BURAK SOYER
“Miras”ın Nejat İşler’in daha önce yazdıklarıyla arasındaki fark; İşler’in biriktirdiği hikâyeleri bu defa bir romana dönüştürmesi, kendini çok fazla ön plana çıkarmaması, romanın bütünselliği içinde pek çok farklı mevzuya kendi fikirlerince değinerek çıkarımlar yapması. Hayatına bir şekilde girmiş insanlardan yarı kurgu, yarı gerçek karakterler yaratması. Bütün bunları bir araya getirdiğimizde ve Nejat İşler’in sevdiği yazarların kitaplarında da -başta Bukowski olmak üzere- bolca kendi hikâyelerini kullandıklarını hesaba katarsak, Nejat İşler, kendine kalan “miras”ı devralmış gibi görünüyor…

Gönlümüzde her daim farklı bir yeri olan ve olmaya da devam edecek Nejat İşler, yeni kitabı “Miras”ı Mundi Yayınları okurla buluşturdu. 2016 yılında Can Yayınları etiketiyle yayımlanan “Gerçek Hesap Bu”da hayatının adisyonunda yazanları satırlara döken işler, 2019 yılında çıkan “Ben Hep Senin Yanındayım”da, gerçekle kurguyu harmanlayan öyküler sunmuştu okura. “Miras”ta da aynı yolu izleyen usta oyuncu, bu defa eli biraz daha yükselterek karakterleri, kurgusu, hikâyesiyle dört başı mamur bir yol hikâyesiyle çıkıyor okurun karşısına.
“Miras”ta kendi “oynayan” Nejat İşler, 2000 yılına geri dönüyor. Arkadaşlarıyla birlikte kurduğu Kahramanlar Soytarılar Tiyatrosu’yla Kemancı’da final yapan oyunlarının ardından “after party”nin de hakkını verdikten sonra annesinin bir aile ritüeli hâline getirdiği Pazar kahvaltılarına yetişemediği için mahalle pastanecisi Kartal Abi’sinden aldığı şöbiyetle kendini affettirmek için soluğu evde alıyor. Annesinin yaptığı karalahanaya yumulurken babası iki tane sarı zarf uzatıyor “Neco”ya. Zarflardan birinde babaannesinden İnebolu’daki arazinin miras kaldığı yazıyor. Hâliyle çarpıntılara gark olan yüreği, babasından mirasın üç yüz akraba içinde bölüşüleceğini duyunca eski durumuna tekrar dönüyor. Ayrıca miras üzerinde hak sahibi o üç yüz kişiden bir akrabanın durumu fena olduğu için İşler ailesinin reisi de hakkında vazgeçip kendilerine düşecek payı onlara vermeye karar veriyor. Her zamanki gibi amortiyle yetinen Neco vurup kafayı yatıyor ve ertesi gün eski rutinine devam etmek için Teşvikiye’deki kitapçı tezgâhının yolunu tutuyor. Gün içinde pek ekmek çıkmayınca tezgâhı erken kapatmaya karar verirken, asla uğramadan yoluna devam etmediği Barış Abi’sinin telefondaki davetiyle ona ve o esnada yanında olan kızı Güler’in evinin yolunu tutuyor.

Neco’nun Barış Abi’si, üç aşağı beş yukarı babasıyla yaşıt, okumuş, yazmış, Ankara’nın tüm sosyopolitik olaylarında yer almış, 12 Eylül’den sonra da başkentten ayrılıp İstanbul’a gelmiş eski bir tiyatrocu. Sohbetine doyum olmayan bu tatlı ihtiyar delikanlı, kansere yakalanınca her şeyden elini ayağını çekip sakin bir hayat yaşamaya başlamış. Bir nevi derya deniz olan Barış Abi ve Güler’e miras durumunu anlatan Neco, Güler’in, “Bundan acayip yol hikâyesi çıkar,” fikrine başta karşı çıksa da birkaç şişe şaraptan sonra kafası yerine gelen “konsey”in aldığı kararlara bu yol hikâyesinin kanlı canlı yaşanıp sonradan yazılacağı konusuna onay veriyor. Rota oluşturuluyor. Araç bulunuyor. İhtiyaç listesi de tamamlanınca “istikamet Çanakkale” deyip tekerlek dönmeye başlıyor. Tıpkı Neco, Barış Abi, Güler ve İstanbul’dan başlayıp o zamanlar bakir bir yer olan Kaş’ta bitecek, envai çeşit tipin olaylara müdahil olduğu, promilin hep yüksek seviyelerde gezindiği, makaranın, hüznün, burukluğun, kısaca hayatın bize bıraktığı insani “miras”ların hepsinin dahliyle gerçekleşen yol hikâyesinin startı da verilmiş oluyor…
Nejat İşler, hikâye biriktirmeyi, bu hikâyeleri anlatmayı, yazmayı seven bir sanatçı. Daha önce yazdığı dergilerde de hep kendinden ya da kendisiyle alakalı olan bir olaydan veya kişiden esinlenerek, bazen tamamen gerçek bazen de olmayacakken oldurarak o hikâyeyi kendi üslubunca kâğıda döküyordu. Keza kitaplarında da aynı şey geçerliydi. “Miras”ın tüm bunlardan farkı yine Nejat İşler’in biriktirdiği hikâyeleri bir romana dönüştürmesi, kendini çok fazla ön plana çıkarmaması, romanın bütünselliği içinde pek çok farklı mevzuya kendi fikirlerince değinerek çıkarımlar yapması. Bütün bunları bir araya getirdiğimizde ve Nejat İşler’in başta Bukowski olmak üzere sevdiği yazarların kitaplarında da bolca kendi hikâyelerini kullandıklarını da hesaba katarsak, Nejat İşler, kendine kalan “miras”ı devralmış gibi görünüyor…

Burak Soyer
2005 yılında Radikal Gazetesi Kültür Sanat Servisi ve Kitap Eki’nde gazeteciliğe başladı. Şimdiye kadar Milliyet, Hürriyet, Hürriyet Kitap Sanat, BirGün, BirGün Pazar, BirGünKitap, Taraf, Cumhuriyet Pazar, T24, Gazete Duvar, sendika.org, solhaber.org’a, siyaset, edebiyat, müzik, sinema, tiyatro yazıları yazdı. Halen Gazete Pencere, Bianet, Gazete İkinci Yüzyıl ve OT dergisine kültür sanat, K24, Edebiyathaber.net, Oggito, Ne Okuyorum?, Ajandakolik, Mahal Dergi, Romanoku internet sitelerine de edebiyat yazıları yazıyor. 2017 yılında ilk kitabı Zıvana Doğan Kitap etiketiyle yayımlandı. Zıvana’nın devamı olanBuji de 2019 yılında aynı yayınevinden çıktı. Son romanı Ring ise, geçtiğimiz Eylül ayında Karakarga Yayınları etiketiyle okuyucuyla buluştu. 2015 yılında Anadolu Üniversitesi Sosyoloji bölümünden mezun olan Burak Soyer, halen Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Sanat Tarihi bölümündeki eğitimine devam etmektedir.


