Elif Özge Karakaya
Yol bu kez sessizliğin içinden geçiyor. Bir sesin gölgesine değil, sesin kendini geri çektiği o ince aralığa sapıyor. Ne bir adım var ne bir çağrı. Sadece bekleyiş. Bir notanın gelmesini bekleyen kulak, bir kapının aralanmasını bekleyen göz, bir cümlenin tamamlanmasını bekleyen zihin… Hepsi aynı molada buluşuyor.
Çünkü bazen yürümek değil, durmak gerekiyor.
Bir şey başlamadan önce ya da bittikten sonra orada, tam ortasında: Bir es.
İşte orada ma başlıyor.
Aralıkta Kalan: Kapı, Güneş ve “Ma”
Dünyayı yalnızca sesle tanımayız; bazen en çok, duyulmayanla temas ederiz.
Bir sözle değil, söylenmemiş olanla, bir melodinin yükselişiyle değil, durduğu yerde titreyen o belirsiz bekleyişle…
Japon estetiğinde bu bekleyişi karşılayan bir terim var: Ma. Aralık.
Bir nota ile diğeri arasındaki suskunluk.
Bir adım ile diğeri arasındaki nefes.
Bir bakış ile diğeri arasındaki yankı.
Bir kelime ile bir sessizlik arasındaki sezgi.
Ma, yokluk değil; anlamın soluklandığı yerdir.
Gürültüden kaçan sessizlik değil, gürültüyü taşıyan, onu anlamlı kılan, içini oyan sessizliktir.
Çünkü bazen bir şeyin söylenmemesi, onun ağırlığını daha da derinleştirir.
Bu rota, Arvo Pärt ile üç nota ve Vilhelm Hammershøi ile üç oda eşliğinde bu aralığın peşine düşüyor. Çünkü bazen bir tablo sessizliği anlatmaz, sessizliğin kendisi olur; bazen bir şarkı duyulmaz, içimizden geçer; bazen bir sabah, kuşlar susunca başlar. Ve biz, o suskunlukta yankılanırız.
Fratres & Interior with the Artist’s Easel: Eşik
Bir oda düşünün. Duvarlar solgun, pencere aralık, ışık yumuşak.
İçeride bir sehpa, üstünde bir sürahi. Boş bir sandalye, boş bir tuval.
Hammershøi’nin “Interior with the Artist’s Easel” tablosunda resmin ortasında yer alan boşluk, bizden bir şey istemez. O boşluk, davetkârdır.
Bekleyişe. Sessizliğe. İçeri giren ışığın sesine…
Kapının eşiğindeyim. Geçmedim. Bakıyorum.
Bakmakla görmek arasındaki o sessiz aralıkta duruyorum. Arvo Pärt’in Fratres’i işitiliyor bir anda, bakışlarıma eşlik ediyor.
Fratres, bir ilahi gibi başlıyor önce ama ilerledikçe her nota arasında kalın bir nefes işitiliyor.
Ritmin kendisi kadar, ritme verilen aralar da anlam taşıyor.
Ma, burada notaların arasındaki es, gölgenin altındaki ışık, boş sandalyenin yanındaki suskunluk olarak şekil alıyor.
Spiegel im Spiegel & Interior, Strandgade 30: Yansıma
Daveti kabul edip içeri giriyorum. Arkası dönük bir kadın çıkıyor karşıma; gri bir oda, soluk ışık… Ama bu kez sessizlik daha derin, daha içe dönük. Bir ses gelse, bozulacakmış gibi duran bir hâli var.
Ses değişiyor adımlarımla. Arvo Pärt’in Spiegel im Spiegel’i işitiliyor bu kez;
zamanda genişleyen, kendini tekrarlayan bir yankı başlıyor.
Notalar aynada kendini çoğaltıyor, görüntü ise anlamda seyreliyor. Her notaya kendi yansımamdan bir parça eşlik ediyor. Ma, burada bakışın kırıldığı yerde beliriyor.
Görmekle hatırlamak, duymakla hissetmek arasında gerilen zarif bir boşluk…
Bu eşlikle, içsel bir yürüyüşün içindeyim. Ne müzik ileri gidiyor ne yansımalar kesiliyor. Yeni bir kapı beliriyor karşımda, aynı yerde kalmakla ilerlemek arasındaki o eşikteyim.
Für Alina & Interior from Strandgade with Sunlight on the Floor: Soluk
Eşikten bir adım atıp yeni bir odaya giriyorum. Adımımla beraber ses kesiliyor. Zaman durmuş gibi, sessizliğe hapsoluyor. Güneş ışığının zemine vurduğu bu odada, çizgiler duvarda geziniyor. Güneş bu kez daha belirgin. Zaman yok. Ses yok.
Karşımda bir kapı daha beliriyor, bu kez kapalı. Arkası dönük kadın bir masanın önündeki sandalyede oturuyor.
Für Alina’nın ince notaları ekleniyor sessizliğe, ışık sesle birleşiyor. Bir nota duyuluyor, sonra uzun bir suskunluk.Sonra bir başka nota. Arası boşluk değil: bir düşün, bir soluk, bir bekleyiş.
Für Alina’yla zaman odaya geri geliyor. Bu kez daha yavaş akıyor.
Ma, burada sadece bir durak değil, bir dokunuş. Dinleyenin içine düşen, tablonun sessizliğinde yankılanan bir iç ses…
Oda, ışık, nota ve boşluk aynı nefeste birleşiyor, zamanla temas ediyor.
Sessizliğin İçinden Geçmek
Belki de hayat, en çok sessiz kaldığımız yerde kendini hissettiriyor. Gürültü, bazen bir şeyin fazlası değil de artık taşıyamadığımız anlam gibi çöküyor üzerimize. Sessizlik ise uzaklaşan değil, geri çekilen bir dil oluyor; bekliyor, yer açıyor, izin veriyor.
Ma, sustuğumuzda değil de anlamın kendine tam zamanında yer bulduğu o ince aralıkta beliriyor.
Bazen bir oda susuyor, bir nota duraksıyor, zaman sadece es veriyor… O anda, daha önce duymadığımız bir yanımız belirebiliyor. Bir aralık oluyor bu, bazen bir bütünün söylediklerinden daha çok şey fısıldıyor. Ve biz, o sessizlikte kendi iç sesimizi ayırt etmeye başlıyoruz.
O ses, başkalarının fark etmediği ama bizim içimizde hep var olan bir sükûnet gibi…
Ve o sükûnetle, belki de en yaklaştığımız hâlimiz oluyoruz.
Meraklısına, Yolcusuna, Dinleyene…
Yazının odaları ve notalarıyla yürümek isteyenler için:
1. Fratres & Interior with the Artist’s Easel: Eşik
Arvo Pärt – Fratres
https://www.wikiart.org/en/vilhelm-hammershoi/interior-with-the-artist-s-easel-1910
2. Spiegel im Spiegel & Interior, Strandgade 30: Yansıma
Arvo Pärt- Spiegel im Spiegel
https://www.wikiart.org/en/vilhelm-hammershoi/interior-strandgade-30-1901
3. Für Alina & Interior from Strandgade with Sunlight on the Floor: Soluk
Arvo Pärt- Für Alina
https://www.wikiart.org/en/vilhelm-hammershoi/interior-from-strandgade-with-sunlight-on-the-floor-1901

Elif Özge Karakaya, Marmara Üniversitesi Alman Dili Edebiyatı Bölümü’nü yarıda bırakıp Ekonometri Bölümü’ne başladı ve oradan mezun oldu. Ancak bir süre sonra kendini IT sektöründe çalışırken buldu. Tüm bu yolculuğunda kitaplar ayrılmaz eşlikçisi oldu. Yaratıcı yazarlık, mitoloji ve psikoloji dersleri alarak kendini geliştirmeye, kitaplarla yeni yolculuklara çıkmaya devam ediyor. Bu süreçte iki kolektif kitapta öyküleri yer aldı ve şimdi ‘Virgülle rafa kaldırdığı defteri’ yazmaya devam ediyor; bu kez, daha belirgin bir mürekkep kullanarak.