
Fransız Yeni Dalga sinemasının en önemli isimlerinden yönetmen Jean-Luc Godard, filmlerinden bir seçkiyle 24 Ekim-21 Ocak 2023 tarihleri arasında Kadıköy Belediyesi Sinematek/Sinema Evi’nin konuğu oluyor. “60’larda Godard” başlıklı programın biletleri Mobilet üzerinden satışa çıktı.
Sinematek/Sinema Evi Film Program Koordinatörü Senem Erdine; kaleme aldığı yazıda Godard sineması hakkında şu bilgileri veriyor;
“Jean-Luc Godard, 1960’ta ilk filmi Serseri Âşıklar’ı (À bout de souffle) çektikten sonra sinemayı bırakmış olsa da sonuç değişmezdi; el kamerası ve doğal ışıkla gerçek mekânlardaki çekimleri, sıçramalı kurgu denemeleri, alışılmadık kamera açıları, cazı andıran düzensiz kurgu ritmi ve bohem karakterleriyle film, Yurttaş Kane’den (1941) beri çekilmiş en özgün ve yaratıcı film olarak hatırlanacaktı yine. Ama Godard devam etti, 1961-1967 yılları arasında ardı ardına çektiği 15 uzun metraj ile sinema tarihinin en önemli çalışmaları arasında değerlendirilmesi gereken bir film zinciri ortaya çıkardı: Serseri Âşıklar (À bout de souffle, 1960) Kadın Kadındır (Une femme est une femme, 1961), Hayatını Yaşamak (Vivre sa vie: Film en douze tableaux, 1962), Küçük Asker (Le Petit Soldat, 1963), Jandarmalar (Les carabiniers, 1963), Nefret (Le mépris, 1963), Çete (Bande à part, 1964), Evli Bir Kadın (Une femme mariée, 1964), Alphaville (1965), Pierrot le Fou (Çılgın Pierrot, 1965), Erkek, Dişi (Masculin féminin, 1966), Amerikan Malı (Made in U.S.A, 1966), Onun Hakkında Bildiğim İki Üç Şey (2 ou 3 choses que je sais d’elle, 1967), Çinli Kız (La Chinoise, 1967), Week End (1967).”
“Bir bütün olarak ele alındığında, yaratıcı stili, enerjisi, göz alıcı, havalı görsel dünyası, sinemanın önyargılarına, geleneklerine coşkuyla karşı çıkan ve seyirciyi kaşıkla beslemeyi reddeden tavrıyla bu 15 filmin sinema tarihinde eşi benzeri yok. “Godardyen” kelimesini kullandığımızda bu filmleri, bu filmlerdeki dünya görüşünü ve sinema yaklaşımını kastediyoruz. Öte yandan, bu filmleri izlerken kültürel ve politik çalkantılar içindeki bir dönemle bağ kurmak ve bu bağı korumak için sinemanın nasıl bir yön aldığını görüyoruz. Film yapma ve filmler üzerine düşünme şeklimizi kökünden değiştiren filmler bunlar. Ve tabii aynı zamanda Godard’ı modern sinemanın yaratıcısı yapan filmler. Yeni Dalga’nın ön saflarında, yıldızının en parlak olduğu 60’lı yıllarda yaptığı filmleriyle Godard, sinemada bir devrim gerçekleştirmiş, bir özgürlük alanı açmıştı ama bütün bunlar bir yana, başka hiçbir yönetmenin sinemasında zamanın ruhu böylesine yaratıcı bir biçimde vücut bulmadı.”


