Close Menu
    Son Eklenenler

    tan doğan: sap-saman

    Temmuz 14, 2025

    Kızıl Kısrak: Ursula K. Le Guin’den üç öykü

    Temmuz 14, 2025

    Sahilde Kafka: Kader, kimlik ve bireysel yolculuğumuz

    Temmuz 12, 2025
    Facebook X (Twitter) Instagram
    Salı, Temmuz 15
    X (Twitter) Instagram Facebook
    Suare Dergi – Film – Kitap – Sanat – Hayat ve DahasıSuare Dergi – Film – Kitap – Sanat – Hayat ve Dahası
    • YAŞAM
      1. Aktüel
      2. Beslenme
      3. Felsefe
      4. Fitness
      5. İlişkiler
      6. Kişisel Bakım
      7. Kişisel Gelişim
      8. Psikoloji
      9. Sağlık
      10. Seyahat
      11. Sürdürülebilir Yaşam
      12. Teknoloji
      13. View All

      Nazlı Eray’a “Yaşayan Efsane” Onuru

      Temmuz 5, 2025

      Yüzüncüyıl Gazeteciler Derneği’nden anlamlı seminer

      Temmuz 3, 2025

      ‘Boykot bir hak mı? Suç mu? ‘ sorusuna yanıt arayanlar için 10 film

      Nisan 2, 2025

      Sinema tutkunları için yepyeni bir mecra: Yeni Sinema Dergisi 

      Şubat 28, 2025

      İnovatif makarnacı Pastavilla 32. yaşını ödülle kutluyor

      Nisan 22, 2024

      Buğday Derneği ‘zehirsiz kentler’ için harekete geçti

      Aralık 23, 2021

      Ulus Baker: Kısacık hayatına çağları sığdıran ‘birisi’

      Temmuz 12, 2025

      Institut français, Fransız yazar, felsefeci ve filolog Barbara Cassin’i ağırlıyor

      Şubat 25, 2025

      Sade Yaşamın Gücü: Epikür ve Tao’nun izinde sadeleşmek

      Aralık 7, 2024

      Ergen ebeveynleri için kılavuz

      Eylül 23, 2024

      Aşkın Lotus Hali… 

      Temmuz 4, 2024

      “Doktordan Az Kullanılmış” bu defa bir kitap adı oldu

      Ağustos 29, 2023

      ‘Rekabetçi Aile’yi izlerken kendimize de gülebilir miyiz?

      Ağustos 27, 2023

      Parfümde şişe tasarımı kokudan önemli olabilir mi?

      Mart 28, 2023

      Saç bakımına ilişkin merak edilen 6 soru ve 6 yanıt

      Nisan 17, 2022

      Stresten Huzura: Deneyimlenmiş bir dönüşüm süreci

      Mart 6, 2025

      Yeni Eril: Dr. Nil Keskin’den kapsamlı bir dönüşüm rehberi

      Mart 4, 2025

      Cansel Oruç’un ‘Başarmaktan Korkma’ kitabı okuyucuyla buluştu

      Aralık 26, 2024

      Sade Yaşamın Gücü: Epikür ve Tao’nun izinde sadeleşmek

      Aralık 7, 2024

      Kimdir bu “Narsist Sapkınlar?”

      Mayıs 29, 2025

      Borderline: Bir Kişilik Bozukluğunun Biyografisi

      Mayıs 6, 2025

      Dementor – Ruh Emici: Narsisizmin gölgesinde bir yok oluş ya da yeniden doğuş hikâyesi

      Şubat 17, 2025

      Sade Yaşamın Gücü: Epikür ve Tao’nun izinde sadeleşmek

      Aralık 7, 2024

      ‘Hepimiz Narsistiz’ kitabının yazarı Şule Öncü: Sanıldığından yaygın!

      Mayıs 17, 2024

      “Doktordan Az Kullanılmış” bu defa bir kitap adı oldu

      Ağustos 29, 2023

      Prof. Dr. Körükoğlu’ndan sağlıklı ve genç kalmanın sırları

      Mayıs 7, 2023

      Salmonella’dan korunmak mümkün mü?

      Nisan 27, 2022

      Kadim bir kültür kenti: Denizli

      Mayıs 21, 2025

      Kayıp bir çantanın peşinde Patagonya’da edebiyat

      Şubat 20, 2025

      Sevdalinkalar ülkesi: Bosna Hersek

      Şubat 7, 2025

      ‘Baumit ile Olasılıklar’ kitabı ile geleceği yeniden düşünüyor

      Eylül 20, 2023

      Heykeltıraş Varol Topaç’ın çelik üretim atıklarından yarattığı eser Contemporary İstanbul’da

      Eylül 17, 2023

      Jeotermal enerjiyi çocuklara anlatan kitap: Damla Adamlar

      Ağustos 31, 2023

      Çocuklar ileri dönüşümü eğlenerek öğreniyor

      Haziran 21, 2023

      Kim Korkar Yapay Zekadan

      Haziran 8, 2025

      Türkiye’nin mutfak ve kültür mirasından seçkiler dijital erişime açılıyor

      Ekim 20, 2023

      Mevzular Açık Mikrofon, artık GAİN’de

      Eylül 1, 2023

      Akıllı makineler ve robotlar denilince akla gelen filmler

      Ağustos 31, 2023

      Ulus Baker: Kısacık hayatına çağları sığdıran ‘birisi’

      Temmuz 12, 2025

      Nazlı Eray’a “Yaşayan Efsane” Onuru

      Temmuz 5, 2025

      Zeynep Sönmez’den Wimbledon’da Tarihi Başarı!

      Temmuz 3, 2025

      Yüzüncüyıl Gazeteciler Derneği’nden anlamlı seminer

      Temmuz 3, 2025
    • KÜLTÜR – SANAT
      1. Kitap
      2. Müzik
      3. Öykü
      4. Sanat
      5. Sergi
      6. Sinema
      7. Şiir
      8. Tiyatro
      9. Video
      10. View All

      Kızıl Kısrak: Ursula K. Le Guin’den üç öykü

      Temmuz 14, 2025

      Sahilde Kafka: Kader, kimlik ve bireysel yolculuğumuz

      Temmuz 12, 2025

      Peki biz neden hala kaçmıyoruz?

      Temmuz 10, 2025

      Gece Yarısı Kütüphanesi: Ya diğer olasılıklar gerçekleşseydi?

      Temmuz 8, 2025

      Haziran ayı için film önerileri

      Haziran 1, 2025

      Yaz ortasında melankoli: Slowdive İstanbul’a geliyor

      Şubat 20, 2025

      Arter’den avangart bir müzik festivali

      Şubat 11, 2025

      Borusan Quartet’in “Oda Müziğinin Ustaları” konseri ENKA Sanat’ta

      Şubat 10, 2025

      Öykü: Sessizliğin İçinde Nefes

      Temmuz 9, 2025

      Şiir: Huy İşte

      Temmuz 7, 2025

      Öykü: Erik Ağacı

      Temmuz 7, 2025

      KEMAL TAHİR ROMANLARINDA KADIN İMGELERİ – III

      Temmuz 1, 2025

      Dalí’nin Tavşan Deliği: Bir romanın resme dönüşen rüyası

      Haziran 12, 2025

      Rüyaların Ressamı: Remedios Varo’dan 6 büyülü tablo

      Haziran 10, 2025

      Balenin Rus yıldızları Bodrum’da

      Ağustos 12, 2024

      Pera Müzesi Yazar-Editör Sohbetleri’nde sanat tarihine müzecilik penceresinden bakış

      Şubat 20, 2024

      İstanbul’da devam eden 16 sergi

      Temmuz 10, 2025

      Ressam Ömer Onay’ın ‘Bilinç Akışı’ sergisi AKM’de

      Haziran 20, 2025

      ‘Mumi’lerin yaratıcısı Tove Jansson eserleriyle Aynalı Geçit’te

      Mayıs 8, 2025

      Handan Özbek’in “Çıplak Kıta” sergisi Goba Art & Design’da

      Mart 12, 2025

      2000 yılından sonra çekilen en iyi film hangisi?

      Haziran 29, 2025

      Telefon Kulübesi: Bir telefon, bir ses ve bir yüzleşme

      Haziran 26, 2025

      Sinema ve tiyatronun dev buluşması: Emek ve Başarı Ödülleri

      Haziran 21, 2025

      Mühür: Gece Eşiği filmi yakında sete çıkıyor

      Haziran 17, 2025

      Şiir: Huy İşte

      Temmuz 7, 2025

      GÜRÜLTÜNÜN ORTASINDA SESSİZLİĞE YOLCULUK: MODERN DÜNYADA DİNGİNLİĞİN PEŞİNDE

      Temmuz 1, 2025

      Şiir: Ne Zaman

      Haziran 10, 2025

      şiir: küf lekesi

      Haziran 7, 2025

      Sinema ve tiyatronun dev buluşması: Emek ve Başarı Ödülleri

      Haziran 21, 2025

      “Bulaşıkçılar” yeni yorumuyla İstanbul, İzmir ve Ankara’da

      Mayıs 21, 2025

      Molière klasiği ‘Cimri’ye alaturka dokunuş

      Mayıs 19, 2025

      Kadıköy Oda Tiyatrosu “Kalabalık Fasıl” ile açılıyor

      Mayıs 12, 2025

      Parazit – Sınıfsal uçurumların sarsıcı anlatımı

      Haziran 30, 2025

      Garfield’in resmi posteri yayınlandı

      Aralık 19, 2023

      Napolyon bu kez Jaquin Phoenix’in yorumuyla sinemada

      Kasım 23, 2023

      Freud’s Last Session filminden fragman

      Ekim 27, 2023

      Kızıl Kısrak: Ursula K. Le Guin’den üç öykü

      Temmuz 14, 2025

      Sahilde Kafka: Kader, kimlik ve bireysel yolculuğumuz

      Temmuz 12, 2025

      Pablo Neruda: Aşkın, kavganın ve sessiz coğrafyaların şairi

      Temmuz 12, 2025

      Ulus Baker: Kısacık hayatına çağları sığdıran ‘birisi’

      Temmuz 12, 2025
    • SD+
      1. Röportaj
      2. Haber
      3. Makale
      4. Portre
      5. Diğer
      6. View All

      DÜNYAYA BİR KRİSTALDEN BAKMAK… HER IŞILTIDA BAŞKA DÜNYALARA YOL ALMAK…

      Haziran 28, 2025

      Booky Kitabevi: Bir insan, butik bir kitabevi, kocaman bir topluluk

      Haziran 22, 2025

      Ediz Dikmelik ile Sorgulayan Çocuklar: Çocuklarla Felsefe El Kitabı 

      Haziran 11, 2025

      Kilitli Hatıralar Kitabı: İstanbul’un altı ayrı dönemine tanıklık eden öyküler

      Nisan 19, 2025

      Yeşilçam’ın köklü şirketi Erman Film’de yollar ayrıldı

      Şubat 6, 2025

      Defne ya da Bazı Tuhaf Hayatlar: Herkes kendi hikayesine sahip çıksın!

      Kasım 16, 2024

      İstanbul’un plajlarına otobüs seferleri başladı

      Ağustos 7, 2024

      Biletinial’da ‘yorum ve reyting’ uygulaması

      Nisan 17, 2024

      Dalí’nin Tavşan Deliği: Bir romanın resme dönüşen rüyası

      Haziran 12, 2025

      Romalı tarihçilerin yazmadığı Kleopatra: Hükümdar, alim ve filozof bir kadın

      Haziran 10, 2025

      Bir antikahramanın portresi: MARLA SINGER

      Nisan 30, 2025

      Çocukluk çağı, ilişkiler ve diktayı kitaplar üzerinden okumak

      Nisan 29, 2025

      Pablo Neruda: Aşkın, kavganın ve sessiz coğrafyaların şairi

      Temmuz 12, 2025

      Ulus Baker: Kısacık hayatına çağları sığdıran ‘birisi’

      Temmuz 12, 2025

      Susan Sontag: Estetiğin, Direnişin ve Düşüncenin İzinde

      Temmuz 11, 2025

      Rüyanın kalemle buluştuğu kadın: Nazlı Eray

      Haziran 22, 2025

      Gülhane Parkında sarnıç olduğunu biliyor muydunuz?

      Nisan 2, 2023

      Klasik mobilyada en çok tercih edilen ağaç türlerini biliyor musunuz?

      Nisan 1, 2023

      Mart ayında Türkiye’nin en çok konuştuğu başlıklar

      Nisan 1, 2023

      Pablo Neruda: Aşkın, kavganın ve sessiz coğrafyaların şairi

      Temmuz 12, 2025

      Ulus Baker: Kısacık hayatına çağları sığdıran ‘birisi’

      Temmuz 12, 2025

      Susan Sontag: Estetiğin, Direnişin ve Düşüncenin İzinde

      Temmuz 11, 2025

      Sinan Saygı’nın yeni kitabı: İletişim Bir Süreçtir

      Temmuz 3, 2025
    • PODCAST

      Podcast: Hayati Tavsiyeler ‘Bahar ve Mitoloji’ ile yayında

      Mayıs 5, 2023

      Denenmiş, test edilmiş, onaylanmış: Hayati Tavsiyeler

      Mayıs 5, 2023

      Meraklı bünyeler için podcast kanalı: Suare Online

      Mayıs 1, 2023

      Akla takılan sorulara yanıt arayan podcast: Neymiş?

      Nisan 9, 2023

      Hayati Tavsiyeler: Kendine yatırım yapanlara özel podcast

      Nisan 9, 2023
    • YAZARLARIMIZ
    • FELSEFECE VE…

      tan doğan: sap-saman

      Temmuz 14, 2025

      tan doğan: seğir[t]meler

      Temmuz 3, 2025

      on kırık iz!

      Temmuz 1, 2025

      noudelmann ile tan

      Haziran 27, 2025

      …ve …

      Haziran 25, 2025
    • SuareMag
    Suare Dergi – Film – Kitap – Sanat – Hayat ve DahasıSuare Dergi – Film – Kitap – Sanat – Hayat ve Dahası
    Buradasınız:Anasayfa » ‘DOKTORUN KARISI’NIN FISILTISI: GÖRÜYORSAN SUSAMAZSIN
    Nilgün Karataş - SuareMag

    ‘DOKTORUN KARISI’NIN FISILTISI: GÖRÜYORSAN SUSAMAZSIN

    Temmuz 1, 2025Yorum yapılmamış6 dk Okuma Süresi
    Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr Email WhatsApp
    Paylaş
    Facebook Twitter Pinterest WhatsApp Email LinkedIn

    Nilgün Karataş

    Bakabiliyorsan, gör.
    Görebiliyorsan, gözle.
    Nasihatler Kitabı

    Körlüğü sessizlikle, görmeyi gürültüyle eşleştirmeyi hiç düşünmemiştim, doktorun karısı aklıma soktu. İşitsel iki kavramı hem felsefi olarak bilgiye hem de ahlaki olarak eyleme uyarlayabilir, iki ayrı deneyim biçimi olarak ele alabilir miydim? Alırsın, diye fısıldadı doktorun karısı: Görüyorsan susamazsın!

    Aslında görme eylemi antik felsefeden bu yana hakikatin ve varoluşun en temel metaforlarından biri. Platon’un mağara alegorisinde görmek yalnızca fiziksel bir fiil değil, zihinsel bir uyanış. Descartes’a göre; ‘Gören, göz değil tindir; ancak tin, doğrudan değil, beyin aracılığıyla görür.”

    Maurice Merleau-Ponty, görmeyi bedensel bilinç olarak tanımlıyor. Körlük bu anlamda dünyayla bağın kopuşunu mu simgeliyor? Judith Butler ise kırılganlığın tanınması için ‘görünürlük’ten söz ediyor. Birine bakmak, onu görmek, ahlaki bir eylem ona göre.

    Anlaşılan o ki modern aklın ışığı ‘görmek’le özdeşleşiyor. Zaten José Saramago’nun sözünü ettiği körlük de; ışığın yok olması değil tam tersine göz alıcı bir beyazlığa dönüşmesi. Tam da buradan yola çıkarak, sessizliği körlükle, gürültüyü görmekle eşleştirerek yeni bir anlam arayışına girebilir miyim?

    Konuşma, dedi doktorun karısı yumuşak bir sesle, hepimiz susalım, sözlerin işe yaramadığı anlar vardır, keşke ben de ağlayabilseydim, her şeyi gözyaşlarımla söyleyebilseydim, anlaşılayım diye konuşmak zorunda kalmasaydım.

    Doktorun karısı ile tanışıklığım; taa 1999 yılına uzanıyor. Saramago’nun ilk okuduğum ve etkisinden günlerce çıkamadığım alegorik romanı. Ben okuyuncaya kadar Türkçe’ye çevrildiği ilk yılında üçüncü baskısını yapmıştı bile. Tüm dünyada olduğu gibi biz de sevmiştik. Neden?

    Çünkü Körlük, adı anılmayan bir ülkenin isimsiz karakterlerinden söz ediyor olsa da hikayede asıl anlatılan biziz. Hepimiz. 

    Doktor, doktorun karısı, koyu gözlüklü kız, birinci kör, birinci körün karısı, şehla çocuk, siyah bantlı yaşlı adam, araba hırsızı, haydutların lideri, gözyaşı yalayan köpek ve yazar.
    Ve okur.

    İsimlerimizin bir önemi yok, giderek çürük kokan, yapış yapış pislik akan o sayfaları sessiz sessiz çeviren biz okurlar da adı anılmayan ülkelerin, adı anılmayan karakterleriyiz. Kimimiz gerçekten körüz, kimimiz görüyoruz; çoğumuz susuyoruz.

    Çoğumuzu simgeleyen kişi de doktorun karısı olmalı; o bir tanık, romanın göreni. Gördüğünü saklamak zorunda kalanı. Körlüğün yalnızca hastalık değil vicdani çöküş anlamına geldiği o dünyada, sadece görmeyenlerin değil bizim de gözümüz, doktorun karısı. 

    Onu hiç unutmamış, Saramago’ya hayran olmuştum… Yazarın Görmek adlı romanı 2008 yılında yine Can Yayınları’ndan Aykut Derman çevirisiyle ülkemizde yayımlanınca bu kez hiç beklemeden aldım. Yine isimsiz ülkedeydik ancak bu kez meselemiz çok farklıydı; seçim günü halkın oy kullanmaya gitmemesi ile başlayan bir kaos ortamı vardı.

    Görmek bir devam romanı değil, ancak okudukça anlıyoruz ki, 2004 yılında yayımlanan Görmek’teki başkent, yazarın 1995 yılında yazdığı Körlük romanındaki şehir. Edebiyat takvimine göre aradan sadece dört yıl geçmiş, körlük salgınından kurtulan halk o karanlık günleri unutmuş bile. Biri hariç; başkana mektup yazan muhbir, bu iki olayı birbirine bağlamakta pek mahir.
    Suçladığı kişi kim?
    Doktorun karısı!

    İki roman, iki farklı zaman, iki tuhaf olay ve bir kadın… 

    Doktorun karısının özel biri olduğunu biliyordum, emin oldum. O görüp de susanlardan öte görüp de eyleme geçenlerin neler yapabileceğini anlatan kadındı. Sırça fanusu kırmakla kalmayıp, çatlaklardan usul usul sızarak sessizliği bozandı. 

    Okuyanlar ve henüz okumayanlar için Körlük romanını kısaca özetleyeyim: Roman, bir adamın aniden kör olmasıyla başlıyor. Körlük, karanlık değil; ‘süt beyazı bir ışık’ olarak salgına dönüşüyor. Göz doktoru, hastaları ve onlara temas eden herkes kör oluyor. Devlet, hastaları eski bir akıl hastanesinde karantinaya alıyor. İçlerinden yalnızca biri görmeye devam ediyor: Doktorun karısı.

    O, eşinin yanında olmak için kör olduğunu söyleyerek karantinaya giriyor. Tanıklığı sessizlikle başlıyor, ancak yükü arttıkça olaylarla müdahale etmesi gerekiyor. Tanıklığın yükünü ve gözleri açık kalmanın bedelini çok ağır ödüyor, ödetiyor da…

    Körlük toplumsal çürümeyi, iktidarın umarsızlığını, kadın bedeni üzerinden kurulan şiddet ağını, kimi zaman usulca kimi zaman patırtıyla anlatırken, doktorun karısı gören tek kişi olmasına rağmen, diğerleriyle birlikte pisliğin, açlığın, şiddetin içine giriyor.

    Judith Butler’ın “Precarious Life – Kırılgan Hayat” adlı çalışmasında belirttiği gibi, başkasının kırılganlığı karşısında özne olmanın yolu, o kırılganlığı görmek ve ona karşı sorumluluk almaktan geçiyor. Doktorun karısının suskunluğu da edilgenlik değil; etik farkındalık oluyor.

    “Bence biz kör olmadık, biz zaten kördük, Gören körler mi, Gördüğü halde görmeyen körler.”

    Susan Sontag, “Regarding the Pain of Others – Başkalarının Acısına Bakmak” kitabında, görme ediminin hem duyarsızlaştırıcı hem de dönüştürücü gücünden söz ediyor. Doktorun karısı da tanıklıkla yetinmiyor, sonunda eyleme geçiyor. Makası eline alıp tecavüzcü lideri öldürdüğünde, sessizce sessizliğin ötesine geçiyor.

    “…sıradan bir tabanca fazla gürültü yapmaz. Makas hiç ses çıkarmaz, diye düşündü doktorun karısı. Bu düşüncenin nereden çıktığını sormadı kendi kendine, bu gereksizdi, aklına gelişindeki yavaşlığa, ilk sözcüğün kendine yer açmak için geçirdiği zamana, ardından gelen sözcüklerin gecikmesine şaşırdı yalnızca, sonra, o düşüncenin zaten orada, belirsiz bir yerde durduğunu, eksik olan şeyin yalnızca onu giydirecek sözcükler olduğunu düşündü…”

    Doktorun karısı bastırdığı düşüncelerine sözcükler giydirirken karantinadaki körlerin sessizce olan bitene boyun eğmesi Hannah Arendt’in ‘kötülüğün sıradanlığı’ kavramıyla açıklanabilir.

    Biliyoruz ki kötülük çoğu zaman suskunlukla, boyun eğmekle besleniyor. İşte bu noktada, doktorun karısının tecavüzcüyü öldürme eylemi yalnızca bir karşı çıkış değil, aynı zamanda bir uyarı anlamı taşıyor. Saramago bu cümleyi yazmamış ama doktorun karısı okura fısıldıyor: Görüyorsan, artık susamazsın!

    Süt beyazı körlük, gürültülü sessizlik ve biz…

    Tam da içinde bulunduğumuz dönemi özetlemiyor mu? Bugün, hepimiz evimizdeki, elimizdeki ekranlardan olan biteni izliyoruz. Savaşlar, göçler, yoksulluk, kadın cinayetleri, hayvan katliamları, ormansızlaşma… Her şey gözümüzün önünde.

    Görmüyor muyuz? Görmemiş gibi mi yapıyoruz? 

    İzlediğimiz görüntüler atılan bombaların gümbürtüsünü, çocukların ağlayışını, annelerin ağıtlarını, erkeklerin çaresizce iç çekişlerini ulaştırıyor bize. 

    Duymuyor muyuz? Duymamış gibi mi yapıyoruz?

    İşitme ve görme aralığımıza uygun olsa da onca gürültüyü, patırtıyı anlamlandırmak zor mu geliyor bize? Anlamak mı istemiyoruz?

    Saramago’nun beyaz körlüğü, belki de çağımızın en bulaşıcı hastalığıdır: Görüp susmak.
    Doktorun karısının sessizliği sonunda eyleme dönüşürken, biz çoğu zaman kendi iç sessizliğimizin konforuna sığınıyoruz. Bazılarımız klavye şövalyeliği yapacak kadar cesur!

    Körlük bu yüzden yalnızca bir distopya romanı değil; bir uyarı metni gibi okunabilir. Doktorun karısının bize fısıldadığı gibi: Görüyorsan, susma!

    Doktorun karısının Körlük’te bir grup insana rehberlik görevi üstlenirken Görmek’te tüm bir sistem için tehdit unsuru olması boşuna değil elbette. Seçim günü ülke genelinde beyaz yani boş oy kullanılıyor diye devlet, otoritesini sarsan bu sessiz eylemi bir tehdit olarak algılıyor. Bunun yükü de doktorun karısına yükleniyor. 

    Saramago’nun bu karakteri, ikinci romanda tekrar merkeze alarak ona yalnızca etik değil, politik bir rol de yüklemesi boşuna olamaz. 

    Judith Butler’ın kırılganlık ve görünürlük üzerine söylediklerini bir kez daha hatırlatmak isterim. Öyle ya sessizlik de bir tür performans olarak görülebilir. Sessizlik direnişin bir biçimi de olabilir. Çünkü sessizlik, tahakkümün en sevmediği şeylerden biri: Anlaşılamaz, yönetilemez, manipüle edilemez.

    Doktorun karısı ikinci roman ile birlikte yalnızca ‘gören’ değil, artık ‘görülen’ kişi. Devletin hedefi, halkın gizli umudu. Arendt’in ‘kötülüğün sıradanlığı’ kavramını burada yeniden düşünebiliriz. Seçmenlerin boş oy kullanması, sıradanlaşmış kötülüğe karşı sıradan ama etkili bir başkaldırı olarak okunabilir. Ve yine, kadın karakter bu başkaldırının etik merkezinde duruyor.

    Doktorun karısı bizim bu gürültülü ama anlamsız çağımızda hâlâ bize fısıldayan kadın.  

    Saramago, bir kez daha bütün yükü bir kadının üzerine yıkmış, diyebilirim ama onu anlıyorum. Saramago’nun dispotik dünyasında ‘görmek’ sadece gözle değil vicdanın sesini dinlemek anlamına geliyor çünkü. 

    Doktorun karısı, ne kahraman ne de kurban. O, gören, bakan, fark eden, suskunluğunu eyleme dönüştüren bir bilge. Saramago üstad gitse de doktorun karısı aramızda bir yerlerde yaşıyor olabilir. Çünkü şehir hâlâ orada… Çünkü o hâlâ bir ses bize fısıldıyor: Görüyorsan, susamazsın!


    Nilgün Karataş, İstanbul’da doğdu. Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden mezun oldu. Henüz öğrenciyken çalışmaya başladı, Milliyet, Dünya, Akşam, Günaydın, Business Week Dergisi ve Hürriyet’te gazetecilik yaptı. İlk romanı Defne ya da Bazı Tuhaf Hayatlar’ın yanı sıra birçok kolektif kitapta öyküleri yayımlandı. Bianet, Yeni Sinema Dergisi ve Suare Dergi’de yazıyor. İkinci üniversite olarak da felsefe okuyor.

    YAZARIN DİĞER YAZILARI
    SuareMag – Temmuz 2025
    SuareMag – Haziran 2025
    SuareMag – Mayıs 2025
    SuareMag – Nisan 2025

    nilgün karataş suaremag temmuz yazar

    Related Posts

    tan doğan: sap-saman

    Temmuz 14, 2025 FELSEFECE VE...

    Sahilde Kafka: Kader, kimlik ve bireysel yolculuğumuz

    Temmuz 12, 2025 Edebiyat

    Pablo Neruda: Aşkın, kavganın ve sessiz coğrafyaların şairi

    Temmuz 12, 2025 H. Nilgün Karataş - Suare

    Ulus Baker: Kısacık hayatına çağları sığdıran ‘birisi’

    Temmuz 12, 2025 Felsefe
    Yorum Yap
    Yorum yazın Cancel Reply

    Yeni Eklenenler

    tan doğan: sap-saman

    Temmuz 14, 2025 FELSEFECE VE...

    ya da “yazar”, yazan ve… * yazar hep ‘yaz’, ömrün kış olsa da! * ne…

    Kızıl Kısrak: Ursula K. Le Guin’den üç öykü

    Temmuz 14, 2025

    Sahilde Kafka: Kader, kimlik ve bireysel yolculuğumuz

    Temmuz 12, 2025

    Pablo Neruda: Aşkın, kavganın ve sessiz coğrafyaların şairi

    Temmuz 12, 2025
    Sosyal Medya'da Biz
    • Facebook
    • Twitter
    • Instagram
    • YouTube
    Bu Haberleri Kaçırmayın

    2017’NİN EN BEĞENİLEN KİTAPLARI

    Aralık 28, 2017 Kitap

    31. İstanbul Caz Festivali 3-18 Temmuz’da

    Mart 4, 2024 KÜLTÜR - SANAT

    Öyle Söyleme! Ön Yargılara Bir Çizgi Çek

    Nisan 3, 2022 Uncategorized
    Hakkımızda
    Hakkımızda

    Film, kitap, sanat, hayat ve daha fazlası için haber, röportaj, makale, podcast, güncel bilgiler içeren e-dergi.

    Email : editor@suaredergi.com.tr

    Künye

    Son Eklenen Yazılar

    tan doğan: sap-saman

    Temmuz 14, 2025

    Kızıl Kısrak: Ursula K. Le Guin’den üç öykü

    Temmuz 14, 2025

    Sahilde Kafka: Kader, kimlik ve bireysel yolculuğumuz

    Temmuz 12, 2025
    X (Twitter) Instagram Facebook
    © 2025 Tüm Hakları Saklıdır. Do Medya & Ekipbizz İçerik İşbirliğiyle hazırlanmaktadır.

    Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.