Close Menu
    Son Eklenenler

    Margaret Atwood’un “Kalpten” şiirleri okurla buluştu

    Aralık 3, 2025

    Sokak Sanatçıları Festivali 500 sanatçıyı Müze Gazhane’de ağırlayacak

    Aralık 3, 2025

    Yollara Düşen Sahneden Öyküler Depo İstanbul’da

    Aralık 3, 2025
    Facebook X (Twitter) Instagram
    Çarşamba, Aralık 3
    X (Twitter) Instagram Facebook
    Suare Dergi – Film – Kitap – Sanat – Hayat ve DahasıSuare Dergi – Film – Kitap – Sanat – Hayat ve Dahası
    • YAŞAM
      1. Aktüel
      2. Beslenme
      3. Felsefe
      4. Fitness
      5. İlişkiler
      6. Kişisel Bakım
      7. Kişisel Gelişim
      8. Psikoloji
      9. Sağlık
      10. Seyahat
      11. Sürdürülebilir Yaşam
      12. Teknoloji
      13. View All

      Nazlı Eray’a “Yaşayan Efsane” Onuru

      Temmuz 5, 2025

      Yüzüncüyıl Gazeteciler Derneği’nden anlamlı seminer

      Temmuz 3, 2025

      ‘Boykot bir hak mı? Suç mu? ‘ sorusuna yanıt arayanlar için 10 film

      Nisan 2, 2025

      Sinema tutkunları için yepyeni bir mecra: Yeni Sinema Dergisi 

      Şubat 28, 2025

      İnovatif makarnacı Pastavilla 32. yaşını ödülle kutluyor

      Nisan 22, 2024

      Buğday Derneği ‘zehirsiz kentler’ için harekete geçti

      Aralık 23, 2021

      1 KAVRAM 10 DÜŞÜNÜR: Varoluşun On Yüzü

      Ağustos 2, 2025

      Ulus Baker: Kısacık hayatına çağları sığdıran ‘birisi’

      Temmuz 12, 2025

      Institut français, Fransız yazar, felsefeci ve filolog Barbara Cassin’i ağırlıyor

      Şubat 25, 2025

      Sade Yaşamın Gücü: Epikür ve Tao’nun izinde sadeleşmek

      Aralık 7, 2024

      Ergen ebeveynleri için kılavuz

      Eylül 23, 2024

      Aşkın Lotus Hali… 

      Temmuz 4, 2024

      “Doktordan Az Kullanılmış” bu defa bir kitap adı oldu

      Ağustos 29, 2023

      ‘Rekabetçi Aile’yi izlerken kendimize de gülebilir miyiz?

      Ağustos 27, 2023

      Parfümde şişe tasarımı kokudan önemli olabilir mi?

      Mart 28, 2023

      Saç bakımına ilişkin merak edilen 6 soru ve 6 yanıt

      Nisan 17, 2022

      Beynini Resetle: Zihinsel rahatsızlıklar ve metabolizmayla ilişkisi

      Eylül 30, 2025

      Stresten Huzura: Deneyimlenmiş bir dönüşüm süreci

      Mart 6, 2025

      Yeni Eril: Dr. Nil Keskin’den kapsamlı bir dönüşüm rehberi

      Mart 4, 2025

      Cansel Oruç’un ‘Başarmaktan Korkma’ kitabı okuyucuyla buluştu

      Aralık 26, 2024

      Beynini Resetle: Zihinsel rahatsızlıklar ve metabolizmayla ilişkisi

      Eylül 30, 2025

      Kimdir bu “Narsist Sapkınlar?”

      Mayıs 29, 2025

      Borderline: Bir Kişilik Bozukluğunun Biyografisi

      Mayıs 6, 2025

      Dementor – Ruh Emici: Narsisizmin gölgesinde bir yok oluş ya da yeniden doğuş hikâyesi

      Şubat 17, 2025

      ‘Hepimiz Narsistiz’ kitabının yazarı Şule Öncü: Sanıldığından yaygın!

      Mayıs 17, 2024

      “Doktordan Az Kullanılmış” bu defa bir kitap adı oldu

      Ağustos 29, 2023

      Prof. Dr. Körükoğlu’ndan sağlıklı ve genç kalmanın sırları

      Mayıs 7, 2023

      Salmonella’dan korunmak mümkün mü?

      Nisan 27, 2022

      Zeytin Kokulu Memleket: Ayvalık

      Ağustos 20, 2025

      Sayım Çınar ile Kopenhag’da Kültür-Sanat 

      Ağustos 9, 2025

      Kadim bir kültür kenti: Denizli

      Mayıs 21, 2025

      Kayıp bir çantanın peşinde Patagonya’da edebiyat

      Şubat 20, 2025

      Nihal Gündüz’den ‘makarna’ ile ‘Çevre Krizi’ fotoğrafları

      Ağustos 15, 2025

      ‘Baumit ile Olasılıklar’ kitabı ile geleceği yeniden düşünüyor

      Eylül 20, 2023

      Heykeltıraş Varol Topaç’ın çelik üretim atıklarından yarattığı eser Contemporary İstanbul’da

      Eylül 17, 2023

      Jeotermal enerjiyi çocuklara anlatan kitap: Damla Adamlar

      Ağustos 31, 2023

      Kim Korkar Yapay Zekadan

      Haziran 8, 2025

      Türkiye’nin mutfak ve kültür mirasından seçkiler dijital erişime açılıyor

      Ekim 20, 2023

      Mevzular Açık Mikrofon, artık GAİN’de

      Eylül 1, 2023

      Akıllı makineler ve robotlar denilince akla gelen filmler

      Ağustos 31, 2023

      Zamanı Sahiplenenin Dünyayı Yönetmesi Üzerine

      Aralık 1, 2025

      Antakya Film Festivali başladı

      Kasım 24, 2025

      Sinem Çelebioğlu‘ndan çocuklar için; Dağın Kızı 

      Kasım 20, 2025

      Fethiye Uluslararası Film Festivali başlıyor

      Kasım 4, 2025
    • KÜLTÜR – SANAT
      1. Kitap
      2. Müzik
      3. Öykü
      4. Sanat
      5. Sergi
      6. Sinema
      7. Şiir
      8. Tiyatro
      9. Video
      10. View All

      Margaret Atwood’un “Kalpten” şiirleri okurla buluştu

      Aralık 3, 2025

      Geçmişten günümüze atların tarihteki yeri: ‘Akıncılar, Hükümdarlar ve Tacirler’

      Kasım 27, 2025

      Demet Cengiz’in Leylâ’sı ile kaderin kırılma anları

      Kasım 27, 2025

      Sayım Çınar ile kitap dünyası

      Kasım 26, 2025

      Tame Impala Barış Manço hayranı!

      Ekim 22, 2025

      “Pekinel Uluslararası Masterclass” 6-12 Eylül’de AKM’de

      Eylül 5, 2025

      Sazakan’dan ilk tekli: AnatolianBlues

      Ağustos 17, 2025

      Ayın Şarkıları: Ağustosta ne dinleyelim?

      Ağustos 1, 2025

      Toz Zerreleri

      Temmuz 24, 2025

      Dönüşümün Hafifliği

      Temmuz 24, 2025

      Tuğlayı Fark Etmek

      Temmuz 24, 2025

      Yaşama Dair

      Temmuz 24, 2025

      Río Sur, Pera Müzesi’nde

      Ekim 16, 2025

      Dalí’nin Tavşan Deliği: Bir romanın resme dönüşen rüyası

      Haziran 12, 2025

      Rüyaların Ressamı: Remedios Varo’dan 6 büyülü tablo

      Haziran 10, 2025

      Balenin Rus yıldızları Bodrum’da

      Ağustos 12, 2024

      İstanbul’da devam eden 16 sergi

      Temmuz 10, 2025

      Ressam Ömer Onay’ın ‘Bilinç Akışı’ sergisi AKM’de

      Haziran 20, 2025

      ‘Mumi’lerin yaratıcısı Tove Jansson eserleriyle Aynalı Geçit’te

      Mayıs 8, 2025

      Handan Özbek’in “Çıplak Kıta” sergisi Goba Art & Design’da

      Mart 12, 2025

      Yunanistan Sineması Günleri, 2 Aralık’ta başlıyor

      Kasım 28, 2025

      Sinematek/Sinema Evi yeni programını duyurdu

      Ekim 21, 2025

      Weapons: İzleyicisini duygusal ve zihinsel olarak zorlayan bir korku filmi

      Ekim 11, 2025

      Erin Brockovich: Mini etekli, topuklu ayakkabılı bir varoluş hikayesi

      Ekim 8, 2025

      Şiir: Kapandık kaldık içimize 

      Temmuz 18, 2025

      Şiir: Huy İşte

      Temmuz 7, 2025

      GÜRÜLTÜNÜN ORTASINDA SESSİZLİĞE YOLCULUK: MODERN DÜNYADA DİNGİNLİĞİN PEŞİNDE

      Temmuz 1, 2025

      Şiir: Ne Zaman

      Haziran 10, 2025

      Yollara Düşen Sahneden Öyküler Depo İstanbul’da

      Aralık 3, 2025

      Tiyatro Tales’ten ilk oyun: Macbeth’in Cadıları Bir de Bizden Dinleyin

      Kasım 26, 2025

      Gergedanlar AKM Sahnesi’nde

      Kasım 26, 2025

      “Çiçekçi Sokağı”, 1 Kasım’da Kadıköy Eğitim Sahnesi’nde

      Ekim 27, 2025

      Parazit – Sınıfsal uçurumların sarsıcı anlatımı

      Haziran 30, 2025

      Garfield’in resmi posteri yayınlandı

      Aralık 19, 2023

      Napolyon bu kez Jaquin Phoenix’in yorumuyla sinemada

      Kasım 23, 2023

      Freud’s Last Session filminden fragman

      Ekim 27, 2023

      Margaret Atwood’un “Kalpten” şiirleri okurla buluştu

      Aralık 3, 2025

      Sokak Sanatçıları Festivali 500 sanatçıyı Müze Gazhane’de ağırlayacak

      Aralık 3, 2025

      Yollara Düşen Sahneden Öyküler Depo İstanbul’da

      Aralık 3, 2025

      BİFO ve Barbara Hannigan’dan özel konser

      Aralık 1, 2025
    • SD+
      1. Röportaj
      2. Haber
      3. Makale
      4. Portre
      5. Diğer
      6. View All

      Demet Cengiz’in Leylâ’sı ile kaderin kırılma anları

      Kasım 27, 2025

      Tanrıçanın Serzenişi: Elpis bize ‘umudunuzu kaybetmeyin’ diyor

      Eylül 25, 2025

      DÜNYAYA BİR KRİSTALDEN BAKMAK… HER IŞILTIDA BAŞKA DÜNYALARA YOL ALMAK…

      Haziran 28, 2025

      Booky Kitabevi: Bir insan, butik bir kitabevi, kocaman bir topluluk

      Haziran 22, 2025

      Yeşilçam’ın köklü şirketi Erman Film’de yollar ayrıldı

      Şubat 6, 2025

      Defne ya da Bazı Tuhaf Hayatlar: Herkes kendi hikayesine sahip çıksın!

      Kasım 16, 2024

      İstanbul’un plajlarına otobüs seferleri başladı

      Ağustos 7, 2024

      Biletinial’da ‘yorum ve reyting’ uygulaması

      Nisan 17, 2024

      Zamanı Sahiplenenin Dünyayı Yönetmesi Üzerine

      Aralık 1, 2025

      Dalí’nin Tavşan Deliği: Bir romanın resme dönüşen rüyası

      Haziran 12, 2025

      Romalı tarihçilerin yazmadığı Kleopatra: Hükümdar, alim ve filozof bir kadın

      Haziran 10, 2025

      Bir antikahramanın portresi: MARLA SINGER

      Nisan 30, 2025

      Yolda Olmak, Var Olmaktır

      Ağustos 9, 2025

      Maria Anna Mozart

      Temmuz 20, 2025

      Pablo Neruda: Aşkın, kavganın ve sessiz coğrafyaların şairi

      Temmuz 12, 2025

      Ulus Baker: Kısacık hayatına çağları sığdıran ‘birisi’

      Temmuz 12, 2025

      Gülhane Parkında sarnıç olduğunu biliyor muydunuz?

      Nisan 2, 2023

      Klasik mobilyada en çok tercih edilen ağaç türlerini biliyor musunuz?

      Nisan 1, 2023

      Mart ayında Türkiye’nin en çok konuştuğu başlıklar

      Nisan 1, 2023

      Zamanı Sahiplenenin Dünyayı Yönetmesi Üzerine

      Aralık 1, 2025

      DENİZ GİBİDİR GÖKYÜZÜ

      Aralık 1, 2025

      ZİNDAN ADASI: İNKAR MI? KOMPLO MU?

      Aralık 1, 2025

      DÜNYANIN SONUNA YOLCULUK

      Aralık 1, 2025
    • PODCAST

      Podcast: Hayati Tavsiyeler ‘Bahar ve Mitoloji’ ile yayında

      Mayıs 5, 2023

      Denenmiş, test edilmiş, onaylanmış: Hayati Tavsiyeler

      Mayıs 5, 2023

      Meraklı bünyeler için podcast kanalı: Suare Online

      Mayıs 1, 2023

      Akla takılan sorulara yanıt arayan podcast: Neymiş?

      Nisan 9, 2023

      Hayati Tavsiyeler: Kendine yatırım yapanlara özel podcast

      Nisan 9, 2023
    • YAZARLARIMIZ
    • SuareMag
    • Suare Öykü
    Suare Dergi – Film – Kitap – Sanat – Hayat ve DahasıSuare Dergi – Film – Kitap – Sanat – Hayat ve Dahası
    Buradasınız:Anasayfa » Tanıyan unutmaz! Zamanımızın Bir Kahramanı: Peçorin
    Edebiyat

    Tanıyan unutmaz! Zamanımızın Bir Kahramanı: Peçorin

    KİTAP ANALİZİ
    Ağustos 7, 2023Yorum yapılmamış7 dk Okuma Süresi
    Facebook Twitter Pinterest LinkedIn WhatsApp Email
    Paylaş
    Facebook Twitter Pinterest WhatsApp Email

    Lermontov: “Zamanımızın Bir Kahramanı, bir tek kişinin portresi değildir; kuşağımızın gittikçe artan kötülüklerinden yaratılmış bir portredir.”

    Nilgün Karataş

    Haftalardır bir öykü yazmaya çalışıyorum; her şey kafamda netleşmiş gibi görünüyor, ancak yazmaya oturunca işler karışıyor. Öykümün kahramanı tuhaf, acayip bir adam. Bir müzik dehası. Ama hayat ona pek iyi davranmamış, o da susmayı tercih etmiş. Bir de ara sıra kaçıp gidip, kendi olmaya çalıştığı zamanlar var… 

    Ne zaman bu öyküyü yazmaya koyulsam, bir başka acayip adam geliyor beynimi kemirmeye başlıyor. Yahu diyorum git, senin bu hikaye ile bu kahramanla uzaktan yakından bir alakan yok. Tek ortak noktanız, benim kahramanın kendisini “acayip bir adam” olarak tanımlaması, senin için de başkaların öyle demesi.

    Baktım kurtuluş yok, yıllar önce okuduğum kitabın ve yıllar önce tanıştığım kahramanın peşine düştüm. Biraz aradıktan sonra kitaplığımda İletişim Yayınları’ndan çıkmış bir baskısını buluverdim, yeniden okumaya başladım. İkinci kez okuma yapınca, yazmam gerektiğini de düşündüm. Hem bu tuhaf beyefendi bunu hak ediyor hem de belki yazarsam kendi takıntımın nedenini bulmuş olurum. Öyle ya ben kendisine Oğul diyen birini yazmaya çalışırken günlerdir onu düşünüyorum…

    Sözünü ettiğim bey, Peçorin. İngilizce adı Pechorin, Rusça orijinal adı Печорин olarak yazılan bu ünlü roman kahramanı sanırım en çok tartışılan, üzerine konuşulan karakterlerden biri. Bilenler bilir Peçorin; çelişkili duyguları ve içsel çatışmalarıyla karmaşık bir anti-kahramandır. Bir yandan varlıklı ve entelektüel bir genç portresi çizer, diğer yandan umursamaz ve duyarsız bir adam.

    Toplam 2 romanı bulunan Mihail Yuryeviç Lermontov’un ünlü romanı “Zamanımızın Bir Kahramanı” baştan sonra Peçorin’i anlatır. Lermontov aslında bir şairmiş ama hayatı 27 yaşında bir düelloda sonlanmasından önce öyle bir roman yazmış ki, biz bugün hala bu karakteri çözümlemeye Kitabın yayınlandığı yıl 1840. Aradan 183 yıl geçmiş! 27 yaşında bir düelloya girip de bizi, Tolstoy’la ya da Dostoyevski’nin eserleri gibi klasikleşecek onca romandan mahrum bıraktığı için biraz kızgın olduğum yazar, zamanında Peçorin yüzünden epey eleştirilmiş. Ama kitabın önsüzünde görebileceğiniz gibi kahramanını öyle güzel savunmuş ki, sözü burada ona bırakmam gerekir:

    “Zamanımızın Bir Kahramanı bir tek kişinin portresi değildir; kuşağımızın gittikçe artan kötülüklerinden yaratılmış bir portredir. Bana bir insanın bu kadar kötü olamayacağını söyleyeceksiniz yine; ben de diyeceğim ki, madem bir sürü trajik ve romantik haydutun varlığına inandınız, neden Peçorin gerçeğine inanmıyorsunuz? Yoksa bu kişideki gerçek payı sizin istediğinizden daha mı fazla?”

    Sizi kitaptan altı çizilesi cümlelere yönlendirmeden önce Peçorin’i birazcık anlatmayı deneyeceğim. Kahramanımız Grigory Aleksandrovich Peçorin, soylu bir aileden geliyor ve askeri bir kariyere sahip. “Harika özellikleri” ve “tuhaf yanlarıyla” okuru etkisi altına alan Peçorin, bir yandan ihtişamlı hayatı diğer yandan duygusal karmaşıklığı ile unutulmaz bir anti kahramana dönüşüyor.

    Roman, Peçorin’in karmaşık iç dünyasındaki çatışmaları, hayal kırıklıklarını ve toplumsal uyumsuzluğu yansıtan beş farklı hikayeden oluşuyor. Bu 5 bölüme her biri aynı kahramanı farklı bakış açılarıyla, farklı dönemlerini anlatan 5 öykü bile diyebiliriz. Her bir bölüm, Peçorin’in farklı insanlar ve farklı ortamlarla ilişkilerini ve çatışmalarını ele alarak, onun edebiyat dünyasında unutulmaz bir anti-kahraman olarak yerini pekiştiriyor.

    Eserde anlatıcı Kafkasya’da yolculuk ederken Yüzbaşı Maksim Maksimiç ile tanışıyor. İlk iki bölüm; anlatıcı ile Maksim Maksimiç arasında geçen konuşmalar oluşuyor. Daha sonra anlatıcının eline Peçorin’in günlüğü geçiyor ve roman öyle devam eder. İlk bölümün adı “Bella” yani “Sevgili” yani “Бэла” ve güzellerler güzeli bir kızın adı. Bu bölümde anlatıcı Kafkasya yolculuğu sırasında tanıştığı Yüzbaşı Maksimiç ile sohbet ediyor. Anlatıcı soruyor,  Yüzbaşı Maksim Maksimiç de bir gölge yazar gibi anlatıyor. Anlatıcı bu bölüme “gezi notları” dese de Maksimiç’ten Peçorin ve Bella’nın aşkını merakla dinliyor. Tabi Yüzbaşı da Peçorin’den öyle bir söz ediyor ki kim olsa ola merak eder.

    “Adı… Grigoriy Aleksandroviç Peçorin’di. İnanın, harika bir gençti. Yalnızca bazı tuhaf huyları vardı. Örneğin, yağmur çamur, soğuk dinlemez, bütün gün avda olurdu. Herkes donardı soğuktan, yorgun düşerdi, ama onun umurunda olmazdı. Başka bir gün odasından çıkmaz, rüzgâr estiği için üşüttüğünü söylerdi. Pencerenin panjuru çarpacak olsa korkuyla sıçrardı yerinden, yüzü bembeyaz olurdu. Öte yandan, tek başına yaban domuzunun üzerine yürüdüğünü de görmüştüm. Kimi zaman saatlerce tek sözcük alamazdın ağzından, kimi zaman da bir konuşmaya başlardı, gülmekten kasıklarınız ağrırdı. Evet, gerçekten tuhaf yanları vardı. Sanırım zengin bir ailedendi de. Değerli çok eşyası vardı çünkü!”

    Bu bölümde o kadar çok alıntı yapılacak cümle var ki, yazmaya kalksam bölümü neredeyse olduğu gibi buraya aktarmam gerekir. Ergin Altay’ın çevirisi ile okuduğum kitaptan alıntıları bir başka yazıya bırakacağım ama bu kitabı okurken, tanıdık insanlar, tanıdık cümlelerle karşılaşmak çok olağan. Çünkü Peçorin, 1800’lü yıllarda ortaya çıksa da hemen çağa uygun bir karakter.  Haliyle okurken bir sürü çağrışımlar, yakıştırmalar yapmanız olası… Mesela; daha ilk bölümde “Eninde sonunda benim olacaksın” cümlesini okuyunca aklıma “Gül Döktüm Yollarına” şarkısı gelmesi… Acaba Tarkan, Peçorin’e selam mı çakmış bu şarkıyla diye düşünmem… Romanı okurken böyle tuhaflıklar yaşamak olası.

    İlk bölümde anlatıcı Yüzbaşı’ndan Bella ile Peçorin aşkının sonunu dinlemek ister, Yüzbaşı da anlatır. Ben anlatmayacağım ama genel olarak aşk maceralarına tanık olduğumuz Peçorin’in sevmeyi pek bilmeyen bir adam olduğunu söyleyebilirim.

    İkinc i bölüm olan Maxim Maksimych (Maksim Maksimiç) ise Peçorin’in orduda görev aldığı askeri kampın atmosferinde geçer. Peçorin, kamp arkadaşlarıyla ve üstleriyle olan ilişkilerinde manipülatif ve soğuk bir tutum sergilerken, çevresindekilerle olan ilişkilerinde de yüzeysel ve samimiyetsiz görünür.

    Üçüncü bölümde “Peçorin’in Defterleri” devreye girer. Evet bizim Peçorin’in bir günlüğü var! Okur olarak biz de yazar kadar heyecanlanıyoruz burada. Gerçi anlatıcı bu konuda biraz fırsatçı davranıyor ama neyse… Bizi heyecanlandıran başkalarının gözünden tanıdığımız kahramanın kendisi hakkında neler düşündüğü… Üstelik artık kahramanın öldüğünü biliyoruzdur…

    Defterlerin devreye girdiği bölümün ilk hikayesi “Taman”, kahramanımızın bambaşka bir dönemini anlatır. Pecorin’in Kafkasya’da yer alan Taman’da geçirdiği zamanlar arlatılırken, yeni bir aşktan da haberdar oluruz. Tabi ki tam bir hayal kırıklığı. Pecorin, o yıllarda içsel çatışmalarının arttığı ve duygusal karmaşanın doruğa çıktığı bir dönem yaşar.

    Defterlerin ikinci bölümüne “Prenses Mary” adını verir anlatıcı. Peçorin’in Moskova’da bir soylu prenses olan Mary ile olan ilişkisini ele alınan bu bölümde kahramanımız Mary’nin dikkatini çekmeye çalışır ve onun kalbini kazanmak için oyunlar oynar. Detaylarına girmeyeceğim ama yine hayal kırıklığı olduğunu söyleyebilirim.

    Adı “Kaderci” olan son bölümde ise Peçorin, Grushnitski ile arkadaşlık kurar. Grushnitski, kendi kaderini önemsemeyen bir tavrı benimserken, Peçorin kader konusundaki inançlarını sorgular ve düşüncelerini dile getirir. Bu bölümde, Peçorin’in kendi içsel çatışmaları ve toplumsal konumu daha derinden ele alınır.

    Bu arada Lermontov’un Peçorin’i, Rus edebiyatının büyük ustalarından Puşkin’in Yevgeni Onegin karakterine benzetilir. Hatta denir ki; Lermantov, Onegin’i geliştirmiş ve ortaya Peçorin çıkmış. Lermantov’un dediği gibi; “Zamanımızın Kahramanı gerçekten de bir portre, ama tek bir kişinin değil, tüm neslimizin kusurlarından oluşan bir portre…”

    Bu aralar o kadar çok narsist kişilik bozukluğundan söz ediliyor ve o kadar çok benzetme yapılıyor ki; hemen herkes kendisine kötü davranan herkese narsistik kişilik bozukluğu tanısı koyuyor. Bu tanının sadece konunun gerçek uzmanlarınca konulabileceğini hatırlatmakla birlikte, onlara bu kitabı okumalarını ve Peçorin’le tanışmalarını tavsiye ederim. Bakalım tanıdıkları narsist Peçorin ile ne kadar örtüşüyor?

    Bu yazıyı burada bitirirken, benim henüz doğum aşamasına olan kahramanım Oğul’un neden bana Peçorin’i hatırladığını bulduğumu da söylemeliyim!.. Yazının böyle sihirli bir yönü var işte, aradığınız yanıtını bulup, bir nevi aydınlanma yaşıyorsunuz!.. Kafamda dönüp duran ama yazmayı beceremediğim öykümde meğer bilinçaltım kahramanım Oğul ile Peçorin’i bir araya getirmiş! Çünkü -bir gün okurla tanıştırmayı umduğum- öykü kahramanım Oğul, kendisine ait olmayan bir hayat yaşarken kendisi gibi davranması gerektiği zamanlarda, özellikle de kadınlarla olan ilişkilerinde Peçorin’i taklit ediyormuş! Gerçek bir narsist değil, sadece taklitçi! Böylece zihnimdeki taşlar da yerine oturdu, teşekkür ederim Lermantov, teşekkür Peçorin…

    *Bu arada Peçorin nasıl sinemaya uyarlanmadı diye söylenirken, Pechorin’in Kavkaz seyahatini anlatan bir film buldum. “Geroy Nashego Vremeni” (Zamanımızın Bir Kahramanı) adıyla Alexandr Kott’un yönettiği, Igor Petrenko’nun Peçorin’in canlandırdığı filmi henüz izlemedim ama Peçorin’i bize kanlı canlı sunduğu için kapak görselini oradan seçtim. Peçorin tuhaf olduğu kadar yakışıklı da değil mi? Bazıları Peçorin’i ironik romantik buluyor, aktörümüzün havası da öyle görünüyor… 🙂

    H. Nilgün Karataş

    Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden “gazetecilik yapmayacağım” diyerek mezun oldum ve yıllarca Milliyet, Dünya, Günaydın, Akşam, BusinessWeek Dergisi, Para Dergisi ve Hürriyet Gazetesi’nde “çok severek” çalıştım. Uzmanlık alanım ekonomi gazeteciliği olmasına karşın kitaplar ve filmler beni her zaman büyüledi, hayatı onlar üzerinden çözümlemeyi sevdim. Hep yazdım, çok yazdım; ilk yayımlanan romanım Defne ya da Bazı Tuhaf Hayatlar oldu, Halen Suare Dergi, Bianet, Distopya ve Yeni Sinema Dergisi için yazarken öykü, roman ve senaryo çalışmalarımı da sürdürüyorum. Bu arada ikinci üniversite olarak İstanbul Üniversitesi’nde Felsefe Bölümü öğrencisiyim.

    YAZARIN TÜM YAZILARI

    Related Posts

    BİFO ve Barbara Hannigan’dan özel konser

    Aralık 1, 2025 Konser

    Erhu virtüözü Eliott Tordo, 4 Aralık’ta AKM sahnesinde

    Aralık 1, 2025 Konser

    Zamanı Sahiplenenin Dünyayı Yönetmesi Üzerine

    Aralık 1, 2025 Makale

    Demet Cengiz’in Leylâ’sı ile kaderin kırılma anları

    Kasım 27, 2025 Edebiyat
    Yorum Yap
    Yorum yazın Cancel Reply

    Yeni Eklenenler

    Margaret Atwood’un “Kalpten” şiirleri okurla buluştu

    Aralık 3, 2025 Kitap

    Margaret Atwood’un “Kalpten” adlı şiir kitabı Doğan Kitap tarafından Nuray Önlüoğlu çevirisiyle okurla buluşturuldu. Margaret…

    Sokak Sanatçıları Festivali 500 sanatçıyı Müze Gazhane’de ağırlayacak

    Aralık 3, 2025

    Yollara Düşen Sahneden Öyküler Depo İstanbul’da

    Aralık 3, 2025

    PALOMAR – ITALO CALVINO

    Aralık 2, 2025
    Sosyal Medya'da Biz
    • Facebook
    • Twitter
    • Instagram
    • YouTube
    Bu Haberleri Kaçırmayın

    Netflix, Terzi’nin 3’üncü sezon fragmanını paylaştı

    Ekim 27, 2023 Dizi

    Ayın kitapları: Temmuz’da ne okuyalım?

    Temmuz 1, 2025 SUAREMAG

    AŞK, MARK VE ÖLÜM: Türkiye’den Almanya’ya uzanan 60 yıllık miras

    Nisan 27, 2023 Film
    Hakkımızda
    Hakkımızda

    Film, kitap, sanat, hayat ve daha fazlası için haber, röportaj, makale, podcast, güncel bilgiler içeren e-dergi.

    Email : editor@suaredergi.com.tr

    Künye

    Son Eklenen Yazılar

    Margaret Atwood’un “Kalpten” şiirleri okurla buluştu

    Aralık 3, 2025

    Sokak Sanatçıları Festivali 500 sanatçıyı Müze Gazhane’de ağırlayacak

    Aralık 3, 2025

    Yollara Düşen Sahneden Öyküler Depo İstanbul’da

    Aralık 3, 2025
    X (Twitter) Instagram Facebook
    © 2025 Tüm Hakları Saklıdır. Do Medya & Ekipbizz İçerik İşbirliğiyle hazırlanmaktadır.

    Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.