Zamanda yolculuk denilince akla ilk gelen filmlerden biri olan “Geleceğe Dönüş – Back to the Future” serisi barındırdığı ince detaylarla üzerinden yıllar geçmesine rağmen güncelliğini koruyor. Her izleyişte yeni bir ayrıntı fark ettiğimiz film, sakladığı alt metinlerlerle zihnimizi de harekete geçiriyor. Filmle birlikte zamanda yolculuk eden zihnimiz, bizi biz yapan geçmişi sorgulamadan edemiyor.
Alperhan Benlioğlu

Robert Zemeckis’in ölümsüz filmi, zamanında karanlık pazar gecelerimizi Parliament Sinema Kulübü ile aydınlatan harika bir serüven serisi. Onlarca kez reddedilmiş çağın ötesinde bir senaryo. Tabii ki Geleceğe Dönüş.
Çılgın bilim adamı Dr. Emmett Brown tarafından icat edilmiş, DeLorean araba şeklinde bir zaman makinası. Dr. Brown’un arkadaşı Marty McFly zaman makinasını kullanmak zorunda kalır ve beklenenin aksine geleceğe gideceği önceden deneme için ayarlanmış geçmiş zamana doğru yolculuğa çıkar. Kişinin anne ve babasıyla aynı yaşta olduğu zamana giderek onlarla iletişime geçmesi oldukça ilginç bir fikir. Bu fikir Yazar/Yapımcı Bob Gale’in babasının okul fotoğrafındaki “inek öğrenci” halini görünce onunla arkadaş olabileceğini düşünmesi üzerine bu fikri geliştirmiş. Tabii film tanışmayı burada bırakmayıp daha da zorlayacak şekilde birkaç paradoks da yaratarak izleyenlerin kafasını karıştırmış durumda.
Marty yanlışlıkla anne ve babasının tanışmasına engel olunca bir sürü gerçekleşmesi bekleyen seriyi istemeden de olsa bozuyor. Senarist Bob Gale burada şu soruyu sorguluyor. Gerçekte varsınız ama anneniz babanız tanışıp sizi hayata getirmedi. Bu durumda nasıl var olabilirsiniz?
Filmde Marty’nin bu durumda yavaş yavaş silinmeye başlaması, elindeki resimde de kardeşinin yok olması ile bu durum açıklanmış. Acaba benim gibi izleyenler de aynı soruyu sorup geçmişe gitseler babalarıyla ya da anneleriyle arkadaş olup anlaşabilirler miydi diye düşünmüşler midir, diye merak etmiyor değilim.
Film ilk kez izleyiciye sunulduğunda komedi filmi olduğu belirtilmediği için, Dr. Brown’un köpeği Einstein’in geleceğe gittiği sahnede tüm seyircinin çok gerildiği, köpeğin başına korkunç bir şey geleceğini düşündüklerini belirtmişler. Ayrıca filmde Stanley Kubrick’e de bir gönderme yapılmıştır. Doktor Brown’ın garajında gördüğümüz “CRM114” etiketi, ünlü yönetmenin “Doctor Strangelove” filminde radyo ekipmanının bir parçasının ismidir. Ayrıca oyunculardan Johhny Depp, Marty rolü için seçmelere katılmış ve kabul edilmemiş oyunculardan bir tanesidir.
Pek çok ince detayın düşünüldüğü film, her izlenişte ayrı ayrı keşfedilen ayrıntılarla süslenmiş haldedir. Bana göre her izleniş de yakalanan ayrıntılarla birlikte insanları düşünmeye çağıran da pek çok alt metin saklı. Kişinin kaderini değiştirme çabası ile “keşke yapmasaydım” diyebileceği pek çok olayı da filmi izlerken kişisel sorgulama olarak yapmadan edemiyor diye düşünüyorum.
Ancak bugüne geldiğimizde bizi biz yapan her şeyin geçmişte gerçekleşmiş o beğenmediğimiz olaylar neticesinde bizi bu noktaya getirdiği de tartışmasız bir gerçek. Belki paralel evrenlerin birinde çok daha zengin ya da çok daha mutluyuz. Kim bilir tüm olasılıklar içinde en mutlu olduğumuz belki de sadece bu hayatımızdır.
Şems Tebrizi’nin de dediği gibi “Olmuş ve olacaklar arasında en hayırlısı olmakta olandır” diyorum ve seriyi tekrar izlemenizi ve üzerinde düşünmenizi tavsiye ediyorum.


