BURAK SOYER

Hernan Diaz’ın kurgu alanında Pulitzer Ödülü’nü kazanan ikinci romanı “Güven”,Amerika’nın tarihin değiştirecek Büyük Buhran dönemi öncesinde ve sonrasında yaşananlara sebep olacak bir “mimar” bir yaratıp, ona başka başka kimlikler vererek bir minvalde, “Sermaye kimdeyse muktedir odur” gibi bir hipotez ortaya atan ve tüm ibrelerin bu muktedirin elinde olduğunu, onunla istediği gibi oynayıp milyonlarca insanın kaderini değiştirme gücüyle kaderlerini nasıl etkilediğini, kurgu içinde kurgu, kitap içinde kitap, karakter içinde başka karakter, olaylar içinde bambaşka olaylarla anlatan, sürekli yer değiştiren örgüsüyle okuru kendine bağlayan, çok katmanlı ve çok boyutlu bir eser.
1973 Arjantin doğumlu, Amerikalı yazar Hernan Diaz, henüz iki yaşındayken askeri darbe sonrasında ailesiyle birlikte İsveç’e göç etmiş. 1983 yılında tekrar ülkesine dönen Diaz, Buenos Aires Üniversitesi’nde edebiyat eğitimi aldıktan sonra London King’sCollage’da yine edebiyat üzerine yüksek lisans eğitimi yapmış. 1999 yılında New York’a giden Diaz, edebiyat doktorasını da New York Üniversitesi’nde tamamlamış. Columbia Üniversitesi’ndeki İspanyol kökenlilerle ilgili bir enstitüde görev yapan yazar, diğer yandan Revista Hispanica Moderna adlı İspanyolca bir dergide de editörlük görevini üstlenmiş.
Edebiyata erken yaşta merak salan, küçük yaşta öyküler yazmaya başlayan HernanDiaz’ın bu çalışmaları, Granta, The Paris Review, The Atlantic, Harper’s Magazine, Playboy, Publishers Weekly, The New York Times gibi mecralarda yayımlanmış. Borges üzerine yazdığı ilk kitabı “Borges, Between History and Eternity”, 2012 yılında basılmış. Bu kitabıyla aralarında Rockefeller Vakfı Bellagio Merkezi, Ingmar Bergman Vakfı, New York Halk Kütüphanesi ve Akademisyenler ve Yazarlar için CullmanMerkezi gibi birçok yerden burs almış, 2019 yılında da Whiting Ödülü’ne layık görülmüş. 2017 yılında yayımlanan ilk romanı “Uzaklarda” ile bir sonraki yıl William Saroyan adına kurgu dalında verilen uluslararası ödül başta olmak üzere pek çok ödül kazanıp Pulitzer ve PEN/Faulkner Ödülü’ne aday olan Hernan Diaz, İthaki Yayınları tarafından Kerem Sanatel çevirisiyle kısa süre önce Türkçede yayımlanan ikinci romanı “Güven”le 2022 yılında Kirkus Ödülü’nü, 2023’te de kurgu alanında Pulitzer Ödülü’nü kazanmış. Amerika’nın tarihin değiştirecek Büyük Buhran’ın, dönemin öncesinde ve sonrasında yaşananların mimarı olan gizemli bir yatırımcı yaratıp, ona başka başka kimlikler vererek bir minvalde, “Sermaye kimdeyse muktedir odur” gibi bir hipotez ortaya atan ve tüm ibrelerin bu muktedirin elinde olduğunu, onunla istediği gibi oynayıp milyonlarca insanın kaderini değiştirme gücüyle kaderlerini nasıl etkilediğini kurgu içinde kurgu, kitap içinde kitap, karakter içinde başka karakter, olaylar içinde bambaşka olaylarla anlatan “Güven”, sürekli yer değiştiren örgüsüyle okuru kendine bağlayan, çok katmanlı ve çok boyutlu bir eser.
Kendi içinde dört ayrı kitaba ayrılan “Güven”in ilk kitabı, “Kefalet” Harold Vanner isimli hayali bir yazarın elinde çıkma, tütün tüccarlığıyla başlayıp sonradan birçok farklı alanda faaliyet gösteren ve Amerikan ekonomisini, 1600’lü yıllardan itibaren 20. yüzyıl başlarına kadar elinde bulunduran, Büyük Buhran’ın müsebbibi Rask ailesinin son ferdi Benjamin Rask’a değiniyor. Hayali yazar Vanner’ın anlattığına göre altın yaldızlı varaklar içinde dünyaya gelen Rask, atanın da atasından yadigâr mirası, mal varlığı, şirketleriyle ülke ekonomisini parmağında oynatan bir karakter. Ancak meslektaşlarının aksine seçtiği münzevi hayat sebebiyle Amerikan halkının merakına ayrıca mazhar olan Benjamin Rask, müthiş zekâsının yanında kuş kadar kalan küçük zevkleriyle hayatına devam eden, kendi hâlinde bir karakter. İşine, muhtemelen köklü bir ailenin kendisine sunduğu imkânlara ihanet etmeyecek kadar vefalı olduğu için böylesine bağlı, kendi dünyası küçücük olsa da, yeri geldiğinde, zekâsı ve önsezileri sayesinde, bir hareketiyle bir gecede insanlara milyonlarca dolar kaybettirecek kadar büyük oynamayı başarabilen bir adam. Ezkaza, Helen adında genç bir kadınla evlenen, ancak Helen’in zamanla kayışı koparması sonucu tımarhaneye kapatılan, sonrasında da hayatını kaybetmesiyle iyice inzivaya çekilişini anlatıyor Harold Vanner.
İkinci kitabın yazarı Andrew Bevel. “Yaşamım” adlı otobiyografik kitabında, karısı Mildred ile Büyük Buhran’a milleti batırıp kendisi cebini doldurarak Amerika’dan paranın dünyadaki “cumhuriyeti” İsviçre’ye göç edişini, burada sanat sepet işlerine sarışını, paranın kisvesinden çıkıp üst tabakanın âlemine dalan bir portre çizen Bevel’ınkitabında da bu defa önce Mildred’in babasının sonra da Mildred’in kendisi akıl hastalığına tutuluyor ve ikisi de hayatını kaybediyor. Bunun üzerine Andrew, tekrar Amerika’ya dönerek esas işi olan paraya abanmaya başlıyor. Üçüncü kitap olan “Bir Hatırat, Anımsanış”ı kaleme alan Ida Partenzaadlı İtalyan asıllı bir kadının Bevel’in “gerçek hikâyesinin” kitabını yazışına şahit oluyoruz.
Dizgicilik yaparak hayatını idame ettirmeye çalışan bir anarşistin kızı olarak karşımıza çıkan Partenza, başta dönemin tüm kadınları gibi sekreter olmak için bir sürü yere iş başvurusunda bulunuyor. Ancak olumlu geri dönüşler alamıyor. Son gittiği yerde tanımadığı biri tarafından bir mülakata tabi tutulduktan sonra kendisinin hayat hikâyesini yazmaya başlayan bu adamın 1920’lerde Amerikan ekonomisinin tek başrolü olan Bevel olduğunu anlıyoruz. Ancak buraya kadarki ülke ekonomisinde parmağı olanlar arasında en acımasızı olan Bevel, gerçeği kendine göre yontarak, olayın aslını kendi istediği şekilde değiştirecek kadar güç sahibi biri. Bevel anlatıyor, Partenza yazıyor. İstemediği yerleri (gerçekleri!) değiştirip tekrar kurguluyor. Kazanımlarının sadece kendi çıkarları doğrultusunda olmadığını, ülke menfaati için de elini fazlasıyla taşın altına soktuğunu her defasında dile getirerek sermayenin siyasi iktidarla olan dirsek temasını devamlı canlı tutuyor.
Son kitapta ise hayatının son günlerini tuttuğu günlükle temize çeken kanser hastası yaşadıklarını okuyup bu zorlu kitabı tamamlamış oluyoruz…
Hernan Diaz, “Güven”de alışıla geldiğimiz tüm kalıpların dışına çıkıp okurla kitabın arasından çekilerek bütün ihaleyi üzerimize yıkıyor. Evet, herkesin bildiği üzere Amerika’da Büyük Buhran diye bir dönem yaşandı, kimi battı, kimi çıktı. Ancak bu bir kişinin dahliyle mi oldu, öyle olduysa bu kim, nereden geliyor, değilse neler oldu gibi birçok soruya boğarken, diğer yandan böyle birisinin gerçekten var olduğuna inandırarak onu farklı kimliklere büründürüyor. Diaz’ın kitabındaki tek kesişim noktası muktedirlik konusunda berrak bir hâlde sabit kalıyor. Yazarın, ana karakterleri soktuğu kimliklerin hepsinde bu kişiler tarihi, bugünü, geleceği baştan, kendilerini her şekilde haklı gösterecek şekilde eğip bükebiliyorlar ki, zaten Diaz’ın amacı da bu: Muktedirin, sermayenin sahibi kim veya kimlerse, tarihi ve gerçekleri onların yazdığını dile getirmek. “Güven” de bunu gözümüzün içine soka soka anlatıyor.

Burak Soyer
2005 yılında Radikal Gazetesi Kültür Sanat Servisi ve Kitap Eki’nde gazeteciliğe başladı. Şimdiye kadar Milliyet, Hürriyet, Hürriyet Kitap Sanat, BirGün, BirGün Pazar, BirGünKitap, Taraf, Cumhuriyet Pazar, T24, Gazete Duvar, sendika.org, solhaber.org’a, siyaset, edebiyat, müzik, sinema, tiyatro yazıları yazdı. Halen Gazete Pencere, Bianet, Gazete İkinci Yüzyıl ve OT dergisine kültür sanat, K24, Edebiyathaber.net, Oggito, Ne Okuyorum?, Ajandakolik, Mahal Dergi, Romanoku internet sitelerine de edebiyat yazıları yazıyor. 2017 yılında ilk kitabı Zıvana Doğan Kitap etiketiyle yayımlandı. Zıvana’nın devamı olanBuji de 2019 yılında aynı yayınevinden çıktı. Son romanı Ring ise, geçtiğimiz Eylül ayında Karakarga Yayınları etiketiyle okuyucuyla buluştu. 2015 yılında Anadolu Üniversitesi Sosyoloji bölümünden mezun olan Burak Soyer, halen Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Sanat Tarihi bölümündeki eğitimine devam etmektedir.