Arzu Kurt
Var olmak başkaldırıdır.
İnsan varoluşunun metaforu aslında ölümde saklıdır. İnsanı diğer canlılardan ayıran, öleceğinin farkında olmasıdır. Ne hikmetse bunu unutur. Memento mori. Ölümü hatırla. Hayatımızdaki birçok şeyi anlamlı kılan belki de bir gün hepsinin son bulacak olmasıdır. Değeri, ona harcadığımız zamanla ölçülür. İnsan bütün varoluşuyla yaşamaya odaklanır, öte yandan ölüme mahkumdur. Heidegger’in değişi ile hayata kendi isteğimiz dışında fırlatılırız. Beckett’in sözü daha ironiktir: “Dünyadasın ve işte bunun tedavisi yok.”
Bir elimde ölümü hatırlatan kafatası, inatla direniyorum. ‘Uyumsuz’ filmindeki Tris gibiyim. Bu dünyaya uymuyorum. Her şeye yeniden başlıyorum. Havada eylül büyüsü var.
“Öleceğimizi bildiğimiz halde; ‘absürde’ rağmen yaşamak, başkaldırıdır” der Camus. Umutsuzluğu umuda çevirerek yaşamı kutsar. Ölüm ve zaman kavramları karşısında kendi mutluluğunu elinde tutar. Anlam aramaz, anlamı yaratır.
Gece rüyalarımda, gündüz düşlerimde, sığındığım kitaplarda ve şimdi klavyenin başında anlam arıyor belki de yaratıyorum.
Seneca “her gün ölmek”den bahseder. Yatağa girerken ki uyku yarı ölümdür; “uyanamayabilirsin” der. Her şey bitebilir. Bugün, yarın, yakında bir gün. Bu endişe ve boş vermişlik içinde yaşamak için değil; bilgece anlam dolu yaşamak için bir hatırlatmadır.
Öleceğimiz bilgisine rağme yaşama tutunmak; hatta ölümü unutmak, anlamsız bir dünyada “saçma” ya rağmen kendi anlamını yaratmak. Direnmeyi seçmek, mutlak varoluş budur.
Albert Camus’nun o muhteşem eseri Sisifos Söyleni’nde(*) bu direnişin destanı yazılır. Tanrılar tarafından, her defasında yeniden aşağı yuvarlanacak olan taşı tepeye çıkarmakla cezalandırılan Sisifos, taşı belirlenen noktaya çıkarırken yeniden aşağıya düşeceğini bilse de onu taşımaya devam eder. Sisifos, Camus için bir kahramandır. Onun tek başına didinmesi bile varoluşun anlamsızlığına karşı bir direniştir. Sisifos asla vazgeçmez. Tanrılara karşı gelir. Her şeye rağmen yaşamayı seçer. ‘Bu onu mutlu ve özgür kılar.’
Başlangıçlar ve bitişler lineer bir akıştan kopmuş, tekrarlanan bir döngüye, çembersel bir zamana dönüşmüştür. Başlangıç başlamamış, bitiş bitmemiştir. Bitmeyen başlangıçlara ve tamamlanmayan bitişlere evrilmiş, birbirine dolanmış, ‘Ouroboros’ gibi kendini yediği sanılırken kendini yaratmış bir ‘kuyruğunu öldüren’dir. Doğanın ebedi döngüsünü sembolize eder. Biter bitmez yeniden başlayan bu döngü, ta başlangıçtan beri ‘şeyin’ içinde var olan, yok edilemez gücü simgeler. Sisifos bizim Anka Kuşu’muzdur. Sonsuz bir yıkım ve yeniden yaratım sürecinde; kaya geriye her yuvarlandığında küllerinden doğar. Pes etmeyi değil, absürde rağmen yenilmemeyi seçer. Ölüme mecbur insan, mücadele etme eylemini mutlulukla seçerek kendini özgür kılar. Bu anlamsız dünyada anlamı kendisi yaratır. Çünkü dünya insan karşısında kayıtsız ve sessizdir.
Camus’ya göre Absürd (saçma) insanın anlam arayışı ile evrenin sessizliği arasındaki çatışmadır. Olanın tam olarak farkına varılır, deneyimlenir, birey bir seçimle baş başa kalır: İntihar, inanç sıçraması ya da isyan. Camus e göre, “Absürtte yaşam başkaldırıdır.”
Yaşamın yaşanmaya değip değmediği konusunda bir yargıya varmak, felsefenin temel sorusuna yanıt vermektir… Düşünmeye başlamak, için için yenmeye başlamaktır.
Sisifos, geriye düşen kayayı tekrar yukarı çıkarmak için her hamle yapışta bir bilince sahiptir. “Kayasından daha güçlüdür.”
Sisifos kayasına dönerken kendisince yaratılan, belleğinin bakışı altında birleşen, hemen sonra da ölümüyle kapanan yazgısı olan bu bağımsız eylemler dizisini seyreder. Böylece, insansal olan her şeyin tümüyle insan kaynaklı olduğuna inandığını gösterir, görmek isteyen ve karanlığın sonu olmadığını bilen kördür, hep yürümektedir. Kaya hâlâ yuvarlanıp durur. Kişi yükünü eninde sonunda bulur.
Kendi kayalarımızı yuvarlayıp, duruyoruz. Hepimiz yükümüzü seçtik. Oyuna, biteceğini bile bile yeniden, yeniden başlıyoruz. Yazının burasında durup kendinizi tebrik edin, her bitmedi dediğiniz yer, ateşten kanatlarınızın külleri savurduğu yerdir. Dönülmez akşamın ufkunda; vaktin çok geç olduğu o son fasıla kadar tekrar tekrar merhaba.
* Sisifos Söyleni – Albert Camus – Can Yayınları

Arzu Kurt, Karabük doğumlu, evli, iki çocuk annesi. İstanbul’da yaşıyor. Denize ve kitaplara aşık. Uludağ Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü mezunu. Bir kamu bankasında şube müdürü olarak rakamlarla geçen yılların ardından emekli olup kelimelere yöneldi. Yaratıcı yazarlık atölyelerinde başladığı ikinci kariyerinde kolektif kitaplarda altı öyküsü ve iki dergi yazısı yayımlandı. Yazı yolculuğuna Suaremag’da devam ediyor.

