Akademisyen yazar Elif Özmenek Çarmıklı, Design ForChange adlı dünyanın en büyük çocuk hareketlerinden biri olan oluşumun Türkiye temsilcisi olarak önemli bir etkinliğe imza atmak üzere gün sayıyor. 9-10-11 Mayıs 2025 tarihlerinde Antalya’da gerçekleştirilecek olan etkinlik, 9-16 yaş arası ilkokul, ortaokul ve lise öğrencilerini bir araya getiriyor. Çocuklar, en az 2 en fazla 5 kişilik takımlar halinde katıldıkları yarışmada, çevrelerinde fark ettikleri bir soruna çözüm üretmeye girişecekler. Çarmıklı ile DFC adı verilen bu yeni model yaklaşımı, yaklaşan meydan okumayı konuştuk.

Dünyanın en büyük çocuk hareketi olarak tanımlanan Design For Change nedir, DFC ile yollarınız nasıl kesişti?
Aslında her şey benim eğitim sisteminde bir aksaklık olduğunu fark etmemle başladı. O zamanlar üniversitede lisans ve yüksek lisans düzeyinde dersler veriyordum ve bir yandan da evde iki küçük çocuğum vardı. Lisans derslerinde şunu gördüm, benim o küçücük çocuklarım lisans öğrencilerinden çok daha iyi sorular soruyor. Lisans öğrencileri de yüksek lisans öğrencilerinden daha iyi soruyor. Yani çocuklar eğitim sisteminde basamakları çıktıkça soru sorma becerileri zayıflamaya başlıyor. Bu durumun kaynağını ararken önce çocuk kitaplarına yöneldim. Çocuklarla temas ettikten sonra “YAPABİLİRİM” diye çıktıkları bu yolu yürürken nasıl “YAPABİLECEK MİYİM?”e geçtiklerini izledim. Sonra “Dünyada buna kafa yoran birileri var mı?” diye araştırmaya başladığımda yolum Kiran Bir Sethi ve DFC ile kesişti.
Kiran Bir Sethi, bir tasarımcı ve bir anne olarak oğlunun okulda yaşadığı sıkıntılardan sonra bir okul kurmaya karar veriyor. Kiran, eğitimde tasarım odaklı düşünmenin artması gerektiğini savunuyor ve eğitimin amacının çocukları gerçek sorunlara çözümler bulma konusunda tecrübe kazandırmak olduğuna inanıyor. Böylece 2023 yılında inovasyon kategorisinde dünyanın en iyi okulu seçilen Riverside okulunu kuruyor. Gerçek sorunlara çözüm bulmak için küresel aktif vatandaşlık anlayışının gelişmesinin de gerektiğini düşünen Kiran bir yandan da bugün dünyanın pek çok ülkesine yayılan bir çocuk hareketi olan Design for Change’i (Tasarım için Değişim) başlatıyor. Ben, 2023 yılında DFC’nin Türkiye temsilcisi oldum.
Amacımız, “yapabilirim” farkındalığını ülkemizde pek çok çocuğa ve okula ulaştırabilmek.
DFC’nin günümüzün eğitim ve öğretim yaklaşımlarından ne gibi farkları var?
DFC’nin eğitim yaklaşımını şöyle özetleyebilirim: Çocuklara “YAPABİLİRİM!” duygusunu gerçekten hissettiren, onların sesi olmasına alan açan bir model bu. Adı üstünde zaten: Design for Change — yani “değişim için tasarım”. Burada “tasarım” dediğimiz şey problem çözme becerisiyle, empatiyle ve harekete geçmeyle ilgili. En temel farkı da burada başlıyor aslında. Geleneksel eğitim yaklaşımları genellikle çocuklara bilgi vermeye, sınavlara hazırlamaya odaklı. Öğretmen merkezli ve öğrenciden beklenen de kendisine verilen bilgiyi alıp istendiğinde geri vermesi. DFC ise tamamen çocuk merkezli. Çocuklara birer değişim öncüsü gözüyle bakıyor ve onların kendi çevrelerinde fark ettikleri bir sorunu tanımlamalarına, bunun üzerine düşünmelerine ve çözüm üretip harekete geçmelerine imkân tanıyor.
FIDS metodolojisi tasarım odaklı düşünmeyi destekleyen bir yol sunuyor DFC’nin eğitim yaklaşımına “Feel, Imagine, Do, Share” yani “Hisset, Hayal Et, Yap ve Paylaş.” Bu, çok sade ama çok güçlü bir çerçeve. Mesela bir öğrenci okulundaki yemek israfını fark ettiğinde “Bu sorunla ilgili bir şey yapabilirim” duygusunu kazanıyor. Yani öğrenme pasif değil; aktif, gerçek ve dönüşüm odaklı.
DFC’nin farkı şu: Çocuğa bir şey öğretmiyor, çocuğun kendi öğrenmesini ve liderliğini ortaya çıkarıyor. Bu yüzden de özgüveni artırıyor, empatiyi geliştiriyor ve toplumsal farkındalık yaratıyor. Bence bu yaklaşım sadece eğitim değil, bir güçlendirme süreci. Çünkü çocuklara sadece “ne düşünüyorsun?” değil, “ne hissediyorsun ve ne yapmak istersin?” diye soruyor.
Günümüz çocuk ve gençleri için yeni bir eğitim ve öğretim yaklaşımı neden önemli?
Bence çocuklar inanılmaz potansiyele sahip ama aynı zamanda üzerlerinde büyük bir baskı da var. Sürekli bir başarı beklentisi, sınavlar, sosyal medyada görünür olma kaygısı… Kendi seslerini duyurabilecekleri, gerçekten bir şeyleri değiştirebileceklerine inanabilecekleri alanlar çok az. İşte tam bu noktada DFC devreye giriyor. DFC, çocuklara şunu söylüyor: “Senin fikrin önemli. Hatta sen değişimin ta kendisisin.” Bu çok kıymetli bir mesaj. Çünkü gençlerin dünyada olan bitene karşı duyarlılığı aslında çok yüksek. Ama çoğu zaman “ben ne yapabilirim ki?” deyip susuyorlar. DFC bu çaresizlik duygusunun panzehiri gibi. Onlara sadece bir durumla empati kurmayı değil, o durumu bir değişim fırsatına çevirmeyi de öğretiyor. Üstelik bu sadece bireysel bir gelişim değil; bir toplulukla birlikte düşünmeyi, işbirliği yapmayı, sorumluluk almayı ve paylaşmayı da içeriyor. Yani günümüzün en önemli becerileri: yaratıcılık, eleştirel düşünme, takım çalışması, liderlik… Hepsi DFC sürecinin içinde doğal olarak gelişiyor. Kısacası DFC, çocukların sadece derslerde değil, hayatta da başarılı olmalarını sağlayacak bir özgüven ve farkındalık kazandırıyor. Ve bence bu, bugünün dünyasında her çocuğun ihtiyacı olan bir şey.
DFC kitaplar da üretmeye başlıyor, bu konuda neler söylersiniz?
Biz bu işe başlarken ben gerçekten çok heyecanlandım çünkü DFC’nin özünde zaten hikâye anlatmak var. Ama bu sefer anlatıcılar yetişkinler değil; çocukların kendisi! Üstelik bu kitaplar hayal ürünü değil, tamamen çocuklar tarafından yaşanmış ve başlatılmış gerçek değişim hikayelerini içeriyor.Biz bu kitaplardan birini oluşturduk ve bence en özel tarafı şu: Kitapta sadece bir sonuca değil, tüm sürece yer veriliyor. Yani FIDS metodunun her adımını – Feel, Imagine, Do, Share – çok net şekilde takip edebiliyorsunuz. Çocuğun önce bir sorunu fark etmesini, sonra hayal gücünü nasıl kullandığını, aksiyona nasıl geçtiğini ve en sonunda hikayesini nasıl paylaştığını adım adım okuyorsunuz. Bu sadece bir kitap değil aslında, aynı zamanda ilham verici bir rehber. Başka çocuklar da bunu okuduklarında “Ben de yapabilirim” diyebiliyor.
Çünkü kahramanlar süper güçlere sahip değil. Sıradan gibi görünen ama çok etkili adımlar atıyorlar.
Bence DFC kitapları, çocuklara pasif birer okuyucu olmak yerine aktif birer özne olabileceklerini gösteren müthiş araçlar. Eğitimde hikâyenin gücünü, çocukların yaratıcılığı ve cesaretiyle birleştiriyor ve bu da hem bugünün hem de yarının dünyası için büyük bir umut kaynağı.

İlk büyük organizasyonunuza da az bir süre kaldı. Antalya’da gerçekleşecek olan meydan okuma ile ilgili bilgi verir misiniz?
Tabii! DFC Türkiye National Challenge, aslında yıl boyunca çocukların ve gençlerin kendi çevrelerinde başlattıkları değişim projelerinin bir araya geldiği çok özel bir buluşma. Bu yıl Antalya’da gerçekleşecek ve adeta bir ilham festivaline dönüşecek diyebilirim. Türkiye’nin dört bir yanından gelen çocuklar, hayata geçirdikleri projeleri burada sunma şansı bulacaklar. Bu sadece bir yarışma değil; paylaşım, kutlama ve topluluk olma hali. Her proje FIDS adımlarını takip ediyor ve burada her çocuk birer çözüm üretici, birer lider olarak sahnede yer alıyor.
Bu challenge, çocuklara “Senin hikayen dünyayı değiştirebilir” demenin en etkili yollarından biri. Heyecanla bekliyoruz!
Buluşmada konuklar kimler olacak?
Program boyunca farklı alanlarda uzman konuklar ağırlayacağız. 9-10-11 Mayıs’ta eğitim, teknoloji, sosyal etki ve medya alanlarında çalışan girişimciler, akademisyenler ve yaratıcı endüstri temsilcileri öğrencilerle buluşacak. Etkinliğin açılış konuşmalarını; eğitim dünyasının önemli isimlerinden Prof. Dr. Soner Yıldırım, Yıldıray Karaarslan, Esat Uğurlu ve müzisyen Masis Aram Gözbek ve teknoloji girişimcisi Zerrin Topal gerçekleştirecek. Kapanışta ise Ahmet Şerif İzgören, Müjdat Ataman ve Emrah Kozan, ilham veren konuşmalarıyla öğrencilerimize seslenecek. Ayrıca Çiğdem Sezer, Mona Altundemir gibi kıymetli eğitimcilerimiz de jüri üyelerimiz arasında programda yer alacaklar.
DFC Türkiye adına okurlara bir mesaj verseniz, bu ne olur?
Her çocuk bir çözümün parçası olabilir. Yeter ki onlara güvenelim, seslerini duyalım ve hayal kurmaları için alan açalım. Biz DFC Türkiye olarak çocukların dünyayı değiştirme gücüne inanıyoruz.
Unutmayın, değişim küçük bir fikirle başlar, belki de tam bu satırları okuyan bir çocuğun fikriyle.


