyorum akışı;
– Ya yapamazsam.
– Bu gelecek. Onu dışarı at.
– Peki nasıl başlayacağım.
– Başlamak veya durmak yok sadece yapmak var………….

ELİF GÜLÜNAY
Ondokuz Mayıs Üniversitesi Resim-İş Bölüm, Grafik ana sanat dalından mezun olmuş, mesleğini icra ederken reklam camiasında yer almaya meylederek istifa etmiş, sonrasında fıtratımın öğretmenliğe uygunluğunu idrak ederek geri dönüş yapmış bir resim öğretmeniyim. Mesleğime ilk günkü heyecanımla devam ederken, sadece “istemek” ile herkesin resim yapabileceğine inanıyorum ve bunu deneyimletiyorum. Düşüncelerimizi görünür kılan filmleri ve dizileri ise kendimize olan yolculuğun bir parçası olarak görüyor ve evrilmemize olan katkılarını yorumluyorum.

‘Dingin Savaşçı’ bir sporcunun ve azmin hikayesi
Dan Millman’ın “Dingin Savaşçı “Way of the Peaceful Warrior” adlı romandan sinemaya aktarılan film, sporcu Dan’in hikayesi üzerinden önemli bir farkındalık yaşatıyor.



1 Yorum
Pingback: 'Dingin Savaşçı' bir sporcunun ve azmin hikayesi - Suare Dergi - Film - Kitap - Sanat - Hayat ve Dahası