EZGİ AKTAŞ İLE TİYATRO SAHNELERİNDEN
İstanbul’un adı en çok zikredilen, 7 milletten 7’den 70’e milyonlarca insanın ayak izini bıraktığı semti Beyoğlu’na giriş yapıyoruz. Çılgın kalabalığın arasından kendimize yol bularak, yeni açılan ışıklı giysi mağazalarını, lokum ve kozmetik dükkanlarını geride bırakıyoruz. Karşımızda, İstiklal Caddesi’nin pastaneler, sinemalar ve tiyatrolarla dolu eski zamanlarının tozunu üstünde taşıyan durağı Halep Pasajı. Pasajın içindeyse, Ses Tiyatrosu dimdik ayakta. 1885 yılında inşa edilen, yangın geçiren, defalarca yıkılıp yeniden yapılan, Muhsin Ertuğrul’u, Haldun Taner’i, Kenterler’i ağırlayan yapı, 1989’dan beri Ortaoyuncular’ın evi. Yalnızca oyunları nedeniyle değil, aynı zamanda Ses Tiyatrosu’nu kültür hafızamıza kazandırdığı, “ben bir tiyatroya aitim” diye seslenen güzelim fuayeyi, Avrupa rönesansının izlerini taşıyan büyük ve gösterişli sahneyi bugüne taşıdığı için de adını saygıyla hatırlayacağımız Ferhan Şensoy’un bu değerli mirasını, tiyatronun müdürü Mustafa Gültekin’den dinliyoruz.

- Ses Tiyatrosu, 1885 yılında inşa edilen, İstanbul’un kültür sanat hafızasında yer etmiş çok özel bir yapı. Hikayesini sizden dinleyebilir miyiz?
Yapı 1885 yılında, yani içinde bulunduğu Halep Pasajı’yla beraber ilk inşa edildiğinde “Pera Sirki” adını almış. Pasajın arkasındaymış ve bir kısmı da sirk hayvanlarının bulunduğu ahırmış. 1904’te Beyoğlu’nda çıkan bir yangınla pasajın yanmasından sonra Rum Mimar Campanaki tarafından yeniden ve bu sefer tiyatro salonu olarak tasarlanıp inşa edilmiş. Avusturya’da bir ikizi olan bir tiyatro. Birçok kez el değiştirerek 87 yıl tiyatro salonu, 17 yıl da sinema salonu olarak işletilmiş. 1989’da Ferhan Şensoy tarafından tadilatı yapılmış ve bugüne kadar Ortaoyuncular’ın evi.
- Kuruluşundan bu yana geçen bir asrı aşkın sürede Ses Tiyatrosu neler yaşadı, hangi badireleri atlattı?
Tarihe baktığımızda çok kaynak olmamasına rağmen içinde bulunduğu pasajın bir kere yandığı biliniyor. Bugünkü haline gelene kadar da Ferhan Şensoy’un Campanaki’nin tasarımına uygun restoresine ulaşana dek defalarca kez tadilattan geçmiş. İlk kullanım amacı olan sirkten tiyatro salonuna geçmesi zaman almış ve zahmetli olmuş. Sonraki zamanlarda elinde tutan işletmecilerin, buna biz de dahil, bakımı ve onarımı konusunda ekonomik zorluklar yaşamasına neden olan tarihi bir salon Ses Tiyatrosu.

SES TİYATROSU FERHAN ŞENSOY’U GELECEĞE TAŞIYACAK
- Tiyatrolar tasarlayan bir mimar tarafından tiyatro sahnesi inşa edilen Ses’in bir asırlık tarihine birçok olay, anı sığdı. Uzun yıllar tiyatronun duayenlerini ağırlayan sahne, ülkedeki kültürel değişimden payını aldı, bir dönem seks filmleri gösteren bir salon olarak hizmet verdi. Ses Tiyatrosu’na tiyatro olarak yeniden itibarını kazandıran, o güzelim sahneye tiyatronun yeniden seslenmesini sağlayan Ferhan Şensoy’un sizin için önemini dinleyebilir miyiz?
Ferhan Şensoy, çağdaş tiyatromuza yön vermiş ender sanatçılardan biri. Daha geriye gittiğimizde Haldun Taner ve Muhsin Ertuğrul gibi isimleri görürüz. Ferhan Şensoy da bu isimler gibi tiyatro sanatımız için köşe taşlarından biri. Ardında sayısız tiyatro oyunu, sayısız oyun şarkısı, onlarca kitap ve onlarca tiyatro sanatçısı bırakmıştır. Ses Tiyatrosu da ülkemiz adına bıraktığı önemli eserlerin başında gelir. Ortaoyuncular ailesinin bir ferdi olarak böyle bir evimizin olması bizim açımızdan hem gurur verici hem de büyük bir sorumluluk. Evet Ferhan Şensoylar ölmez ama Ortaoyuncular’ın ve Ses Tiyatrosu’nun devam ettirilmesi demek Ferhan Şensoy’un eserlerinin geleceğe aktarımı demek. Ferhan Şensoy’un geleceğe aktarımı demekse bu ülkenin ekmek gibi su gibi ihtiyacı olan bir ödev.
- İstanbul son 50 yıl içinde ne yazık ki pek çok kültür sanat mekanını, tiyatrosunu, sinemasını rantsal dönüşüm nedeniyle kaybetti. Emek Sineması artık bir AVM, Şan Tiyatrosu yakıldı. Bu karanlık tabloda Ses Tiyatrosu nasıl bir direniş sergiliyor?
Ferhan Şensoy Ses Tiyatrosu için “sırtımdaki yumurta küfesi” demiştir hep. Hassas bir bebektir Ses Tiyatrosu. Ülkede başka örneği bulunmayan tarihi bir dokudur. Akustiğini başka bir yerde bulamazsınız. Bu dokuyu korumak ekonomik açıdan zorlayıcı. Yıllarca sponsorsuz, desteksiz, halkın ödediği bilet parasıyla yaşamını sürdürmüş. Ferhan Şensoy’un ve ekibinin insanüstü gayretleriyle ayakta kalmayı başarmış. Onun zamanında da ekonomik zorluklar vardı, şimdi de var. Üstelik daha da acımasız. Buna şimdi bir de ülkenin kültürel yıkımı eklendi. Beyoğlu da ülke gibi her geçen gün yaşanmaz hale getirilmekte. Üstelik şimdi Ferhan Şensoy’umuz da yok. Ama zorluklar karşısında direnmeyi biz ustamızdan öğrendik. Onun da dediği gibi “Ortaoyuncular sıkı bir örgüttür.”
“AYAKTA KALIP DEVAM ETME SORUMLULUĞUMUZ VAR”

- Ferhan Şensoy, IST Dergi için verdiği bir röportajda, “Hatıralarımın üzerinden dozerle geçildi. Ses-1885’i korumak gibi bir görevim olmasa İstanbul’a, Beyoğlu’na ayak basmam” diyor. Ferhan Şensoy’dan kalan en özel kültür mirası diyebileceğimiz Ses Tiyatrosu için benzer bir sorumluluk duygusu içinde olduğunuza eminim. Sizce Beyoğlu’nu yeniden bir kültür merkezi olması için Ses Tiyatrosu’nun nasıl bir sorumluluğu var?
Ses Tiyatrosu Beyoğlu’nda tarihten kalan son tiyatro salonu. Yeni sahneler de açıldı elbette fakat yıllar içinde sayıları bir elin parmakları kadar kaldı. Ses Tiyatrosu yeni açılan çok amaçlı salonlar gibi kör, sağır, duygusuz bir yer değil. Buraya ilk kez gelen insanlarda gözlemliyoruz; girdiklerinde yüzlerini tarihin rüzgârı yalıyor. Bir süre ağızları açık geziyorlar içeride. Tiyatro oyunu izlemenin üst seviyede deneyimini yaşıyorlar. Bu duyguyu değil Beyoğlu’nda, ülkede başka bir yerde yaşayamazsınız. Beyoğlu tıpkı ülke gibi yıllardır bir katliamın kurbanı. Kültürel dokunun yerini nargile dumanına, kebap kokusuna, diline, giyinişine, gülüşüne, düşünüşüne yabancı olduğumuz insanlara bıraktırıldığı bir merkez. AKP eliyle ülkedeki yayılan ayrıştırmanın, sevgisizliğin mikro bir örneği. Sesini çıkaran kitleyi en son Beyoğlu’nda Gezi Direnişi’nde gördü bu hükümet ve o günden beridir gıcık oluyor buraya. Araplaştırıyor. Biz artık buna da direniyoruz. Araplaşan İstiklal Caddesinde Araplaşan pasaja girdiğinizde Araplaşan dükkanların arasında bir inci tanesi gibi duruyor Ses Tiyatrosu. İşte bu noktada sorumluluğumuz tüm bu kültürel saldırıya karşı ayakta kalmak ve devam etmektir.
- Oyun repertuarının şekillenmesinde hangi ilkeler, nasıl bir sanat anlayışı etkili oluyor?
Bu sorunun çok kısa bir cevabı var, Ferhan Şensoy’un Ortaoyuncular ekolü tek ilkedir. En başta muhalif olmak kaydıyla, mizahi, toplumsal sorunları işaret eden, halkının yanında duran sanat anlayışı etkili.
- Tiyatro haricinde sahnenizde başka sanat disiplinlerini görmek mümkün mü?
Elbette, müzisyenler de çok seviyor Ses Tiyatrosu’nu. Konserler oluyor. Stand-up gösterileri, belgesel gösterimleri misafir ettiğimiz etkinlikler arasında. Ayrıca filmciler de ilgi duyuyor. Başka bir örneği olmadığı için, dokusunu beğendikleri için yapımcılar da kimi sahnelerini burada çekiyorlar.
- Ses Tiyatrosu’nun yalnızca tiyatro hafızasında önemli bir yeri yok, aynı zamanda hakları için mücadele eden kesimlerin de seslerini duyurabileceği bir sahne olarak direniş tarihinde de önemli bir yeri var. Bu anlamda kapıları hep halka açık oldu. Bu özelliği devam edecek mi?
Ferhan Şensoy’un bize bıraktığı her şey gibi bu da devam edecek. Gezi Direnişi’nde ücretsiz oynadığımız oyun, Grup Yorum konserine ev sahipliği yapmamız, ÇYDD bursu alan öğrenciler için ücretsiz bilet uygulamamız şu an aklıma gelenler. Ayrıca bizim zaman zaman hatırlatma gereği duyduğumuz, tiyatro öğrencileri için oyunlarımızın ücretsiz olması da yine öğrenci dayanışması adına Ferhan Bey’den kalan bir örnektir.

“KIRMIZI KADİFELERİMİZ GEÇMİŞTEN BUGÜNE BAĞ KURUYOR”
- Ses Tiyatrosu’nun Beyoğlu ve İstanbul ile kurduğu bağı bize nasıl özetlersiniz?
Beyoğlu ve İstanbul’un çılgın kaosuna bıyık altından gülen bir yer burası. Kaosun beyninizin ırzına geçen gürültüsüne karşı zamanı yavaşlatan, eskiyi hatırlatan, bir zamanlar güzel bir ülkemiz, İstanbul’umuz, Beyoğlu’muz vardı duygusu veren bir hatıradır Ses Tiyatrosu. Geçmişte kalan huzurlu İstanbul’dan, Beyoğlu’ndan bugüne kurulan bir bağı var kırmızı kadifelerimizin.

- Ses Tiyatrosu’nun geleceği için neler hayal ediyorsunuz?
Elbette öncelikle ayakta kalmasını hayal ediyoruz. Bırakırsanız burası kıro bir AVM ya da otopark olur. Bu yüzden bırakmak zorunda kalmamayı hayal ediyoruz. Bunun yanında bir yolunu bulabilirsek güçlendirme amaçlı bir restorasyon da düşünüyoruz. Her yapı gibi burası da gittikçe eskiyor.


