Close Menu
    Son Eklenenler

    Margaret Atwood’un “Kalpten” şiirleri okurla buluştu

    Aralık 3, 2025

    Sokak Sanatçıları Festivali 500 sanatçıyı Müze Gazhane’de ağırlayacak

    Aralık 3, 2025

    Yollara Düşen Sahneden Öyküler Depo İstanbul’da

    Aralık 3, 2025
    Facebook X (Twitter) Instagram
    Çarşamba, Aralık 3
    X (Twitter) Instagram Facebook
    Suare Dergi – Film – Kitap – Sanat – Hayat ve DahasıSuare Dergi – Film – Kitap – Sanat – Hayat ve Dahası
    • YAŞAM
      1. Aktüel
      2. Beslenme
      3. Felsefe
      4. Fitness
      5. İlişkiler
      6. Kişisel Bakım
      7. Kişisel Gelişim
      8. Psikoloji
      9. Sağlık
      10. Seyahat
      11. Sürdürülebilir Yaşam
      12. Teknoloji
      13. View All

      Nazlı Eray’a “Yaşayan Efsane” Onuru

      Temmuz 5, 2025

      Yüzüncüyıl Gazeteciler Derneği’nden anlamlı seminer

      Temmuz 3, 2025

      ‘Boykot bir hak mı? Suç mu? ‘ sorusuna yanıt arayanlar için 10 film

      Nisan 2, 2025

      Sinema tutkunları için yepyeni bir mecra: Yeni Sinema Dergisi 

      Şubat 28, 2025

      İnovatif makarnacı Pastavilla 32. yaşını ödülle kutluyor

      Nisan 22, 2024

      Buğday Derneği ‘zehirsiz kentler’ için harekete geçti

      Aralık 23, 2021

      1 KAVRAM 10 DÜŞÜNÜR: Varoluşun On Yüzü

      Ağustos 2, 2025

      Ulus Baker: Kısacık hayatına çağları sığdıran ‘birisi’

      Temmuz 12, 2025

      Institut français, Fransız yazar, felsefeci ve filolog Barbara Cassin’i ağırlıyor

      Şubat 25, 2025

      Sade Yaşamın Gücü: Epikür ve Tao’nun izinde sadeleşmek

      Aralık 7, 2024

      Ergen ebeveynleri için kılavuz

      Eylül 23, 2024

      Aşkın Lotus Hali… 

      Temmuz 4, 2024

      “Doktordan Az Kullanılmış” bu defa bir kitap adı oldu

      Ağustos 29, 2023

      ‘Rekabetçi Aile’yi izlerken kendimize de gülebilir miyiz?

      Ağustos 27, 2023

      Parfümde şişe tasarımı kokudan önemli olabilir mi?

      Mart 28, 2023

      Saç bakımına ilişkin merak edilen 6 soru ve 6 yanıt

      Nisan 17, 2022

      Beynini Resetle: Zihinsel rahatsızlıklar ve metabolizmayla ilişkisi

      Eylül 30, 2025

      Stresten Huzura: Deneyimlenmiş bir dönüşüm süreci

      Mart 6, 2025

      Yeni Eril: Dr. Nil Keskin’den kapsamlı bir dönüşüm rehberi

      Mart 4, 2025

      Cansel Oruç’un ‘Başarmaktan Korkma’ kitabı okuyucuyla buluştu

      Aralık 26, 2024

      Beynini Resetle: Zihinsel rahatsızlıklar ve metabolizmayla ilişkisi

      Eylül 30, 2025

      Kimdir bu “Narsist Sapkınlar?”

      Mayıs 29, 2025

      Borderline: Bir Kişilik Bozukluğunun Biyografisi

      Mayıs 6, 2025

      Dementor – Ruh Emici: Narsisizmin gölgesinde bir yok oluş ya da yeniden doğuş hikâyesi

      Şubat 17, 2025

      ‘Hepimiz Narsistiz’ kitabının yazarı Şule Öncü: Sanıldığından yaygın!

      Mayıs 17, 2024

      “Doktordan Az Kullanılmış” bu defa bir kitap adı oldu

      Ağustos 29, 2023

      Prof. Dr. Körükoğlu’ndan sağlıklı ve genç kalmanın sırları

      Mayıs 7, 2023

      Salmonella’dan korunmak mümkün mü?

      Nisan 27, 2022

      Zeytin Kokulu Memleket: Ayvalık

      Ağustos 20, 2025

      Sayım Çınar ile Kopenhag’da Kültür-Sanat 

      Ağustos 9, 2025

      Kadim bir kültür kenti: Denizli

      Mayıs 21, 2025

      Kayıp bir çantanın peşinde Patagonya’da edebiyat

      Şubat 20, 2025

      Nihal Gündüz’den ‘makarna’ ile ‘Çevre Krizi’ fotoğrafları

      Ağustos 15, 2025

      ‘Baumit ile Olasılıklar’ kitabı ile geleceği yeniden düşünüyor

      Eylül 20, 2023

      Heykeltıraş Varol Topaç’ın çelik üretim atıklarından yarattığı eser Contemporary İstanbul’da

      Eylül 17, 2023

      Jeotermal enerjiyi çocuklara anlatan kitap: Damla Adamlar

      Ağustos 31, 2023

      Kim Korkar Yapay Zekadan

      Haziran 8, 2025

      Türkiye’nin mutfak ve kültür mirasından seçkiler dijital erişime açılıyor

      Ekim 20, 2023

      Mevzular Açık Mikrofon, artık GAİN’de

      Eylül 1, 2023

      Akıllı makineler ve robotlar denilince akla gelen filmler

      Ağustos 31, 2023

      Zamanı Sahiplenenin Dünyayı Yönetmesi Üzerine

      Aralık 1, 2025

      Antakya Film Festivali başladı

      Kasım 24, 2025

      Sinem Çelebioğlu‘ndan çocuklar için; Dağın Kızı 

      Kasım 20, 2025

      Fethiye Uluslararası Film Festivali başlıyor

      Kasım 4, 2025
    • KÜLTÜR – SANAT
      1. Kitap
      2. Müzik
      3. Öykü
      4. Sanat
      5. Sergi
      6. Sinema
      7. Şiir
      8. Tiyatro
      9. Video
      10. View All

      Margaret Atwood’un “Kalpten” şiirleri okurla buluştu

      Aralık 3, 2025

      Geçmişten günümüze atların tarihteki yeri: ‘Akıncılar, Hükümdarlar ve Tacirler’

      Kasım 27, 2025

      Demet Cengiz’in Leylâ’sı ile kaderin kırılma anları

      Kasım 27, 2025

      Sayım Çınar ile kitap dünyası

      Kasım 26, 2025

      Tame Impala Barış Manço hayranı!

      Ekim 22, 2025

      “Pekinel Uluslararası Masterclass” 6-12 Eylül’de AKM’de

      Eylül 5, 2025

      Sazakan’dan ilk tekli: AnatolianBlues

      Ağustos 17, 2025

      Ayın Şarkıları: Ağustosta ne dinleyelim?

      Ağustos 1, 2025

      Toz Zerreleri

      Temmuz 24, 2025

      Dönüşümün Hafifliği

      Temmuz 24, 2025

      Tuğlayı Fark Etmek

      Temmuz 24, 2025

      Yaşama Dair

      Temmuz 24, 2025

      Río Sur, Pera Müzesi’nde

      Ekim 16, 2025

      Dalí’nin Tavşan Deliği: Bir romanın resme dönüşen rüyası

      Haziran 12, 2025

      Rüyaların Ressamı: Remedios Varo’dan 6 büyülü tablo

      Haziran 10, 2025

      Balenin Rus yıldızları Bodrum’da

      Ağustos 12, 2024

      İstanbul’da devam eden 16 sergi

      Temmuz 10, 2025

      Ressam Ömer Onay’ın ‘Bilinç Akışı’ sergisi AKM’de

      Haziran 20, 2025

      ‘Mumi’lerin yaratıcısı Tove Jansson eserleriyle Aynalı Geçit’te

      Mayıs 8, 2025

      Handan Özbek’in “Çıplak Kıta” sergisi Goba Art & Design’da

      Mart 12, 2025

      Yunanistan Sineması Günleri, 2 Aralık’ta başlıyor

      Kasım 28, 2025

      Sinematek/Sinema Evi yeni programını duyurdu

      Ekim 21, 2025

      Weapons: İzleyicisini duygusal ve zihinsel olarak zorlayan bir korku filmi

      Ekim 11, 2025

      Erin Brockovich: Mini etekli, topuklu ayakkabılı bir varoluş hikayesi

      Ekim 8, 2025

      Şiir: Kapandık kaldık içimize 

      Temmuz 18, 2025

      Şiir: Huy İşte

      Temmuz 7, 2025

      GÜRÜLTÜNÜN ORTASINDA SESSİZLİĞE YOLCULUK: MODERN DÜNYADA DİNGİNLİĞİN PEŞİNDE

      Temmuz 1, 2025

      Şiir: Ne Zaman

      Haziran 10, 2025

      Yollara Düşen Sahneden Öyküler Depo İstanbul’da

      Aralık 3, 2025

      Tiyatro Tales’ten ilk oyun: Macbeth’in Cadıları Bir de Bizden Dinleyin

      Kasım 26, 2025

      Gergedanlar AKM Sahnesi’nde

      Kasım 26, 2025

      “Çiçekçi Sokağı”, 1 Kasım’da Kadıköy Eğitim Sahnesi’nde

      Ekim 27, 2025

      Parazit – Sınıfsal uçurumların sarsıcı anlatımı

      Haziran 30, 2025

      Garfield’in resmi posteri yayınlandı

      Aralık 19, 2023

      Napolyon bu kez Jaquin Phoenix’in yorumuyla sinemada

      Kasım 23, 2023

      Freud’s Last Session filminden fragman

      Ekim 27, 2023

      Margaret Atwood’un “Kalpten” şiirleri okurla buluştu

      Aralık 3, 2025

      Sokak Sanatçıları Festivali 500 sanatçıyı Müze Gazhane’de ağırlayacak

      Aralık 3, 2025

      Yollara Düşen Sahneden Öyküler Depo İstanbul’da

      Aralık 3, 2025

      BİFO ve Barbara Hannigan’dan özel konser

      Aralık 1, 2025
    • SD+
      1. Röportaj
      2. Haber
      3. Makale
      4. Portre
      5. Diğer
      6. View All

      Demet Cengiz’in Leylâ’sı ile kaderin kırılma anları

      Kasım 27, 2025

      Tanrıçanın Serzenişi: Elpis bize ‘umudunuzu kaybetmeyin’ diyor

      Eylül 25, 2025

      DÜNYAYA BİR KRİSTALDEN BAKMAK… HER IŞILTIDA BAŞKA DÜNYALARA YOL ALMAK…

      Haziran 28, 2025

      Booky Kitabevi: Bir insan, butik bir kitabevi, kocaman bir topluluk

      Haziran 22, 2025

      Yeşilçam’ın köklü şirketi Erman Film’de yollar ayrıldı

      Şubat 6, 2025

      Defne ya da Bazı Tuhaf Hayatlar: Herkes kendi hikayesine sahip çıksın!

      Kasım 16, 2024

      İstanbul’un plajlarına otobüs seferleri başladı

      Ağustos 7, 2024

      Biletinial’da ‘yorum ve reyting’ uygulaması

      Nisan 17, 2024

      Zamanı Sahiplenenin Dünyayı Yönetmesi Üzerine

      Aralık 1, 2025

      Dalí’nin Tavşan Deliği: Bir romanın resme dönüşen rüyası

      Haziran 12, 2025

      Romalı tarihçilerin yazmadığı Kleopatra: Hükümdar, alim ve filozof bir kadın

      Haziran 10, 2025

      Bir antikahramanın portresi: MARLA SINGER

      Nisan 30, 2025

      Yolda Olmak, Var Olmaktır

      Ağustos 9, 2025

      Maria Anna Mozart

      Temmuz 20, 2025

      Pablo Neruda: Aşkın, kavganın ve sessiz coğrafyaların şairi

      Temmuz 12, 2025

      Ulus Baker: Kısacık hayatına çağları sığdıran ‘birisi’

      Temmuz 12, 2025

      Gülhane Parkında sarnıç olduğunu biliyor muydunuz?

      Nisan 2, 2023

      Klasik mobilyada en çok tercih edilen ağaç türlerini biliyor musunuz?

      Nisan 1, 2023

      Mart ayında Türkiye’nin en çok konuştuğu başlıklar

      Nisan 1, 2023

      Zamanı Sahiplenenin Dünyayı Yönetmesi Üzerine

      Aralık 1, 2025

      DENİZ GİBİDİR GÖKYÜZÜ

      Aralık 1, 2025

      ZİNDAN ADASI: İNKAR MI? KOMPLO MU?

      Aralık 1, 2025

      DÜNYANIN SONUNA YOLCULUK

      Aralık 1, 2025
    • PODCAST

      Podcast: Hayati Tavsiyeler ‘Bahar ve Mitoloji’ ile yayında

      Mayıs 5, 2023

      Denenmiş, test edilmiş, onaylanmış: Hayati Tavsiyeler

      Mayıs 5, 2023

      Meraklı bünyeler için podcast kanalı: Suare Online

      Mayıs 1, 2023

      Akla takılan sorulara yanıt arayan podcast: Neymiş?

      Nisan 9, 2023

      Hayati Tavsiyeler: Kendine yatırım yapanlara özel podcast

      Nisan 9, 2023
    • YAZARLARIMIZ
    • SuareMag
    • Suare Öykü
    Suare Dergi – Film – Kitap – Sanat – Hayat ve DahasıSuare Dergi – Film – Kitap – Sanat – Hayat ve Dahası
    Buradasınız:Anasayfa » BEN SADECE AĞAÇ MIYIM?
    Ebru Eren

    BEN SADECE AĞAÇ MIYIM?

    Ekim 1, 2025Yorum yapılmamış7 dk Okuma Süresi
    Facebook Twitter Pinterest LinkedIn WhatsApp Email
    Paylaş
    Facebook Twitter Pinterest WhatsApp Email

    Ebru Eren

    Günün ilk ışıkları Boğaz’ın üzerine vururken bu eski balıkçı köyü yavaş yavaş uyanmaya başlıyor. Artık çehresi bir köy olmaktan çok uzakta. İstanbul’un en lüks restoranlarının en ünlü mağazaların vitrinlerinin sıralandığı sahil boyunca denizin ve yoğun trafikte ilerleyen araçların egzoz kokuları birbirine karışıyor.

    Osmanlıdan kalma konağın devamı olarak parka dönüştürülmüş bu mekanda çok eskiyim. Yüzyılların ağırlığını taşıyan bir çınar olsam da bir zamanlar ben de bu toprakta ailemle yaşayan ufak bir çocuktum.

    Annemi çınar kanserinden kaybetmiştim. Hâlâ şarkı söyleyebilecek yaşam sevincini taşısa da kabuklarında açılan yaraların, reçineyle birbirine karışan sıvıların keskin kokusunu hatırladıkça hüzünlenirim.

    Mavi seramikleri yer yer yosunlaşmış, ortasında kabaca yapılmış yunus figürünün ağzından suların fışkırdığı süs havuzunun etrafında yan yana konumlanmıştık ailemle. Artık temmuzun ortasında bile bazı dallarında filizlenmeyen boşluklarla akşamüzeri rüzgarında sağa sola sallanan annemin hastalık kokusunun çevreye yayılma korkusu belediyeyi harekete geçirdi. Köklerini kazımak çok büyük iş makinalarına kaldı ve çok gürültülüydü.

    Gövdesinden çıkan parçalar zemine yayıldıkça çalışan görevlinin bir tanesi kürekle süpürmeye başladı. Sıra köklere gelmişti. Neredeyse dört yüz yıldır toprağın içinde kendi imparatorluğunu kurmuş hükümdar gibi direndi annem.Kazmalar ve kepçeler yaklaştıkça direndi.

    Gitmeni istemiyorum dedim.

    Hep burada olacağım ve seni izleyeceğim dedi. 

    Onun köklerinin büyük kısmını çıkartırlarken damarlarımda şiddetli bir gerilme hissetmeye başladım. Direnmeye çalışıyordum. Direnmeye tutunmaya, onun bırakıp gitmesine izin vermek istemiyordum. Ve sonunda toprakta derin bir yarık oluştu. Babamın da olan biteni çaresiz bir kabullenişle izlediğini görüyordun. Sanki uzun süredir kendini buna alıştırmıştı.

    Annemden kalan yere insanların üzerine çıkıp sağa sola hareket ettikleri spor aletleri koydular. O zamandan sonra ben de park da çok değişti.

    En büyük dallarını tek tek sayarken doğduğundan beri hiç kesilmemesiyle övünürdü. Onun bana parkın gece sessizliğinde anlattığı hikayeler bazen Kafkasya’dan göçen bir ailenin İstanbul’a varıp bavullarını sahilde bırakıp dibinde akıttığı gözyaşları oluyordu. Bazen de Cumhuriyet sonrası ders kitaplarını gövdesine yaslayıp ağlayan göçmen öğrenciler.

    Özellikle kış gelip özellikle karın toprağın üzerini bir örtü gibi kapladığı zamanlarda soğuk yüzünden uyumakta zorlanırken bana geçmişten hikayeler anlattı.

    Üzerine insanların kazıyarak çizdiği şekillerden, yazılardan bahsetmesi en çok ilgimi çekendi. Çünkü kendi gövdemdeki bu izler de genelde uzak geçmişe aitti. Artık insanlar çok meşgullerdi ve bu işe zaman ayıramıyorlardı. Ne kadar eskiye giderse o kadar hoşuma gidiyordu.

    Mübadele yıllarında buralardan ayrılan Rum ailelerin kazıdığı harfler, cephede vatan hasreti çeken askerlerin ayları saydığı çentikler, sefere çıkmadan önce kaptanların bu çentiklere dokunarak selamet istemeleri hepsi annemin gövdesinde tarihi belgelerin mühürleri gibi yaşamaya devam ederdi.

    Ben daha çok aşk hikayelerinden hoşlanırdım. Köprünün ışıklarını sarılarak izleyen genç ve kadın yıllar öncesinde aşkı merak etmeme ilk sebep olanlardı. Beline kadar uzun, kumral, düz saçları olan kız, çocuğun omuzuna kafasını yasladığı anda bedenimi biraz daha eğme ihtiyacı duyup tedirgin olmuştum.

    Aralarındaki konuşmadan ve kızın anlatırken sık sık gözyaşıyla bölünmesinden bunun bir aşk hikayesi olduğunu hissedebilmiştim. Ama aynı mutsuzluğu ve korkuyu kıvırcık saçlı gözlüklü uzun boylu çocuğun bulutlu gözlerinde de görüyordum. Üniversiteyi okumak için başka bir ülkeye gitmek zorundaydı. Hatta mesafeleri kıtalar arası uzaklıktaydı.

    İşte henüz genç bedenimde aşkı ilk kavrayışım ve onu kaydedişim böyle olmuştu.

    Çocuk kot pantolonun arka cebinden kahverengi metalik Rotring çıkardı. Belki de sadece yazmanın ya da ders notlarını tutmanın alışkanlığıydı. Kalemin ucu bedenime ilk dokunduğunda bir ürperti hissetim. Yıllardır rüzgarların, fırtınaların, kurak sıcakların açtığı yaralardan daha başkaydı. Hem korku hem de bu ana şahit olmanın heyecanını hissediyordum. Annem dallarını hafifçe aşağı yukarı hareket ettirerek güvende olduğumu belli etti.

    Çocuk önce sevgilisinin sonra kendisinin baş harfini yazdı. İki harfi bir kalbin içine aldı. Sonunda da tarih ekledi. 16 Temmuz 2017. Belki de incinmenin gururunu ilk defa bu olayla öğrendim.

    O zamandan sonra çokça anneme aşkı sordum. Bana gördüklerini yaşadıklarını anlatması için gün boyu sağlığım açısından önemli öğütlerini yerine getirmeye çalıştım.

    Bana geceyle gündüzün eşit olduğu bir günden bahsetti. Ekinoks.

    “Çok ilkbahar ve sonbahar gördüm. Ama her ekinoksta tüm bedenim rüzgar olmasa da titrer.”

    Uzun zamandır parkta kalan araya çiftleşme miyavlamasıyla giren tekir kedi bile annemin ses tonundan etkilenmiş kahverengi ahşabı yer yer soyulmuş bankın üzerine kıvrıldı.

    Onu duyabildiğimi söyledim. Devam etti.

    “Balkan savaşının sonlarında göçün dalgaları Boğaz’a vuruyordu. Aynı senin gibi ben de birbirlerine sarıldıklarında şiddetli ve derinden bir sarsıntı hissettim. Çünkü bu aşk diğerlerinden farklıydı. Geldikleri yer, konuştukları aksan, aileler, ve savundukları gerçekler farklıydı. Ama bu farklılıkların içinden doğan birbirlerine tutunmaya çalışan yurtların çabası gibiydi.”

    Rüzgar bedenimi öne arkaya sallandırırken o hiç kıpırdaman devam etti.

    “Kendimi yıllarca farklı hatta öteki hissettim. Göğe çevremdeki tüm ağaçlardan fazla yükseldim. Köklerimle toprağa kenetlendim. Dallarım kuşların ilk yuvaları oldu.

    “Benden önce de yuva yaptığını biliyordum ama bunu unutamamışsın. Kıskandım diyemiyorum ama bir garip oldum.”

    Olma der gibi tepkisiz kaldı. Bir milli piyangocu geçti önümüzden.

    “İçimdeki boşluk geçmiyordu. Dallarımdan ekşi de olsa bir dut çıkmadı. Tatlı bir elmayı kimsenin başının üzerine düşüremedim. Sonra gölgemi düşündüm. Küçüklüğümde kavga ettiğim gölgem Osmanlı’dan beri meydanlara, cami avlularına, köylere koruyuculuk ettikçe ayrılamaz bir diğer yanım oldu. Kabuğumdan bir sürü ilaç yapıldı. Yapraklarıma yapılan binlerce toz taneciğiyle gittikçe azalan oksijeni temizledim. Ama gerçek hikayem kimsenin duymadığı bu anılar ve sözsüz yapılan anlaşmalardı.”

    Yetinemedim. Beni ikna edecek, topraktan bana geçen enerjiyi tasdikleyecek bir şeylere daha ihtiyacım vardı. Bir sincabın dişinin arsına girmiş pisi pisiyi çıkarıp dinlemeye devam ettim.

    “Delikanlı cebinden bir mendil çıkardı. Üzerine incelikle kızın baş harfini işledi. Artık bedenimde Yunanca harflerden başka harfler de vardı. Delikanlı gitti. O günden sonra kız her ekinoksta yanıma geldi. 

    Annem bunları anlattığında henüz beş yaşındaydım. Onun gövdesinden süzülen beyaz yaşını ilk kez görmüştüm ve çok çaresiz hissetmiştim. Onu elimden alacaklar diye bir korkuya kapılmıştım.

    Şimdi ne kadar soğukkanlı bir şekilde bu durumun içinden çıktığını anlayabiliyorum. Ertesi gün incecik dallarıma rengarenk bir canlı kondu. Bu ilkti ve korktum. Göğsü sabah turunculuğunda ısınmış kanatlarında incecik beyaz çizgileri olan, başında griye çalan mavilikle parlayan bir ispinozla uyandım. 

    Küçük kalbim dibine kadar umutla dolmuştu.
    Görüntüsü annemin dev gölgesine dönüştü.
    Hayat adildir gece ve gündüz gibi.
    Göçlerin içinden aşklar da doğar vedalar da.
    Zaman gövdeni kalınlaştıracak.

    Boğazdan gelen nem, tuzlu su, yapabildiğim kadarıyla fotosentez, yaşamama yetiyor. Ama annem olmadan gerekli olan kadar büyüyemiyorum gibi. Babama duyduğum sevgi ve saygı beni ayakta tutuyor ama yeterli değil.

    Artık burada bir sürü koşucu var. Koşmadan yavaş yürüyenler de koşucularla aynı renkte ayakkabıları giyiyor. Fosforlu konçları var. Modellerine de bakıyorum ve farklı kıtalardan alınanları ayırabiliyorum. Bir tür moda zevkine sahip oldum. Ekranına bir sürü profosyonel fotoğraflar koyuyorlar. Bazıları beni bilinciyle kadraja koyuyor. Bazılarında yandan çürük ve zayıf dallarımla görünüyorum.  

    Babamla yaşamaya devam ediyoruz. Kıyıya çok yüksek müzikli tekneler yanaşıyor. Ellerindeki dondurmalarla bana değip yapış yapış yapan çocuklar oluyordu. Çocukların kıyafetlerinden bazı sonuçlara varıyordum. Bazen annemin önyargıyla ilgili sözlerini hatırlıyordum. Kimi zaman çocuklarla ilgili şefkatli olmasını da kıskanıyordum ve beni eleştirdiği duygusuna kapılıyordum.

    Şimdi mi?

    Babam ve parktaki diğer ağaçlarla ortak yaşadıklarımızı anlatayım. Belki sizlerin içinde aydınlanmak isteyenler vardır ve garip bir şekilde bize ihtiyaç duydukları içindir.

    Şimdi bu parkta koşuculardan sonra bir grup yoga yapıyor. Renkli matların üzerinde gözlerini kapatıp ana odaklanıyor. Aradan mısırcıııı diye bağıran satıcılar geçiyor. Bazıları ellerini gökyüzüne açıyor, bazıları da yere kapanıyor.

    “Anne beni duyuyor musun?”

    Annem toprağın daha alt katmanlarında olduğu için beni duymakta zorlanabilir. Anlayışla karşılamaya çalışıyorum.

    Ama bu sabah kaçamadım. O kadar hisle dokundular ve öyle büyük bir arayıştalardı ki ayıp olur diye düşündüm.

    Anladım. Bu insanlar da köklenmek istiyor.

    Aynı anda konsantre olduk. Ben onlara söylenen gibi kır, çayır, deniz düşünmedim. Ben daha çok öteki Dünyayı düşünmedim. Babamı da düşünmedim. Sanki babam o dekorun değişmez bir parçasıydı.

    Bekledim. Ne yapacaklar diye.

    Nefesleri de köklerimiz gibi görünmedi. Fotoğraf çekmek için uzun çubuklu telefonlar yaklaştı. Havuzun suyu tasarruf için o hafta içi kesilmişti.

    Uzatacağım, dedim bu konuyu annemden güç almışken.

    Ben artık ürkek falan değilim. Yalnız da değilim.

    Hayat nefesle, başlar.

    Göçle şekillenir.

    Kavuşma ya da kavuşamama bir sonuç ama amaç değil ki. Amaç olsa hala şu tepemdeki ispinoz kuşlarına adamakıllı bir yuva yapardım.

    Ama biliyorum ki bu yuva da onlar için geçici. Göç zamanına kadar.

    Olabilir.

    Olağan.

    Birbirine iğnelenmiş gibi yaşamaya devam edeceğiz bu parkta. Tarihte ya da cümlelerinde biri tanıklık edene kadar.

    Gece ve gündüz eşitlenmenin ötesine ikisi de aynı aydınlıkta sayılana kadar.

    Bir serçe sürüsü geldi. Yaralılar var.

    Özür diliyorum.


    Ebru Eren İstanbul’da doğdu. Üniversite eğitimini Trakya Üniversitesi Turizm Otelcilik Bölümü’nde tamamladı. Yedi yıl telekomünikasyon sektöründe çalıştı. Uzun yıllardır Türkiye’de önde gelen yaratıcı yazarlık akademilerinde değerli yazar eğitimcilerden eğitim aldı. Daha önce kolektif kitaplar ve dergilerde yayımlanmış öykülerine yenilerini de ekleyerek çok yakında kitabını çıkarmaya hazırlanıyor. Edebiyat dışında resim de bir diğer tutkusu ve bu alanda da kendini geliştirmeye devam ediyor

    Yazarın diğer yazıları

    SuareMag – Arşiv
    ebru eren suaremag yazar

    Related Posts

    PALOMAR – ITALO CALVINO

    Aralık 2, 2025 Uncategorized

    SuareMag Aralık

    Aralık 1, 2025 Manşet

    Ayın Kitapları: Aralık ayında ne okuyalım?

    Aralık 1, 2025 Ayın Kitapları

    Ayın Filmleri: Aralık ayında ne izleyelim?

    Aralık 1, 2025 Ayın Filmleri
    Yorum Yap
    Yorum yazın Cancel Reply

    Yeni Eklenenler

    Margaret Atwood’un “Kalpten” şiirleri okurla buluştu

    Aralık 3, 2025 Kitap

    Margaret Atwood’un “Kalpten” adlı şiir kitabı Doğan Kitap tarafından Nuray Önlüoğlu çevirisiyle okurla buluşturuldu. Margaret…

    Sokak Sanatçıları Festivali 500 sanatçıyı Müze Gazhane’de ağırlayacak

    Aralık 3, 2025

    Yollara Düşen Sahneden Öyküler Depo İstanbul’da

    Aralık 3, 2025

    PALOMAR – ITALO CALVINO

    Aralık 2, 2025
    Sosyal Medya'da Biz
    • Facebook
    • Twitter
    • Instagram
    • YouTube
    Bu Haberleri Kaçırmayın

    Bologna Çocuk Kitapları Fuarı’nın ardından – 3

    Mayıs 3, 2024 Betül Çakıroğlu

    “Gecenin Kıyısı”, cuma günü sinemalarda

    Mart 11, 2025 Film

    SPİNOZA’NIN TANRISI

    Ekim 1, 2025 Kenan Doğru
    Hakkımızda
    Hakkımızda

    Film, kitap, sanat, hayat ve daha fazlası için haber, röportaj, makale, podcast, güncel bilgiler içeren e-dergi.

    Email : editor@suaredergi.com.tr

    Künye

    Son Eklenen Yazılar

    Margaret Atwood’un “Kalpten” şiirleri okurla buluştu

    Aralık 3, 2025

    Sokak Sanatçıları Festivali 500 sanatçıyı Müze Gazhane’de ağırlayacak

    Aralık 3, 2025

    Yollara Düşen Sahneden Öyküler Depo İstanbul’da

    Aralık 3, 2025
    X (Twitter) Instagram Facebook
    © 2025 Tüm Hakları Saklıdır. Do Medya & Ekipbizz İçerik İşbirliğiyle hazırlanmaktadır.

    Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.