Nilgün Karataş
Dönem filmlerinde sevdiğiniz isimlerin başarı hikayelerini izlemek istiyorsanız bu filmi size tavsiye etmem. Çünkü yönetmenimiz Serebrennikov, bu filmde Çaykovski ‘yi değil, Çaykovski’nin Karısı’nı anlatıyor. Romantizmin karanlık tarafını seviyorsanız gay bir erkeğe aşık olan kadının tutkusunu nefis bir görsel şölen eşliğinde izleyebilirsiniz…

Çaykovski ya da dünyanın tanıdığı Pyotr Çaykovski, gelmiş geçmiş en ünlü Rus besteci olabilir. Üniversite sınavlarına hazırlanırken en yakın eşlikçim. Ders çalışırken dinlediğim Mevsimler’i bir şekilde ruhuma ve zihnime iyi geldiğini hissediyor ve Çaykovski dinleyerek ders çalışmanın daha verimli olduğuna inanıyorrum. Tabi ki Çaykovsi demek sadece Mevsimler demek değil, belki de eserleri Kuğu Gölü’nü, Fındıkkıran Balesi’ni, Patetik’i, 1812 Uvertürü diye sıralanmaya başlansa Mevsimler’e sıra gelmez.
Müziği ile bizi duygudan duyguyü sürükleyen bir dahinin hayatının, normal, sıradan olmayacağını düşünmeliydim elbette. Bu tür dahileri herkesten ayıran ama iyi ama kötü, neticede değişik bir yönleri olduğuna inanır ve yargılamak yerine saygı duymak gerektiğini savunurum. Bu filmi izlemeden önce bir kadın olarak besteciyi tüm kalbiyle seven Antonina Miliukova’dan taraf olacağıma ve Çaykovski’ye bu aşkı karşılıksız bıraktığı için kızacağıma emindim. Ancak şunu söylemeliyim ki filmih sonunda Antonina’yı da, Pyotr’a kucaklamak istedim, ikisine de kızmadan elimden geldiğince onları anlamaya çalıştım.
Bu nedenle filmin yönetmeni Kirill Serebrennikov’ahayran olduğumu söylemeliyim. Dönem filmi çekmek zordur, ortada hemen herkesin bir yerinden bildiği, yarım yamalakta olsa fikir sahibi olduğu bir konuyu alıp yeniden yorumlamak her şeyden önce büyük bir cesaret ister. Bilindik bir hikayeyi özgün bir bakış açısı ile almak, mekanı, kostümü, müziği gibi pek çok ayrıntıyla boğuşmak ve bunu Cannes gibi sükseli bir festivalde izleyiciye sunmak kolay işler değil. Bu film sayesinde böyle bir yönetmenle tanıştığım için çok memnun oldum. Geç bir tanışma oldu ama olsun…
Çaykovski’nin Karısı Kirill Serebrennikov’un “en iyi filmi’ olarak nitelense de Rus yönetmenin “Öğrenci” (2018), “Yaz” (2018) ve “Petrov Grip Oldu” (2021) filmlerini de hemen listeme aldım. Gerçi kitap da böyledir, en iyi olarak nitelenen eserden başlarsanız diğerleri yavan gelir, bazen hayal kırıklığı yaşatır. Ancak buna yönetmenin/yazarın/oyuncunun yolculuğu olarak bakarsanız keyifli bir hale gelebilir. Ben de bunu yapmaya çalışacağım, benim gibi tersten başa gideceklere tavsiye ederim.
Yönetmenimize dönersek, Serebrennikov tiyatro, sinema ve televizyon dünyasının içinden gelen ve Cannes’da oldukça tanınan bir isim. 1990 yılından bu yana pek çok tiyatro oyununa, belgesele, televizyon şovlarına ve reklam filmine imzasını atan , Serebrennikov’un sinema kariyeri ise 1998 yılına dayanıyor. Deneyimi ile 6 uzun metrajlı film, 1 belgesel ve 4 dizi yer alan Serebrennikov geldiği noktada sanatının zirvesinde diyebiliriz, ancak hayat onun için sandığımız kadar kolay geçmiyor. Rusya’nın sinema dünyasındaki en verimli temsilcilerinden biri olsa da 2018 yılında Yaz filminin çekimleri sürerken bakanlık desteğini usulsüz kullandığı gerekçesiyle göz altına alındığı, ev hapsine mahkum edildiğini söyleyince ne demek istediğim daha iyi anlaşılacak. Yönetmenin 18 aylık ev hapsi döneminde Zoom üzerinden iki oyun, dört opera yönettiği, yeni film senoryoları yazdığı ve bunlardan biri olan Petrov Grip Oldu filminin 2012 Cannes Festivali’nde gösterildiğini öğrenince, insan Serebrennikov’u tanıyanların aldığı cezanın nedenin mali bir suç olmadığı, bunun bir göz dağı olduğu savına hak veriyor.
Filmimize gelirsem, en başta şunu söylemeliyim bu filmin adı Çaykovski değil, Çaykovski’nin Karısı. Yani bu filmde Çaykovski ve müziği ile ilgili bir şeyler izlemeyi umuyorsanız, bundan çok daha fazlasını izleyeceğinizi bilmeliniz. Hepsinden öte gay bir erkeğe aşık bir kadının tutkusuna, inadına tanık olacaksınız.
Başrollerinde Odin Lund Biron, Alyona Mikhailova ve Filipp Avdeyev’in yer aldığı, İngilizce adı “Tchaikovsky’s Wife” ile sinema literatürüne giren bu filmde yönetmen kadar Antonina’yı canlandıran Alyona Mikhailova’nın performansını En İyi Kadın Oyuncu ödülüne alamasa da ayakta alkışlamak lazım.
Türkiye’de 30 Aralık 2022’de gösterime giren ve savaş başlamadan çekildiği için bu yıl Cannes’a kabul edilen tek Rus yapımı olan ve 75. Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye için yarışan Çaykovski’nin Karısı, hikayesi, kurgusu, çekimleri, müziği ile zamansız filmler arasında.
Dönem filmlerinde sevdiğiniz isimlerin başarı hikayelerini dinlemek istiyorsanız bu filmi size tavsiye etmem. Tarihten bir kesik izlerken gerçeğe sadık kalınmalı diye düşünüyorsanız, gerçeğin ne olduğunu asla bilemeyeceğimizi söyleyebilirim. Tüm bunlardan muaf tutarak, ilginç bir aşk hikayesine ortak olmak isterseniz 2 saat 23 dakikanızı Çaykovski’nin Karısı’na ayırabilirsiniz. Sinema salonunda izlemediyseniz bile Mubi gibi platformları takip ederek, izleyebilirsiniz. Serebrennikov’un diğer filmleriyle birlikte izlenecekler listenizde bulunsun…

H. Nilgün Karataş
Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden “gazetecilik yapmayacağım” diyerek mezun oldum ve yıllarca Milliyet, Dünya, Günaydın, Akşam, BusinessWeek Dergisi, Para Dergisi ve Hürriyet Gazetesi’nde “çok severek” çalıştım. Uzmanlık alanım ekonomi gazeteciliği olmasına karşın kitaplar ve filmler beni her zaman büyüledi, hayatı onlar üzerinden çözümlemeyi sevdim. Hep yazdım, çok yazdım; ilk yayımlanan romanım Defne ya da Bazı Tuhaf Hayatlar oldu, Halen Suare Dergi, Bianet, Distopya ve Yeni Sinema Dergisi için yazarken öykü, roman ve senaryo çalışmalarımı da sürdürüyorum. Bu arada ikinci üniversite olarak İstanbul Üniversitesi’nde Felsefe Bölümü öğrencisiyim.


