Tuba Ayşe Özgür
Bu bir rüya mıydı bilemiyorum. Oradaydım sanki, tam o noktada. Hayatın içindeki gibi. Kollarım iki yana açık, boşlukta yürür gibi. Belki de gerçekti yaşamın içinde telaşeden kendini kaçıran kadın.
Koca iki okyanusun birleştiği yerdeyim. Aralarındaki sınır ip kadar ince bir duvar. Ne bu tarafa aitim ne öteye. Geriden gelen küçük dalgalar o çizgiye vardığında büyüyor, köpürüyor, birbirine çarpıyor. Sonra suçluluk duyar gibi sessizce geri çekiliyorlar. Her geri çekiliş bir itiraf, her yükseliş bir başkaldırı. Ben, tam o arada, o çatlakta duruyorum. Kollarımı açtım, okyanus ikiye bölündü sanki. Dengesizliğin ortasında denge gibi, çaresiz ama kaçınılmaz. Ama insanın kendisiyle kurduğu duvarlar, denizinkinden daha kalın. Ve o duvarlar bazen bir ip kadar ince görünse de geçilmez.
Bir yanım suyun hafızasında çözülmek istiyor, bir yanım taşın sabrında donmak. Her adımda biraz daha ikiye bölünüyorum. Belki de insan olmak budur. İki uç arasında yürüyen bir yarık.
Dengeden düştüğün de olur. Yaralar açar sana. Kalkarsın, bir tarafını öbür tarafına koyar dindirirsin. İşte o anda, bilmeden bir duvar koyarsın. Görünmez, şeffaf, ip kadar ince. Sonra devam edersin, inatla, itinayla. Ama olmaz. Tökezlersin yine.
Ve bir duvar daha. Kendimiz mi öreriz, yoksa başkaları mı ördürür? Belki de yaralar örer. Hepsi ip kadar inceyse neden yıkılmaz, neden taştan olur?
Çünkü insan kendini korumak isterken kendini kabuğuna hapseder. Her yaranın çevresine bir duvar örer, her duvarın içine biraz daha susar. Ve sonunda, bir bakarsın, nefes almak bile acıtır.
O duvar, varoluşun ta kendisi. Su ona vurdukça çatlıyor, sonra yeniden katılaşıyor. Her darbede biraz daha çözülüp biraz daha sertleşiyor. Bir yanı devrilmek isterken, diğeri dik durmakta ısrarcı. İp kadar ince bir çizgide yürürken fark ediyor insan… hiçbir duvar kendi kendine yıkılmaz. Bir dalga gerekir, bir sarsıntı. Dalgalar öğretir insana, hiçbir şey sabit değildir. Su bile hatırlar, taş bile yorulur. Her darbe, her geri çekiliş… su unutmaz, biz unuturuz. Kaç defa kendi sesimize çarptığımızı, kaç defa yıkıldığımızı. Deniz kendine döner, biz dönmeyiz. Her dalga “belki bu kez geçerim” der ama geçemez. Duvar hep oradadır. Tıpkı içimizdeki görünmez sınır gibi.
Dipten bir uğultu geliyor. Su, bedenimi değil bilincimi dövüyor. İçimdeki taş çatırdıyor, içimdeki su kabarıyor. Kendime çarpa çarpa sesimi kaybediyorum. Dalgalar benim dilim, duvar benim suskunluğum. Belki bir rüyaydı bu, belki de uyanıklığın ta kendisi. Oradaydım; kolları iki yana açık, dengesini arayan bir kadın. Yaşamla ölüm, inançla inkâr, suyla taş, varlıkla hiçlik arasında bir çizgide yürüyordum. Belki de gerçek buydu: kendinden kaçarken kendine çarpmak. İnsan, bir duvar kadar suskun ve bir dalga kadar yorgun.
Denge bir yalan. Kısa bir sessizlik, çöküşten önceki soluklanma sadece. Benim duvarım bir gün yıkılır. Belki bir gün ben de su olurum. Ama hâlâ o ipin üzerindeyim. İp kadar ince bir duvar iki okyanusun ortasında, iki benliğin arasında.
Bir tarafım taş gibi suskun, diğeri su gibi ısrarlı. Dalgalar vurdukça duvar biraz daha eriyor, ben biraz daha kendime yaklaşıyorum. Hiçliğe çarptıkça anlıyorum; varlık dediğimiz şey aslında yokluğun sesiymiş.
Hiçbir duvar sonsuza dek dayanmaz. Ama hiçbir dalga da vazgeçmez. Ve belki de insan, tam bu ısrarın içinde anlam bulur: yıkılmaya razı gelmeden, geçemeyeceğini bile bile yeniden çarpmakta.
Belki o gün, susmak bile gerekmez. Hiçliğe çarpan duvar bir gün yıkıldığında, belki su konuşur…

Tuba Ayşe Özgür, 1993’te İngiliz CAS Akademi’de yaratıcı yazarlık eğitimi, 1994-1998 yılları arasında Çisenti ve Postüla adlı tiyatro gruplarında oyunculuk ve oyun yazarlığı eğitimi aldı. Halen Amerikan ANU üniversitesinde Psikoloji ve Sosyoloji okumakta. Kurucusu olduğu Komite Reklam Ajansı’nın yanı sıra çeşitli ajanslarda reklam yazarlığı yaptı. Bu süreç boyunca çeşitli dergilerde de görev aldı. İçerik yazarlığı, yazı işleri müdürlüğü, yayın koordinatörlüğü gibi pozisyonlarda, yazıları yayınlandı. Kurucusu olduğu Atölye Bütünsel Edebiyat’ta koordinatörlük yapıyor. Büyü Bozumu, Benim Kalbim Dikdörtgen, Kedi Uykusu adlı roman, İçime Karga Uçuştu öykü kitaplarının yazarı.

