Close Menu
    Son Eklenenler

    Ben Bazen: Beste Erin‘den farklı çocukluk hallerini anlatan bir kitap

    Aralık 3, 2025

    Margaret Atwood’un “Kalpten” şiirleri okurla buluştu

    Aralık 3, 2025

    Sokak Sanatçıları Festivali 500 sanatçıyı Müze Gazhane’de ağırlayacak

    Aralık 3, 2025
    Facebook X (Twitter) Instagram
    Çarşamba, Aralık 3
    X (Twitter) Instagram Facebook
    Suare Dergi – Film – Kitap – Sanat – Hayat ve DahasıSuare Dergi – Film – Kitap – Sanat – Hayat ve Dahası
    • YAŞAM
      1. Aktüel
      2. Beslenme
      3. Felsefe
      4. Fitness
      5. İlişkiler
      6. Kişisel Bakım
      7. Kişisel Gelişim
      8. Psikoloji
      9. Sağlık
      10. Seyahat
      11. Sürdürülebilir Yaşam
      12. Teknoloji
      13. View All

      Nazlı Eray’a “Yaşayan Efsane” Onuru

      Temmuz 5, 2025

      Yüzüncüyıl Gazeteciler Derneği’nden anlamlı seminer

      Temmuz 3, 2025

      ‘Boykot bir hak mı? Suç mu? ‘ sorusuna yanıt arayanlar için 10 film

      Nisan 2, 2025

      Sinema tutkunları için yepyeni bir mecra: Yeni Sinema Dergisi 

      Şubat 28, 2025

      İnovatif makarnacı Pastavilla 32. yaşını ödülle kutluyor

      Nisan 22, 2024

      Buğday Derneği ‘zehirsiz kentler’ için harekete geçti

      Aralık 23, 2021

      1 KAVRAM 10 DÜŞÜNÜR: Varoluşun On Yüzü

      Ağustos 2, 2025

      Ulus Baker: Kısacık hayatına çağları sığdıran ‘birisi’

      Temmuz 12, 2025

      Institut français, Fransız yazar, felsefeci ve filolog Barbara Cassin’i ağırlıyor

      Şubat 25, 2025

      Sade Yaşamın Gücü: Epikür ve Tao’nun izinde sadeleşmek

      Aralık 7, 2024

      Ergen ebeveynleri için kılavuz

      Eylül 23, 2024

      Aşkın Lotus Hali… 

      Temmuz 4, 2024

      “Doktordan Az Kullanılmış” bu defa bir kitap adı oldu

      Ağustos 29, 2023

      ‘Rekabetçi Aile’yi izlerken kendimize de gülebilir miyiz?

      Ağustos 27, 2023

      Parfümde şişe tasarımı kokudan önemli olabilir mi?

      Mart 28, 2023

      Saç bakımına ilişkin merak edilen 6 soru ve 6 yanıt

      Nisan 17, 2022

      Beynini Resetle: Zihinsel rahatsızlıklar ve metabolizmayla ilişkisi

      Eylül 30, 2025

      Stresten Huzura: Deneyimlenmiş bir dönüşüm süreci

      Mart 6, 2025

      Yeni Eril: Dr. Nil Keskin’den kapsamlı bir dönüşüm rehberi

      Mart 4, 2025

      Cansel Oruç’un ‘Başarmaktan Korkma’ kitabı okuyucuyla buluştu

      Aralık 26, 2024

      Beynini Resetle: Zihinsel rahatsızlıklar ve metabolizmayla ilişkisi

      Eylül 30, 2025

      Kimdir bu “Narsist Sapkınlar?”

      Mayıs 29, 2025

      Borderline: Bir Kişilik Bozukluğunun Biyografisi

      Mayıs 6, 2025

      Dementor – Ruh Emici: Narsisizmin gölgesinde bir yok oluş ya da yeniden doğuş hikâyesi

      Şubat 17, 2025

      ‘Hepimiz Narsistiz’ kitabının yazarı Şule Öncü: Sanıldığından yaygın!

      Mayıs 17, 2024

      “Doktordan Az Kullanılmış” bu defa bir kitap adı oldu

      Ağustos 29, 2023

      Prof. Dr. Körükoğlu’ndan sağlıklı ve genç kalmanın sırları

      Mayıs 7, 2023

      Salmonella’dan korunmak mümkün mü?

      Nisan 27, 2022

      Zeytin Kokulu Memleket: Ayvalık

      Ağustos 20, 2025

      Sayım Çınar ile Kopenhag’da Kültür-Sanat 

      Ağustos 9, 2025

      Kadim bir kültür kenti: Denizli

      Mayıs 21, 2025

      Kayıp bir çantanın peşinde Patagonya’da edebiyat

      Şubat 20, 2025

      Nihal Gündüz’den ‘makarna’ ile ‘Çevre Krizi’ fotoğrafları

      Ağustos 15, 2025

      ‘Baumit ile Olasılıklar’ kitabı ile geleceği yeniden düşünüyor

      Eylül 20, 2023

      Heykeltıraş Varol Topaç’ın çelik üretim atıklarından yarattığı eser Contemporary İstanbul’da

      Eylül 17, 2023

      Jeotermal enerjiyi çocuklara anlatan kitap: Damla Adamlar

      Ağustos 31, 2023

      Kim Korkar Yapay Zekadan

      Haziran 8, 2025

      Türkiye’nin mutfak ve kültür mirasından seçkiler dijital erişime açılıyor

      Ekim 20, 2023

      Mevzular Açık Mikrofon, artık GAİN’de

      Eylül 1, 2023

      Akıllı makineler ve robotlar denilince akla gelen filmler

      Ağustos 31, 2023

      Ben Bazen: Beste Erin‘den farklı çocukluk hallerini anlatan bir kitap

      Aralık 3, 2025

      Zamanı Sahiplenenin Dünyayı Yönetmesi Üzerine

      Aralık 1, 2025

      Antakya Film Festivali başladı

      Kasım 24, 2025

      Sinem Çelebioğlu‘ndan çocuklar için; Dağın Kızı 

      Kasım 20, 2025
    • KÜLTÜR – SANAT
      1. Kitap
      2. Müzik
      3. Öykü
      4. Sanat
      5. Sergi
      6. Sinema
      7. Şiir
      8. Tiyatro
      9. Video
      10. View All

      Ben Bazen: Beste Erin‘den farklı çocukluk hallerini anlatan bir kitap

      Aralık 3, 2025

      Margaret Atwood’un “Kalpten” şiirleri okurla buluştu

      Aralık 3, 2025

      Geçmişten günümüze atların tarihteki yeri: ‘Akıncılar, Hükümdarlar ve Tacirler’

      Kasım 27, 2025

      Demet Cengiz’in Leylâ’sı ile kaderin kırılma anları

      Kasım 27, 2025

      Tame Impala Barış Manço hayranı!

      Ekim 22, 2025

      “Pekinel Uluslararası Masterclass” 6-12 Eylül’de AKM’de

      Eylül 5, 2025

      Sazakan’dan ilk tekli: AnatolianBlues

      Ağustos 17, 2025

      Ayın Şarkıları: Ağustosta ne dinleyelim?

      Ağustos 1, 2025

      Toz Zerreleri

      Temmuz 24, 2025

      Dönüşümün Hafifliği

      Temmuz 24, 2025

      Tuğlayı Fark Etmek

      Temmuz 24, 2025

      Yaşama Dair

      Temmuz 24, 2025

      Río Sur, Pera Müzesi’nde

      Ekim 16, 2025

      Dalí’nin Tavşan Deliği: Bir romanın resme dönüşen rüyası

      Haziran 12, 2025

      Rüyaların Ressamı: Remedios Varo’dan 6 büyülü tablo

      Haziran 10, 2025

      Balenin Rus yıldızları Bodrum’da

      Ağustos 12, 2024

      İstanbul’da devam eden 16 sergi

      Temmuz 10, 2025

      Ressam Ömer Onay’ın ‘Bilinç Akışı’ sergisi AKM’de

      Haziran 20, 2025

      ‘Mumi’lerin yaratıcısı Tove Jansson eserleriyle Aynalı Geçit’te

      Mayıs 8, 2025

      Handan Özbek’in “Çıplak Kıta” sergisi Goba Art & Design’da

      Mart 12, 2025

      Yunanistan Sineması Günleri, 2 Aralık’ta başlıyor

      Kasım 28, 2025

      Sinematek/Sinema Evi yeni programını duyurdu

      Ekim 21, 2025

      Weapons: İzleyicisini duygusal ve zihinsel olarak zorlayan bir korku filmi

      Ekim 11, 2025

      Erin Brockovich: Mini etekli, topuklu ayakkabılı bir varoluş hikayesi

      Ekim 8, 2025

      Şiir: Kapandık kaldık içimize 

      Temmuz 18, 2025

      Şiir: Huy İşte

      Temmuz 7, 2025

      GÜRÜLTÜNÜN ORTASINDA SESSİZLİĞE YOLCULUK: MODERN DÜNYADA DİNGİNLİĞİN PEŞİNDE

      Temmuz 1, 2025

      Şiir: Ne Zaman

      Haziran 10, 2025

      Yollara Düşen Sahneden Öyküler Depo İstanbul’da

      Aralık 3, 2025

      Tiyatro Tales’ten ilk oyun: Macbeth’in Cadıları Bir de Bizden Dinleyin

      Kasım 26, 2025

      Gergedanlar AKM Sahnesi’nde

      Kasım 26, 2025

      “Çiçekçi Sokağı”, 1 Kasım’da Kadıköy Eğitim Sahnesi’nde

      Ekim 27, 2025

      Parazit – Sınıfsal uçurumların sarsıcı anlatımı

      Haziran 30, 2025

      Garfield’in resmi posteri yayınlandı

      Aralık 19, 2023

      Napolyon bu kez Jaquin Phoenix’in yorumuyla sinemada

      Kasım 23, 2023

      Freud’s Last Session filminden fragman

      Ekim 27, 2023

      Ben Bazen: Beste Erin‘den farklı çocukluk hallerini anlatan bir kitap

      Aralık 3, 2025

      Margaret Atwood’un “Kalpten” şiirleri okurla buluştu

      Aralık 3, 2025

      Sokak Sanatçıları Festivali 500 sanatçıyı Müze Gazhane’de ağırlayacak

      Aralık 3, 2025

      Yollara Düşen Sahneden Öyküler Depo İstanbul’da

      Aralık 3, 2025
    • SD+
      1. Röportaj
      2. Haber
      3. Makale
      4. Portre
      5. Diğer
      6. View All

      Demet Cengiz’in Leylâ’sı ile kaderin kırılma anları

      Kasım 27, 2025

      Tanrıçanın Serzenişi: Elpis bize ‘umudunuzu kaybetmeyin’ diyor

      Eylül 25, 2025

      DÜNYAYA BİR KRİSTALDEN BAKMAK… HER IŞILTIDA BAŞKA DÜNYALARA YOL ALMAK…

      Haziran 28, 2025

      Booky Kitabevi: Bir insan, butik bir kitabevi, kocaman bir topluluk

      Haziran 22, 2025

      Yeşilçam’ın köklü şirketi Erman Film’de yollar ayrıldı

      Şubat 6, 2025

      Defne ya da Bazı Tuhaf Hayatlar: Herkes kendi hikayesine sahip çıksın!

      Kasım 16, 2024

      İstanbul’un plajlarına otobüs seferleri başladı

      Ağustos 7, 2024

      Biletinial’da ‘yorum ve reyting’ uygulaması

      Nisan 17, 2024

      Zamanı Sahiplenenin Dünyayı Yönetmesi Üzerine

      Aralık 1, 2025

      Dalí’nin Tavşan Deliği: Bir romanın resme dönüşen rüyası

      Haziran 12, 2025

      Romalı tarihçilerin yazmadığı Kleopatra: Hükümdar, alim ve filozof bir kadın

      Haziran 10, 2025

      Bir antikahramanın portresi: MARLA SINGER

      Nisan 30, 2025

      Yolda Olmak, Var Olmaktır

      Ağustos 9, 2025

      Maria Anna Mozart

      Temmuz 20, 2025

      Pablo Neruda: Aşkın, kavganın ve sessiz coğrafyaların şairi

      Temmuz 12, 2025

      Ulus Baker: Kısacık hayatına çağları sığdıran ‘birisi’

      Temmuz 12, 2025

      Gülhane Parkında sarnıç olduğunu biliyor muydunuz?

      Nisan 2, 2023

      Klasik mobilyada en çok tercih edilen ağaç türlerini biliyor musunuz?

      Nisan 1, 2023

      Mart ayında Türkiye’nin en çok konuştuğu başlıklar

      Nisan 1, 2023

      Ben Bazen: Beste Erin‘den farklı çocukluk hallerini anlatan bir kitap

      Aralık 3, 2025

      Zamanı Sahiplenenin Dünyayı Yönetmesi Üzerine

      Aralık 1, 2025

      DENİZ GİBİDİR GÖKYÜZÜ

      Aralık 1, 2025

      ZİNDAN ADASI: İNKAR MI? KOMPLO MU?

      Aralık 1, 2025
    • PODCAST

      Podcast: Hayati Tavsiyeler ‘Bahar ve Mitoloji’ ile yayında

      Mayıs 5, 2023

      Denenmiş, test edilmiş, onaylanmış: Hayati Tavsiyeler

      Mayıs 5, 2023

      Meraklı bünyeler için podcast kanalı: Suare Online

      Mayıs 1, 2023

      Akla takılan sorulara yanıt arayan podcast: Neymiş?

      Nisan 9, 2023

      Hayati Tavsiyeler: Kendine yatırım yapanlara özel podcast

      Nisan 9, 2023
    • YAZARLARIMIZ
    • SuareMag
    • Suare Öykü
    Suare Dergi – Film – Kitap – Sanat – Hayat ve DahasıSuare Dergi – Film – Kitap – Sanat – Hayat ve Dahası
    Buradasınız:Anasayfa » CLOVER’IN UMUDU
    Nilgün Karataş - SuareMag

    CLOVER’IN UMUDU

    Eylül 1, 2025Yorum yapılmamış7 dk Okuma Süresi
    Facebook Twitter Pinterest LinkedIn WhatsApp Email
    henize Nilgün Karataş
    Paylaş
    Facebook Twitter Pinterest WhatsApp Email

    Nilgün Karataş

    Umudun başlangıçlara, başlangıçların bitişlere, bitişlerin umuda evrildiği bir döngüde, adalet ve huzur hayal eden bir anneye, bir dosta, cefakâr bir kadına yepyeni bir hikâye armağan etme niyetiyle…

    Güzel bir hikaye yazmak zor; acıyı, kötüyü, dramı, çirkini anlatmak görece daha kolay. Olumsuzu ifade etmeye yönelik dilsel repertuar o kadar geniş ki iyi hikayeler hep yavan kalıyor. Güzelin ‘güzel’, iyinin ‘iyi’, mutluluğun ‘mutluluk’ olarak kavramsallaşması bile çirkin, kötü ya da dramatik olanın varlığına muhtaç, ne ironik! Umut ile hayal kırıklığı arasındaki o hızlı gidiş gelişlerimiz gibi… 

    Asıl mesele umudun kendisi. Çoğu zaman bitişlerin de başlangıçların da kaynağıdır umut; ümidimizi yitirdiğimizde değil hayaller kurup, arzularımız tetiklendiğinde buluruz değişim cesaretini. Umut ileride yaşanabilecek iyi olasılıkların bizdeki karşılığıdır. Ve umut ne güzel bir afyondur.

    Her türlü ilişkide -aşk, arkadaşlık, vatandaşlık, yoldaşlık, kardeşlik- adına ne dersek diyelim her türlü ilişkide tutkaldır umut; bizi bir arada tutandır. Hayal kırıklığında çözülürüz, dağılırız. Ancak hemen toparlanırız; toparlanmamız gerekir, bizden beklenen budur; üzülürsek kızarız, kızarsak öfkeleniriz, öfkelenirsek isyan ederiz, isyan edersek direniriz. Direniş kaostur, ne evde ne işte ne de sokakta otorite kendi dizayn edemediği kaosu sevmez. Bu nedenle umut iyidir, gereklidir, sürekli artan dozda tazelenmelidir.  

    Umut bir lanet olabilir mi? Çağımız insanına yaptıkları kadar yapamadıklarının bedelini ödeten bir lanet…

    Bütün bunları bana düşündürten Clover. Nazik, anaç ve güçlü bir yük atı… 

    Hatırlayamazsanız, hafızanıza söylenmeyin. Çünkü George Orwell’ın Hayvan Çiftliği’ne ilişkin ilk okumalar genellikle “domuzlar” üzerinden yapılır, karakterler o kadar baskındır ki hikaye kurucular onlardır.

    Napoléon; hırslı, baskıcı, manipülatif liderleri temsil eder. İktidarı ele geçirip totaliter rejimi kurunca -kitapta bu bölüm yoktur ama bir dahaki devrime kadar- onun borusu öter.

    Snowball; akıllı, idealist, devrimcidir. İlk okuduğumuzda en sevdiğimiz karakter tartışmasız odur. İktidar tarafından “hain” ve “anarşist” ilan edildikten sonra çiftlikteki hayvanlar onu unutsa bile okurun gönlündeki yeri ayrıdır.

    Squealer; propaganda ustasıdır, gerçekleri çarpıtarak Napoléon’un gücüne güç katar. Kimi zaman medyanın, kimi zaman yandaşın, kimi zaman sistemin en güçlü aparatı olarak yorumlarız onu. 

    Ancak sonraki okumalar, “domuzlar ve atlar”, sadece “atlar” ve yalnızca “Clover” üzerinden yapıldığında metnin gücüne hayranlığınız artarken yeni sorgulamalar içinde bulabilirsiniz kendinizi. 

    Hayvan Çiftliği sadece politik bir hiciv değil; umut ve hayal kırıklığı döngüsü içinde değişimmiş gibi görünen tekrarların hikayesidir. Özellikle döngünün en sessiz ama en derin tanıklarından biri olan Clover’a odaklandığınızda. Onun yolculuğu, bir dönemin bitişine şahitlik ederken yeni bir dönemin nasıl acı verici bir başlangıca dönüştüğünü gösterir bize. 

    Clover hikayedeki rolünü bilmez. O sessiz ve sadık bir yük atıdır. Dört çocuğunu kurban etmiştir önceki sisteme; onun için çiftlikteki değişim çok anlamlıdır. Umudun temsilcisidir Clover. Ancak umut hem dayanak hem de ağır bir yüktür.

    Devrimin ilk sabahında, duvarda yazılı olan kelimeleri okuyamasa da tüm kalbiyle onların özgürlük, eşitlik ve dayanışma getireceğine inanır Clover. Zamanla bu umut, sorgulamadan boyun eğmesine yol açar; kendi hafızasından şüphe eder de Squealer’ın tatlı yalanlarına karşı koyamaz. Bilgisizliği, pasifliği nedeniyle ideallerin adım adım yozlaşmasına engel olamaz. Bir şeylerin yanlış olduğunu hisseder de “Bay Jones’un günlerinden iyi olduğu” inancına tutunur.

    Zamanın efendileri, kelimeleri sessizce değiştirdikçe sessizlerin iyi niyeti, sadece koltukta oturan kişilerin değiştiği sistemin dayanağına dönüşür. Bir kez daha hatırlarız ki; cehenneme giden yollar iyi niyet taşlarıyla döşelidir.

    Umudun yan etkisi iyi niyet değildir aslında, kolektif hafızanın yönetilmesine rıza göstermektir. Maurice Halbwachs’ın işaret ettiği gibi; hafıza toplumsal olarak şekillenir ve iktidar, bu hafızayı istediği gibi yeniden yazabilir. Böylece toplum, uğruna mücadele ettiği ilkeleri unutur ve mevcut düzeni doğal kabul eder. Clover bize şu soruyu hatırlatır: Kişisel hatıralarımız kendimize mi aittir?

    Anılarımız kolektiftir; tek başımıza katıldığımız olaylar ve gördüğümüz şeyler hakkında olsalar dahi, başkaları tarafından bize hatırlatılır.

    Maurice Halbwachs – Kolektif Bellek

    Clover’ı ne zaman düşünsem Boxer’ı da düşünürüm. Emekçi Boxer. Çalışkan Boxer. Ne kadar gayret ederse etsin makus talihi değiştiremeyen Boxer.  En yakın dostu Clover’ı bir kez bile dinlemez; o en ağır yükleri sırtlar,  tüm hayatını sistemin devamı için harcar; sorgulamaz, hesap sormaz, yalnızca çalışır.  “Daha çok çalışacağım” diye diye ömrünü heba eden o güçlü at, hep işçi sınıfının temsilcisi gibi okunur. Vida sıkan mavi yakalı ile bilgisayar başındaki beyaz yakalının aynı efendiye hizmet ettiğini hatırlarsak, Boxer aslında sanıldığından çok daha fazla insanın temsilcidir. Plazaların suni havasında zihni uyuşan, bitmek bilmeyen toplantılarda ömrünü harcayan, başkalarının hedeflerini gerçekleştirmek için koşuşturan, akıl dışı kotaları tutturmak için çırpınan kim varsa Boxer’ın çocuğudur.

    Ya Mollie? O başkü türlü bir ‘beyaz’dır. Ak kısrak. Ayrıcalıklı beyaz. Mollie kişisel konforunu ve alışkanlıklarını her şeyin önünde tutan bireysel bencilliğin vücut bulmuş hâlidir. Onu yöneticilerin kimler olduğu hiç ilgilendirmez, toplumsal dertler, tasalar umurunda değildir. Şekerleri verilip, kurdeleleri takılıp, sırtı sıvazlandıktan sonra hakmış, hukukmuş, adaletmiş Mollie’yi ilgilendirmez. Hatta değişim onu rahatsız eder, kendi küçük konfor alanını kaybetmemek için toplumsal dönüşüme sırtını rahatlıkla döner, bireysel çıkarlarını her şeyin önünde tutar. Mollie’nin çocukları her devirde, her yerdedir.

    Clover’lar acı çekerken, Mollie’lerin gönüllü köleliklerine üzülmek zor.

    Biliyorum ki manipüle edilen biri yalnızca gerçeği değil, kendi hafızasını da kaybedebilir.
    Biliyorum ki dilin politik kontrol aracı olarak kullanılması, düşünceyi şekillendirir. 
    Biliyorum ki çoğunluk her şeyi görür ama harekete geçemez. Yanlışı bilir ama korku ya da konfor endişesiyle susmayı seçer. Bu pasiflik, yanlışa ortak olmanın en sessiz biçimidir.
    Biliyorum ki, Arendt’in “kötülüğün sıradanlığı” kavramında belirttiği gibi, büyük kötülükler çoğu zaman sessiz tanıkların pasifliğiyle etkisini artırır. 
    Biliyorum ki başlangıçlar, çoğu zaman bitişlerin tohumunu taşır. Bitişlerin de başlangıçların da en büyük sebebi, umuttur. 

    Umudun iki yüzünü görüyor, sorguluyor ve yazıyorum. Yazmak da umut etmenin bir başka hali midir? Belki, emin değilim.

    Camus’ya göre umut, bazen özgürlüğün kapısını aralar, bazen de pranganın ta kendisine dönüşür. Umut, gelecekte bir kurtuluş vaadi sunarak bugünkü acıları katlanılabilir kılar.  Bu da çoğu zaman harekete geçme cesaretini törpüler. Sisifos Söyleni’nde Camus, yaşamın anlamını “gelecekte bir ödül” beklentisine bağlamanın, insanı bugünün sorumluluğundan kopardığını söyler. Clover’ın “yine de eskisinden iyi” diyerek düzenin adaletsizliklerini sineye çekmesi, bu illüzyonun en çarpıcı sahnesidir.

    Evet, umut en ölümcül günahtır. Ve hepimiz günahkarız.

    Biliyorum ki her kuşak, kendi ‘ilk sabah’ını yaşar, sonra da kendi yozlaşma hikâyesine tanık olur.
    Biliyorum ki domuzların devriminde başlangıçlar bitişlere dönüşür, tarih tekerrürden ibarettir.
    Biliyorum ki, başlangıç ile bitiş arasındaki mesafe, bazen bir anlık dehşet anıdır. O dehşet anı derin bir iç çekiştir, çoğu zaman susuştur.
    Biliyorum ki, biz o sessizlikte ne dediğimiz kadar, demediklerimizin yükünü de taşırız.
    Belki de bizi umut değil, Camus’un dediği gibi bugünün absürtlüğü ile yüzleşme cesaretimiz kurtaracak.

    Yine de niyetimden vazgeçmiş değilim. Bu yazının başına o sessiz ama umut dolu kahramana hayal ettiği dünyayı sunmak için oturmuştum, dedim ya iyi bir hikayeye ulaşmak için kötülüklere bulanmak gerekir. Battım çıktım; acılara, aldanışlara, susuşlara, kabullenişlere rağmen kelimelerin gücüne sığındım, şimdi size yeni bir hikaye anlatacağım.

    İyi hikâyeler vasat olur, siz yine de okuyun; yapılan haksızlıkların, yaşanan acıların her birini hatırlayarak. Clover da yaşına gelir gelmez satılan çocuklarının acısını, dostu Boxer’ın veteriner diye mezbaha arabasına bindirildiğini anladığı an yaşadığı dramı, domuzların iki ayak üzerinde yürümeye başladığını gördüğünde hissettiği şaşkınlığı unutmayacak bu hikayede.

    Biliyorum ki bizi kurtaran; umut değil acılar içinde kıvranan hafızamız olacak.

    Umudun başlangıçlara, başlangıçların bitişlere, bitişlerin umuda evrildiği bir döngüde adil ve mutlu bir hayat hayal eden Clover’a bir armağan… Uykusuz geçen gecelerin, sessizce beklenen sabahların karşılığı…

    Clover’ın Çiftliği

    Sabahın ilk ışıkları, çiftliğin üzerinde altın bir nehir gibi yayılıyor. Hayvanlar büyük bir huzurla güne başlıyor, herkes yapabildiğinin en iyisi yapmak için çabalıyor. Ne bir kamçı sesi ne de emir veren sert bir bağırış var. Herkes kendi isteğiyle çalışıyor, gücünü gönüllüce paylaşıyor.

    Domuzlar, koyunlar, atlar, kuşlar… Her hayvan, ne kadar küçük olursa olsun, kendi fikrini söylüyor. Kararlar, ortak sesle alınıyor. Çalışmak zorunluluk değil, bir onur meselesi. Herkes gücüne göre çalışıyor, emeği kadar alıyor. En küçük yavru bile karar toplantılarında söz alabiliyor.

    Paylaşımda adalet var; kışın buğday, yazın yonca, herkese yetiyor. Herkes aynı masada, karnı doyana kadar yiyor. Açlık kelimesi, eski bir masaldan kalma unutulmuş bir sözcük.

    Yedi Emir hâlâ duvarda, yazıldığı ilk günkü gibi duruyor; hiçbiri silinmemiş, hiçbiri değiştirilmemiş. Clover, harfleri tek tek okuyabiliyor artık; eğitim, herkesin ortak hakkı.

    Hiçbir hayvan, diğerinin üstünde hüküm kurmuyor. Güç, bir kişinin ya da grubun elinde toplanmıyor; yönetim, herkesin ortak iradesiyle şekilleniyor. Korku kelimesi, anlamını yitirmiş. Dostluk, yalnızca şarkılarda değil, günlük hayatın içinde yaşıyor.

    Clover, yalnızca yük taşıyan bir at değil; çiftliğin yaşlılarına, gençlerine, yeni doğanlara rehberlik eden bir bilge. İhtiyaç olduğunda omuz veriyor, yorulduğunda tarlanın kenarındaki çayırlara uzanıyor; gözlerini gökyüzüne kaldırıp gülümsüyor, derin bir huzur duyuyor içinde. Rüzgâr, taze ot kokusu taşıyor. Gözlerinde mutluluğun pırıltısı var. “İşte bu” diyor, “İşte hayalini kurduğumuz hayat.”


    Nilgün Karataş, İstanbul’da doğdu. Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden mezun oldu. Henüz öğrenciyken çalışmaya başladı, Milliyet, Dünya, Akşam, Günaydın, Business Week Dergisi ve Hürriyet’te gazetecilik yaptı. İlk romanı Defne ya da Bazı Tuhaf Hayatlar’ın yanı sıra birçok kolektif kitapta öyküleri yayımlandı. Bianet, Yeni Sinema Dergisi ve Suare Dergi’de yazıyor. İkinci üniversite olarak da felsefe okuyor.

    YAZARIN DİĞER YAZILARI
    SuareMag – Arşiv
    nilgün karataş suaremag yazar

    Related Posts

    PALOMAR – ITALO CALVINO

    Aralık 2, 2025 Uncategorized

    SuareMag Aralık

    Aralık 1, 2025 Manşet

    Ayın Kitapları: Aralık ayında ne okuyalım?

    Aralık 1, 2025 Ayın Kitapları

    Ayın Filmleri: Aralık ayında ne izleyelim?

    Aralık 1, 2025 Ayın Filmleri
    Yorum Yap
    Yorum yazın Cancel Reply

    Yeni Eklenenler

    Ben Bazen: Beste Erin‘den farklı çocukluk hallerini anlatan bir kitap

    Aralık 3, 2025 Betül Çakıroğlu

    BETÜL ÇAKIROĞLU Ben Bazen resimli bir çocuk kitabı ve giriş sayfası soru işaretleriyle başlıyor. Bu bir mecaz değil; kitabın…

    Margaret Atwood’un “Kalpten” şiirleri okurla buluştu

    Aralık 3, 2025

    Sokak Sanatçıları Festivali 500 sanatçıyı Müze Gazhane’de ağırlayacak

    Aralık 3, 2025

    Yollara Düşen Sahneden Öyküler Depo İstanbul’da

    Aralık 3, 2025
    Sosyal Medya'da Biz
    • Facebook
    • Twitter
    • Instagram
    • YouTube
    Bu Haberleri Kaçırmayın

    Uluslararası Mitoloji Film Festivali Kısa Film Yarışması başvuruları başladı

    Haziran 4, 2025 Sinema

    Ünlü komutan Napolyon’u konu alan filmler

    Kasım 16, 2023 Film

    Selen Gülün Trio 17 Mayıs’ta Asa Khai sahnesinde

    Mayıs 15, 2025 Konser
    Hakkımızda
    Hakkımızda

    Film, kitap, sanat, hayat ve daha fazlası için haber, röportaj, makale, podcast, güncel bilgiler içeren e-dergi.

    Email : editor@suaredergi.com.tr

    Künye

    Son Eklenen Yazılar

    Ben Bazen: Beste Erin‘den farklı çocukluk hallerini anlatan bir kitap

    Aralık 3, 2025

    Margaret Atwood’un “Kalpten” şiirleri okurla buluştu

    Aralık 3, 2025

    Sokak Sanatçıları Festivali 500 sanatçıyı Müze Gazhane’de ağırlayacak

    Aralık 3, 2025
    X (Twitter) Instagram Facebook
    © 2025 Tüm Hakları Saklıdır. Do Medya & Ekipbizz İçerik İşbirliğiyle hazırlanmaktadır.

    Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.