İsmet Ümit
Sabahı sevmeyen çok insan tanıdım. Güneşin perdelerin arasından sızdığı anları işkence gören bir mahkûm gibi köşede bekleyen zavallı çok dostum oldu. Hepsinin kaçtığı gerçekler hatta üzerini örtüp kuytuda sakladıkları kırık kalp parçalarının, hüzünlerinin, incinmelerinin ulaşılmasını istemeyen insanlar. Bu insanlar karanlık köşelerinde kalıp saklanarak bir çeşit münzeviliği seçen ruhlar olmuştur benim için.
Tüm trafik, gün doğmadan hemen evvel kurşuni zaman diliminde gerçekleşir. O gri ortamda tek tek belirirler, birazdan doğacak güneşten kaçmak zorunda olduklarını bilen insanlardır bunlar. Kimileri ellerini, kimileri de hayallerini ceplerine gömmüş derin hüznün yolcularıdırlar.
Işık onlar için kazananların sahnesidir. İyiliği, başarıyı, aşkı çoktan kaybetmiş olmanın gölgeler arasında saklanmanın düsturu olduğunu bilirler. Işıktan kaçma nedenleri; yargılanma, yaftalama, ötekileştirilme ve bitmez tükenmez onaylanma ihtiyaçlarıdır.
Tekinsiz yerlerde yaşarlar gölgede kalmış insanlar. Öyle mantıklı olmayan kendi içlerinde uydurdukları kuralların içinde dere gibi aktığı korku kokan viraneler, diplerdir sığındıkları yerler. Normallik denilen kurallara, yanlı yazılmış kanunlara ürkerek bakarlar genelde.
Kaybetmeye alışmış kumarbaz gibidirler. Farkında oldukları tek gerçeklik, güneşin altında herkese benzeyen ruhlardan olmayı reddettikleri gün geçtikleri karanlıklar diyarında kabul ettikleri mutluluk kırıntılarıdır. Karanlığın manifestosunun gerçekliğinde paylarına düşen yegâne şeydir buonlar için.
Bazıları kaçtıkları şeyin kendi ışıkları olduğunu bilseler de gölgede var olmaya artık çoktan alışmış bir karakter edindiklerinden yüzeydeki ışığı görmeksizin hayatlarını sonlandırmaya rahatlıkla karar bile verebilirler.
Toplum onları çoktan dışlamıştır zaten. Özenle yaratılmış görüntünün aynadaki çatlakları olup çıkmışlardır çoktan. Oysa şimdi oldukları yerde ayna yoktur, sadece gerçeğin yansıması saati belli bir tren gibi gelir ve gider…
Tek bildikleri kendileri olabildikleri yalın gerçekliğin sınırları içinde var oldukları metrekare kadar saklamaları gereken varlıklarından ibaret olmaları gerektiğidir. İlk ve peşinen kaybettikleri kendi varlıklarıdır ve bunu içten içe bildikleri için gece, gündüz, kerahet vakti dâhil kendileri başta olmak üzere her şeyden ve herkesten her daim biteviye kaçarlar. Zamanın ruhundan kaçtıkları gibi, kendi olmayan ruhlarından da kaçarlar.

İsmet Ümit, Büyükada’da doğdu. Sayıları pek sevmese de; kelime ve cümle mühendisliğine çocukluktan beri aşık. Geçmişinde tiyatro ve işletmecilik ile yıllarca hemhal olmuştur. Yazdığı hikayeler çeşitli kolektif öykü kitaplarında yayımlanmış olup halen tüm dimağını yazıya yormaktadır. Edebiyat dünyasında Üstadı kirpilerin mesafesini ayarlayan adam, Sorgun’un babasıdır.

