Eşekarısı Fabrikası, İskoç yazar Iain Banks’in en çarpıcı eserlerinden biri olarak edebiyatın kült romanlarından kabul ediliyor. İskoçya’nın kırsalında yaşayan 16 yaşındaki Frank Cauldhame’in gözünden anlatılan roman, okurunu tekinsiz bir dünyanın içine çekiyor. Ülkemizde Koridor Yayınları etiketi ile yayımlanan roman, kimlik, aidiyet ve şiddet gibi kavramları mercek altına alıyor.
Tuba Ayşe Özgür

Iain Banks’in “Eşekarısı Fabrikası” adlı romanı hem çarpıcı hem de rahatsız edici özellikleriyle modern edebiyatın dikkat çeken eserlerinden biri olarak çıkıyor karşımıza. Banks, bu romanında normların dışına çıkan bir hikaye sunarken, okurların zihinsel konfor alanını bozma cesareti gösteriyor da demek lazım. Bir çocuğun kötü olma hali, kötücül düşünme yapısı sizce de cesaret istemez mi? Gelin öyleyse biraz daha derinlere inelim.
Romanın merkezinde, toplumdan izole bir yaşam süren ve kendi kısa ama çalkantılı hayatını kurgusal ritüellerle dolduran Frank adlı karakter yer alıyor.
Frank’in yaşamı hem fiziksel hem de psikolojik olarak tekinsiz bir dünyada geçiyor.
Ki tekinsiz bir yaşamı anlatırken ustaca seçilmiş bir alt yapı olduğunu da unutmamak gerekir. Yazarın olağanüstü betimleme gücü sayesinde okur, bu tekinsiz dünyanın içine çekiliyor.
Sizi bilmem ama ben her adımda kendimi sorguladım. Çocuk olarak her ne kadar saf iyiliği barındırsa da kişilik aynı zamanda saf olan kötülüğü de barındırması iddialı ama gerçeklik payı da var mı? diye sormadan edemedim.
Belki de birçoğumuzun çocukken aklından geçen birçok şeyi yapmak ile yapmamak arasında kaldığını düşünürsek saflığın içindeki iyi ve kötünün dengesini ya da dengesizliğini görüyoruz demek doğru olacak sanırım.
Edebi anlamda içerik olarak roman, kimlik, aidiyet ve şiddet gibi kavramları mercek altına alıyor. Banks, insan zihninin karanlık yanlarını ince bir dille işlerken, okuyucuya ahlaki sorular sormaktan geri durmuyor. Frank’in hikayesi boyunca gün yüzüne çıkan olaylar hem bireysel hem de toplumsal çelişkilerin etkileyici bir portresini sunuyor.
Anlatım ve dil kullanımı müthiş bir etki yaratıyor. Banks’in dili, sıradanlığa meydan okuyan bir yalınlık ve vuruculuk içeriyor. Çarpıcı bir anlatım tarzıyla, çoğu zaman rahatsız edici sahneleri bile poetik bir zarafetle okuyucuya sunuyor. Yazarın süslemeden uzak, sert ve gerçekçi dili, okuyucuyu hikayenin karanlık atmosferine daha derinlemesine dahil ediyor.
Karakterlerin derinliği ise tartışmasız çok güçlü ifade ediliyor. Frank, çözülmesi zor bir karakter olarak dikkat çekiyor. Hem kök salmış travmaları hem de sıra dışı davranışlarıyla okuru sarsan bir hikaye sunuyor.
Diğer yan karakterler, Frank’in dünyasını zenginleştirirken, her biri özgün bir psikolojik derinliğe sahip. Frank’in ailesi ve çevresindeki bireyler, romanın gizem dolu atmosferini tamamlayan önemli unsurlar olarak öne çıkıyor.
Gelelim okur üzerindeki etkiye, gerçekten rahatsız edici ama bir o kadar da içine alan bir yapıya sahip değil mi sizce?
“Eşekarısı Fabrikası”, her şeyden önce rahatsız edici bir deneyim. Ancak bu rahatsızlık, okuyucunun kendini sorgulamasına ve kendi karanlık yanlarıyla yüzleşmesine olanak tanıyor.
Romanın sonunda, okuyucu kendini hem Frank’in hikayesine empati duymaya çalışırken hem de onun karşısında sorgulayan bir pozisyonda bulabiliyor. Sürpriz sonu ise son sayfaya gelene kadar sarsan her kelimesiyle sonunda ise esas sarsıntıyı yaşatıyor. Çocukluğun saflığını kafamızda tartarken anne babanın yerini başka bir gözle görmemizi de sağlıyor. Ne kadar bireysel bir çarpıntı yaşatıyorsa kitabın sonunda toplumsal sarsıntıya dikkat çektiğinin de altını çizmek gerekiyor.
Iain Banks’in “Eşekarısı Fabrikası”, modern edebiyatın unutulmaz eserlerinden biri olarak okunmayı hak ediyor. Hem karanlık atmosferi hem de insan ruhunun derinliklerine inen kurgusuyla, okurların uzun süre etkisinden kurtulamayacağı bir deneyim sunuyor.
Kendi adıma okunması gerekenlerin başına eklenecek bir kitap. Şimdiden keyifli bir yolculuk dilerim.

Tuba Ayşe Özgür
İngiliz CAS’s akademide yaratıcı yazarlık, AÜ’nde Halkla İlişkiler eğitimleri aldı. Çisenti ve Postüla adlı özel tiyatro gruplarında oyunculuk ve yazarlık alanında çalışmalar yaptı. Halen Amerikan NU’de Psikoloji ve Sosyoloji lisansı alıyor. Ajans kurucusu ve yönetiminden, çeşitli dergilerde içerik yazarlığından yayın koordinatörlüğüne kadar pek çok görev üstlendi. Halen “Atölye Bütünsel Edebiyat” adlı yazma atölyesinin yöneticiliğini yapıyor ve çeşitli dergilerde yazıları yayımlanıyor. Büyülü Gerçekçilik üzerine atölyeler düzenliyor. Pek çok kolektif kitapta öyküleri ile yer aldı. İlk romanı “Büyü Bozumu” 2022, “Benim Kalbim Dikdörtgen” romanı 2023, “İçime Karga Uçuştu” adlı öykü kitabı 2024, “Kedi Uykusu” 2025 yılında yayımlandı.


