Algernon’a Çiçekler, Daniel Keyes tarafından yayımlandığı 1996 yılından bu yana her zaman çok satanlar arasında yer alan bir roman. Hugo ve Nebula gibi bilimkurgu ve fantastik edebiyatın en prestijli ödüllerini alan Algernon’a çiçekler, çağdaş edebiyatın en hüzünlü eserlerinden biri. Çok düşük bir IQ ile doğan Charlie Gordon’un deneysel bir ameliyatın ardından yaşadıklarını anlatan romanı, ülkemizde Koridor Yayınları’ndan Handan Ünlü Haktanır’ın çevirisiyle okumak mümkün.
YASEMİN BAŞ

Algernon’a Çiçekler orijinal ismiyle; Flowers For Algernon. Bugüne dek 27 dilde ve 30 ülkede yayınlanan 5 milyon adetten fazla satan, prestijli Hugo ve Nebula ödüllerini kazanan bir insanoğlu hikayesi…
Evet insanoğlunun ne kadar kötü olabileceğini de anlatan en iyi örneklerden biri dersek yanılmış olmayız diye düşünüyorum.
Ayrıca dünyada dengenin ne kadar kıymetli olduğunu da her sayfada yüzüme vurdu bu Daniel Keyes romanı. Düşük bir IQ ile doğan Charlie, bilim insanlarının ismi Algernon olan farede test edip başarıya ulaştıkları ameliyat için seçilmişti. Charlie ise tüm duygularını doyasıya yaşayacağını düşünüyordu. Son derece önemli bir buluş olarak görülen bu deney nasıl sonuçlanmıştı?
Bakalım Charlie’nin hikayesini sevecek misiniz?
DANIEL KEYES KİMDİR?
Daniel Keyes Amerikalı bilim kurgu yazarı olan Daniel Keyes, 9 Ağustos 1927 yılında New York’ta dünyaya gelmiştir. Yahudi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Keyes, lisans öğrenimine başlamadan önce petrol tankeri bir gemi de veznedar olarak çalışmıştır. Daha sonra Brooklyn College’de psikoloji bölümünde eğitim almıştır. Lisans öğrenimini burada tamamladıktan sonra bir magazin dergisinde çalışmaya başlamıştır. Pek çok dergi ve gazetelerde editör olarak görev yapan Keyes, bilim kurgu romanları ve hikayeler yazmaya başlamıştır. Yazmış olduğu eseri Algernon’a Çiçekler kitabı ile Hugo Ödülüne layık görülen Keyes, Billy Milligan’ın Zihinleri adlı kitabı ile de Seiun Ödülünü almıştı.
Başlıca eserleri ise şöyle: Dokunma, Beşinci Sally, Billy Milligan’ın Zihinleri, Claudia’nın Örtüsü Kaldırılıyor, Milligan Savaşları: Gerçek Bir Hikâyenin Devamı, Ölümüne Kadar, Sığınma Kehanetleri…
‘’Aklı başında olan herkes, insan gözünün iki nedenden dolayı şaşkınlık geçirdiğini ve iyi göremediğini bilir. Birinci neden, insanın aydınlıktan karanlığa geçmesi, ikinci neden ise karanlıktan aydınlığa çıkmasıdır. Bu, beden gözü için olduğu kadar akıl gözü için de geçerlidir. Bu gerçeği idrak eden kişi, kafası karışmış ve görüşü zayıflamış bir kişiyle karşılaştığında onun durumuna gülmemeli ve şu soruyu sormalıdır: Bu adamın akıl gözü daha aydınlık bir dünyadan geldiği için mi alışkın olmadığı karanlığı yadırgamaktadır, yoksa karanlıktan aydınlığa geçtiğinde karşılaştığı yoğun ışıktan dolayı mı körleşmiştir? Bunların ilki mutlu olunacak ve beğenilecek, ikincisi ise acınacak bir durumdur, zira karanlığı yadırgayan göz, aydınlık bir dünyadan gelmiş demektir. Dolayısıyla, ona gülen kişinin asıl kendisi gülünç duruma düşer ama karanlıktan aydınlığa geçtiği için iyi göremeyen bir kişi başkalarının ona gülmesini hak etmiştir.’’
Eflatun‘un Devlet adlı eserinden bir bölüm ile başlıyor kitap. Bu bölümü çok sevdim ve romanı bitirdiğinizde bu cümlelere tekrar bakmanızı isterim.
‘’İLERNEME RAPURU 1 MARRT 3
“Doktor Strauss bundan böyle yaşadığım her bişeyi neler düşündümü neler hatırladımı yazmamı söyledi.’’
Kitabı okumaya başladığınızda sıkça karşılaştığınız yazım yanlışları sizi şaşırtmasın. Çok düşük bir IQ ile doğan Charlie, bilim adamlarının, zeka seviyesini artıracak deneysel ameliyatı gerçekleştirmeleri için kusursuz bir adaydır. Ondan günlük tutması istenmiş ve o da tüm çocuksu kalbiyle yazmış. Ya sonra…
‘’…ONU BESLEYEBİLİR MİYİM DİYE SORDUM ÇÜNKÜ ONU YENDİĞİMDE KENDİMİ KÖTÜ HİSSEDİYORUM VE ONUNLA ARKADAŞ OLMAK İSTİYORUM.’’
Charlie’nin güzel ruhu Algernon’a duyduğu sevgiyle de görünürdü elbet. Ancak bilimin o acımasız tarafı yalnızlığın dipsiz kuyularında yaşadıklarını düşündürtecekti ona. Daha zeki olmak bir aşkı ya da başka güzellikleri tattırmaya yetecek miydi?
‘’BİLGİLİSİN.HER ŞEYİ GÖREBİLİYORSUN. AMA ANLAYIŞLI VEYA -SANIRIM BELKİ DE ŞU SÖZCÜĞÜ KULLANMALIYI.- HOŞGÖRÜLÜ OLMA YETENEĞİN GELİŞMEDİ.’’
Romanı başından sonuna içimde bir hüzünle okudum. Tahmin ettiğim şeylerin çok üstünde bir hüzündü bu. İnsanın acımasızlığını, bencilliğini ve neyi kaybettiğini bilmeyişinin sarhoşluğunu okudum.
‘’ZEKA BİR İNSANIN SAHİP OLABİLECEĞİ EN BÜYÜK LÜTUFLARDAN BİRİ… AMA NE YAZIK Kİ, BİLGİ ARAYIŞI SEVGİ ARAYIŞINI KAPI DIŞARI EDİYOR.’’
Evet, siz olsanız neyi seçerdiniz? Çok zeki, çok başarılı çok çok… Yoksa sevgi mi? Hepsi birlikte güzel; insan bilgiyi de sevgiyle arayıp sevgiyle kabul etmeli yaşarken.
‘’SEVGİ VE ŞEFKAT ELİ DEĞMEYEN ZEKA VE EĞİTİM BEŞ PARA ETME.’’
Okurken o kadar onayladığım bir cümleydi ki bu. Gerçekten sevginin olmadığı her yer kupkuru ve renksizdi bu hayatta diye düşündüm hep. Sonunda zeka, eğitim belki bambaşka muazzam bir şey olsa bile. Kaybedilince insanı zalime dönüştüren; şefkat duygusu…
‘’HAYAT DEDİĞİN ŞEY NEDİR Kİ? LABİRENTLERDEN OLUŞAN BİR KUTU…’’
Evet hayat labirentlerle dolu. Üstelik sonunda ulaşabileceğimiz büyük mutluluklar var mı onu da bilmiyoruz. Yaşamanın özelliği ve güzelliği de burada bence. Her şey olması gerektiği gibi deyip yola devam etmenin değeri de burada.
İşte bu cümle çok önemli; ruhunla ruhunun tüm hisleriyle devam etmenin gizini saklayarak yaşamak. Ben bu kısacık hayatta en çok bunu öğrendim.
Kıymetli Daniel Keyes’e sevgilerimle…

Yasemin Baş
Atatürk Üniversitesi, Sosyoloji Bölümü’nden mezun oldu. 90’lı yıllarda radyo programcılığı, 2000’li yıllarda televizyon programları, ana haber berfore, gazete röportajları ile başlayan kariyeri şimdilerde seslendirme yaparak ve diksiyon eğitimleri vererek devam ediyor. Türkiye’deki birçok markanın kurumsal marka sesi. Aynı zamanda onu sesli kitaplarda da dinliyorsunuz. Yasemin Baş, 2019 yılında yayımlanmış “Piç Yıllar” adlı kitabın da yazarı.


