Yazar Barry Sanders “İnsanın Yok Oluşu” alt başlıklı “Naif Ruhlar” kitabıyla modern toplumun bireye bakış açısını inceliyor. Ayrıntı Yayınları’nın okurla buluşturduğu kitapta yazar, insan ruhunun uğradığı “erozyona” ve ödediği ağır bedele dikkat çekiyor.
BURAK SOYER
Amerikalı yazar, dilbilimci, profesör Barry Sanders’ın kaleme aldığı “İnsanın Yok Oluşu” alt başlıklı “Naif Ruhlar”, on dokuzuncu yüzyıl itibariyle dünyanın girdiği modernleşme skalasında kendine yer bulmakta zorlanan insanın, bu parantez içinde nasıl adım adım yok oluşa gittiğini anlatıyor.
1938 yılında doğan Barry Sanders, Güney Kalifornia’da bulunan 1963 yılında Güney Kalifornia Üniversitesi’nden yüksek lisansını tamamlamış. 1966’da ise aynı üniversiteden Orta Çağ edebiyatı alanında doktora derecesini almış. Güney Kalifornia’daki Pitzer College’de 33 yıl profesör olarak çalışan ve Claremont College’in bir üyesi olan Sanders, Pacific Northwest College of Art’ta eğitimler vermiş ve ABD’nin en önemli edebiyat dergilerinden biri olan North Amerikan Rewiev editörlük yapmış. Vietnam savaşına karşı çıktığı etkinlikler ve protesto planladığı için üniversiteden atılmış. PNCA’da ve Ford Institute for Visual Education’de Eleştirel Teori ve Yaratıcı Araştırma bölümünün kuruculuğunda bulunmuş.
Yaşamı boyunca sanatı ve aktivizmi bir araya getiren projelere imza atan ve kendi yazdığı birçok kitabın yanı sıra sayısız kitapta da ortak yazar olarak yer alan Barry Wanders’ın “İnsanın Yok Oluşu” alt başlıklı “Naif Ruhlar” kitabı Ayrıntı Yayınları’ndan Aydın Çavdar çevirisiyle yayımlandı. Kitabında modern çağın insafsızlığı altında ezilen günümüz insanını “insan” yapan unsurların tek tek ortadan yok olduğunu, bunun yerine devamlı teyakkuz halinde olan yeni bir insan “türünün” ortaya çıktığı belirten Sanders, özellikle kaybolan kolektif bilincin insanın sonunu getirdiğinden dem vuruyor.
Özellikle Sanayi Devrimi’nden sonra dünya düzeninin hoyratça davranmaya başladığı insanın giderek değersizleştiğini, insanlar arasında kopma noktasına gelen ilişkilerin, bireyi yalnızlığa sürükleyerek yaşamda tek başına kalma çabasını hayat ve ölüm ikilemi arasında toplam yedi bölümden oluşan kitabında masaya yatıran Sanders, insanın yok oluşuna giden yolun “kötü niyetli” döşenmiş taşlarına gözünü dikiyor. Avrupa’nın sadece iki yüz yıl boyunca uyguladığı sömürgecilik politikaları yüzünden geri dönülmesi mümkün olmayan bir döneme giren insanın hayat içerisinde durabilmesini tarihsel olarak birçok açıdan ele alırken bunlara kattığı kendi yorumlarıyla da niyetini pekiştiriyor.
On dokuzuncu yüzyılda yeni bir şey başladığını belirten Barry Sanders, insanlarınilk kez hayatları olduğunu ifade ederek şunları söylüyor: “Bu, bir profesyonelin veya ajansın veya şirketin yönetebileceği ve yönlendirebileceği bir varlığa sahip oldukları anlamına geliyordu. Yaşam, canlı olmanın ya da sadece yaşamanın dışında bir kavram olarak vardı.
“Hayat”nesneleştirilebiliyor, analiz edilebiliyor, iyileştirilmesi için planlar yapabiliyordu. Hatta akışı başka bir yöne çevrilebiliyor ve hedefleri yeniden tamamlanabiliyordu.”
Sonrasında ise insan ruhunun “erozyona” uğradığını dile getirerek ağır bir bedel ödemeye başladığı notunu düşen Sanders, “Günümüzde neredeyse baktığımız her yerde toplu işkence ve cinayetler, on dokuzuncu yüzyılda insan duyarlılıklarının erozyona uğraması nedeniyle daha kolay hale geldi. Kimse bundan bahsetmese de CIA üyeleri mahkûmlara işkence yaptığında artık gerçek insanlara işkence yapmıyorlar. On dokuzuncu yüzyılın başında insan doğasında meydana gelen köklü bir değişim, sıradan insanların felsefi ve ruhani özlerini boşalttı ve sonunda bu durumu çok daha kolaylaştırdı,” diyerek kendi beşeriyetinden uzaklaşmak zorunda kalan insanın makinelerin yükselişi ve sermaye ekonomisinin patladığı dönemi de şöyle özetleyerek kitabına noktayı koyuyor: “Ayrıca, makinelerin yükselişi ve sermaye ekonomisinin patlaması gibi diğer faktörleri de bunun bir parçası olarak görüyorum. Bu tuhaf kayıp vakası için bulduğum bir isim var: insanın yok oluşu.”
“Naif Ruhlar”, Sanayi Devrimi’nden sonra çökmeye başlayan kolektif bilinç, sömürgecilik, modernleşen dünyada yalnızlaşan insanın kırılmaya, hatta yok olmaya gayet müsait “ruhlarının” altında yatan sebepleri ve buradan çıkış yollarını anlatan, gerçekleri de sağlam bir tokatla suratımızın ortasına aşk eden, soruya, sorguya, sorgulamaya sonuna kadar açık bir çalışma.

Burak Soyer
2005 yılında Radikal Gazetesi Kültür Sanat Servisi ve Kitap Eki’nde gazeteciliğe başladı. Şimdiye kadar Milliyet, Hürriyet, Hürriyet Kitap Sanat, BirGün, BirGün Pazar, BirGünKitap, Taraf, Cumhuriyet Pazar, T24, Gazete Duvar, sendika.org, solhaber.org’a, siyaset, edebiyat, müzik, sinema, tiyatro yazıları yazdı. Halen Gazete Pencere, Bianet, Gazete İkinci Yüzyıl ve OT dergisine kültür sanat, K24, Edebiyathaber.net, Oggito, Ne Okuyorum?, Ajandakolik, Mahal Dergi, Romanoku internet sitelerine de edebiyat yazıları yazıyor. 2017 yılında ilk kitabı Zıvana Doğan Kitap etiketiyle yayımlandı. Zıvana’nın devamı olanBuji de 2019 yılında aynı yayınevinden çıktı. Son romanı Ring ise, geçtiğimiz Eylül ayında Karakarga Yayınları etiketiyle okuyucuyla buluştu. 2015 yılında Anadolu Üniversitesi Sosyoloji bölümünden mezun olan Burak Soyer, halen Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Sanat Tarihi bölümündeki eğitimine devam etmektedir.


