Close Menu
    Son Eklenenler

    tan doğan: sap-saman

    Temmuz 14, 2025

    Kızıl Kısrak: Ursula K. Le Guin’den üç öykü

    Temmuz 14, 2025

    Sahilde Kafka: Kader, kimlik ve bireysel yolculuğumuz

    Temmuz 12, 2025
    Facebook X (Twitter) Instagram
    Salı, Temmuz 15
    X (Twitter) Instagram Facebook
    Suare Dergi – Film – Kitap – Sanat – Hayat ve DahasıSuare Dergi – Film – Kitap – Sanat – Hayat ve Dahası
    • YAŞAM
      1. Aktüel
      2. Beslenme
      3. Felsefe
      4. Fitness
      5. İlişkiler
      6. Kişisel Bakım
      7. Kişisel Gelişim
      8. Psikoloji
      9. Sağlık
      10. Seyahat
      11. Sürdürülebilir Yaşam
      12. Teknoloji
      13. View All

      Nazlı Eray’a “Yaşayan Efsane” Onuru

      Temmuz 5, 2025

      Yüzüncüyıl Gazeteciler Derneği’nden anlamlı seminer

      Temmuz 3, 2025

      ‘Boykot bir hak mı? Suç mu? ‘ sorusuna yanıt arayanlar için 10 film

      Nisan 2, 2025

      Sinema tutkunları için yepyeni bir mecra: Yeni Sinema Dergisi 

      Şubat 28, 2025

      İnovatif makarnacı Pastavilla 32. yaşını ödülle kutluyor

      Nisan 22, 2024

      Buğday Derneği ‘zehirsiz kentler’ için harekete geçti

      Aralık 23, 2021

      Ulus Baker: Kısacık hayatına çağları sığdıran ‘birisi’

      Temmuz 12, 2025

      Institut français, Fransız yazar, felsefeci ve filolog Barbara Cassin’i ağırlıyor

      Şubat 25, 2025

      Sade Yaşamın Gücü: Epikür ve Tao’nun izinde sadeleşmek

      Aralık 7, 2024

      Ergen ebeveynleri için kılavuz

      Eylül 23, 2024

      Aşkın Lotus Hali… 

      Temmuz 4, 2024

      “Doktordan Az Kullanılmış” bu defa bir kitap adı oldu

      Ağustos 29, 2023

      ‘Rekabetçi Aile’yi izlerken kendimize de gülebilir miyiz?

      Ağustos 27, 2023

      Parfümde şişe tasarımı kokudan önemli olabilir mi?

      Mart 28, 2023

      Saç bakımına ilişkin merak edilen 6 soru ve 6 yanıt

      Nisan 17, 2022

      Stresten Huzura: Deneyimlenmiş bir dönüşüm süreci

      Mart 6, 2025

      Yeni Eril: Dr. Nil Keskin’den kapsamlı bir dönüşüm rehberi

      Mart 4, 2025

      Cansel Oruç’un ‘Başarmaktan Korkma’ kitabı okuyucuyla buluştu

      Aralık 26, 2024

      Sade Yaşamın Gücü: Epikür ve Tao’nun izinde sadeleşmek

      Aralık 7, 2024

      Kimdir bu “Narsist Sapkınlar?”

      Mayıs 29, 2025

      Borderline: Bir Kişilik Bozukluğunun Biyografisi

      Mayıs 6, 2025

      Dementor – Ruh Emici: Narsisizmin gölgesinde bir yok oluş ya da yeniden doğuş hikâyesi

      Şubat 17, 2025

      Sade Yaşamın Gücü: Epikür ve Tao’nun izinde sadeleşmek

      Aralık 7, 2024

      ‘Hepimiz Narsistiz’ kitabının yazarı Şule Öncü: Sanıldığından yaygın!

      Mayıs 17, 2024

      “Doktordan Az Kullanılmış” bu defa bir kitap adı oldu

      Ağustos 29, 2023

      Prof. Dr. Körükoğlu’ndan sağlıklı ve genç kalmanın sırları

      Mayıs 7, 2023

      Salmonella’dan korunmak mümkün mü?

      Nisan 27, 2022

      Kadim bir kültür kenti: Denizli

      Mayıs 21, 2025

      Kayıp bir çantanın peşinde Patagonya’da edebiyat

      Şubat 20, 2025

      Sevdalinkalar ülkesi: Bosna Hersek

      Şubat 7, 2025

      ‘Baumit ile Olasılıklar’ kitabı ile geleceği yeniden düşünüyor

      Eylül 20, 2023

      Heykeltıraş Varol Topaç’ın çelik üretim atıklarından yarattığı eser Contemporary İstanbul’da

      Eylül 17, 2023

      Jeotermal enerjiyi çocuklara anlatan kitap: Damla Adamlar

      Ağustos 31, 2023

      Çocuklar ileri dönüşümü eğlenerek öğreniyor

      Haziran 21, 2023

      Kim Korkar Yapay Zekadan

      Haziran 8, 2025

      Türkiye’nin mutfak ve kültür mirasından seçkiler dijital erişime açılıyor

      Ekim 20, 2023

      Mevzular Açık Mikrofon, artık GAİN’de

      Eylül 1, 2023

      Akıllı makineler ve robotlar denilince akla gelen filmler

      Ağustos 31, 2023

      Ulus Baker: Kısacık hayatına çağları sığdıran ‘birisi’

      Temmuz 12, 2025

      Nazlı Eray’a “Yaşayan Efsane” Onuru

      Temmuz 5, 2025

      Zeynep Sönmez’den Wimbledon’da Tarihi Başarı!

      Temmuz 3, 2025

      Yüzüncüyıl Gazeteciler Derneği’nden anlamlı seminer

      Temmuz 3, 2025
    • KÜLTÜR – SANAT
      1. Kitap
      2. Müzik
      3. Öykü
      4. Sanat
      5. Sergi
      6. Sinema
      7. Şiir
      8. Tiyatro
      9. Video
      10. View All

      Kızıl Kısrak: Ursula K. Le Guin’den üç öykü

      Temmuz 14, 2025

      Sahilde Kafka: Kader, kimlik ve bireysel yolculuğumuz

      Temmuz 12, 2025

      Peki biz neden hala kaçmıyoruz?

      Temmuz 10, 2025

      Gece Yarısı Kütüphanesi: Ya diğer olasılıklar gerçekleşseydi?

      Temmuz 8, 2025

      Haziran ayı için film önerileri

      Haziran 1, 2025

      Yaz ortasında melankoli: Slowdive İstanbul’a geliyor

      Şubat 20, 2025

      Arter’den avangart bir müzik festivali

      Şubat 11, 2025

      Borusan Quartet’in “Oda Müziğinin Ustaları” konseri ENKA Sanat’ta

      Şubat 10, 2025

      Öykü: Sessizliğin İçinde Nefes

      Temmuz 9, 2025

      Şiir: Huy İşte

      Temmuz 7, 2025

      Öykü: Erik Ağacı

      Temmuz 7, 2025

      KEMAL TAHİR ROMANLARINDA KADIN İMGELERİ – III

      Temmuz 1, 2025

      Dalí’nin Tavşan Deliği: Bir romanın resme dönüşen rüyası

      Haziran 12, 2025

      Rüyaların Ressamı: Remedios Varo’dan 6 büyülü tablo

      Haziran 10, 2025

      Balenin Rus yıldızları Bodrum’da

      Ağustos 12, 2024

      Pera Müzesi Yazar-Editör Sohbetleri’nde sanat tarihine müzecilik penceresinden bakış

      Şubat 20, 2024

      İstanbul’da devam eden 16 sergi

      Temmuz 10, 2025

      Ressam Ömer Onay’ın ‘Bilinç Akışı’ sergisi AKM’de

      Haziran 20, 2025

      ‘Mumi’lerin yaratıcısı Tove Jansson eserleriyle Aynalı Geçit’te

      Mayıs 8, 2025

      Handan Özbek’in “Çıplak Kıta” sergisi Goba Art & Design’da

      Mart 12, 2025

      2000 yılından sonra çekilen en iyi film hangisi?

      Haziran 29, 2025

      Telefon Kulübesi: Bir telefon, bir ses ve bir yüzleşme

      Haziran 26, 2025

      Sinema ve tiyatronun dev buluşması: Emek ve Başarı Ödülleri

      Haziran 21, 2025

      Mühür: Gece Eşiği filmi yakında sete çıkıyor

      Haziran 17, 2025

      Şiir: Huy İşte

      Temmuz 7, 2025

      GÜRÜLTÜNÜN ORTASINDA SESSİZLİĞE YOLCULUK: MODERN DÜNYADA DİNGİNLİĞİN PEŞİNDE

      Temmuz 1, 2025

      Şiir: Ne Zaman

      Haziran 10, 2025

      şiir: küf lekesi

      Haziran 7, 2025

      Sinema ve tiyatronun dev buluşması: Emek ve Başarı Ödülleri

      Haziran 21, 2025

      “Bulaşıkçılar” yeni yorumuyla İstanbul, İzmir ve Ankara’da

      Mayıs 21, 2025

      Molière klasiği ‘Cimri’ye alaturka dokunuş

      Mayıs 19, 2025

      Kadıköy Oda Tiyatrosu “Kalabalık Fasıl” ile açılıyor

      Mayıs 12, 2025

      Parazit – Sınıfsal uçurumların sarsıcı anlatımı

      Haziran 30, 2025

      Garfield’in resmi posteri yayınlandı

      Aralık 19, 2023

      Napolyon bu kez Jaquin Phoenix’in yorumuyla sinemada

      Kasım 23, 2023

      Freud’s Last Session filminden fragman

      Ekim 27, 2023

      Kızıl Kısrak: Ursula K. Le Guin’den üç öykü

      Temmuz 14, 2025

      Sahilde Kafka: Kader, kimlik ve bireysel yolculuğumuz

      Temmuz 12, 2025

      Pablo Neruda: Aşkın, kavganın ve sessiz coğrafyaların şairi

      Temmuz 12, 2025

      Ulus Baker: Kısacık hayatına çağları sığdıran ‘birisi’

      Temmuz 12, 2025
    • SD+
      1. Röportaj
      2. Haber
      3. Makale
      4. Portre
      5. Diğer
      6. View All

      DÜNYAYA BİR KRİSTALDEN BAKMAK… HER IŞILTIDA BAŞKA DÜNYALARA YOL ALMAK…

      Haziran 28, 2025

      Booky Kitabevi: Bir insan, butik bir kitabevi, kocaman bir topluluk

      Haziran 22, 2025

      Ediz Dikmelik ile Sorgulayan Çocuklar: Çocuklarla Felsefe El Kitabı 

      Haziran 11, 2025

      Kilitli Hatıralar Kitabı: İstanbul’un altı ayrı dönemine tanıklık eden öyküler

      Nisan 19, 2025

      Yeşilçam’ın köklü şirketi Erman Film’de yollar ayrıldı

      Şubat 6, 2025

      Defne ya da Bazı Tuhaf Hayatlar: Herkes kendi hikayesine sahip çıksın!

      Kasım 16, 2024

      İstanbul’un plajlarına otobüs seferleri başladı

      Ağustos 7, 2024

      Biletinial’da ‘yorum ve reyting’ uygulaması

      Nisan 17, 2024

      Dalí’nin Tavşan Deliği: Bir romanın resme dönüşen rüyası

      Haziran 12, 2025

      Romalı tarihçilerin yazmadığı Kleopatra: Hükümdar, alim ve filozof bir kadın

      Haziran 10, 2025

      Bir antikahramanın portresi: MARLA SINGER

      Nisan 30, 2025

      Çocukluk çağı, ilişkiler ve diktayı kitaplar üzerinden okumak

      Nisan 29, 2025

      Pablo Neruda: Aşkın, kavganın ve sessiz coğrafyaların şairi

      Temmuz 12, 2025

      Ulus Baker: Kısacık hayatına çağları sığdıran ‘birisi’

      Temmuz 12, 2025

      Susan Sontag: Estetiğin, Direnişin ve Düşüncenin İzinde

      Temmuz 11, 2025

      Rüyanın kalemle buluştuğu kadın: Nazlı Eray

      Haziran 22, 2025

      Gülhane Parkında sarnıç olduğunu biliyor muydunuz?

      Nisan 2, 2023

      Klasik mobilyada en çok tercih edilen ağaç türlerini biliyor musunuz?

      Nisan 1, 2023

      Mart ayında Türkiye’nin en çok konuştuğu başlıklar

      Nisan 1, 2023

      Pablo Neruda: Aşkın, kavganın ve sessiz coğrafyaların şairi

      Temmuz 12, 2025

      Ulus Baker: Kısacık hayatına çağları sığdıran ‘birisi’

      Temmuz 12, 2025

      Susan Sontag: Estetiğin, Direnişin ve Düşüncenin İzinde

      Temmuz 11, 2025

      Sinan Saygı’nın yeni kitabı: İletişim Bir Süreçtir

      Temmuz 3, 2025
    • PODCAST

      Podcast: Hayati Tavsiyeler ‘Bahar ve Mitoloji’ ile yayında

      Mayıs 5, 2023

      Denenmiş, test edilmiş, onaylanmış: Hayati Tavsiyeler

      Mayıs 5, 2023

      Meraklı bünyeler için podcast kanalı: Suare Online

      Mayıs 1, 2023

      Akla takılan sorulara yanıt arayan podcast: Neymiş?

      Nisan 9, 2023

      Hayati Tavsiyeler: Kendine yatırım yapanlara özel podcast

      Nisan 9, 2023
    • YAZARLARIMIZ
    • FELSEFECE VE…

      tan doğan: sap-saman

      Temmuz 14, 2025

      tan doğan: seğir[t]meler

      Temmuz 3, 2025

      on kırık iz!

      Temmuz 1, 2025

      noudelmann ile tan

      Haziran 27, 2025

      …ve …

      Haziran 25, 2025
    • SuareMag
    Suare Dergi – Film – Kitap – Sanat – Hayat ve DahasıSuare Dergi – Film – Kitap – Sanat – Hayat ve Dahası
    Buradasınız:Anasayfa » SUSKUN BEDENİN İSYANI
    Arzu Kurt

    SUSKUN BEDENİN İSYANI

    Temmuz 1, 2025Yorum yapılmamış6 dk Okuma Süresi
    Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr Email WhatsApp
    Paylaş
    Facebook Twitter Pinterest WhatsApp Email LinkedIn

    Arzu Kurt

    Rüya Atlası’ma bu ay bir sessizlik senfonisi işlemek istiyorum. Bunun bir rüya, gündüz düşü olmadığı kesin, bir kâbus ya da hepsi.

    Marina Abromović’in 1974’te gerçekleştirdiği bir seri performansın son etabından; Rhythm 0 performansından bahsediyorum: Nesne haline gelmiş bir beden, kontrolden çıkan bir kalabalık, suskunluk, sessizlik, acı ve zamana direnerek sabırla bekleme ve yüzleşmenin arenası.

    Performanslarında sınırlarda dolaşan, bedenini, kendini, izleyenleri zorlayan, ötekini, içimizdeki ilkeli ortaya çıkaran bir duruş sergiliyor Marina. İzleyiciyi gözlemci olmaktan çıkarıp, sürecin aktif bir parçasına dönüştürüyor. Bu biraz da provakatif bir eylem. Ama aynı zamanda edilgen olurken, bedeni, sessizliği ve direnci ile karşı koyuyor. Kafamda kocaman bir soru işareti. Neden? Sizinle bu yazının sonunda cevabı bulacağımıza inanıyorum.

    *

    Marina, kulağına fısıldanan ‘süre doldu’ sesiyle altı saat süren bu kâbustan uyandı. Tek bir noktaya sabitlenmiş bakışlarını seyircilere döndürdü. Bir iki adım attı. Az önce hareketsiz, sessiz duran bu nesne, ete kemiğe bürünmüş, göz teması kurmuştu. Kalabalık; o elbise giyinmiş ilkel hayvan, kaçışarak dağıldı.

    Uykuyla uyanıklık arasındaydı. Gözleri masanın üzerindeki nesnelerde dolaştı. Haz ve acı simgelerinde… Gül, tüy, parfüm, bal, ekmek, üzüm, şarap, makas, neşter, çivi, metal bir çubuk, silah ve mermi vardı. Belli belirsiz talimat yazısını okudu. Bunu kim yazmıştı?

    Talimatlar:
    Masada, istenildiği gibi üzerimde kullanılabilen 72 adet nesne bulunmaktadır.
    Performans:
    Ben nesneyim. Bu süre zarfında tüm sorumluluğu üstleniyorum.
    Süre:
    6 saat (20:00 – 02:00).

    Bir sis bulutu içinde yüzer gibiydi; yumuşak bir dokunuş hissetti. Biri onu çevirdi, diğeri kollarını havaya kaldırdı, gül yapraklarıyla ona samimi bir şekilde dokundu, gecesi giderek ilginçleşiyordu. Üçüncü saatin sonunda haz, önce acıya sonra korkuya dönüştü. Bu bir rüya olmalı, bu bir rüya olmalı, diye sayıkladı. Dokunuş gül yapraklarından karnına batırılan dikenlere evrilmişti. Giysileri jilet gibi keskin bıçaklarla kesilmişti. Biri aynı bıçakla teninde gezinmeye başladı. Boğazında ince bir sızı hissetti. Belli belirsiz irkildi. Sessizliğin derin çukuruna yuvarlanmış, bedeni bir oyuncak bebeğe dönmüştü.

    Kalabalıktan belli belirsiz ahh sesleri duyuldu. Tüm gözler ona dikilmişti. Sessiz beden kasıklardan yükselen cüreti arttırdı. Biri -tabii ki erkek- kanını emdi. Vücuduna çeşitli küçük cinsel saldırılar yapıldı. Biri tecavüze yeltense direnebilir miydi? İradesi beynini terk etmiş gibiydi. Nesneleşen bedenine içeriden baktı. Uyanmakla yüzleşmek arasında, arafta bir an asılı kaldı. Çok sonra ona sorulduğunda ‘Hareket etmeden var olmak da bir tür direniş biçimidir’ diyecekti.

    Rüyasında renkler birbirine karışmıştı. Siyah, gri, beyaz. Mor bir sise tutundu. Birisi yarasına bant yapıştırmış, diğeri gözyaşını siliyor, bir başkası üzerini örtüyordu. Yabancı olduğu bu şefkat duygusunun içini ısıtmasına izin verdi. Dışardaki düşman sanki bu ânı bekliyordu. Bir anda başına silah dayandı; içindeki hayvan çığlık attı, kaç, kaç, kaç. Donmuş kalmış gibiydi. Silahın soğuk demirini elinde hissetti. Yüzü yok insan Marina’nın parmağını tetiğe doğru koydu. Bir an, kısacık bir an o tetiği çekebilirdi. Uğultulu bir gürültü kulaklarına ulaşıyor ama ne dediklerini duyamıyordu.

    *

    Kendisi veya seyircilerden birisi tetiği çeker miydi, bilmiyorum. Beni dehşete düşüren hem performansı gösterenin içine düştüğü kaotik fanus hem de bir bağları olmamasına rağmen grup dinamiğiyle bu kaosun müsebbibi haline gelen modern bireylerin dışarı çıkan ilkel benlikleriydi. Marina o tetiği çekebileceği sınıra çok yaklaşmıştı. Eline o silahı tutuşturan kişi de o ana gelene kadar diğer materyalleri kullananlar da cehennemin taşlarını tek tek döşemişti. Korktum. Ben dahil, hiç gözünü kaçırma sen bile öyle, böyle bir habitatta, savaşta, düştüğün adada, kavgada, insanlığımızı kaybetmeden ne kadar dayanabilirdik. İçimdeki ilkel hayvandan ürktüm.

    İlk şoku atlattıktan sonra düşünmeye başladım. Performans, sanat, canavara ayna tutma, provokatif eylem, ne derseniz deyin; bir kişi neden böyle bir yöntem seçer. Kendi şeytanlarımı yatıştırıp, Marina’nınkilerin peşine düştüm. İfşa mı ediyordu? Ne kadar güçlü ve dayanıklı olduğunu, büyüdüğünü, bunları aştığını. Yoksa kendine kanıtlamaya mı çalışıyordu? Belki de bildiği, tanıdık acılarla yakınlık kurmaya çalışıyordu.

    Kalbime batan bu kıymık, hayat hikayesini araştırmaya itti beni. Ben neden onu yazıyordum, o neden sessiz bir kabulle bedenini nesne konumuna indirgiyordu. Kristeva’nın kadın bedeninin nesneleştirilmesi üzerine çalışması düşüncelerimin arka zemininde karıncalanırken Marina’nın nesne olarak sunduğu bedenini çelik bir zihinle kapladığını anladım. Nesne gibi sunduğu bedeniyle çoktan bir özneye dönüşmüştü. Fiziksel ve zihinsel sınırlarını zorladı. Herkes şimdi ve buradaydı. An, hiç olmadığı kadar geçmiş ve geleceği üzerinde toplamıştı. İradesini kıramadığınız hiçbir şeye hükmedemezsiniz. O kırılmamıştı. Marina transtan çıkıp, gözlerini sabitlediği noktadan güruha diktiğinde, fanus parçalandı. Az önce o nesne üzerinde tepinen ilkel hayvan, hareketlenen nesnenin özne halinde gelişiyle kaçıştı.

    Sanatla ilgilenen, müzede bir performans izleyecek kadar entelektüel merakları olan bu kitle nasıl olur da şiddete varan bir davranış sergilerdi?

    Gerekli koşullar sağlandığında, oluştuğunda insan doğası ilkel dürtülerine geri dönüyordu.

    Sessiz kalmadan bağırmak istedim.

    “Çekin kadın bedeninden ellerinizi.”

    Bu performansın psikolojik, sosyolojik, toplumsal pek çok çözümlemesi çalışılmış. İsteyen onlara göz atabilir. Ben hâlâ en başta sorduğum soruda takılı kalmıştım. Neden?

    Abromović hakkında çalışırken merak ettim; bir insan neden sessizlikle var olur, acı ve sabrın sınırlarında gezinir. İkinci Dünya Savaşı sonrası Belgrad’da doğan Maria Yugoslavya partizanlarından soylu bir aileye mensuptu. Politik bir ortamda büyüdü. Ruhsal ve bedensel bir dönüşüm sürecine girmesi anlaşılır olsa da yüzleşme, bakış, görme ve görülme çabası daha derinlere çağırıyordu.

    Bob Wilson’s un Life & Death Of Marina Abromović belgeselini bu sırada izledim. Willem Dafeo’nun harika performansı ve Antony Hegarty’nin ruha işleyen sesi başka bir yazının konusu. Wilson bu belgeseli sanki benim kafamdaki soruları yanıtlamak için çekmiş. Bu belgeseli daha önce izleseydim böyle bir yazı yazar mıydım emin değilim. Ama yazının başında size verdiğim sözü tutmuş olacağım.

    Maria hayatını anlatmaya “Çocukluğum hayatımda ve işimde her şeyi oluşturan bir şeydi” cümlesiyle başlıyor. Çocukken o kadar çok ceza alırmış ki vücudunun her yerinde morluklar olurmuş ve genelde tokat yedikten sonra burnu kanarmış. Hemofili yüzünden bir yıl hastanede kalmış. “Bu, çocukluğumun en mutlu zamanlarıydı” diye anlatıyor o günleri.

    O küçük kız çocuğunun sessiz duruşlarını daha iyi anlıyorum şimdi. Yutkunarak izlemeye devam ediyorum.

    Fark ettim
    Benim için en iyisini izlemek istemediğini
    Sonra da fark ettim
    Beni özgür görmek istemediğini.
    Beni ezmek istiyorsun
    Hayallerimi yıkmak istiyorsun
    Birisinin sana yaptığı gibi.

    Belgesel çekimleri sırasında Bob’un ona ‘kendini oynayacaksın’ dediğini anlatıyor bir röportajda. ‘Ama anneni de oynayacaksın.’ Bunun en büyük korkusuyla yüzleşmek olduğunu onun sessinden duymaya gerek yoktu.

    Tanrı onu seviyor mu?
    Yoksa ondan nefret mi ediyor?

    Annesi yatağının düzenli olduğundan emin olmak için gece yarısı odasına gelirmiş. Düzgün değilse düzeltmesi için onu uyandırırmış. Sözleri kulaklarında çınlıyor.

    Cinsellik kötü
    En iyisi hemen hamile kalmak
    Ve bunu bir daha yapmamak
    Asla bunu bir daha yapma.

    Tam bu anda anladım. Sanatı onu kurtarmıştı. Bu edilgen performansla karşısındakinin gözünün içine bakarken, sadece kendini değil ötekini de iyileştiriyordu. Sınırlarda dolaşmaktan korksam da gözlerinin içine bakabilmeyi diledim.

    ‘Yaralarımın içindeki tuz’ diye bahsediyordu acılarından. ‘Soyut bir biçimde sızı. Sanki seçeneğim varmış gibi, sanki kontrol bendeymiş gibi.’ Kontrolü başkalarının eline bırakmasındaki deliliğin sınırlarına dokunmuş oluyorduk bu cümlelerle. Böylelikle her şeyle arasına mesafe koyduğunu söylüyordu. Onun repliği ile söylemek isterim.

    Acıdan çıkıyorum.
    Sanki rüyada gibi.
    Sanki seçeneğim varmış gibi
    Sanki kontrol bendeymiş gibi.
    Acı benden sarkıyor.

    Babasını daha şefkatli anıyor. “Hep beyaz atının üzerindeydi. Amaç uğruna her şeyi feda edebilmenin en büyük temsilcisiydi. Çok gürültülü ve ardından sessiz bir an.”

    Sanırım sessiz limanını bulmuştu.

    Marina’nın belgeselin sonuna doğru attığı bir çığlık var. Aaaah! Aaaah! Aaaah!

    Gürültü değil bu.
    Munch’ın Sessiz Çığlığı.

    İLGİLİ OKURA…
    * Marina Abramovic on performing “Rhythm 0” (1974)
    * Bob Wilson’s Life and Death of Marina Abramovic


    Arzu Kurt, Karabük doğumlu, evli, iki çocuk annesi. İstanbul’da yaşıyor. Denize ve kitaplara aşık. Uludağ Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü mezunu. Bir kamu bankasında şube müdürü olarak rakamlarla geçen yılların ardından emekli olup kelimelere yöneldi. Yaratıcı yazarlık atölyelerinde başladığı ikinci kariyerinde kolektif kitaplarda altı öyküsü ve iki dergi yazısı yayımlandı. Yazı yolculuğuna Suaremag’da devam ediyor.

    YAZARIN
    DİĞER YAZILARI

    SuareMag – Temmuz 2025
    SuareMag – Haziran 2025
    SuareMag – Mayıs 2025
    SuareMag – Nisan 2025

    arzu kurt suaremag temmuz yazar

    Related Posts

    Sahilde Kafka: Kader, kimlik ve bireysel yolculuğumuz

    Temmuz 12, 2025 Edebiyat

    SuareMag – Temmuz 2025

    Temmuz 3, 2025 Manşet

    DİNGİN APSE

    Temmuz 1, 2025 Manşet

    ‘DOKTORUN KARISI’NIN FISILTISI: GÖRÜYORSAN SUSAMAZSIN

    Temmuz 1, 2025 Nilgün Karataş - SuareMag
    Yorum Yap
    Yorum yazın Cancel Reply

    Yeni Eklenenler

    tan doğan: sap-saman

    Temmuz 14, 2025 FELSEFECE VE...

    ya da “yazar”, yazan ve… * yazar hep ‘yaz’, ömrün kış olsa da! * ne…

    Kızıl Kısrak: Ursula K. Le Guin’den üç öykü

    Temmuz 14, 2025

    Sahilde Kafka: Kader, kimlik ve bireysel yolculuğumuz

    Temmuz 12, 2025

    Pablo Neruda: Aşkın, kavganın ve sessiz coğrafyaların şairi

    Temmuz 12, 2025
    Sosyal Medya'da Biz
    • Facebook
    • Twitter
    • Instagram
    • YouTube
    Bu Haberleri Kaçırmayın

    Arzum’dan Cumhuriyet’in 100. yılına özel reklam filmi 

    Ekim 27, 2023 Haber

    Millî Reasürans Oda Orkestrası’ndan “100. Yılda Türk Tangosu” konseri

    Ocak 19, 2024 Konser

    ÇİKOLATANIN ÇIĞLIĞI

    Haziran 1, 2025 SUAREMAG
    Hakkımızda
    Hakkımızda

    Film, kitap, sanat, hayat ve daha fazlası için haber, röportaj, makale, podcast, güncel bilgiler içeren e-dergi.

    Email : editor@suaredergi.com.tr

    Künye

    Son Eklenen Yazılar

    tan doğan: sap-saman

    Temmuz 14, 2025

    Kızıl Kısrak: Ursula K. Le Guin’den üç öykü

    Temmuz 14, 2025

    Sahilde Kafka: Kader, kimlik ve bireysel yolculuğumuz

    Temmuz 12, 2025
    X (Twitter) Instagram Facebook
    © 2025 Tüm Hakları Saklıdır. Do Medya & Ekipbizz İçerik İşbirliğiyle hazırlanmaktadır.

    Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.