SAYIM ÇINAR
Gastronomi turizmi son yıllarda sadece damaklara değil, aynı zamanda kültürlere de hitap eden bir deneyime dönüştü. Antalya Lara’da konumlanan Miracle Resort Hotel, bu deneyimi sadece bir tatil konforu değil, aynı zamanda bir lezzet keşfine dönüştürmeyi başaran otellerden biri. Otelin özenle kurgulanmış restoran konseptlerinden biri de Frida… Adını efsanevi Meksikalı sanatçı Frida Kahlo’dan alan bu özel restoran, sadece tabağa değil, anlatıya da önem veriyor. Renkli duvarlar, cesur tatlar ve Frida’nın izinden gelen bir özgürlük duygusu…

Miracle Resort Hotel’in Genel Müdürü Mustafa Ergun ile yaptığımız röportajda, Frida restoranının oluşum hikâyesinden menüsüne, tatil anlayışının artık neden “tat almadan” tamamlanamayacağına kadar uzanan keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
Hem otelcilik vizyonunu hem de mutfağın evrensel dilini odağa alan bu söyleşiyle Mustafa Ergun, misafirlerini Antalya’nın tropikal kıyılarından alıp Meksika’nın baharatlı, renkli sokaklarına doğru lezzetli bir yolculuğa çıkmaya davet ediyor.
- Miracle Resort Otel, yalnızca bir konaklama tesisi değil özellikle alakart restoranları ile de dikkat çekiyor. Özellikle Frida Meksika lezzetleri ile Miracolo İtalyan mutfağı ile öne çıkıyor? Meksika ve İtalyan mutlaklarını neden tercih ettiniz? Bu restoranların bir hikayesi var mı?

– Meksika ve İtalyan mutfakları dünya çapında çok güçlü karaktere sahip iki mutfak. Misafirlerimize sunduğumuz yemek deneyiminin bir serüvene dönüşmesi için, tat profili çok zengin bu iki mutfağı da tesisimizde özellikle bulundurmak istedik. İtalyan mutfağı sıcak, samimi ve evrensel lezzetlere sahip. Bu nedenle Miracolo Restoran’ımızda makarna ve pizzanın ötesine geçip, çok daha özgün reçetelere yöneldik. Meksika mutfağı baharatları, dokusu ve sunumuyla farklılık arayan misafirler için oldukça cezbedici bir konumda yer alıyor. Adını Frida Kahlo’dan alan restoranımızda acı tatların, tatlı anılara dönüşebileceğine inandık. Kısaca, “Yaşasın yaşam!” mottosu ile misafirlerimize unutulmaz tatlar sunmanın gayreti içindeyiz.

- Menülerinizi oluştururken nelere dikkat ettiniz?
– Aslında menülerimizi oluştururken şeflerimizle birlikte özgün reçeteleri esas aldık. Yerel ürünlerle global tatları nasıl daha da uyumlu bir hale getirebileceğimiz konusu üzerinde çok detaylı biçimde çalıştık. Bu arada hemen belirteyim; Meksika ve İtalya alakartlarımızın yanı sıra Türk yemekleri sunduğumuz Anatolie ve balık yemekleri yaptığımız Lagos alacarte restoranlarımızla da misafirlerimize hizmet vermekteyiz.
- Her şey dahil sistemini benimseyen bir otel olarak Miracle Resort Hotel’de pandemi döneminden kalan bazı uygulamaları başarı ile sürdürdüğünüzü görüyoruz. Neden halen bu yaklaşımı devam ettiriyorsunuz?
– Aslına bakarsanız biz zaten pandemiden önce vizyon ve misyonumuzla hijyen, servis kalitesini hep ön planda tutuyorduk. Pandemiyle beraber almamız gereken resmi önlemlerle de bu kalitemizi koruyarak artırdık, diyebiliriz. Örneğin yemeklerin şeflerimiz tarafından bizzat misafirlere servis edilmesi, hem hijyen standartlarını yükseltti, hem de misafir memnuniyetini artırdı. Bu sistemi devam ettirmek bize, hiç kuşkusuz, daha fazla personele mâl olsa da, bugün bunu sürdürmemizin nedeni misafirlerimize çok daha güvenli, daha kaliteli ve daha kişisel bir yemek deneyimini sunma arzumuzdur. Akşam büfeye gelen ilk ve son misafirin bu görsel şöleni aynı standartta ve kalitede görmesini hedefledik çünkü. Tüm bunların çok önemsediğimiz ‘sürdürülebilir turizm’e katkıları da tartışmasızdır. Pandemi sürecinde insanlar tokalaşmaktan bile imtina ederken, bugün aynı servis maşası ile herkesin yemek almasını beklemek, yaşadıklarımızdan ders almamak anlamına gelmez miydi ?
- Son yıllarda gastronomi alanında ülkemizde ciddi bir gelişmeye ve bilinçlenmeye tanıklık ediyoruz. Alakart restoranlarınızın oluşumunda bunun etkisi oldu mu? Sizin otelcilik anlayışında gastronomi sizin için neyi ifade ediyor?
– Elbette etkili oldu. Türkiye’de gastronomi nihayet artık bir kültür aracı, bir tanıtım dili haline geldi. Biz de bu yükselişi yakından takip ediyoruz. Sadece sunum değil, üretimden tedarike, reçeteden personele kadar her aşamada bu bilinci oturtmaya çalışıyoruz. Gastronomi bizim için sadece yemek değil; yerel ile evrenseli buluşturmak, duygulara hitap etmek, belleklerde yer etmek demek. Bu yüzden her yemekte bir hikaye yaratmaya ve her tabakta bir iz bırakmaya çalışıyoruz. Misafir artık tatilinde yalnızca konaklamaya değil, iyi yemek yemeye de para ödüyor. O yüzden her şey dahil sistemde de lezzetten ve kaliteden, hiçbir şekilde ödün vermemek gerekiyor. Biz de tüm restoranlarımızda aynı standardı, özeni korumaya çalışıyoruz. Her misafir, ister alakartta, ister ana restoranda olsun, aynı özeni, güveni hissetmeli. Bildiğiniz gibi, otelimizde dünyanın dört bir yanından gelen misafirleri ağırlıyoruz. Bu çerçevede ana restoranımızda da dünya mutfaklarından çeşitli lezzetler sunuyoruz. El yapımı makarnalarımızdan, sokak lezzetlerine, vegan ve uzak doğu büfemizden, deniz ürünlerine, kebaplara kadar… Burada bizim için Anadolu Mutfağı’nın da değeri çok büyük. Kültürümüzün eşsiz tariflerini misafirlerimize tanıtmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Sokak lezzetlerine ve el lezzetine önem veriyoruz. Dünyanın çeşitli ülkelerinden gelenlerin damak zevklerine hitap etmek, bizim için bir amaç. Özenli, zevkli, her ayrıntının dikkatle incelendiği bir sunum bizim için çok mühim.
- Otelinizde günlük taze yemekler yapılıyor. Sebzeler ve diğer ürünlerin tedarikini nasıl sağlıyorsunuz?Antalya’nın yöresel ürünlerine öncelik veriyor musunuz?

-Evet, mutfağımızda günlük taze üretim esastır. Antalya gibi bereketli bir bölgede bulunmamız da bu konuyla ilgili en büyük avantajımız. Reçetelerimizde kullandığımız sebzelerin ve meyvelerin çoğunu bölgedeki yerel üreticilerden alıyoruz. Özellikle biliyorsunuz ki, Antalya ‘ coğrafi işaretli ‘ pek çok tescillenmiş ürüne sahip bir kent. Bizler de bu ürünleri kullanarak aslında misafirlerimizin, örneğin İtalya’da yediği bir domates sosunu onlara yerinde sunuyoruz. Ulusal değerlerimizle uluslararası lezzet standartlarını yakalıyoruz. Tedarikçilerimizle de yıllardır süren güvene dayalı ilişkilerimiz var. Bu da hem ürün kalitesini, hem de mutfakta sürekliliği sağlıyor. Misafirimizin tabağına gelen ürünün hikayesi, şu anda tarladan mutfağa kadar izlenebilir durumda. Bunu ISO 22000 gıda yönetim sistemi ile başarıyoruz. Doğru misafir profili bizim için çok önemli. Yıllar içinde fiyat, kalite, güvene dayalı bir ilişki oluşturduk. Bunda uzmanlaşmış kadro ve kurumsal yapının etkisi de elbette yadsınamaz.


