Gaye Aybar
Ne zamandır kafası karışıktı hatırlamıyordu bile. Kendini yorgun hissedeli epey olmuştu. Zaten ağzından çıkan hep “Yorgunum” oluyordu. Bazen uzaklara dalıp giderken buluyordu bakışlarını. Arada nefesini tuttuğu anlar az değildi. Mutsuz ya da umutsuz hissetmiyordu. Yorgunluk dışında tanımladığı bir hali yoktu zaten.
Sanki eskisi gibi parlamıyor, ışığını kaybetmiş gibi hissediyordu. Karanlığından çıkıp da gelen gölgesi hayatına çelme takana kadar hiç farkında değildi iç dünyasının. Nasıl da değerleri alt üst oluvermişti. Çektiği acı yetmezmiş gibi bir de ızdırap çektiriyordu kendine. İhtiyaçlarından kopuk yaşadığı ve kendine yaptığı en büyük ihaneti, ancak bu çelme sayesinde görebilmişti.
Toplumun yargılarının içinden doğan bir sele kapılmış ve olması gerekenler silsilesi içinde herkes için doğru olanı, kabul göreni seçmişti. Kendi iç dünyası epey zamandır sessizliğe bürünmüştü, kopuk gibiydi. Duyduğu tek şeyse dışardaki seslerdi.
Gölgesi, onu çıktığı karanlığa hapsetmiş ve ilk kez ışığı gören mahkumlar gibi özgürlük başını döndürmüş olmalı ki onun bedenini işgal ederek hunharca yaşıyordu arzularını. Boyun eğmişti gölgesine ve karanlığın içinde nerede durduğunu ya da olduğunu bilmediği bir yerde kaybolmuş hissediyordu. “Kayboldum,” dedi. Neyi varsa yitirmişti. Sadece karanlıkta nefes alıp veren bir canlı gibiydi.
Kaybolmuşluğunun içinde tekrar yönünü bulamasa da kendini inşa etmeye karar verdiğinde bir öz şefkat çalışmasıyla karşılaştı. Popüler bir kelimeydi herkes için. Denemeye karar verdi. Eğitime kaydoldu.
Eğitim ilerledikçe içinde genişlemeler olduğunu fark ediyordu. Kalbi, göğüs kafesi sanki daha genişlemiş gibiydi. Meditasyona oturduğu zaman orada oturabilmeyi, o anın konforunun gelecekte karşılaşacağı durumlar karşısında tepki değil de yanıt verebilecek bir zihin hali oluşturacağını deneyimlemeyi öğrenmişti. Acıya alan açmayı, onu şefkatiyle sarmayı, ızdırap veren düşüncelerini bırakmayı öğreniyordu. Eğitmeninin söylediği bir söz can alıcıydı onun için: “Şimdi şu anda gerçekleşen yaşamı dinleyin, yaşamı dikte etmeyin.” Bunun o kadar da kolay olmadığını da vurgulayan bir ses tonuyla.
“Yaşamı dinlemek,” dedi içinden.
Bir meditasyon akşamı. Değerler çalışması yapıyorlardı. Eğitmen herkes için değerlerin bulunmasının çok da kolay olmadığını söylüyordu. Kendi değerlerini düşünmüştü. Birkaçı aklına gelmişti sonra. Ancak yıkılmış yaralı benliğinin yavaş yavaş kaldırdığı enkazının altındaki değerlerine ulaşamamış, hatırlayamamıştı.
“Şimdi sizleri kendi yaşlı halinizle buluşmaya davet ediyorum,” demişti eğitmen. “Bu meditasyonun amacı bilgece, tatminkâr, pişmanlık duymadan ve mutlu yaşamış olan yaşlı halinizi ziyaret edip onunla nasıl böyle bir hayat yaşadığına dair sohbet etmeniz. O nasıl biri? Sorun bakalım hangi değerlere sahip olmak onu bu noktaya getirmiş.”
Şaşırtıcı bir şekilde kendi yaşlı halini zihninde yaratabilmiş, onunla sohbet edebilmişti. O kadar iyi gelmişti ki. Birden ışığına tekrar kavuşan ateş böceği gibi içi sevinçle doluvermişti. Artık kaybolmuş hissetmiyordu. Yönünü biliyordu. Gülümsedi. Yaşlı hali bir kutup yıldızı gibi yol gösteriyordu.
Karanlık yanının kapısı, kendini affetmesiyle beraber açıldı. İçeri sızan cılız bir ışık vardı ve ete kana bürünen gölgesini gördü. Gölgesi ona göz kırptı. Artık karanlıkta değil sadece onun bildiği gizli bölmesinde yaşamını sürdürüyordu. Öğrendiği en büyük deneyim kendi ihtiyaçlarının sesini duymazdan ya da görmezden gelirse yine, o karanlıktan başka gölgeler de yaşamını ele geçirmek adına çıkıp gelebilirdi.

Dr. Hikmet Gaye Aybar, psikiyatri alanındaki uzmanlığı ile bütüncül bir terapi yaklaşımı sunmaktadır. 2003 yılında Prof. Dr. Mehmet Sungur’dan aldığı Bilişsel Davranışcı Terapi eğitimiyle başlayan terapi yolculuğunu, cinsel terapi, çift ve aile terapisi, EMDR, sanat psikoterapisi, travma odaklı terapi, edebiyat gibi çeşitli eğitimlerle destekledi. Bilim ve sanat çalışmalarını bir arada kullanan Aybar, bireysel, aile, çift danışmanlıklarının yanı sıra gruplarla ve topluluklarla yaratıcı drama, sanat psikoterapisi, yaratıcı dans atölyeleri ile çalışmaktadır.


