Close Menu
    Son Eklenenler

    Margaret Atwood’un “Kalpten” şiirleri okurla buluştu

    Aralık 3, 2025

    Sokak Sanatçıları Festivali 500 sanatçıyı Müze Gazhane’de ağırlayacak

    Aralık 3, 2025

    Yollara Düşen Sahneden Öyküler Depo İstanbul’da

    Aralık 3, 2025
    Facebook X (Twitter) Instagram
    Çarşamba, Aralık 3
    X (Twitter) Instagram Facebook
    Suare Dergi – Film – Kitap – Sanat – Hayat ve DahasıSuare Dergi – Film – Kitap – Sanat – Hayat ve Dahası
    • YAŞAM
      1. Aktüel
      2. Beslenme
      3. Felsefe
      4. Fitness
      5. İlişkiler
      6. Kişisel Bakım
      7. Kişisel Gelişim
      8. Psikoloji
      9. Sağlık
      10. Seyahat
      11. Sürdürülebilir Yaşam
      12. Teknoloji
      13. View All

      Nazlı Eray’a “Yaşayan Efsane” Onuru

      Temmuz 5, 2025

      Yüzüncüyıl Gazeteciler Derneği’nden anlamlı seminer

      Temmuz 3, 2025

      ‘Boykot bir hak mı? Suç mu? ‘ sorusuna yanıt arayanlar için 10 film

      Nisan 2, 2025

      Sinema tutkunları için yepyeni bir mecra: Yeni Sinema Dergisi 

      Şubat 28, 2025

      İnovatif makarnacı Pastavilla 32. yaşını ödülle kutluyor

      Nisan 22, 2024

      Buğday Derneği ‘zehirsiz kentler’ için harekete geçti

      Aralık 23, 2021

      1 KAVRAM 10 DÜŞÜNÜR: Varoluşun On Yüzü

      Ağustos 2, 2025

      Ulus Baker: Kısacık hayatına çağları sığdıran ‘birisi’

      Temmuz 12, 2025

      Institut français, Fransız yazar, felsefeci ve filolog Barbara Cassin’i ağırlıyor

      Şubat 25, 2025

      Sade Yaşamın Gücü: Epikür ve Tao’nun izinde sadeleşmek

      Aralık 7, 2024

      Ergen ebeveynleri için kılavuz

      Eylül 23, 2024

      Aşkın Lotus Hali… 

      Temmuz 4, 2024

      “Doktordan Az Kullanılmış” bu defa bir kitap adı oldu

      Ağustos 29, 2023

      ‘Rekabetçi Aile’yi izlerken kendimize de gülebilir miyiz?

      Ağustos 27, 2023

      Parfümde şişe tasarımı kokudan önemli olabilir mi?

      Mart 28, 2023

      Saç bakımına ilişkin merak edilen 6 soru ve 6 yanıt

      Nisan 17, 2022

      Beynini Resetle: Zihinsel rahatsızlıklar ve metabolizmayla ilişkisi

      Eylül 30, 2025

      Stresten Huzura: Deneyimlenmiş bir dönüşüm süreci

      Mart 6, 2025

      Yeni Eril: Dr. Nil Keskin’den kapsamlı bir dönüşüm rehberi

      Mart 4, 2025

      Cansel Oruç’un ‘Başarmaktan Korkma’ kitabı okuyucuyla buluştu

      Aralık 26, 2024

      Beynini Resetle: Zihinsel rahatsızlıklar ve metabolizmayla ilişkisi

      Eylül 30, 2025

      Kimdir bu “Narsist Sapkınlar?”

      Mayıs 29, 2025

      Borderline: Bir Kişilik Bozukluğunun Biyografisi

      Mayıs 6, 2025

      Dementor – Ruh Emici: Narsisizmin gölgesinde bir yok oluş ya da yeniden doğuş hikâyesi

      Şubat 17, 2025

      ‘Hepimiz Narsistiz’ kitabının yazarı Şule Öncü: Sanıldığından yaygın!

      Mayıs 17, 2024

      “Doktordan Az Kullanılmış” bu defa bir kitap adı oldu

      Ağustos 29, 2023

      Prof. Dr. Körükoğlu’ndan sağlıklı ve genç kalmanın sırları

      Mayıs 7, 2023

      Salmonella’dan korunmak mümkün mü?

      Nisan 27, 2022

      Zeytin Kokulu Memleket: Ayvalık

      Ağustos 20, 2025

      Sayım Çınar ile Kopenhag’da Kültür-Sanat 

      Ağustos 9, 2025

      Kadim bir kültür kenti: Denizli

      Mayıs 21, 2025

      Kayıp bir çantanın peşinde Patagonya’da edebiyat

      Şubat 20, 2025

      Nihal Gündüz’den ‘makarna’ ile ‘Çevre Krizi’ fotoğrafları

      Ağustos 15, 2025

      ‘Baumit ile Olasılıklar’ kitabı ile geleceği yeniden düşünüyor

      Eylül 20, 2023

      Heykeltıraş Varol Topaç’ın çelik üretim atıklarından yarattığı eser Contemporary İstanbul’da

      Eylül 17, 2023

      Jeotermal enerjiyi çocuklara anlatan kitap: Damla Adamlar

      Ağustos 31, 2023

      Kim Korkar Yapay Zekadan

      Haziran 8, 2025

      Türkiye’nin mutfak ve kültür mirasından seçkiler dijital erişime açılıyor

      Ekim 20, 2023

      Mevzular Açık Mikrofon, artık GAİN’de

      Eylül 1, 2023

      Akıllı makineler ve robotlar denilince akla gelen filmler

      Ağustos 31, 2023

      Zamanı Sahiplenenin Dünyayı Yönetmesi Üzerine

      Aralık 1, 2025

      Antakya Film Festivali başladı

      Kasım 24, 2025

      Sinem Çelebioğlu‘ndan çocuklar için; Dağın Kızı 

      Kasım 20, 2025

      Fethiye Uluslararası Film Festivali başlıyor

      Kasım 4, 2025
    • KÜLTÜR – SANAT
      1. Kitap
      2. Müzik
      3. Öykü
      4. Sanat
      5. Sergi
      6. Sinema
      7. Şiir
      8. Tiyatro
      9. Video
      10. View All

      Margaret Atwood’un “Kalpten” şiirleri okurla buluştu

      Aralık 3, 2025

      Geçmişten günümüze atların tarihteki yeri: ‘Akıncılar, Hükümdarlar ve Tacirler’

      Kasım 27, 2025

      Demet Cengiz’in Leylâ’sı ile kaderin kırılma anları

      Kasım 27, 2025

      Sayım Çınar ile kitap dünyası

      Kasım 26, 2025

      Tame Impala Barış Manço hayranı!

      Ekim 22, 2025

      “Pekinel Uluslararası Masterclass” 6-12 Eylül’de AKM’de

      Eylül 5, 2025

      Sazakan’dan ilk tekli: AnatolianBlues

      Ağustos 17, 2025

      Ayın Şarkıları: Ağustosta ne dinleyelim?

      Ağustos 1, 2025

      Toz Zerreleri

      Temmuz 24, 2025

      Dönüşümün Hafifliği

      Temmuz 24, 2025

      Tuğlayı Fark Etmek

      Temmuz 24, 2025

      Yaşama Dair

      Temmuz 24, 2025

      Río Sur, Pera Müzesi’nde

      Ekim 16, 2025

      Dalí’nin Tavşan Deliği: Bir romanın resme dönüşen rüyası

      Haziran 12, 2025

      Rüyaların Ressamı: Remedios Varo’dan 6 büyülü tablo

      Haziran 10, 2025

      Balenin Rus yıldızları Bodrum’da

      Ağustos 12, 2024

      İstanbul’da devam eden 16 sergi

      Temmuz 10, 2025

      Ressam Ömer Onay’ın ‘Bilinç Akışı’ sergisi AKM’de

      Haziran 20, 2025

      ‘Mumi’lerin yaratıcısı Tove Jansson eserleriyle Aynalı Geçit’te

      Mayıs 8, 2025

      Handan Özbek’in “Çıplak Kıta” sergisi Goba Art & Design’da

      Mart 12, 2025

      Yunanistan Sineması Günleri, 2 Aralık’ta başlıyor

      Kasım 28, 2025

      Sinematek/Sinema Evi yeni programını duyurdu

      Ekim 21, 2025

      Weapons: İzleyicisini duygusal ve zihinsel olarak zorlayan bir korku filmi

      Ekim 11, 2025

      Erin Brockovich: Mini etekli, topuklu ayakkabılı bir varoluş hikayesi

      Ekim 8, 2025

      Şiir: Kapandık kaldık içimize 

      Temmuz 18, 2025

      Şiir: Huy İşte

      Temmuz 7, 2025

      GÜRÜLTÜNÜN ORTASINDA SESSİZLİĞE YOLCULUK: MODERN DÜNYADA DİNGİNLİĞİN PEŞİNDE

      Temmuz 1, 2025

      Şiir: Ne Zaman

      Haziran 10, 2025

      Yollara Düşen Sahneden Öyküler Depo İstanbul’da

      Aralık 3, 2025

      Tiyatro Tales’ten ilk oyun: Macbeth’in Cadıları Bir de Bizden Dinleyin

      Kasım 26, 2025

      Gergedanlar AKM Sahnesi’nde

      Kasım 26, 2025

      “Çiçekçi Sokağı”, 1 Kasım’da Kadıköy Eğitim Sahnesi’nde

      Ekim 27, 2025

      Parazit – Sınıfsal uçurumların sarsıcı anlatımı

      Haziran 30, 2025

      Garfield’in resmi posteri yayınlandı

      Aralık 19, 2023

      Napolyon bu kez Jaquin Phoenix’in yorumuyla sinemada

      Kasım 23, 2023

      Freud’s Last Session filminden fragman

      Ekim 27, 2023

      Margaret Atwood’un “Kalpten” şiirleri okurla buluştu

      Aralık 3, 2025

      Sokak Sanatçıları Festivali 500 sanatçıyı Müze Gazhane’de ağırlayacak

      Aralık 3, 2025

      Yollara Düşen Sahneden Öyküler Depo İstanbul’da

      Aralık 3, 2025

      BİFO ve Barbara Hannigan’dan özel konser

      Aralık 1, 2025
    • SD+
      1. Röportaj
      2. Haber
      3. Makale
      4. Portre
      5. Diğer
      6. View All

      Demet Cengiz’in Leylâ’sı ile kaderin kırılma anları

      Kasım 27, 2025

      Tanrıçanın Serzenişi: Elpis bize ‘umudunuzu kaybetmeyin’ diyor

      Eylül 25, 2025

      DÜNYAYA BİR KRİSTALDEN BAKMAK… HER IŞILTIDA BAŞKA DÜNYALARA YOL ALMAK…

      Haziran 28, 2025

      Booky Kitabevi: Bir insan, butik bir kitabevi, kocaman bir topluluk

      Haziran 22, 2025

      Yeşilçam’ın köklü şirketi Erman Film’de yollar ayrıldı

      Şubat 6, 2025

      Defne ya da Bazı Tuhaf Hayatlar: Herkes kendi hikayesine sahip çıksın!

      Kasım 16, 2024

      İstanbul’un plajlarına otobüs seferleri başladı

      Ağustos 7, 2024

      Biletinial’da ‘yorum ve reyting’ uygulaması

      Nisan 17, 2024

      Zamanı Sahiplenenin Dünyayı Yönetmesi Üzerine

      Aralık 1, 2025

      Dalí’nin Tavşan Deliği: Bir romanın resme dönüşen rüyası

      Haziran 12, 2025

      Romalı tarihçilerin yazmadığı Kleopatra: Hükümdar, alim ve filozof bir kadın

      Haziran 10, 2025

      Bir antikahramanın portresi: MARLA SINGER

      Nisan 30, 2025

      Yolda Olmak, Var Olmaktır

      Ağustos 9, 2025

      Maria Anna Mozart

      Temmuz 20, 2025

      Pablo Neruda: Aşkın, kavganın ve sessiz coğrafyaların şairi

      Temmuz 12, 2025

      Ulus Baker: Kısacık hayatına çağları sığdıran ‘birisi’

      Temmuz 12, 2025

      Gülhane Parkında sarnıç olduğunu biliyor muydunuz?

      Nisan 2, 2023

      Klasik mobilyada en çok tercih edilen ağaç türlerini biliyor musunuz?

      Nisan 1, 2023

      Mart ayında Türkiye’nin en çok konuştuğu başlıklar

      Nisan 1, 2023

      Zamanı Sahiplenenin Dünyayı Yönetmesi Üzerine

      Aralık 1, 2025

      DENİZ GİBİDİR GÖKYÜZÜ

      Aralık 1, 2025

      ZİNDAN ADASI: İNKAR MI? KOMPLO MU?

      Aralık 1, 2025

      DÜNYANIN SONUNA YOLCULUK

      Aralık 1, 2025
    • PODCAST

      Podcast: Hayati Tavsiyeler ‘Bahar ve Mitoloji’ ile yayında

      Mayıs 5, 2023

      Denenmiş, test edilmiş, onaylanmış: Hayati Tavsiyeler

      Mayıs 5, 2023

      Meraklı bünyeler için podcast kanalı: Suare Online

      Mayıs 1, 2023

      Akla takılan sorulara yanıt arayan podcast: Neymiş?

      Nisan 9, 2023

      Hayati Tavsiyeler: Kendine yatırım yapanlara özel podcast

      Nisan 9, 2023
    • YAZARLARIMIZ
    • SuareMag
    • Suare Öykü
    Suare Dergi – Film – Kitap – Sanat – Hayat ve DahasıSuare Dergi – Film – Kitap – Sanat – Hayat ve Dahası
    Buradasınız:Anasayfa » Kupa Şövalyesi: Onca yıl boyunca başka birinin hayatını yaşamak!
    Elif Gülünay

    Kupa Şövalyesi: Onca yıl boyunca başka birinin hayatını yaşamak!

    FİLM ÜZERİNE SPRİTÜEL BAKIŞ
    Ağustos 13, 2023Yorum yapılmamış14 dk Okuma Süresi
    Facebook Twitter Pinterest LinkedIn WhatsApp Email
    Paylaş
    Facebook Twitter Pinterest WhatsApp Email

    Knight Of Cups (Kupa Şövalyesi) filminde yönetmen Terrence Malick, kahramanımız Rick’i şiirsel ama sarsıcı bir yolculuğa çıkarır. Kahramanımız, “Onca yıl boyunca, başka birinin hayatını yaşamak… Farkında bile değildim…” diyerek ‘inci’yi aramak için uzun bir yolculuğa çıkar…

    ELİF GÜLÜNAY

    Uyan;
    “Onca yıl boyunca, başka birinin hayatını yaşamak,
    Farkında bile değildim”… ve başlar film.

    Nasıl mı?

    Bazen müzik bazen kuş kanadı çırpınışının eşliğinde okunan bir şiir tadında, öyle ki replikleri bile ya da yapraklar bile nota hissiyatında…

    Güzel dedirtecek bir evden evsizlerin evi kaldırımlara, sıcaktan soğuğa, adeta dünyanın tüm verebileceklerini önümüze seren sahnelerden sahneye geçiyoruz ama tuhaf olan, bu gördüklerimizin duygusuna… hiç dalamıyoruz!!

    Bir parti seyrediyoruz mesela veya engelli birisi ne kıpır kıpırlığa ne de kararmışılığa… giremiyoruz çünkü öyle bir ritimde gidiyor ki film öyle bir ritimde çalıyor ki müzik veya sessizlik, içinde değil ‘dışındayız’ çemberin ama bir yandan da, bize şahit rolü verilmişçesine, belki hep özenilen veya korkulan hayatların perde arkasının iliğini, piksel piksel okuyor ve hissediyoruz hücrelerimizde BOŞLUĞU, tanıdık geliyor çünkü. Anlayacağımız, yönetmen bir şey EKSİK hissiyatını film boyunca asıyor boynumuza…

    Ve o boşluğu, açlığı her şeyde aramaya başlarız ya!… İçkide, eğlencede, kadında, sanatta, erkekte, hayvanda, mazideki sevgilide, aşkta, çocukta, evlilikte, uzaklarda, tarikatlarda, dinlerde, işte, kariyerde… daha saymaya gerek yok sanırım. Hissedildi…

    Hepsine uğruyoruz filmde…

    Seyrederken her anında orada olmaya davet ediyorum bizi. Zihin bir yere götürdüğü an kaçırılan tek söz kopukluk yaratabilir, kendimizde gördüğümüzle başka bir bizdeyizdir o sıra. Gerekiyorsa durdurup, zihin seyahati bitince başlatalım diyebilecek kadar! 🙂 Hani yaşamda kaçırdığımız anlar vardır ya, odaya girdikten sonra ışığı ‘açtığımızı’ bilmememiz gibi… otomatikteyizdir!

    Film akışa başladığı andan itibaren sanki elimizle tutabileceğimiz 1 saniyeCİK yavaşlık varmış gibi bir hissiyatla kuşatıyor ve… bütün keramet ondaymış gibi başlıyoruz GÖRMEYE-DUYMAYA tüm olanın önünü altını arkasını okumaya! Her sahnede süzülüyoruz derinlere derinlere, dalıyoruz İNCİ’yi aramaya…

    En eğlenceli (sanılan) anlarında bile seçilen müziğin, yok yok müzik demeyeyim artık ona, adeta her sahnenin duygusuna bürünmüş ve enerjisinin zihnimizde uyandırdığı etkiyle ‘rol almış!’… Bambaşka gözüküyor her şey ki şunun gibi;

    2’! yaşını az geçmiştiki yeğenim, daha da küçükken, ağzını yamultarak çıkmış olduğu ve babaannesinin başucunda yerini bulmuş fotoğrafını ilk gördüğünde sesine eşlik eden yüzüyle tam bir şaşkınlık ifadesi içinde, yarım yukarı kalkmış kolu ve avucu yukarıda eliyle, kelime dağarcığından hissederek seçtiği “Bu ne yaaaa!! Ne saçma yaaa!!” demesi gibi bi şi oluyorUZ :)))

    Diyeceğim o ki acaba bize de o 1 saniyecik ES mi lazım görmek-duymak için ve elbet zaman zaman giren müziğin ve sessizliğin, zihnimizi bağlattığı hattın koordinat noktası da tamamlayıcısı olacaktır.

    Hani ressamların, fotoğrafçıların, modacıların sergilerinin bir ismi olur, kitabın özü bir cümle olabilir ya, Terrence Malick de bir mitin uyandırdıklarını paylaşmış penceresinden. Kelimelere, renklere dökmemiş de filmini çekmiş.Bünyemizde zamanı gelince açılmak üzere kilit altında kalan mitlerin anahtarına, anda da sahip olabiliriz, yıllar sonra da veya hiç…

    Kahramanımız günümüz dünyasındadır ama bir yandan mit akar ince ince fonda ve fısıldar gibi seslenir Kral’ımız;

    “Sana küçükken anlattığım,

    Doğunun Kral’ı olan babası tarafından,

    bir İNCİ’yi aramak için,

    Mısır’a gönderilen PRENSİN,

    bir ŞÖVALYENİN hikayesini HATIRLA.

    Denizin derinliklerindeki bir İnci.

    Ama prens oraya vardığında,

    insanlar Prensi,

    hafızasını kaybetmesine yol açan bir KUPA’ya koyarlar.

    Kral olduğunu unutur.

    İnciyi unutup derin bir uykuya dalar.

    Kral oğlunu UNUTMAZ.

    Haber salmaya devam eder ulaklarla, habercilerle.

    Ama Prens UYUMAYA DEVAM EDER.”

                                            🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆

    KODLARI AÇARSAK;

    Sana küçükken anlattığım,

    Doğunun Kralı (Yaratıcı, Tanrı, Varlık ne dersek, ama burada Kral olacak. Ne der Kuran’da “Ben kulumun zannı üzereyim” yani hepimiz için farklı, kimi için ateşlere atan olmaması gibi) olan babası tarafından,

    bir İNCİ’yi (ÖZ’ümüz, asıl biz, zihin olmayan, “Kendini bilen Rabbi’ni bilir”) aramak için,

    Mısır’a gönderilen PRENSİN (Uyanmamış insan),

    bir ŞÖVALYENİN (savaşçı) hikayesini HATIRLA. (Çünkü zaten biliyoruzdur.)

    Denizin (İnci nerededir? Balığın denizde olduğunu bilmemesi!) derinliklerindeki bir İnci.

    Ama prens oraya vardığında,

    insanlar Prensi,

    hafızasını kaybetmesine yol açan bir KUPA’ya (Zihin) koyarlar.

    Kral (Prens, Kraldır da) olduğunu unutur.

    İnciyi unutup derin bir uykuya dalar. (Zihnin Kölesidir)

    Kral oğlunu UNUTMAZ.

    Haber salmaya devam eder ulaklarla, habercilerle.

    Ama Prens UYUMAYA DEVAM EDER.

    Ete kemiğe bürünüp yaşanacaktır mitteki kelimeler filmde ve yüklendiği enerji (bilgi), artık görünürdür. Hatırla! der bize çünkü farkındalık arttıkça zaten bildiğimizi hatırlamaktır olan. Prens Kral olduğunu hatırlamalı ve uyanmalı…

    Mevlana der ki; “ Dilsiz dudaksız binlerce söz söyler Tanrı.”

    Yani Tanrı bizimle her şeyle konuşur. Mektup atmayacağına göre! Annenle, babanla, arkadaşınla, çocuğunla, yanan kırmızı trafik ışığıyla, yerdeki çöple, yanından geçen yabancıyla, karşında konuşan arkadaşınla, radyodaki bir müzik sözüyle, bir tşörtle… her şeyle! Ama O’nu duyan kulak, gören göz olmalıyız ki bu da farkındalıkla gelendir, artarak. İşte,

    Oğlunu unutmayan Kral da böyle haber salmaya devam eder ulaklarla, habercilerle…

    Bilgisayarımızın ekranında görüntüler vardır hani ama o görüntüyü veren asıl bir arka plan söz konusudur, x y z diye gider. İşte yazılımı okuyabilmektir, dilsiz dudaksız konuşan Tanrı’yı duymak.

    Tanık olduğumuz MuAzzAm bir performansı göz önüne getirelim, dansındaki beden dili ağzımızı açık bıraktırır, tüylerimiz diken diken olur. İşte orada yapana değil ‘yaptıranadır’ hissedilen, yani olması gereken, yoksa orada biri var sanıyoruz hani BEN dediğimiz gibi! Ama Survivor’a gelince… kendimi de seyrediyorum…

    Şimdi, alet kutumuzda böylesi bir algıyla filmdeki bir partiye konuk olacağız.

    Yönetmen, kahramanımızın adını anca senaryonun 33. dakikasında öğrenmemize izin vererek, isimlerin öneminin olmadığının mesajını veriyor bize gizli gizli, yani ben sen o’sunuz diyor Dilsiz Dudaksız. Kral olan Prensizdir (hatırlaması gereken)hepimiz filmde.

    Önce hizbe sokak kadrajlarından geçiyoruz Rick’le birlikte ama şimdi, şaşaalı bir evdeyiz. Şıklıklarını yarıştıran kadınlar, erkekler, parıltılar, yok YOK!…

    Birden havuzun içindeyiz ve ellerinde kadehleriyle kalabalık havalı seyirciden alkış alabilmek için, bir köpeğin derinliklerde, görev almış modda, top ağızında çıkma isteğinin çabasını izleriz, derken… platform ayakkabısıyla parti kızı atlar havuza ve… alkışı o kapar…

    Giriş bileti güzelliktir partide.

    Ojelerinin rengini göstermeye çalışır, yüzünde iltifat bekleyen ifadeyle en güzellerinden biri, tabii en’e yakışır iltifatı verip ayrılırız yanından. Wayyy o ne öz güven, kementin ucunda bir başka güzel, boynuna bağladığı ve dört ayağının üzerinde süründürdüğü adamla… ÇOK eğleniyoruz, baksanıza kahkahalara, ağızlar kulaklarda.

    “Boyu bu kadar kısa olmasaydı geleceği değiştirirdim!” der bize doğru gelen ve görmeden yanımızdan geçmesiyle iç geçireceğimiz, geleceği değiştirebilecek adam…

    Neyse… ne var orada?… Herkes toplanmış da çember olmuş, terastan konfetiler de atılıyor. Aaaa buzdan heykel yapılmış ve kırpıp kırıpıp güzel olan diğer kızların üstüne atılıyor. Hahahah çok iyi!…

    Su tabancalarımızla ıslanırken bu sabun köpüklerini üflemek… bak bu da iyi yaa…

    Tam artık ayrılmaya karar veririz partiden ki haftaya olacak ‘Ketamin Partisi’ çoktan planlanmıştır bile… Haberini verir biri ‘20 saniye uğramak yeterlidir bi bakmışsın başka bir odadasın, karın var ama bir başka kadın daha vardır’, diye ekleyerek…. Waaawww çok heyecanlı…

                                        🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆

    Eğlenenler diğerleridir, biz ise Rick’in gözlerindeki kocaman BOŞLUK duygusuyla partideyizdir…

    Hayatımda her şey var her şey… ama bir şey de eksik.

    ‘Ne olduğunu bilmediğin bir şeyin özlemini çekmek’…

    Ne Ne Neee? hissiyatında arafta, sisli alandayızdır,

    ‘eksik olan ne?’ ‘nerede bulacağım onu?’ sorularıyla boğuşurken

    bi gülen bi donuk bakışlarla, depresyona yakın moddayızdır partide.

    Kral; “Dünyaya aşık olmak, aşka aşık olmak. Dünya bataklıktır, üzerinden uçup gitmen lazım” der burada…

                                        🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆

    Rick artık hissetmiştir, değerlinin adı eksiklik de olsa. Başlar ekmek kırıntılarını bırakmaya SONSUZLUK ve Dilsiz Dudaksız konuşmaya. Dürtme, sarsma, tokat, tokat, tokat, yumruk olarak gelir herkese de kahramanımıza da.

    Evinde, ‘yatağında uyurken yaşadığı deprem’ ve UYAN sesi, ‘dokunma’sıdır Kral’ın, filmin başlangıcında. Hisseder, varır… evinin cansız olduğuna.

                                        🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆

    Derken ikinci uyandırıcı kırıntı ‘sarsma’, İŞİNİN BATMASIYLA gelir…

    “Öldüm ben, farklı yollardan” der baba.

    Hırs dolu babasının büyüttüğü (yargılayarak, etiketleyerek YAPTIĞI, zihnini kodladığı) kardeşiyle yapmıştır bunu ona.

    Dokunmalar, kötü gibi gözükenler, ‘ölmeden önce ölmeye giden taşlardır’, farkındalığı olana…

    Tutunduklarımız, onlarla var olduğumuz zannında olduklarımız, onlarla BEN dediklerimiz elimizden alındıkça ölürüz,

    yeni bir doğum için, dilsiz dudaksız olanı okuyup görene…

    Gittikçe içimizde kapladığı alan büyür Kral’ın…

    Kupa’nın arzusu, altını, alkışı uzaklaşır…

    Gözlerde aralanma başlar, uyanmaya…

    Yok karalar bağlanıp,

    Direnirse olana,

    Başlar batmaya… bataklığa.

    Yüklendiği hırslarıyla hep hep hep daha fazlasını isteyenlerden olan, karaları bağlayanlardan da olan babası, bu batışın sorumlusu gördüğü diğer oğul, kardeş Billy’e avaz avaz bağırır bataklığında;

    “İnsanlar bana imrendi” (altta yatan, zihinde kodlanan kompleks duygusu),

    “Saygı duydu” (zihinde kodlanan değersizlik duygusu),

    “Beni aralarına aldılar” (zihinde kodlanan yalnızlık ve beklenti),

    “Tecrübelileri ve yaşlıları saymıyorlardı” (zihinde kodlanan onaylanma),

    “Hayatımı sizin için feda ettim” (zihinde kodlanan kendine acıma),

    “Fedakarlık değil yapmamız gereken buydu” (zihinde kodlanan suçluluk duygusu)

    “Ben böyle yetiştirildim” (tren kazası gibi yapılmıştır yapılmış olanla)

    “Aç kalmayı bir dene ben denedim” (zihinde kodlanan korku ve kompleks)

    “Her şey bitti artık, benden uzaklaşıyor” (zihinde kodlanan kendine acıma ve korku)

    Ve yapılmış olduğuna ufak ufak ayan Rick ‘görerek’ seyreder…

    Yapar yıllarının özetini, başladığı yerdedir, AYNI’lıkta.

    Dışarıda her şey aynıdır; Ye, iç, gez eğlen varyasyonları ama içeride ufuk çizgisi gibidir yaşam… git git bitmez.  Acısıyla tatlısıyla savaşçısındır kendine, ve elbet olmalı, bir ayak içeride bir ayak dışarıda…

    Aynıdır, döngüdür… Öğrenememişsek dersimizi, okuyamamışsak dilsiz dudaksız konuşanın söylediğini, farklı zaman farklı insan ama aynı hikayeyi yaşar dururuz, bi de farklı sanarak!…

    Döngüleri kırmak için kendimizin gözlemcisi olabilmeliyiz, izleyebilmeliyiz BEN dediğimizi. Zihinden geçenlerin, uyandırdığı duyguların ve verdiğimiz tepkilerin, sonra da nedenini bulmalıyız altta yatanların. Ne zaman, nasıl satın aldım böylesi düşünceyi ki yaptım bu kodlamayı!?

                                        🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆

    Anne ise altında yatan yetersizlik duygusuyla ‘haklılığını savunur’ dökülen zihin cümleleri ile ve o konuştukça Rick’in zihni geçmişe, arşive gider… bakmaya;

    “O gelmeden önce sallanan sandalyenin arkasına saklanmalısın ve hiç kımıldamamalısın” (Altta yatan değersizlik duygusu),

    “Umarım çocukların olur, her zaman üşüdüler mi, ateşleri çıktı mı diye endişelenirsin” (Sevgi beklentisi)

    “Kendini düşünmeyi bırakırsın” (Kendine acıma)

    Baktığı gibi de çıkar Rick… Bu sefer de görerek seyretmiştir, anneyi…

    Görüyordur da hala bulamamıştır İnci’yi.

    Kral seslenir;

    “Aşağı doğru yuvarlanman, yanlış olduğu anlamına gelmiyor.

    Seni ben kör ettim.

    Hayatını alt üst ettim.

    Ama sen hala zamparasın, kopuksun…”

                                        🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆

    Ve gelir uyanması için sıradaki, TOKAT!

    Cansızlığına aydığı evine hırsız girer!

    Bir de fırça yer, “Bu kadar az eşyan nasıl var!”

    Ceketsiz kalmıştır artık ve… cüzdansız…

    Nefes almak ister, gider terapiste.

    Casus gibi hissetmenin huzursuzluğundadır, her yerde numara yapar gibi olduğundan gem vurur ki bu, aslında kendi kendisini izleyen bir gözlemcisi olduğunun da işaretidir, bilmese de…

    Toltekler de bu anlamda casustur… ama huzurlularından! Buna “kontrollü delilik” derler. Bizim normalimiz, deliliktir onlara göre.

    Zihnin onlara değil, kendilerinin zihne hükmetmesi sonucu, senin benim hissettiğim deliliklere yani duygu kontrolsüzlüğüne girmezler, bu da içeride hep huzurda olmalarını sağlar, sağlar da dünya buraya varamamış zombilerle doludur! Nasıl yaşanılır aralarında? Çözüm, zihni kullanarak duyguya hükmedebildiklerinden, bizim yaptığımız MIŞ gibilerden uzak ama MIŞ gibi yaparlar, tıpkı bir aktör gibi OYNARLAR. “Defol” diyebilirler ama altta duygusu yaşanmaz, yaşatmazlar kendilerine… hep huzurdadırlar onlar…

    Karşısındakiler mi?  Hala bir ölü olduğu için başlar sarmaya, dalar zihin girdabına. Savaşçı bunlardan uzaktır, enerjisinin (erk), bir vampir tarafından emilmesine izin vermez ve bunun olabileceğini bildiği sokaklara da girmez. Çünkü bilir, o erk, ölüm ötesinde kullanacağı yakıtıdır aynı zamanda. Nerede ne yapılması gerekiyorsa ona göre tavrı vardır her zaman, her role girebilir bu cangılda.

                                        🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆

    Rick sadece sezmektedir hala, bulmakta değil ve Dünya’nın da gezilen partiden farklı olmayan bir yüzü vardır hala. Lüks mağazalar, vitrinler, reklam panoları, güzel kızlar, partiler…

    Ve arayışına, yangısına çözüm olur zannıyla, Kral’ın da dediği gibi devam eder hovardalığa.

    Girer direk dansı yapan kızların da olduğu bir bara, sahne önünde yerini alır. Adın ne? diye sorar karşısında yarı çıplak dans eden kıza ve o da eğilir, eğiliiiir sonra;

     “Sen ne istersen o!” der… şaşırtır bu yaklaşımıyla.

    “Ne istersen de o olabilirsin!” şaşırtmacasını ise ikinci eğilişinde ekler dansıyla ve Rick sahnede kafese girmeye karar verir, gelen bilginin yaktığı ışıkla.

    Ne istersem olabilirsem o zaman neden olAmıyorum!?

    Pembeler ne zaman kızların, mavi erkeklerin oldu?

    Ne zaman bulaşık kadınların, kumanda erkeklerin oldu? mesela… (Yapay zeka misali yapılışımız)

    Adımızdan başlayarak meslek, medeni durum, nerelisin, ne iş yapıyorsun gibi giden sorulara aldığımız cevaplarla da yaparız-kodlarız zihinde karşımızdakini, sahip olduklarımızla. Yapılmış algımızla çengelleriz veya çengelleriniz, kalıplar oluştururuz… Dijital dünyada tanımı ise data (veri) ki biliriz bunlarla yönetilir ALGImız…

    Algısı bir takla atmışsa da, hala tutunduklarıyla ki görülecek seyredildiğinde, devam etmektedir uyuma, hem bu kızımızda hem kahramanımızda… ama değerlidir aralanmış gözden sızan aydınlık da.

                                        🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆

    Ve yaşadığı kayıpları ile eksiklik… içinde gittikçe bÜyÜmektedir.

    “Oğlum,

    Ruhun olduğunu biliyorum.

    Yalnız gözüküyorsun.

    Ama değilsin.

    Şu anda bile elinden tutmuş sana yol gösteriliyor.

    Senin göremeyeceğin bir yol.”

    Nerede bulacağını bilmeden aradığı, boğan ve yalnızlığa benzer duygusu,

    bir zamanlar mutluluk yaşadığı, arkadaşının eşiyken de olan sevgilisi ile geçeceği zannıyla tekrar görmek ister onu.

    Oysaki unutmuştur, hep almıştır… aşk, sevgi, merhamet, huzur ama… vermemiştir. Sevmeyi bilmez, büyürken bilmemiştir ki o da, ondan kendini de sevmez.

    Çalıştığı iş yerine uğrar eski günlerdeki gibi.

    Ve,

    Ve,

    İşte oradadır, gözlerindedir “İnci’nin aydınlığını” bulanlar.

    Belki uzvu eksik, belki engelli, bedeni yamalı ama İncili! (Kendiyle barışık)

    Seyyah Rick, hisseder gibi olur aradığını, sezer onlarda.

    Evdeyizdir artık…

    Sevgili konuşur (zihni);

    “Çok sessizsin… her şeyi içine atıyorsun.

    İçinde aşk var.

    Seninleyken diğer her şeyi unutuyorum.

    Kocamı… Bildiğim hayatı.”

    (Altta yatan, zihne kodlanan; Değersizlik, sevilme beklentisi, sorumluluk korkusu, yetersizlik duygusu)

    Öpüşüp koklaşırlar. Arzudan ibaret olanı, aşk sanarak takılırlar.

    Gelir sihirli cümle arkadaşıyla evliyken de sevgilisi olan eski sevgiliye,

    “benimle kal.”

    Kendini sevmek dışında her şeyi vermeye hazırdır artık,

    kendi gibi kendisini sevmeyen, aç kadına…

    Derken gelir bir başka TOKAT!

    Öğrenir geçmişte bilmediğini,

    Çocuğundan olduğunu!

    Çocuğundan da olduğunu…

                                        🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆

    “O sevgisini seni acılarından kurtararak değil,

    Sana acılar vererek,

    Seni orada tutarak gösterir.

    Acı çekmek seni olduğundan yüksek şeylere bağlar,

    Arkasında yatan şeyleri bulmanı sağlar.

    Gönderdiği sorunlara sadece katlanmak zorunda değilizdir,

    Onları birer lütuf olarak görmeliyiz.

    Kendimiz için istediğimiz mutluluktan bile,

    Daha değerli bir lütuf.”

    Bunca zamandır neredeydim bilmiyorum, uyurgezerdim. (Rick)

    Kral olan Prens biraz daha yaklaşmıştır aradığına…

    Ve artık gelir “yumruk” Kral’dan…

    Ne mi olur? Bulmuş mudur? Seyredin,

    ama buradan değil.

                                        🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆🔆

    Özgür olmak, zihnimize yüklenmiş anne, baba, çevre, gelenek görenek, sosyal medya, vs etiketlerinin farkındalığına varıp, zihnin bize yaşattığı duyguların kontrolünü ele almak demek değil midir!?…

    Trilyonlarca yağan kar tanesi, parmak izleri biri birine benzemezken, daha birçok delille ne kadar farklı olduğumuzu hatırlatan bu koca sisteme inat, birbirimize benzemek yarışındayız… Kar tanesi olduğunun farkında olanlar Bülent Ersoy olabiliyor, olabiliyor da, işte o da başka rüyalar görmektedir hâlâ…

    Özgürlük, içimizdeki KRAL’ı büyütmek. Hatırlamak veUyuyan Prens’in Kral olması…

    🍀

    ELİF GÜLÜNAY

    Ondokuz Mayıs Üniversitesi Resim-İş Bölüm, Grafik ana sanat dalından mezun olmuş, mesleğini icra ederken reklam camiasında yer almaya meylederek istifa etmiş, sonrasında fıtratımın öğretmenliğe uygunluğunu idrak ederek geri dönüş yapmış bir resim öğretmeniyim. Mesleğime ilk günkü heyecanımla devam ederken, sadece “istemek” ile herkesin resim yapabileceğine inanıyorum ve bunu deneyimletiyorum. Düşüncelerimizi görünür kılan filmleri ve dizileri ise kendimize olan yolculuğun bir parçası olarak görüyor ve evrilmemize olan katkılarını yorumluyorum.

    YAZARIN TÜM YAZILARI

    Knight of Cups
    (Kupa Şövalyesi):
    Aşk ve benlik arayışı

    Yönetmen Terrence Malick tarafından yazılıp yönetilen Knight of Cups (Kupa Şövalyesi), Christian Bale’in canlandırdığı Rick karakteri ile bizi uzun bir arayışa çıkarıyor.

    filmin künyesi ve fragman

    Related Posts

    Zamanı Sahiplenenin Dünyayı Yönetmesi Üzerine

    Aralık 1, 2025 Makale

    DENİZ GİBİDİR GÖKYÜZÜ

    Aralık 1, 2025 Belgin Ulutay

    ZİNDAN ADASI: İNKAR MI? KOMPLO MU?

    Aralık 1, 2025 Sinan Cem Çamözü

    DÜNYANIN SONUNA YOLCULUK

    Aralık 1, 2025 Betül Çakıroğlu
    Yorum Yap
    Yorum yazın Cancel Reply

    Yeni Eklenenler

    Margaret Atwood’un “Kalpten” şiirleri okurla buluştu

    Aralık 3, 2025 Kitap

    Margaret Atwood’un “Kalpten” adlı şiir kitabı Doğan Kitap tarafından Nuray Önlüoğlu çevirisiyle okurla buluşturuldu. Margaret…

    Sokak Sanatçıları Festivali 500 sanatçıyı Müze Gazhane’de ağırlayacak

    Aralık 3, 2025

    Yollara Düşen Sahneden Öyküler Depo İstanbul’da

    Aralık 3, 2025

    PALOMAR – ITALO CALVINO

    Aralık 2, 2025
    Sosyal Medya'da Biz
    • Facebook
    • Twitter
    • Instagram
    • YouTube
    Bu Haberleri Kaçırmayın

    Demet Çaltepe’nin ‘Çeper’ adlı öykü kitabı üzerine

    Mart 3, 2025 Edebiyat

    Nazlı Eray’a “Yaşayan Efsane” Onuru

    Temmuz 5, 2025 Aktüel

    Beyoğlu kültür hayatına nefes: Sahne Pulchérie

    Şubat 19, 2024 Ezgi Aktaş
    Hakkımızda
    Hakkımızda

    Film, kitap, sanat, hayat ve daha fazlası için haber, röportaj, makale, podcast, güncel bilgiler içeren e-dergi.

    Email : editor@suaredergi.com.tr

    Künye

    Son Eklenen Yazılar

    Margaret Atwood’un “Kalpten” şiirleri okurla buluştu

    Aralık 3, 2025

    Sokak Sanatçıları Festivali 500 sanatçıyı Müze Gazhane’de ağırlayacak

    Aralık 3, 2025

    Yollara Düşen Sahneden Öyküler Depo İstanbul’da

    Aralık 3, 2025
    X (Twitter) Instagram Facebook
    © 2025 Tüm Hakları Saklıdır. Do Medya & Ekipbizz İçerik İşbirliğiyle hazırlanmaktadır.

    Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.