Close Menu
    Son Eklenenler

    Margaret Atwood’un “Kalpten” şiirleri okurla buluştu

    Aralık 3, 2025

    Sokak Sanatçıları Festivali 500 sanatçıyı Müze Gazhane’de ağırlayacak

    Aralık 3, 2025

    Yollara Düşen Sahneden Öyküler Depo İstanbul’da

    Aralık 3, 2025
    Facebook X (Twitter) Instagram
    Çarşamba, Aralık 3
    X (Twitter) Instagram Facebook
    Suare Dergi – Film – Kitap – Sanat – Hayat ve DahasıSuare Dergi – Film – Kitap – Sanat – Hayat ve Dahası
    • YAŞAM
      1. Aktüel
      2. Beslenme
      3. Felsefe
      4. Fitness
      5. İlişkiler
      6. Kişisel Bakım
      7. Kişisel Gelişim
      8. Psikoloji
      9. Sağlık
      10. Seyahat
      11. Sürdürülebilir Yaşam
      12. Teknoloji
      13. View All

      Nazlı Eray’a “Yaşayan Efsane” Onuru

      Temmuz 5, 2025

      Yüzüncüyıl Gazeteciler Derneği’nden anlamlı seminer

      Temmuz 3, 2025

      ‘Boykot bir hak mı? Suç mu? ‘ sorusuna yanıt arayanlar için 10 film

      Nisan 2, 2025

      Sinema tutkunları için yepyeni bir mecra: Yeni Sinema Dergisi 

      Şubat 28, 2025

      İnovatif makarnacı Pastavilla 32. yaşını ödülle kutluyor

      Nisan 22, 2024

      Buğday Derneği ‘zehirsiz kentler’ için harekete geçti

      Aralık 23, 2021

      1 KAVRAM 10 DÜŞÜNÜR: Varoluşun On Yüzü

      Ağustos 2, 2025

      Ulus Baker: Kısacık hayatına çağları sığdıran ‘birisi’

      Temmuz 12, 2025

      Institut français, Fransız yazar, felsefeci ve filolog Barbara Cassin’i ağırlıyor

      Şubat 25, 2025

      Sade Yaşamın Gücü: Epikür ve Tao’nun izinde sadeleşmek

      Aralık 7, 2024

      Ergen ebeveynleri için kılavuz

      Eylül 23, 2024

      Aşkın Lotus Hali… 

      Temmuz 4, 2024

      “Doktordan Az Kullanılmış” bu defa bir kitap adı oldu

      Ağustos 29, 2023

      ‘Rekabetçi Aile’yi izlerken kendimize de gülebilir miyiz?

      Ağustos 27, 2023

      Parfümde şişe tasarımı kokudan önemli olabilir mi?

      Mart 28, 2023

      Saç bakımına ilişkin merak edilen 6 soru ve 6 yanıt

      Nisan 17, 2022

      Beynini Resetle: Zihinsel rahatsızlıklar ve metabolizmayla ilişkisi

      Eylül 30, 2025

      Stresten Huzura: Deneyimlenmiş bir dönüşüm süreci

      Mart 6, 2025

      Yeni Eril: Dr. Nil Keskin’den kapsamlı bir dönüşüm rehberi

      Mart 4, 2025

      Cansel Oruç’un ‘Başarmaktan Korkma’ kitabı okuyucuyla buluştu

      Aralık 26, 2024

      Beynini Resetle: Zihinsel rahatsızlıklar ve metabolizmayla ilişkisi

      Eylül 30, 2025

      Kimdir bu “Narsist Sapkınlar?”

      Mayıs 29, 2025

      Borderline: Bir Kişilik Bozukluğunun Biyografisi

      Mayıs 6, 2025

      Dementor – Ruh Emici: Narsisizmin gölgesinde bir yok oluş ya da yeniden doğuş hikâyesi

      Şubat 17, 2025

      ‘Hepimiz Narsistiz’ kitabının yazarı Şule Öncü: Sanıldığından yaygın!

      Mayıs 17, 2024

      “Doktordan Az Kullanılmış” bu defa bir kitap adı oldu

      Ağustos 29, 2023

      Prof. Dr. Körükoğlu’ndan sağlıklı ve genç kalmanın sırları

      Mayıs 7, 2023

      Salmonella’dan korunmak mümkün mü?

      Nisan 27, 2022

      Zeytin Kokulu Memleket: Ayvalık

      Ağustos 20, 2025

      Sayım Çınar ile Kopenhag’da Kültür-Sanat 

      Ağustos 9, 2025

      Kadim bir kültür kenti: Denizli

      Mayıs 21, 2025

      Kayıp bir çantanın peşinde Patagonya’da edebiyat

      Şubat 20, 2025

      Nihal Gündüz’den ‘makarna’ ile ‘Çevre Krizi’ fotoğrafları

      Ağustos 15, 2025

      ‘Baumit ile Olasılıklar’ kitabı ile geleceği yeniden düşünüyor

      Eylül 20, 2023

      Heykeltıraş Varol Topaç’ın çelik üretim atıklarından yarattığı eser Contemporary İstanbul’da

      Eylül 17, 2023

      Jeotermal enerjiyi çocuklara anlatan kitap: Damla Adamlar

      Ağustos 31, 2023

      Kim Korkar Yapay Zekadan

      Haziran 8, 2025

      Türkiye’nin mutfak ve kültür mirasından seçkiler dijital erişime açılıyor

      Ekim 20, 2023

      Mevzular Açık Mikrofon, artık GAİN’de

      Eylül 1, 2023

      Akıllı makineler ve robotlar denilince akla gelen filmler

      Ağustos 31, 2023

      Zamanı Sahiplenenin Dünyayı Yönetmesi Üzerine

      Aralık 1, 2025

      Antakya Film Festivali başladı

      Kasım 24, 2025

      Sinem Çelebioğlu‘ndan çocuklar için; Dağın Kızı 

      Kasım 20, 2025

      Fethiye Uluslararası Film Festivali başlıyor

      Kasım 4, 2025
    • KÜLTÜR – SANAT
      1. Kitap
      2. Müzik
      3. Öykü
      4. Sanat
      5. Sergi
      6. Sinema
      7. Şiir
      8. Tiyatro
      9. Video
      10. View All

      Margaret Atwood’un “Kalpten” şiirleri okurla buluştu

      Aralık 3, 2025

      Geçmişten günümüze atların tarihteki yeri: ‘Akıncılar, Hükümdarlar ve Tacirler’

      Kasım 27, 2025

      Demet Cengiz’in Leylâ’sı ile kaderin kırılma anları

      Kasım 27, 2025

      Sayım Çınar ile kitap dünyası

      Kasım 26, 2025

      Tame Impala Barış Manço hayranı!

      Ekim 22, 2025

      “Pekinel Uluslararası Masterclass” 6-12 Eylül’de AKM’de

      Eylül 5, 2025

      Sazakan’dan ilk tekli: AnatolianBlues

      Ağustos 17, 2025

      Ayın Şarkıları: Ağustosta ne dinleyelim?

      Ağustos 1, 2025

      Toz Zerreleri

      Temmuz 24, 2025

      Dönüşümün Hafifliği

      Temmuz 24, 2025

      Tuğlayı Fark Etmek

      Temmuz 24, 2025

      Yaşama Dair

      Temmuz 24, 2025

      Río Sur, Pera Müzesi’nde

      Ekim 16, 2025

      Dalí’nin Tavşan Deliği: Bir romanın resme dönüşen rüyası

      Haziran 12, 2025

      Rüyaların Ressamı: Remedios Varo’dan 6 büyülü tablo

      Haziran 10, 2025

      Balenin Rus yıldızları Bodrum’da

      Ağustos 12, 2024

      İstanbul’da devam eden 16 sergi

      Temmuz 10, 2025

      Ressam Ömer Onay’ın ‘Bilinç Akışı’ sergisi AKM’de

      Haziran 20, 2025

      ‘Mumi’lerin yaratıcısı Tove Jansson eserleriyle Aynalı Geçit’te

      Mayıs 8, 2025

      Handan Özbek’in “Çıplak Kıta” sergisi Goba Art & Design’da

      Mart 12, 2025

      Yunanistan Sineması Günleri, 2 Aralık’ta başlıyor

      Kasım 28, 2025

      Sinematek/Sinema Evi yeni programını duyurdu

      Ekim 21, 2025

      Weapons: İzleyicisini duygusal ve zihinsel olarak zorlayan bir korku filmi

      Ekim 11, 2025

      Erin Brockovich: Mini etekli, topuklu ayakkabılı bir varoluş hikayesi

      Ekim 8, 2025

      Şiir: Kapandık kaldık içimize 

      Temmuz 18, 2025

      Şiir: Huy İşte

      Temmuz 7, 2025

      GÜRÜLTÜNÜN ORTASINDA SESSİZLİĞE YOLCULUK: MODERN DÜNYADA DİNGİNLİĞİN PEŞİNDE

      Temmuz 1, 2025

      Şiir: Ne Zaman

      Haziran 10, 2025

      Yollara Düşen Sahneden Öyküler Depo İstanbul’da

      Aralık 3, 2025

      Tiyatro Tales’ten ilk oyun: Macbeth’in Cadıları Bir de Bizden Dinleyin

      Kasım 26, 2025

      Gergedanlar AKM Sahnesi’nde

      Kasım 26, 2025

      “Çiçekçi Sokağı”, 1 Kasım’da Kadıköy Eğitim Sahnesi’nde

      Ekim 27, 2025

      Parazit – Sınıfsal uçurumların sarsıcı anlatımı

      Haziran 30, 2025

      Garfield’in resmi posteri yayınlandı

      Aralık 19, 2023

      Napolyon bu kez Jaquin Phoenix’in yorumuyla sinemada

      Kasım 23, 2023

      Freud’s Last Session filminden fragman

      Ekim 27, 2023

      Margaret Atwood’un “Kalpten” şiirleri okurla buluştu

      Aralık 3, 2025

      Sokak Sanatçıları Festivali 500 sanatçıyı Müze Gazhane’de ağırlayacak

      Aralık 3, 2025

      Yollara Düşen Sahneden Öyküler Depo İstanbul’da

      Aralık 3, 2025

      BİFO ve Barbara Hannigan’dan özel konser

      Aralık 1, 2025
    • SD+
      1. Röportaj
      2. Haber
      3. Makale
      4. Portre
      5. Diğer
      6. View All

      Demet Cengiz’in Leylâ’sı ile kaderin kırılma anları

      Kasım 27, 2025

      Tanrıçanın Serzenişi: Elpis bize ‘umudunuzu kaybetmeyin’ diyor

      Eylül 25, 2025

      DÜNYAYA BİR KRİSTALDEN BAKMAK… HER IŞILTIDA BAŞKA DÜNYALARA YOL ALMAK…

      Haziran 28, 2025

      Booky Kitabevi: Bir insan, butik bir kitabevi, kocaman bir topluluk

      Haziran 22, 2025

      Yeşilçam’ın köklü şirketi Erman Film’de yollar ayrıldı

      Şubat 6, 2025

      Defne ya da Bazı Tuhaf Hayatlar: Herkes kendi hikayesine sahip çıksın!

      Kasım 16, 2024

      İstanbul’un plajlarına otobüs seferleri başladı

      Ağustos 7, 2024

      Biletinial’da ‘yorum ve reyting’ uygulaması

      Nisan 17, 2024

      Zamanı Sahiplenenin Dünyayı Yönetmesi Üzerine

      Aralık 1, 2025

      Dalí’nin Tavşan Deliği: Bir romanın resme dönüşen rüyası

      Haziran 12, 2025

      Romalı tarihçilerin yazmadığı Kleopatra: Hükümdar, alim ve filozof bir kadın

      Haziran 10, 2025

      Bir antikahramanın portresi: MARLA SINGER

      Nisan 30, 2025

      Yolda Olmak, Var Olmaktır

      Ağustos 9, 2025

      Maria Anna Mozart

      Temmuz 20, 2025

      Pablo Neruda: Aşkın, kavganın ve sessiz coğrafyaların şairi

      Temmuz 12, 2025

      Ulus Baker: Kısacık hayatına çağları sığdıran ‘birisi’

      Temmuz 12, 2025

      Gülhane Parkında sarnıç olduğunu biliyor muydunuz?

      Nisan 2, 2023

      Klasik mobilyada en çok tercih edilen ağaç türlerini biliyor musunuz?

      Nisan 1, 2023

      Mart ayında Türkiye’nin en çok konuştuğu başlıklar

      Nisan 1, 2023

      Zamanı Sahiplenenin Dünyayı Yönetmesi Üzerine

      Aralık 1, 2025

      DENİZ GİBİDİR GÖKYÜZÜ

      Aralık 1, 2025

      ZİNDAN ADASI: İNKAR MI? KOMPLO MU?

      Aralık 1, 2025

      DÜNYANIN SONUNA YOLCULUK

      Aralık 1, 2025
    • PODCAST

      Podcast: Hayati Tavsiyeler ‘Bahar ve Mitoloji’ ile yayında

      Mayıs 5, 2023

      Denenmiş, test edilmiş, onaylanmış: Hayati Tavsiyeler

      Mayıs 5, 2023

      Meraklı bünyeler için podcast kanalı: Suare Online

      Mayıs 1, 2023

      Akla takılan sorulara yanıt arayan podcast: Neymiş?

      Nisan 9, 2023

      Hayati Tavsiyeler: Kendine yatırım yapanlara özel podcast

      Nisan 9, 2023
    • YAZARLARIMIZ
    • SuareMag
    • Suare Öykü
    Suare Dergi – Film – Kitap – Sanat – Hayat ve DahasıSuare Dergi – Film – Kitap – Sanat – Hayat ve Dahası
    Buradasınız:Anasayfa » ‘İstanbul sokak hayvanlarıyla birlikte yaşamanın mümkün olduğunu dünyaya gösteriyor’
    Ezgi Aktaş

    ‘İstanbul sokak hayvanlarıyla birlikte yaşamanın mümkün olduğunu dünyaya gösteriyor’

    FİLOZOF VE YAZAR EVA MEIJER
    Mayıs 30, 2024Yorum yapılmamış9 dk Okuma Süresi
    Facebook Twitter Pinterest LinkedIn WhatsApp Email
    Paylaş
    Facebook Twitter Pinterest WhatsApp Email

    İstanbul Uluslararası Edebiyat Festivali İTEF İstanbul, bu sene “Senin Hikâyen Ne?” temasıyla gerçekleşiyor. 29 Mayıs’ta başlayıp 2 Haziran’a dek sürecek festival, Türkiye’den isimlerin yanı sıra Almanya, İtalya ve Hollanda’dan yazarları ağırlayacak, onlarla söyleşiler düzenleyecek. Festivalin konuklarından biri de, Amsterdam’da yaşayan filozof, müzisyen, yazar ve akademisyen Eva Meijer. “Hayvanlar Konuşa Konuşa” ve “Dilimin Sınırları” kitaplarının yazarı olan Meijer ile 31 Mayıs’ta Minoa Pera’da katılacağı “Kulağımızı Tıkadıklarımız” söyleşisi öncesinde konuştuk.

    EZGİ AKTAŞ

    – Sevgili Eva, öncelikle röportajı kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederim. Ne yazık ki bu röportaja çalıştığım sırada Türkiye’de tatsız bir tartışma yürüyor. Politikacılar başıboş hayvanların insanlarla paylaştıkları kamusal alanlardan, sokaklardan alınarak barınaklara götürülmesi, sahiplenilmediği takdirde öldürülmesi gerektiğini söylemeye başladı. Böyle bir yasayı Meclis’e getirmek için hazırlık yapıyor, bunu gerekçelendirirken batı medeniyetindeki uygulamalardan örnekler veriyorlar. “Hayvanlar Konuşa Konuşa” kitabının yazarı ve toplumların insan dışı türlerle ilişkileri üzerine çok zaman harcamış biri olarak şu soruma cevap verebilir misiniz: Batı medeniyeti gerçekten insan dışı türlerle imrenilecek bir bağlantı kurabildi mi? Batı düşüncesinde hayvanlar sahiden de hak ettiği genişlikte yer aldı mı?

    Sorularınız için teşekkür ederim öncelikle. Köpekleri ve diğer hayvanları yakalayıp onları toplumdan uzaklaştırmaya yönelik bu planı duyduğuma çok üzüldüm. Buna benzer bir olay, köpeklerimin geldiği Romanya’da olmuştu. Oradaki köpekler bundan dolayı çok acı çekti. İstanbul, sokak hayvanlarıyla birlikte iyi yaşamanın mümkün olduğunu dünyaya gösteren bir örnek. Hatta bununla ilgili “Stray” (Yön: Elizabeth Lo’) ve “Kedi” (Yön: Ceyda Torun) gibi filmler bile var. Akademisyenler bu yaşam tarzını evcil hayvanlarla birlikte yaşamanın daha iyi bir yolu olarak görüyorlar çünkü evcil canlılar evin içinde sıkılıyorlar ve kendi seçimlerini yapma konusunda çok sınırlılar.

    Batı toplumlarında insanlar, çiftlik hayvanları, evcil hayvanlar ve hatta vahşi hayvanlar da dâhil tüm canlıların yaşamlarının neredeyse tüm yönlerini altyapılarla, üretim süreçleriyle, onları tutsak tutmalarıyla ve benzeri yollarla belirliyor. Bu arada hayvanların iç yaşamları hakkında daha fazla şey öğreniyoruz: Düşünüyorlar, konuşuyorlar, kültürleri var ve topluluklar oluşturuyorlar. Hayvanlara saygı duymak, onlar üzerindeki kontrolü arttırmakla değil, yan yana yaşamanın daha iyi yollarını öğrenmekle mümkün olabilir. Hayvanlarla hâlihazırdaki ilişkilerimiz, eylemde ve düşüncede şiddetle şekilleniyor.

    Birlikte yaşamanın daha iyi yollarını bulmak için insanlar olarak tutumumuzu değiştirmemiz, daha nazik ve alçakgönüllü olmamız gerekiyor.

    HİYERARŞİYİ KORUMAK İÇİN
    HAYVANLARA DİLSİZ
    MUAMELESİ YAPIYORUZ

    –“Hayvanlar Konuşa Konuşa” kitabınızı yazarken okuyuculara vermek istediğiniz ana mesaj neydi? Hangi konular hakkında düşünmeye teşvik etmeyi amaçladınız?

    Kitapta hayvanların politik konumuna dil üzerinden bakıyorum. Hayvanlarla ilgili olarak ele alındığında dil meselesi farklı şekillerde politiktir. Çünkü hayvanlar susturuluyor, dilleri tanınmıyor ve sesleri duyulmuyor. Birçok insan diğer hayvanların konuşmadığını düşünüyor, ancak hayvanlar renk, hareket, koku, jest ve diğer birçok ifade biçimini içeren kendilerine özgü bir dile sahip.  Hayvanların dillerinin fark edilmemesinin nedeni aslında bilgi eksikliği değil. Asıl sebep, insanların kendilerini evrenin merkezi olarak görmesi ve sadece kendi dillerini ‘dil’ olarak kabul etmesi. İnsanlar, bir yanda kendilerinin diğer yanda ise hayvanların olduğu hiyerarşiyi korumak istedikleri için hayvanlara dilsiz muamelesi yapıyor. Tarihte de kadınlar ve köleler gibi dilsiz muamelesi gören, sosyal alanda ve politik meselelerde söz sahibi olmayan insan gruplarının örneklerini görüyoruz.

    Dil, demokrasilerin işleyişi açısından da önemli açıkçası. Toplumlarımızı ve yaşam alanlarımızı diğer hayvanlarla daha şefkatli ve adil bir şekilde paylaşmayı öğrenmek için onların söylediklerine daha fazla dikkat etmemiz gerekiyor.

    –Türler arası demokrasi kavramını açıklayabilir misiniz?

    Size bir tanım veremem çünkü bir insan olarak benim görüşüm de sınırlı. Türler arası demokrasinin nasıl olması gerektiğini bulmak için diğer hayvanlarla daha fazla etkileşime girmeliyiz. Ancak türler arası demokrasinin temelinde hayvanların sesleri de dâhil olmak üzere tüm seslerin duyulması gerektiği fikri yatıyor. Elbette farklı varlıklar kendilerini değişik şekillerde ifade ederler. Ancak hayvanların ne söylediği ve ne istediği hakkında zaten çok fazla bilgiye sahibiz.  Öte yandan çiftlikler ya da yaban hayat alanları gibi hayvanlarla etkileşimde bulunabileceğimiz diğer siyasi alanlar hakkında da düşünmemiz gerekiyor.  Tek karara değil, sürece odaklanmalıyız, çünkü birbirimizi anlamak için zamana ihtiyacımız var. Bu kulağa zorlama gelebilir, ancak insanlar ve diğer hayvanlar arasında pek çok farklı alanda etkileşim de bir yandan sürüyor.

    Ben şu sırada sürdürülebilir demokrasiler inşa etmek için hayvanlarla nasıl müzakere edebileceğimizi ve bitkileri, doğayı ve gelecek nesilleri nasıl temsil edebileceğimizi düşünmek için vatandaş meclisleri benzeri bir meclis modeli kullandığım yeni bir metin üzerinde çalışıyorum. Bu yeni model “çok türlü meclis” olarak adlandırılıyor ve kitabın adı da “Çok Türlü Meclisler” olacak.

    İNSAN ODAKLI BAKIŞ AÇISI DEĞİŞMELİ

    –Kitabınızda, hayvanlar arasındaki iletişim ve etkileşimin düşündüğümüzden daha karmaşık olduğunu birçok çalışmayla ortaya koyuyorsunuz. Sizce insan türü bunu anlamakta ya da kabullenmekte neden bu kadar çok zorlanıyor?

    İnsanlar hayata insan bakış açısıyla bakmaya alışıktır.  Bir at veya kuş gibi bir hayvanla birlikte yaşadığınızda, onlarla derin bir iletişim kurmanın mümkün olduğunu çok geçmeden öğrenirsiniz. Bireysel olarak diğer hayvanların ne tür bir iletişim kurabildiğini anladığımızı düşünüyorum. Ancak toplumlarda eğitim, politika, sağlık, gıda, para gibi her şeye insan odaklı bir bakış açısıyla yaklaşılır. Bu da insanlara fayda sağlar ama diğer hayvanlara zarar verir. Bu nedenle kültürel, siyasi ve toplumsal olarak hayvanlara bakış açımızı değiştirebiliriz. Bu da hayvanları yiyecek ya da zarar veren düşmanlar olarak indirgemeden; onları yaşayan, arzuları ve tasarıları olan bireyler ve topluluklar olarak tanımak, onları yememek, kullanmamak veya onlara zarar vermemek demek.

    –Hayvanların da iletişim kurduğu ve bilişsel kapasitelerinin düşünülenden daha geniş olduğu kabul edildiğinde hangi etik sorunlar çözülebilir?

    Hayvanları hayata dair kendi perspektifleri olan dost varlıklar olarak görmek dünyayı çok daha zengin bir yer haline getirebilir ve onların öznelliklerinin hakkını verir. Ancak bu aynı zamanda onların acılarını görmeyi de zorlaştırır. Bu şekilde yaşamak kolay değil ama bir kez yapabildiğinizde geri dönemezsiniz. Hayvanların iletişim biçimlerine dair bilgilerimizi yaşam alanlarını onlarla daha adil bir şekilde paylaşmak ve yeni, daha adil topluluklar inşa etmek için kullanabiliriz.

    –Kitabınızın benim açımdan en etkileyici kısmı, ahtapotlar ve mürekkep balıkları hakkında yazdıklarınızdı. Bu konuda da kişisel bir hikâyem de var. 8 yaşında küçük bir kızken, bir yaz tatilinde teknedeyken kaptanın bir ahtapotu yere vurarak öldürmesini izlemiştim ve günün geri kalanını çok hasta geçirdim. Etrafımdakilerin deniz tutması diye tanımladığı bu his bence bir tür acının farkına varmaktı. Bu sahne, yıllar sonra 19 yaşında vejetaryen olmaya karar verdiğimde zihnimin arkalarından çağırdığım bir görüntü oldu. Sizle ilgili okurken 11 yaşında vejetaryen olduğunuzu gördüm. Et yemeyi bırakmanın bilişsel bir farkındalık durumu olduğuna inanıyorum. Sizin farkındalık anınız neydi?

    Buna tanık olmanın sizin için ne kadar zor olduğunu tahmin edebiliyorum. Benim hikâyemse şu; 11 yaşımdayken bir arkadaşımı ziyaret ettim. Bana annesinin ve kendisinin vejetaryen olduğunu söyledi. Hayvan yememenin mümkün olduğunu düşünemediğim için çok utandığımı hatırlıyorum. Eve gittim ve anneme dedim ki; “Artık hayvanları yemek istemiyorum çünkü onlar benim arkadaşlarım ve insan arkadaşını yemez.”

    HAYVANLARLA İLİŞKİMİZİ YENİDEN
    KURMAK HAYATTA KALMAMIZ İÇİN ŞART

    –Dinler, yerleşik inançlar ve modern bilim insanların üstünlüğüne dayalı hiyerarşik bir düzen dayatırken, hayvanlarla ilişkimizi yeniden inşa etmemiz mümkün mü?

    Ekolojik çöküş yaklaşıyor, dolayısıyla insanların konumunu yeniden düşünmemiz gereken bir zamanda yaşıyoruz. İnsanların eylemleri iklim değişikliğine ve diğer ekolojik krizlere katkıda bulunuyor. Bu yüzden bu zaman “insan çağı-antroposen” olarak adlandırıldı. Hayatta kalmak için davranışlarımızı değiştirmemiz gerekli, bunun için de diğer hayvanlar, bitkiler ve doğa ile nasıl ilişki kurduğumuzu yeniden düşünmeliyiz.

    Hayvanlarla olan ilişkimizi yeniden inşa etmek sadece mümkün değil, aynı zamanda gerekli de. İyi haber şu ki,  hayvanlardan, ağaçlardan ve diğer varlıklardan gezegende nasıl daha sürdürülebilir bir şekilde yaşayabileceğimizi, doğayla ve diğerleriyle nasıl daha iyi bir uyum içinde olabileceğimizi öğrenebiliriz. Her şeyi tek başımıza yapmak zorunda değiliz, bize rehberlik edebilecek başka canlılar da var.

    –Hayvanlar hakkında düşünmek yerine onlarla birlikte düşünmek gibi bir öneriniz var. Bu bir şekilde hiyerarşinin yok edilmesi anlamına geliyor. Bu mümkün mü?

    Ben hayvanlarla yaşamak hakkında yazdım. Romanya’dan sahiplendiğim sokak köpekleriyle yaşamayı öğrenmek ve sahiplenip baktığım laboratuvar fareleri hakkında yazdım. Bu metinlerde ve hayatımda yeni bir varoluş biçiminin temeli olarak diğer hayvanlarla diyalog kurmanın yollarını arıyorum. Ayrıca türler arası diyaloglar hakkında bir kitap üzerinde çalışıyorum. Çünkü diyalog modelinin başkaları hakkında bilgi oluşturmak için verimli olduğunu düşünüyorum. Sorulara ve cevaplara, zamana ve meraka ihtiyacımız var. Hayvanlarla diyaloglar, insan sözcüklerini ve beden dilini (farklı türlerden) kullanmayı, ortak alışkanlıklar oluşturmayı ve ritüeller geliştirmeyi (örneğin yemekle ilgili), oyun oynamayı ve birlikte öğrenmeyi içerebilir.

    Ayrıca Amsterdam’daki Mediamatic adlı restoranla birlikte köpekler ve insanlar için akşam yemekleri geliştirdim. İnsanlar ve köpekler aynı vegan yemeği yiyorlardı ve hepsi büyük, alçak bir masanın etrafında oturuyorlardı. Bu, hiyerarşilere meydan okumanın ve birlikte yaşamanın yeni yollarını keşfetmenin bir yoluydu. Köpekler de insanlar da bunu sevdi. (https://www.mediamatic.net/en/page/388941/dog-dinner).

    HAYATIN ZORLUĞUNU HİSSETMEK
    İNSAN OLMANIN PARÇASI   

    –“Dilimin Sınırları-Depresyon Hakkında Küçük, Felsefi Bir Araştırma” kitabınızda “depresyon” konusunu ele alıyorsunuz. Kendinize dayanarak depresyonda olmanın nasıl bir his olduğunu aktarmanız çok önemliydi. Çünkü bu hiper-interaktif dünyada depresyonun çok hafife alındığını düşünüyorum. Basite indirgenmiş tavsiyeler veriliyor. Depresyon birçok eylemi yapamama hali değil mi? Araştırmalarınız depresyon konusunda sizi nereye ulaştırdı?

    Depresyon hakkında bir filozof bakış açısıyla yazmak istedim, bunu yaparken de sadece deneyimimi anlatmakla kalmayıp, depresyonun bireyler ve toplum için anlamını da araştırdım. Depresyon çok izole edici bir deneyim, başkalarına ve aynı zamanda kendinize ulaşmayı zorlaştırır. Aynı zamanda izolasyona neden olur. Sizi gelecekten ve geçmişten ayırır, böylece kendinizi iyi hissetmediğiniz bir şimdiki zamana sıkışıp kalırsınız.

    Hayatımda anlam yaratmak ve hayata kök salmak, benim için işime bağlanmakla (aynı zamanda bir romancıyım, dolayısıyla yazmak benim için önemli) ve hayvanlarla ve doğayla bağ kurmak demek. Doğrusu hasta olduğum dönemde hayvanlar da benimle ilgilenmişti. Yürümek, koşmak ve hareket etmek de beni rahatlatıyor. Ama bu söylediklerim kişiseldir, başkalarının da kendi çareleri olabilir. Kitapta terapi ve ilaçları da tartışıyorum. Her ikisi de yardımcı olabilir. Üstelik, terapi dil açısından da ilgi çekicidir çünkü diyalog içinde kendinizi yeniden inşa edersiniz. Bununla birlikte, depresyonun sadece bir hastalık ya da sapma olmadığını kabul etmenin önemli olduğunu düşünüyorum. Hayatın zorluğunu derinden hissetmek insan olmanın bir parçası.

    –Kitabınızda Ann Cvetkovich’ten bir alıntı yapıyorsunuz. Cvetkovich, yaşadığımız toplumun ırkçı, sömürgeci, neoliberal ve kapitalist özelliklerinin insanlarda depresyonu daha da tetiklediğini söylüyor. Bu sizin de katıldığınız bir görüş mü?

    Modern toplumlarda depresyon genellikle haplarla ya da konuşarak çözülebilen bir sorun olarak görülüyor. Ancak toplumlarda bazı insanlara fayda sağlayan, bazı insanlara da işe yaramaz hissettiren yapılar var. Başkaları kadar iyi olmadığınızı duyarsanız, öz değeriniz azalacaktır. Yukarıda bahsettiğim varoluşsal soruları kolektif olarak tartışmak ve hayatın çok zor olabileceğini kabul etmek önemli. Hastalanabilirsiniz, sevdikleriniz ölebilir, hayatınızda kaybettiğiniz durumlar olur. Hayatlarımızı daha iyi veya daha kötü hale getirebilecek siyasi boyutların farkına varmak da önemlidir.

    Araştırmalar doğada ve ağaçlara yakın olmanın kendimizi daha iyi hissetmemizi sağladığını gösteriyor. Bu hayvanlarla yeni yollarla bir arada yaşamayı düşünmek için iyi bir fırsat aslında. Sevginin yeni biçimlerini kurmak ve insan dışı canlılarla bir arada bir arada yaşamak hepimiz için çok önemli.

    Ezgi Aktaş

    Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nden mezun oldum. 2007’de adım attığım medya ilişkileri ve iletişim alanında çeşitli projelerde görev aldım. Turizm, gıda, teknoloji, kültür endüstrisi ve sağlık başta olmak üzere pek çok alanda iletişim/proje uzmanı olarak çalıştım. Özel bir ilgi duyduğum kültür sanat alanında farklı mecralarda yazılarım yayınlandı, 2006-2013 yılları arasında kültür sanat sitesi Alternatif İstanbul Rehberi’nin editörlüğünü üstlendim. Bir yandan iletişim uzmanı olarak çalışmaya devam ederken diğer yandan kültür sanat etkinliklerini takip etmeye devam ediyorum.

    YAZARIN DİĞER YAZILARI

    Related Posts

    Margaret Atwood’un “Kalpten” şiirleri okurla buluştu

    Aralık 3, 2025 Kitap

    Sokak Sanatçıları Festivali 500 sanatçıyı Müze Gazhane’de ağırlayacak

    Aralık 3, 2025 Etkinlik

    Yollara Düşen Sahneden Öyküler Depo İstanbul’da

    Aralık 3, 2025 Tiyatro

    BİFO ve Barbara Hannigan’dan özel konser

    Aralık 1, 2025 Konser
    Yorum Yap

    Comments are closed.

    Yeni Eklenenler

    Margaret Atwood’un “Kalpten” şiirleri okurla buluştu

    Aralık 3, 2025 Kitap

    Margaret Atwood’un “Kalpten” adlı şiir kitabı Doğan Kitap tarafından Nuray Önlüoğlu çevirisiyle okurla buluşturuldu. Margaret…

    Sokak Sanatçıları Festivali 500 sanatçıyı Müze Gazhane’de ağırlayacak

    Aralık 3, 2025

    Yollara Düşen Sahneden Öyküler Depo İstanbul’da

    Aralık 3, 2025

    PALOMAR – ITALO CALVINO

    Aralık 2, 2025
    Sosyal Medya'da Biz
    • Facebook
    • Twitter
    • Instagram
    • YouTube
    Bu Haberleri Kaçırmayın

    Hiko Hikmetov’un Yeni Şarkısı “Zaten” dinleyiciyle buluştu

    Ocak 19, 2024 Müzik

    “Gecenin Kıyısı”, cuma günü sinemalarda

    Mart 11, 2025 Film

    Zeki Müren hayranı İngiliz ozan Morrissey İstanbul’da

    Şubat 21, 2025 Konser
    Hakkımızda
    Hakkımızda

    Film, kitap, sanat, hayat ve daha fazlası için haber, röportaj, makale, podcast, güncel bilgiler içeren e-dergi.

    Email : editor@suaredergi.com.tr

    Künye

    Son Eklenen Yazılar

    Margaret Atwood’un “Kalpten” şiirleri okurla buluştu

    Aralık 3, 2025

    Sokak Sanatçıları Festivali 500 sanatçıyı Müze Gazhane’de ağırlayacak

    Aralık 3, 2025

    Yollara Düşen Sahneden Öyküler Depo İstanbul’da

    Aralık 3, 2025
    X (Twitter) Instagram Facebook
    © 2025 Tüm Hakları Saklıdır. Do Medya & Ekipbizz İçerik İşbirliğiyle hazırlanmaktadır.

    Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.