İlk filmi izleyenler hatırlayacaktır, Testere diğer korku-gerilim türlerinden farklı bir bakış açısına belki biraz iddialı olsa da bir felsefeye sahip bir film olarak dikkat çeker. Kevin Greutert’ın yönettiği 10’uncu Testere filminde, Tobin Bell’in canlandırdığı kanser hastası olan John kendisini dolandıranlardan intikam almanın peşine düşüyor. Ne dersiniz kötü adamla bağ kurup, bir korku filmi üzerinden adalet duygusunu sorgulayabilir miyiz?
ALPERHAN BENLİOĞLU

2004 yılı tarih yanılmıyorsam Kasım sonu Aralık başı gibi soğuk bir Ankara günü. ODTÜ’de öğrenciyiz ve sınav stresini atmak için arkadaşım Murat’la sinemaya gitmeye karar vermişiz. Ankaralı olanlar bilir Kızılay’da Metropol ve Megapol kardeşler sinema için tek çarenizdi bir zamanlar. Özellikle Megapol’e muhtaç kaldıysanız ev sinemasından bozma küçük bir ekranda film izlemek zorunda kalma ihtimaliniz yüksektir. Biz de Megapol’un en küçük salonunda kimsenin bilmediği bir film afişinin önünde durmuş biraz gerilim filmi izlemenin iyi geleceği düşüncesindeyiz. O gün hiç beklemediğimiz kadar iyi bir filmle karşılaşmış olmanın sevincini bugün bile hatırlıyorum. Aradan geçen 20 yıl sonra testere serinin 10. filmini biraz da hatalarından ders almış olarak çekerek yayınladı.
Yönetmen koltuğunda Kevin Greutert’ın yer aldığı filmin senaryosunu Pete Goldfinger ve Josh Stolberg’ ait. Yönetmenimizi daha önceki testere filmlerinden ve Liv Tyler’in başrolünde yer aldığı Strangers filminden de hatırlayanlar olacaktır. Filmin olmazsa olmazlarından olan Jigsaw John Kramer karakterine hayat veren Tobin Bell ise yine karşımızda.
Testere ilk filminde yakaladığı beklenmeye başarıyı ikinci filmde de devam edip belli bir gişe başarısı yakalasa da daha sonra olayın sadece kan görmek isteyen gençlere yönelik olduğunu düşünerek bu yönde devam etmesi bence büyük bir hataydı. Ama öyle ya da böyle gerçek şu ki zayıf konu bile olsa seyirci kan dolu sahneleri seviyor ki film bugün serinin 10. filmine kadar ulaştı. Bu filmde ise ana temayı koruma devam etse de geçmişe bir özlem duyulduğu bariz.
Ekibimiz bu sefer birazcık konu kaygısı güderek ilaç sektörünü ve maalesef bir türlü tedavi edilmeyen kanser hastalığını filmin temeline oturtmuş. İlk filmi izleyenler hatırlayacaktır, Testere diğer korku-gerilim türlerinden farklı bir bakış açısına belki biraz iddialı olsa da bir felsefeye sahip bir film olarak dikkat çekmişti. Karakterimiz John Kramer, tedavisi olmayan bir hastalıkla mücadele ederken aslında hayatın ne kadar güzel olduğunu, her anın tadını çıkarmanın ne kadar değerli olduğunu keşfediyor ve bunu vurguluyordu. Bunun farkında olmayan ona göre cezalandırılması gereken kişilere de kurtulma şansı vererek kanlı bir oyun oynamak zorunda bırakıyordu. Ancak burada empati yapmak bir izleyici olarak çok da kolay değil. Kimse yaşama bakışını John Kramer’e beğendirmek zorunda değil haliyle. İşte bu filmde buna yönelik bir hamle yaparak izleyicinin karakterin yolcuğuna katılarak katarsis yaşaması sağlanmak istenmiş.
Genelde hemen hemen bütün intikam filmlerinde erken başlayan çatışmayla birlikte biz de zor durumdaki karakterle bağ kurar onunla birlikte adalet aramaya koyuluruz. Bu da intikamın gerçekleştiği mutlu sonla bizi derin bir rahatlamaya götürür. İşte bunu John Kramer gibi kanlı bir katil ile yaptırmayı hedefliyor filmimiz. İyi karakterle bağlantı kurmak kolay olsa da artık 10. filminde testere ile bağlantı kurmak belki çok da kolay olmayacaktı.
Kanseri tedavi ettiği iddiasıyla çaresiz hastaları kendine çeken bir grupla karşı karşıyayız. İlaç devlerinin kendi peşlerinde olduğu iddiasıyla Meksika’da üst düzey güvenlik önemleriyle yaptıkları basit bir operasyonla kanseri tedavi edebildiklerini iddia eden bu grup John Kramer’i de tedavi olmaya ikna ediyor ve maceramız başlıyor.
Kötü karakterlerle bağlantı kurmak ya da adalet aramak. Çoğu kişi intikam dürtüsüyle benzer hisler yaşayarak ekran karşısında vakit geçirmiştir şüphesiz. Peki gerçek hayatta da herkesin içinde bir testere var mıdır sizce? Adalet ararken bunu kendimiz ya da başka için düşünebiliriz, şiddet konusunda ne kadar ileri gidebiliriz? Pek çok insan eminim ki yerine göre bunu üst noktalara çıkarmaktan kaçınmayacaktır. Peki adaleti sağlamak için zarar verecek durumda olsak bile bundan vazgeçip testeremizi tekrar yerine koyacak kaç kişiyiz kim bilir?

Alperhan Benlioğlu
Orta Doğu Teknik Üniversitesi Fizik Bölümü ve Anadolu Üniversitesi İktisat Bölümleri mezun olduktan sonra kariyerime Hacettepe Üniversitesi’nde MBA ile devam ettim. Aselsan’da 12 yıl Proje Yöneticisi olarak görev yaptıktan sonra, kariyerini Prowin Danışmanlık’ta Genel Müdür Yardımcısı olarak sürdürüyorum. Sinema ve edebiyat ile yakından ilgileniyorum. “Sihirli Maceralar Kitabı”, “Bal Porsuğu Uzaylılara Karşı” ve “Hindistan Cevizine Ne Oldu?” isimli üç çocuk kitabım bulunuyor. Bugüne kadar şiir ve hikayelerim 10’un üzerinde farklı kolektif kitapta yer alırken, yazmaya devam ediyorum.


