Close Menu
    Son Eklenenler

    tan doğan: sap-saman

    Temmuz 14, 2025

    Kızıl Kısrak: Ursula K. Le Guin’den üç öykü

    Temmuz 14, 2025

    Sahilde Kafka: Kader, kimlik ve bireysel yolculuğumuz

    Temmuz 12, 2025
    Facebook X (Twitter) Instagram
    Salı, Temmuz 15
    X (Twitter) Instagram Facebook
    Suare Dergi – Film – Kitap – Sanat – Hayat ve DahasıSuare Dergi – Film – Kitap – Sanat – Hayat ve Dahası
    • YAŞAM
      1. Aktüel
      2. Beslenme
      3. Felsefe
      4. Fitness
      5. İlişkiler
      6. Kişisel Bakım
      7. Kişisel Gelişim
      8. Psikoloji
      9. Sağlık
      10. Seyahat
      11. Sürdürülebilir Yaşam
      12. Teknoloji
      13. View All

      Nazlı Eray’a “Yaşayan Efsane” Onuru

      Temmuz 5, 2025

      Yüzüncüyıl Gazeteciler Derneği’nden anlamlı seminer

      Temmuz 3, 2025

      ‘Boykot bir hak mı? Suç mu? ‘ sorusuna yanıt arayanlar için 10 film

      Nisan 2, 2025

      Sinema tutkunları için yepyeni bir mecra: Yeni Sinema Dergisi 

      Şubat 28, 2025

      İnovatif makarnacı Pastavilla 32. yaşını ödülle kutluyor

      Nisan 22, 2024

      Buğday Derneği ‘zehirsiz kentler’ için harekete geçti

      Aralık 23, 2021

      Ulus Baker: Kısacık hayatına çağları sığdıran ‘birisi’

      Temmuz 12, 2025

      Institut français, Fransız yazar, felsefeci ve filolog Barbara Cassin’i ağırlıyor

      Şubat 25, 2025

      Sade Yaşamın Gücü: Epikür ve Tao’nun izinde sadeleşmek

      Aralık 7, 2024

      Ergen ebeveynleri için kılavuz

      Eylül 23, 2024

      Aşkın Lotus Hali… 

      Temmuz 4, 2024

      “Doktordan Az Kullanılmış” bu defa bir kitap adı oldu

      Ağustos 29, 2023

      ‘Rekabetçi Aile’yi izlerken kendimize de gülebilir miyiz?

      Ağustos 27, 2023

      Parfümde şişe tasarımı kokudan önemli olabilir mi?

      Mart 28, 2023

      Saç bakımına ilişkin merak edilen 6 soru ve 6 yanıt

      Nisan 17, 2022

      Stresten Huzura: Deneyimlenmiş bir dönüşüm süreci

      Mart 6, 2025

      Yeni Eril: Dr. Nil Keskin’den kapsamlı bir dönüşüm rehberi

      Mart 4, 2025

      Cansel Oruç’un ‘Başarmaktan Korkma’ kitabı okuyucuyla buluştu

      Aralık 26, 2024

      Sade Yaşamın Gücü: Epikür ve Tao’nun izinde sadeleşmek

      Aralık 7, 2024

      Kimdir bu “Narsist Sapkınlar?”

      Mayıs 29, 2025

      Borderline: Bir Kişilik Bozukluğunun Biyografisi

      Mayıs 6, 2025

      Dementor – Ruh Emici: Narsisizmin gölgesinde bir yok oluş ya da yeniden doğuş hikâyesi

      Şubat 17, 2025

      Sade Yaşamın Gücü: Epikür ve Tao’nun izinde sadeleşmek

      Aralık 7, 2024

      ‘Hepimiz Narsistiz’ kitabının yazarı Şule Öncü: Sanıldığından yaygın!

      Mayıs 17, 2024

      “Doktordan Az Kullanılmış” bu defa bir kitap adı oldu

      Ağustos 29, 2023

      Prof. Dr. Körükoğlu’ndan sağlıklı ve genç kalmanın sırları

      Mayıs 7, 2023

      Salmonella’dan korunmak mümkün mü?

      Nisan 27, 2022

      Kadim bir kültür kenti: Denizli

      Mayıs 21, 2025

      Kayıp bir çantanın peşinde Patagonya’da edebiyat

      Şubat 20, 2025

      Sevdalinkalar ülkesi: Bosna Hersek

      Şubat 7, 2025

      ‘Baumit ile Olasılıklar’ kitabı ile geleceği yeniden düşünüyor

      Eylül 20, 2023

      Heykeltıraş Varol Topaç’ın çelik üretim atıklarından yarattığı eser Contemporary İstanbul’da

      Eylül 17, 2023

      Jeotermal enerjiyi çocuklara anlatan kitap: Damla Adamlar

      Ağustos 31, 2023

      Çocuklar ileri dönüşümü eğlenerek öğreniyor

      Haziran 21, 2023

      Kim Korkar Yapay Zekadan

      Haziran 8, 2025

      Türkiye’nin mutfak ve kültür mirasından seçkiler dijital erişime açılıyor

      Ekim 20, 2023

      Mevzular Açık Mikrofon, artık GAİN’de

      Eylül 1, 2023

      Akıllı makineler ve robotlar denilince akla gelen filmler

      Ağustos 31, 2023

      Ulus Baker: Kısacık hayatına çağları sığdıran ‘birisi’

      Temmuz 12, 2025

      Nazlı Eray’a “Yaşayan Efsane” Onuru

      Temmuz 5, 2025

      Zeynep Sönmez’den Wimbledon’da Tarihi Başarı!

      Temmuz 3, 2025

      Yüzüncüyıl Gazeteciler Derneği’nden anlamlı seminer

      Temmuz 3, 2025
    • KÜLTÜR – SANAT
      1. Kitap
      2. Müzik
      3. Öykü
      4. Sanat
      5. Sergi
      6. Sinema
      7. Şiir
      8. Tiyatro
      9. Video
      10. View All

      Kızıl Kısrak: Ursula K. Le Guin’den üç öykü

      Temmuz 14, 2025

      Sahilde Kafka: Kader, kimlik ve bireysel yolculuğumuz

      Temmuz 12, 2025

      Peki biz neden hala kaçmıyoruz?

      Temmuz 10, 2025

      Gece Yarısı Kütüphanesi: Ya diğer olasılıklar gerçekleşseydi?

      Temmuz 8, 2025

      Haziran ayı için film önerileri

      Haziran 1, 2025

      Yaz ortasında melankoli: Slowdive İstanbul’a geliyor

      Şubat 20, 2025

      Arter’den avangart bir müzik festivali

      Şubat 11, 2025

      Borusan Quartet’in “Oda Müziğinin Ustaları” konseri ENKA Sanat’ta

      Şubat 10, 2025

      Öykü: Sessizliğin İçinde Nefes

      Temmuz 9, 2025

      Şiir: Huy İşte

      Temmuz 7, 2025

      Öykü: Erik Ağacı

      Temmuz 7, 2025

      KEMAL TAHİR ROMANLARINDA KADIN İMGELERİ – III

      Temmuz 1, 2025

      Dalí’nin Tavşan Deliği: Bir romanın resme dönüşen rüyası

      Haziran 12, 2025

      Rüyaların Ressamı: Remedios Varo’dan 6 büyülü tablo

      Haziran 10, 2025

      Balenin Rus yıldızları Bodrum’da

      Ağustos 12, 2024

      Pera Müzesi Yazar-Editör Sohbetleri’nde sanat tarihine müzecilik penceresinden bakış

      Şubat 20, 2024

      İstanbul’da devam eden 16 sergi

      Temmuz 10, 2025

      Ressam Ömer Onay’ın ‘Bilinç Akışı’ sergisi AKM’de

      Haziran 20, 2025

      ‘Mumi’lerin yaratıcısı Tove Jansson eserleriyle Aynalı Geçit’te

      Mayıs 8, 2025

      Handan Özbek’in “Çıplak Kıta” sergisi Goba Art & Design’da

      Mart 12, 2025

      2000 yılından sonra çekilen en iyi film hangisi?

      Haziran 29, 2025

      Telefon Kulübesi: Bir telefon, bir ses ve bir yüzleşme

      Haziran 26, 2025

      Sinema ve tiyatronun dev buluşması: Emek ve Başarı Ödülleri

      Haziran 21, 2025

      Mühür: Gece Eşiği filmi yakında sete çıkıyor

      Haziran 17, 2025

      Şiir: Huy İşte

      Temmuz 7, 2025

      GÜRÜLTÜNÜN ORTASINDA SESSİZLİĞE YOLCULUK: MODERN DÜNYADA DİNGİNLİĞİN PEŞİNDE

      Temmuz 1, 2025

      Şiir: Ne Zaman

      Haziran 10, 2025

      şiir: küf lekesi

      Haziran 7, 2025

      Sinema ve tiyatronun dev buluşması: Emek ve Başarı Ödülleri

      Haziran 21, 2025

      “Bulaşıkçılar” yeni yorumuyla İstanbul, İzmir ve Ankara’da

      Mayıs 21, 2025

      Molière klasiği ‘Cimri’ye alaturka dokunuş

      Mayıs 19, 2025

      Kadıköy Oda Tiyatrosu “Kalabalık Fasıl” ile açılıyor

      Mayıs 12, 2025

      Parazit – Sınıfsal uçurumların sarsıcı anlatımı

      Haziran 30, 2025

      Garfield’in resmi posteri yayınlandı

      Aralık 19, 2023

      Napolyon bu kez Jaquin Phoenix’in yorumuyla sinemada

      Kasım 23, 2023

      Freud’s Last Session filminden fragman

      Ekim 27, 2023

      Kızıl Kısrak: Ursula K. Le Guin’den üç öykü

      Temmuz 14, 2025

      Sahilde Kafka: Kader, kimlik ve bireysel yolculuğumuz

      Temmuz 12, 2025

      Pablo Neruda: Aşkın, kavganın ve sessiz coğrafyaların şairi

      Temmuz 12, 2025

      Ulus Baker: Kısacık hayatına çağları sığdıran ‘birisi’

      Temmuz 12, 2025
    • SD+
      1. Röportaj
      2. Haber
      3. Makale
      4. Portre
      5. Diğer
      6. View All

      DÜNYAYA BİR KRİSTALDEN BAKMAK… HER IŞILTIDA BAŞKA DÜNYALARA YOL ALMAK…

      Haziran 28, 2025

      Booky Kitabevi: Bir insan, butik bir kitabevi, kocaman bir topluluk

      Haziran 22, 2025

      Ediz Dikmelik ile Sorgulayan Çocuklar: Çocuklarla Felsefe El Kitabı 

      Haziran 11, 2025

      Kilitli Hatıralar Kitabı: İstanbul’un altı ayrı dönemine tanıklık eden öyküler

      Nisan 19, 2025

      Yeşilçam’ın köklü şirketi Erman Film’de yollar ayrıldı

      Şubat 6, 2025

      Defne ya da Bazı Tuhaf Hayatlar: Herkes kendi hikayesine sahip çıksın!

      Kasım 16, 2024

      İstanbul’un plajlarına otobüs seferleri başladı

      Ağustos 7, 2024

      Biletinial’da ‘yorum ve reyting’ uygulaması

      Nisan 17, 2024

      Dalí’nin Tavşan Deliği: Bir romanın resme dönüşen rüyası

      Haziran 12, 2025

      Romalı tarihçilerin yazmadığı Kleopatra: Hükümdar, alim ve filozof bir kadın

      Haziran 10, 2025

      Bir antikahramanın portresi: MARLA SINGER

      Nisan 30, 2025

      Çocukluk çağı, ilişkiler ve diktayı kitaplar üzerinden okumak

      Nisan 29, 2025

      Pablo Neruda: Aşkın, kavganın ve sessiz coğrafyaların şairi

      Temmuz 12, 2025

      Ulus Baker: Kısacık hayatına çağları sığdıran ‘birisi’

      Temmuz 12, 2025

      Susan Sontag: Estetiğin, Direnişin ve Düşüncenin İzinde

      Temmuz 11, 2025

      Rüyanın kalemle buluştuğu kadın: Nazlı Eray

      Haziran 22, 2025

      Gülhane Parkında sarnıç olduğunu biliyor muydunuz?

      Nisan 2, 2023

      Klasik mobilyada en çok tercih edilen ağaç türlerini biliyor musunuz?

      Nisan 1, 2023

      Mart ayında Türkiye’nin en çok konuştuğu başlıklar

      Nisan 1, 2023

      Pablo Neruda: Aşkın, kavganın ve sessiz coğrafyaların şairi

      Temmuz 12, 2025

      Ulus Baker: Kısacık hayatına çağları sığdıran ‘birisi’

      Temmuz 12, 2025

      Susan Sontag: Estetiğin, Direnişin ve Düşüncenin İzinde

      Temmuz 11, 2025

      Sinan Saygı’nın yeni kitabı: İletişim Bir Süreçtir

      Temmuz 3, 2025
    • PODCAST

      Podcast: Hayati Tavsiyeler ‘Bahar ve Mitoloji’ ile yayında

      Mayıs 5, 2023

      Denenmiş, test edilmiş, onaylanmış: Hayati Tavsiyeler

      Mayıs 5, 2023

      Meraklı bünyeler için podcast kanalı: Suare Online

      Mayıs 1, 2023

      Akla takılan sorulara yanıt arayan podcast: Neymiş?

      Nisan 9, 2023

      Hayati Tavsiyeler: Kendine yatırım yapanlara özel podcast

      Nisan 9, 2023
    • YAZARLARIMIZ
    • FELSEFECE VE…

      tan doğan: sap-saman

      Temmuz 14, 2025

      tan doğan: seğir[t]meler

      Temmuz 3, 2025

      on kırık iz!

      Temmuz 1, 2025

      noudelmann ile tan

      Haziran 27, 2025

      …ve …

      Haziran 25, 2025
    • SuareMag
    Suare Dergi – Film – Kitap – Sanat – Hayat ve DahasıSuare Dergi – Film – Kitap – Sanat – Hayat ve Dahası
    Buradasınız:Anasayfa » Seyfettin Araç: Biz insanoğlu ölmek için yaratılmıştık bu doğruydu ve çünkü ‘Zamanı Tanrı Yaşar’dı
    Edebiyat

    Seyfettin Araç: Biz insanoğlu ölmek için yaratılmıştık bu doğruydu ve çünkü ‘Zamanı Tanrı Yaşar’dı

    Mayıs 15, 2025Yorum yapılmamış6 dk Okuma Süresi
    Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr Email WhatsApp
    Paylaş
    Facebook Twitter Pinterest WhatsApp Email LinkedIn

    Burak Soyer

    Seyfettin Araç’ın yeni romanı “Zamanı Tanrı Yaşar”, Kırmızı Yayınları etiketiyle okuyucuyla buluştu. Ölüm konusunu birbiriyle dirsek temasında olsalar da birçok farklı yönden bir o kadar da birbirilerine uzak altı farklı karakterin ağzından anlatan roman, sırtını yasladığı aşk, dostluk, aile ve bu toprakların dinmek bilmeyen yaraları vesilesiyle modern Türk edebiyatında yeni bir kapı aralıyor. “Zamanı Tanrı Yaşar”ı, Seyfettin Araç’la konuştuk. 

    • Orhun Abidelerinden Kül Tigin anıtında geçen, Bilge Kağan tarafından kardeşi Kül Tigin için söylenen, “Zamanı Tanrı yaşar, insanoğlu hep ölmek için yaratılmıştır,” cümlesiyle, sizin kitabınız “Zamanı Tanrı Yaşar” tam olarak nerede kesişiyor? 

    Tarihin günümüzde yaşaması gibi güzel ve özel nüanslara daldığım zamanlardan birinde bu edebi sözle karşılaştım. Defalarca okuduğum bu sözü romanımın genel hatlarını oluşturan ruhuna, gövdesine, içeriğine, vermek istediği mesaja çok uygun buldum ve bu yüzden ilk sayfadan son sayfaya kadar her bölümde bu farklılığı ki aynı zamanda bu benzerliği vermeye gayret ettim. Çünkü biz insanoğlu ölmek için yaratılmıştık bu doğruydu ve çünkü “Zamanı Tanrı Yaşar”dı, bu da kesin kes netti, en azından ütopik de olsa ruh gıdıklayıcıydı. Medyada ve edebiyat cenahında Modern Çağ Edebiyatının bir temsilcisi olduğum söylenirken şunu fark ettim; uzay çağında bir ayağımız ve modern edebiyatı ayakta tutuyoruz diğer yandan hâlâ geçmişte bir ayağımız, tarihin karanlık izlerinde ve onu da kaybetmemeye çalışıyoruz. Kesişen veya benzeyen demektense yaşamak ve yaşatmak demek daha gerçekçi olacaktır. 

    • Kitabınızla ilgili yazdığım inceleme yazısının başlığını, “Tersine bir varoluş hikâyesi” diye atmıştım. Kitap özelinde katılır mısınız bu görüşüme? 

    Yazdığınız inceleme yazısı için teşekkürler, çok zariftiniz. Sizin gibi değerli insanların romanlarımı okuması ve değerlendirme yazıları yazması çok keyifli benim için. Yazdıklarınıza katıldığım ve katılmadığım bölümler oldu fakat bu detay inanın ki hiç önemli değil çünkü ben romanı bir de sizin gözünüzden okudum, size hissettirdiklerini dinledim; bu ayrıcalık benim için kâfi derecede iyiydi. Takdir edersiniz ki her göz başka bir alem başka bir derya ve biz yazarlar bu birbirinden derin gözlerin gördüklerini yorumlamak için değil dinlemek ve yanlışlarımızı, eksiklerimizi, farklılıklarımızı, artılarımızı görmek için varız, işimiz biraz da bu. Fakat yeri gelmişken farklı bir perspektiften baktığınızı söylemek isterim. Son cümle olarak “Tersine bir varoluş hikâyesi” tezinizi farklı ve bir o kadar doğru bulduğumu ifade etmek istiyorum.

    • “Zamanı Tanrı Yaşar”da, “ölüm” kavramını altı farklı karakter üzerinden farklı perspektiflerle işliyorsunuz. Bu dengeyi kurmayı nasıl başardınız. Zira tekrara düşmek gibi yüksek ihtimali var bu durumun… 

    Beni de en çok korkutan düşüncelerden biri buydu, yeri gelmişken itiraf etmek lazım. Çok düşündüm, çok irdeledim, çok çalıştım; bu çağın en farklı ve en edebi eserlerini ortaya koymaya gönüllü bir edebiyatçı olacaksam bu konuda riskler almam gerektiğini biliyordum. Edebiyata, yazı sanatına vakıf olanlar bilirler ki roman yazmak bir hayat kurmaktan daha zordur çoğu zaman; başladığınız gövde sonlara doğru yalpalamaya, çürümeye, kıpırdamaya başlarsa baştan sona yok etmeniz gerekebilir ve bu roman sanatının en büyük tehlikelerinden biri. Kaldı ki yedi yüz sayfalık bir eser için aldığım risk çok fazlaydı fakat bu konuda mütevazı olmayı kabul etmiyorum, yazdığım her kelimenin, her cümlenin altına imza attığım için gururla söyleyebilirim ki; korkuyla değil keyifle yazdım ve kafamda zerre kuşku olmadan baskıya gönderdim. Çünkü tema ölüm gibi çok iddialı bir konu bile olsa tekrara düşmeyeceğimi, çünkü son dönemin en iyi romanı olduğunu, çünkü edebiyatın hakkını teslim ettiğimi, çünkü dilin seviyesinin ortalamanın üstünde olduğunu biliyordum. Altı karakter, altı anlatıcı, altı yeni mekân, altı yeni dünya; bir okuyucu bu coğrafyanın kendi alanında ilk türünü okusun diye savaştım ve bundan gururluyum. 

    • Kitap ana hattında tek konu üzerinden ilerlese de fonda aşk, dostluk, tesadüfler ve bu toprakların yüzyıllardır süren kadim meseleleri var. Ancak tüm bunlar kitabın içinde gayet düz bir çizgide yayılıyor. Bu detayları olay örgüsüne katarken çok fazla zorlanmadığınızı düşünüyorum zira Edebiyathaber.net’teki röportajınızda belirttiğiniz gibi, romanınız “bu coğrafyanın bir aynası.” Ama diğer yandan da halı altına süpürdüğümüz meseleler. Bu konuyu bir de sizden dinlemek isterim… 

    Halı altına süpürülen meseleleri halıyı kaldırarak, belki de halıyı pencereden atarak yüzleşmemizi sağlayan taraf bizim için olmazsa olmaz taraf değil midir? Yazarlık, düşünür olmak, aydın diye düşüncelerimize başvuruluyor olması bunları doğurmuyor mu zaten? Kimsenin yazmadığını, konuşmadığını, anlatmadığını okuyucuya tepside sunmak ve en ince detayına kadar kurcalamak, nedenini, nasılını, niçinini okuyucuya kelime kelime anlatmak en hakiki görevimiz değil mi? Zorlanmadığım konusunda yine öngörülüsünüz evet, zorlanmadım çünkü o meselelerin toprağına, ana kaynağına doğduğum için irdelemek, anlatmak en kıymetli meselem benim. Ben insanların acılarını, yalnızlıklarını, pişmanlıklarını, hatalarını, kefaretlerini, yoksunluklarını, hiçliklerini, dostluklarını, aşklarını, melankolilerini, gizlediklerini anlatmaya çalışan ve bunu da içsel yolculuk tasviriyle yapmaya çalışan bir yazarım. Bir çiçeği, bir ceketi, bir insanı, bir binayı tasvir etmekten daha zor bir yola girdim; ben insan ruhunu tasvirle girdim bu edebiyat alemine ve bu konuda bir ilk yaratmaya çalışıyorum. Geçmişiyle hesaplaşamayan, dünüyle vedalaşamayan, yarını ile barışamayan insanların kendi iç hesaplaşmalarını dil, din, ırk kavgasıyla bataklığa dönen coğrafyayı da bir karakter olarak alıp okuyucuya sunmaya çalışıyorum. Edebiyat sever okuyucular farklı bir yazarın elinden hiç yazılmamış türler, el değmemiş konular, gün yüzüne çıkmamış hikâyeler, yeni nesil romanlar okuyacaklar, bunun sözünü verebilirim. 

    • “Zamanı Tanrı Yaşar”ı, bir arkadaşınızın vefatından yola çıkarak kaleme almışsınız. Yine yukarıdaki sorudaki röportajda, “Arkadaşımın ölümü romanın teknik ve duygusal tüm kavramlarını beynimde bir bir oturttu, alışılmışın dışında bir tarz benimsemem gerektiğini o bakış açısıyla çözdüm,” diyorsunuz. Bunu biraz açabilir misiniz? 

    Bir arkadaşımı kaybettim ve cenazesi için Almanya’ya gittim. Cenazeyi defnettikten sonra o arkadaşımla ve gelişen olaylar zinciriyle ilgili, merak ettiğim çok soru olunca aileyle, çevreyle günlerce süren sohbetler yaptığımı söyleyebilirim. Her karakter ortaya çıkışında şunu fark ettim; o da kendince haklı! O zaman ne yapmalıyım diye defalarca düşündüğümü anımsıyorum; okuyucu her karakteri ayrı ayrı dinlemeli ve yaşananlara objektif bir gözle bakmalı diye kanaat getirdim. En nihayetinde avucuma konan bir roman vardı ve ben, benden önceki yazarlar gibi salt olayları yazmayı, tasvirlere başvurmayı, genel anlatıcı kalıbına sığınmayı bu romana uygun görmedim. Ayrıca okuyuculara ilk günden bir söz vermiştim; elimden geldiğinde yeni türler yaratıp o tarzda kitaplarla karşılarına çıkacaktım, bu eserde de bu yolu izledim. Ali de haklıydı, Elif de. Peki bir yazar olarak nasıl anlatacaktım bunu? İşte tam burada aklıma gelenlerle kendi türünde, roman sanatı alanında bir ilk romanla “çıraklık eserim”i yaratmış oldum.

    “Zamanı Tanrı Yaşar” gibi çok katmanlı romanların okur üzerinde bıraktığı etkinin biraz daha farklı olduğunu, düşünmeye daha fazla sevk ettiğini düşünüyorum. Katılır mısınız buna? 

    Kesinlikle katılırım, doğru bir yaklaşım, güzel bir tespit. Yazdığım, yarattığım roman tekdüze bir kitap, sıradan bir hikâye, genel geçer bir olay değil. O yüzden okuyucunun yedi yüz sayfalık bir edebi çalışmanın ona çok şey katacağını düşüncesinde birçok değişim yaratacağını bilmesini isterim. Ben sadece bir roman yazıp raflara koymak derdinde olmadım hiçbir vakit; bir eser yaratıp edebiyat çağını yeniden başlatmak gibi ütopik hayallerle girdim bu dünyaya. Bizden önceki yazarların, ustalarımız, üstatlarımızın yapmadıklarını yapmak, çalışmadıklarını çalışmak, yazmadıklarını yazmak için çabalıyorum. Çok katmanlı romanlar bu hayalin bir parçası. Okuyucu üzerinde başka etkiler bırakıp sanata geri kazandırmak için yazı sanatıyla başka sanat dallarını buluşturmak gibi ütopik hayallerim var; önümüzdeki senelerde okuyucuyu sanatın en güzel sokaklarına, caddelerine, yollarına, bağlarına, bahçelerine davet edeceğiz. Okudukça sanatın popüler kültüre karşı kazanacağını ispatlayacağız. En azından ben bunun için çok çalışıyorum, kendi okuyucularım için bu savaşı veriyorum. 

    Burak Soyer

    2005 yılında Radikal Gazetesi Kültür Sanat Servisi ve Kitap Eki’nde gazeteciliğe başladı. Şimdiye kadar Milliyet, Hürriyet, Hürriyet Kitap Sanat, BirGün, BirGün Pazar, BirGünKitap, Taraf, Cumhuriyet Pazar, T24, Gazete Duvar, sendika.org, solhaber.org’a, siyaset, edebiyat, müzik, sinema, tiyatro yazıları yazdı. Halen Gazete Pencere, Bianet, Gazete İkinci Yüzyıl ve OT dergisine kültür sanat, K24, Edebiyathaber.net, Oggito, Ne Okuyorum?, Ajandakolik, Mahal Dergi, Romanoku internet sitelerine de edebiyat yazıları yazıyor. 2017 yılında ilk kitabı Zıvana Doğan Kitap etiketiyle yayımlandı. Zıvana’nın devamı olanBuji de 2019 yılında aynı yayınevinden çıktı. Son romanı Ring ise, geçtiğimiz Eylül ayında Karakarga Yayınları etiketiyle okuyucuyla buluştu. 2015 yılında Anadolu Üniversitesi Sosyoloji bölümünden mezun olan Burak Soyer, halen Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Sanat Tarihi bölümündeki eğitimine devam etmektedir.

    YAZARIN DİĞER YAZILARI

    Related Posts

    Kızıl Kısrak: Ursula K. Le Guin’den üç öykü

    Temmuz 14, 2025 Kitap

    Sahilde Kafka: Kader, kimlik ve bireysel yolculuğumuz

    Temmuz 12, 2025 Edebiyat

    Pablo Neruda: Aşkın, kavganın ve sessiz coğrafyaların şairi

    Temmuz 12, 2025 H. Nilgün Karataş - Suare

    Ulus Baker: Kısacık hayatına çağları sığdıran ‘birisi’

    Temmuz 12, 2025 Felsefe
    Yorum Yap
    Yorum yazın Cancel Reply

    Yeni Eklenenler

    tan doğan: sap-saman

    Temmuz 14, 2025 FELSEFECE VE...

    ya da “yazar”, yazan ve… * yazar hep ‘yaz’, ömrün kış olsa da! * ne…

    Kızıl Kısrak: Ursula K. Le Guin’den üç öykü

    Temmuz 14, 2025

    Sahilde Kafka: Kader, kimlik ve bireysel yolculuğumuz

    Temmuz 12, 2025

    Pablo Neruda: Aşkın, kavganın ve sessiz coğrafyaların şairi

    Temmuz 12, 2025
    Sosyal Medya'da Biz
    • Facebook
    • Twitter
    • Instagram
    • YouTube
    Bu Haberleri Kaçırmayın

    Umutla çaresizlik arasında ‘beklerken’: Belki Yaz Erken Gelir

    Aralık 27, 2024 BURAK SOYER

    Frankenstein’ın ‘Canavar’ı ve ötekilerin dramı

    Ekim 31, 2023 Film

    Kim ne okuyor?

    Şubat 5, 2025 Kitap
    Hakkımızda
    Hakkımızda

    Film, kitap, sanat, hayat ve daha fazlası için haber, röportaj, makale, podcast, güncel bilgiler içeren e-dergi.

    Email : editor@suaredergi.com.tr

    Künye

    Son Eklenen Yazılar

    tan doğan: sap-saman

    Temmuz 14, 2025

    Kızıl Kısrak: Ursula K. Le Guin’den üç öykü

    Temmuz 14, 2025

    Sahilde Kafka: Kader, kimlik ve bireysel yolculuğumuz

    Temmuz 12, 2025
    X (Twitter) Instagram Facebook
    © 2025 Tüm Hakları Saklıdır. Do Medya & Ekipbizz İçerik İşbirliğiyle hazırlanmaktadır.

    Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.