Sinan Cem Çamözü
Eğer gerçekliğin sınırlarını merak eden ve bilinçaltına derinlemesine bir yolculuk yapmak isteyen biriyseniz, mutlaka izlemeniz gereken bir film önerim var: Paprika.
Rüya ile gerçek arasındaki sınırın nerede başladığı ve nerede bittiği hep merak ettiğimiz bir konu. Gerçek nedir? Neden rüya görüyoruz? Rüyalar gerçeğe dahil midir? Ya hayat dediğimiz şey de bir rüyaysa?
Satoshi Kon’un Paprika’sı, işte tam da bu sorunun peşine düşen bir film. Filmde rüyalara girerek bilinçaltını keşfetmeyi sağlayan bir teknolojiyi, birilerinin bu teknolojiyi çalıp dünyayı kaosa sürüklemesini ve rüyaların gerçeklikle iç içe geçmesini konu ediniyor. Ama asıl mesele şu: Gerçek dediğimiz şey, bizim kontrolümüzde mi?
Satoshi Kon’un yönettiği, senaryosunu Yasutaka Tsutsui’nin yazdığı bu animasyon filmi ilk izlediğimde her şey bana fazla kaotik, fazla renkli, fazla “fazla” gelmişti. Ama sonra fark ettim ki, Paprika tam da böyle olmalıydı. Bilinçaltımız gibi… Çelişkiler, arzular, korkular, bastırılmış hisler ve hep arzulanan özgürlük, sınırsızlık, olanaksızlığın olasılığı…
Filmde Dr. Atsuko Chiba adında bir bilim insanı var. Mantıklı, disiplinli, soğuk bir kadın… Ama rüya dünyasına girdiğinde bambaşka birine dönüşüyor: Paprika. Eğlenceli, özgür, umursamaz… Bu iki figürün birbiriyle çelişmesi aslında çok tanıdık bir durum. Biz de biraz böyle değil miyiz?
Dr. Atsuko Chiba, filmde bilim ve akılcılığı temsil ederken, alter egosu Paprika, rüya dünyasının sınırsız yaratıcılığını ve özgürlüğünü sembolize ediyor. Chiba, ciddi, kontrollü ve disiplinli bir bilim insanıyken, Paprika neşeli, özgür ruhlu ve sezgisel bir kadın.
Gündelik hayatta belli kalıplara sıkıştırılan benliğin, hayallerimizde ve rüyalarımızda sınırlarımızı kaldırması çok da yabancısı olduğumuz bir durum olmasa gerek.
Ama gerçek benlik hangisi? Bu soru da insanın aklına takılmıyor değil. Atsuko mu? Paprika mı? Gerçek hangisi? Mantıklı, bilim insanı olan mı? Yoksa rüyalarda özgürce dans eden Paprika mı? Bu sorunun net bir cevabı yok. Çünkü hepimiz hem Atsuko hem de Paprika olabiliriz.
Filmin bir diğer önemli karakteri, Dedektif Konakawa. Dedektif, kendi rüyalarından kaçıyor ama aslında kaçtığı şey kendi geçmişi. İçinde pişmanlıklarının ağırlığını taşıyor. Bunların hepsi rüyalarında onu kovalamaya devam ediyor. Filmde onun rüyaları, eski Hollywood filmlerine benzetiliyor. Yani Paprika, bir anlamda rüya ile sinemayı aynı şey olarak görüyor.
Belki de haklı. Sinema da rüya gibi, değil mi? İzlerken o dünyanın içine giriyoruz, kendimizi kaptırıyoruz. Kimi zaman gerçek hayatta asla yapamayacağımız şeyleri hayal ediyoruz.
Rüyalar gibi sinema da bize bir kaçış alanı sunuyor ama aynı zamanda bilinçaltımızı açığa çıkaran bir ayna da olabiliyor.
Bir diğer karakter: Dr. Kōsaku Tokita. DC Mini’nin dâhi mucidi olan Tokita, çocuksu ve saf bir ruha sahip. Teknolojiye duyduğu hayranlık, insani ilişkilerini zayıflatıyor. Ancak aynı zamanda yaratıcılığı ve bilimin sınırlarını aşma arzusunu temsil ediyor. Tokita, bilim insanlarının etik sorumluluklarını ve teknolojinin kontrolsüz gelişiminin doğurabileceği sonuçları sorgulamak için biçilmiş bir karakter.
Filmdeki asıl çatışmalardan biri, teknolojinin bilinçaltımıza sızması ve kontrolün kimde olduğu meselesi.
DC Mini adı verilen cihaz, insanların rüyalarına girerek onların bilinçaltını değiştirebiliyor. Ama bu güç yanlış ellere geçtiğinde, insanlar kendi rüyalarının bile kontrolünü kaybediyor.
Burada film, teknolojinin insan zihni üzerindeki etkisini sorguluyor. Bugün de yapay zeka, veri takibi, sosyal medya algoritmaları gibi araçlarla zihnimizin ne kadar manipüle edildiğini düşünün. Ne izleyeceğimizi, ne okuyacağımızı, hatta ne düşüneceğimizi bile birileri bizim yerimize seçmeye başladı. Bu durumda biz gerçekten ne kadar özgürüz? Bilinçaltımız bile başkalarının elindeyse, kendimiz olduğumuzu nasıl iddia edebiliriz? Böyle düşününce gerçeklik devasa bir hapishaneye dönüşmüyor mu? Yap ve yapma diye katı kuralları olan bir hapishane!
Dr. Seijiro Inui ve Dr. Morio Osanai karakterleri de ilginç. Dr. Inui, teknolojinin aşırı ilerlemesine karşı çıkan muhafazakâr bir figür ve DC Mini’nin yasaklanmasını istiyor. Ancak film ilerledikçe, Inui’nin yalnızca kontrolü elinde tutmak istediği anlaşılıyor. Osanai ise onun sadık yardımcısı olarak güç ve otorite arasındaki denge arayışını simgeliyor. Bu karakterler, teknolojinin hem etik sınırlarını hem de insan doğasının karanlık yönlerini vurguluyor
Paprika, izleyiciyi rüyalar ve gerçeklik arasındaki farkı düşünmeye zorlayan bir film. Ama belki de en önemli soru şu: Biz hangisini tercih ederdik?
Gerçek dediğimiz şey, o kadar da net ve kesin değilse, eğer rüyalar bize özgürlüğü, sonsuz olasılıkları sunuyorsa, neden uyanmak zorunda olalım ki?
Belki de asıl mesele, rüyalarımızı ve gerçekliğimizi birbirinden ayırmaya çalışmak yerine, ikisini birleştirmenin yollarını aramaktır. Ya gerçek sandığımız şeyler sadece öğretilmiş kurallardan ibaretse? Ya özgürlük, o kuralların dışına çıkmaya cesaret etmekten geçiyorsa?