Close Menu
    Son Eklenenler

    Margaret Atwood’un “Kalpten” şiirleri okurla buluştu

    Aralık 3, 2025

    Sokak Sanatçıları Festivali 500 sanatçıyı Müze Gazhane’de ağırlayacak

    Aralık 3, 2025

    Yollara Düşen Sahneden Öyküler Depo İstanbul’da

    Aralık 3, 2025
    Facebook X (Twitter) Instagram
    Çarşamba, Aralık 3
    X (Twitter) Instagram Facebook
    Suare Dergi – Film – Kitap – Sanat – Hayat ve DahasıSuare Dergi – Film – Kitap – Sanat – Hayat ve Dahası
    • YAŞAM
      1. Aktüel
      2. Beslenme
      3. Felsefe
      4. Fitness
      5. İlişkiler
      6. Kişisel Bakım
      7. Kişisel Gelişim
      8. Psikoloji
      9. Sağlık
      10. Seyahat
      11. Sürdürülebilir Yaşam
      12. Teknoloji
      13. View All

      Nazlı Eray’a “Yaşayan Efsane” Onuru

      Temmuz 5, 2025

      Yüzüncüyıl Gazeteciler Derneği’nden anlamlı seminer

      Temmuz 3, 2025

      ‘Boykot bir hak mı? Suç mu? ‘ sorusuna yanıt arayanlar için 10 film

      Nisan 2, 2025

      Sinema tutkunları için yepyeni bir mecra: Yeni Sinema Dergisi 

      Şubat 28, 2025

      İnovatif makarnacı Pastavilla 32. yaşını ödülle kutluyor

      Nisan 22, 2024

      Buğday Derneği ‘zehirsiz kentler’ için harekete geçti

      Aralık 23, 2021

      1 KAVRAM 10 DÜŞÜNÜR: Varoluşun On Yüzü

      Ağustos 2, 2025

      Ulus Baker: Kısacık hayatına çağları sığdıran ‘birisi’

      Temmuz 12, 2025

      Institut français, Fransız yazar, felsefeci ve filolog Barbara Cassin’i ağırlıyor

      Şubat 25, 2025

      Sade Yaşamın Gücü: Epikür ve Tao’nun izinde sadeleşmek

      Aralık 7, 2024

      Ergen ebeveynleri için kılavuz

      Eylül 23, 2024

      Aşkın Lotus Hali… 

      Temmuz 4, 2024

      “Doktordan Az Kullanılmış” bu defa bir kitap adı oldu

      Ağustos 29, 2023

      ‘Rekabetçi Aile’yi izlerken kendimize de gülebilir miyiz?

      Ağustos 27, 2023

      Parfümde şişe tasarımı kokudan önemli olabilir mi?

      Mart 28, 2023

      Saç bakımına ilişkin merak edilen 6 soru ve 6 yanıt

      Nisan 17, 2022

      Beynini Resetle: Zihinsel rahatsızlıklar ve metabolizmayla ilişkisi

      Eylül 30, 2025

      Stresten Huzura: Deneyimlenmiş bir dönüşüm süreci

      Mart 6, 2025

      Yeni Eril: Dr. Nil Keskin’den kapsamlı bir dönüşüm rehberi

      Mart 4, 2025

      Cansel Oruç’un ‘Başarmaktan Korkma’ kitabı okuyucuyla buluştu

      Aralık 26, 2024

      Beynini Resetle: Zihinsel rahatsızlıklar ve metabolizmayla ilişkisi

      Eylül 30, 2025

      Kimdir bu “Narsist Sapkınlar?”

      Mayıs 29, 2025

      Borderline: Bir Kişilik Bozukluğunun Biyografisi

      Mayıs 6, 2025

      Dementor – Ruh Emici: Narsisizmin gölgesinde bir yok oluş ya da yeniden doğuş hikâyesi

      Şubat 17, 2025

      ‘Hepimiz Narsistiz’ kitabının yazarı Şule Öncü: Sanıldığından yaygın!

      Mayıs 17, 2024

      “Doktordan Az Kullanılmış” bu defa bir kitap adı oldu

      Ağustos 29, 2023

      Prof. Dr. Körükoğlu’ndan sağlıklı ve genç kalmanın sırları

      Mayıs 7, 2023

      Salmonella’dan korunmak mümkün mü?

      Nisan 27, 2022

      Zeytin Kokulu Memleket: Ayvalık

      Ağustos 20, 2025

      Sayım Çınar ile Kopenhag’da Kültür-Sanat 

      Ağustos 9, 2025

      Kadim bir kültür kenti: Denizli

      Mayıs 21, 2025

      Kayıp bir çantanın peşinde Patagonya’da edebiyat

      Şubat 20, 2025

      Nihal Gündüz’den ‘makarna’ ile ‘Çevre Krizi’ fotoğrafları

      Ağustos 15, 2025

      ‘Baumit ile Olasılıklar’ kitabı ile geleceği yeniden düşünüyor

      Eylül 20, 2023

      Heykeltıraş Varol Topaç’ın çelik üretim atıklarından yarattığı eser Contemporary İstanbul’da

      Eylül 17, 2023

      Jeotermal enerjiyi çocuklara anlatan kitap: Damla Adamlar

      Ağustos 31, 2023

      Kim Korkar Yapay Zekadan

      Haziran 8, 2025

      Türkiye’nin mutfak ve kültür mirasından seçkiler dijital erişime açılıyor

      Ekim 20, 2023

      Mevzular Açık Mikrofon, artık GAİN’de

      Eylül 1, 2023

      Akıllı makineler ve robotlar denilince akla gelen filmler

      Ağustos 31, 2023

      Zamanı Sahiplenenin Dünyayı Yönetmesi Üzerine

      Aralık 1, 2025

      Antakya Film Festivali başladı

      Kasım 24, 2025

      Sinem Çelebioğlu‘ndan çocuklar için; Dağın Kızı 

      Kasım 20, 2025

      Fethiye Uluslararası Film Festivali başlıyor

      Kasım 4, 2025
    • KÜLTÜR – SANAT
      1. Kitap
      2. Müzik
      3. Öykü
      4. Sanat
      5. Sergi
      6. Sinema
      7. Şiir
      8. Tiyatro
      9. Video
      10. View All

      Margaret Atwood’un “Kalpten” şiirleri okurla buluştu

      Aralık 3, 2025

      Geçmişten günümüze atların tarihteki yeri: ‘Akıncılar, Hükümdarlar ve Tacirler’

      Kasım 27, 2025

      Demet Cengiz’in Leylâ’sı ile kaderin kırılma anları

      Kasım 27, 2025

      Sayım Çınar ile kitap dünyası

      Kasım 26, 2025

      Tame Impala Barış Manço hayranı!

      Ekim 22, 2025

      “Pekinel Uluslararası Masterclass” 6-12 Eylül’de AKM’de

      Eylül 5, 2025

      Sazakan’dan ilk tekli: AnatolianBlues

      Ağustos 17, 2025

      Ayın Şarkıları: Ağustosta ne dinleyelim?

      Ağustos 1, 2025

      Toz Zerreleri

      Temmuz 24, 2025

      Dönüşümün Hafifliği

      Temmuz 24, 2025

      Tuğlayı Fark Etmek

      Temmuz 24, 2025

      Yaşama Dair

      Temmuz 24, 2025

      Río Sur, Pera Müzesi’nde

      Ekim 16, 2025

      Dalí’nin Tavşan Deliği: Bir romanın resme dönüşen rüyası

      Haziran 12, 2025

      Rüyaların Ressamı: Remedios Varo’dan 6 büyülü tablo

      Haziran 10, 2025

      Balenin Rus yıldızları Bodrum’da

      Ağustos 12, 2024

      İstanbul’da devam eden 16 sergi

      Temmuz 10, 2025

      Ressam Ömer Onay’ın ‘Bilinç Akışı’ sergisi AKM’de

      Haziran 20, 2025

      ‘Mumi’lerin yaratıcısı Tove Jansson eserleriyle Aynalı Geçit’te

      Mayıs 8, 2025

      Handan Özbek’in “Çıplak Kıta” sergisi Goba Art & Design’da

      Mart 12, 2025

      Yunanistan Sineması Günleri, 2 Aralık’ta başlıyor

      Kasım 28, 2025

      Sinematek/Sinema Evi yeni programını duyurdu

      Ekim 21, 2025

      Weapons: İzleyicisini duygusal ve zihinsel olarak zorlayan bir korku filmi

      Ekim 11, 2025

      Erin Brockovich: Mini etekli, topuklu ayakkabılı bir varoluş hikayesi

      Ekim 8, 2025

      Şiir: Kapandık kaldık içimize 

      Temmuz 18, 2025

      Şiir: Huy İşte

      Temmuz 7, 2025

      GÜRÜLTÜNÜN ORTASINDA SESSİZLİĞE YOLCULUK: MODERN DÜNYADA DİNGİNLİĞİN PEŞİNDE

      Temmuz 1, 2025

      Şiir: Ne Zaman

      Haziran 10, 2025

      Yollara Düşen Sahneden Öyküler Depo İstanbul’da

      Aralık 3, 2025

      Tiyatro Tales’ten ilk oyun: Macbeth’in Cadıları Bir de Bizden Dinleyin

      Kasım 26, 2025

      Gergedanlar AKM Sahnesi’nde

      Kasım 26, 2025

      “Çiçekçi Sokağı”, 1 Kasım’da Kadıköy Eğitim Sahnesi’nde

      Ekim 27, 2025

      Parazit – Sınıfsal uçurumların sarsıcı anlatımı

      Haziran 30, 2025

      Garfield’in resmi posteri yayınlandı

      Aralık 19, 2023

      Napolyon bu kez Jaquin Phoenix’in yorumuyla sinemada

      Kasım 23, 2023

      Freud’s Last Session filminden fragman

      Ekim 27, 2023

      Margaret Atwood’un “Kalpten” şiirleri okurla buluştu

      Aralık 3, 2025

      Sokak Sanatçıları Festivali 500 sanatçıyı Müze Gazhane’de ağırlayacak

      Aralık 3, 2025

      Yollara Düşen Sahneden Öyküler Depo İstanbul’da

      Aralık 3, 2025

      BİFO ve Barbara Hannigan’dan özel konser

      Aralık 1, 2025
    • SD+
      1. Röportaj
      2. Haber
      3. Makale
      4. Portre
      5. Diğer
      6. View All

      Demet Cengiz’in Leylâ’sı ile kaderin kırılma anları

      Kasım 27, 2025

      Tanrıçanın Serzenişi: Elpis bize ‘umudunuzu kaybetmeyin’ diyor

      Eylül 25, 2025

      DÜNYAYA BİR KRİSTALDEN BAKMAK… HER IŞILTIDA BAŞKA DÜNYALARA YOL ALMAK…

      Haziran 28, 2025

      Booky Kitabevi: Bir insan, butik bir kitabevi, kocaman bir topluluk

      Haziran 22, 2025

      Yeşilçam’ın köklü şirketi Erman Film’de yollar ayrıldı

      Şubat 6, 2025

      Defne ya da Bazı Tuhaf Hayatlar: Herkes kendi hikayesine sahip çıksın!

      Kasım 16, 2024

      İstanbul’un plajlarına otobüs seferleri başladı

      Ağustos 7, 2024

      Biletinial’da ‘yorum ve reyting’ uygulaması

      Nisan 17, 2024

      Zamanı Sahiplenenin Dünyayı Yönetmesi Üzerine

      Aralık 1, 2025

      Dalí’nin Tavşan Deliği: Bir romanın resme dönüşen rüyası

      Haziran 12, 2025

      Romalı tarihçilerin yazmadığı Kleopatra: Hükümdar, alim ve filozof bir kadın

      Haziran 10, 2025

      Bir antikahramanın portresi: MARLA SINGER

      Nisan 30, 2025

      Yolda Olmak, Var Olmaktır

      Ağustos 9, 2025

      Maria Anna Mozart

      Temmuz 20, 2025

      Pablo Neruda: Aşkın, kavganın ve sessiz coğrafyaların şairi

      Temmuz 12, 2025

      Ulus Baker: Kısacık hayatına çağları sığdıran ‘birisi’

      Temmuz 12, 2025

      Gülhane Parkında sarnıç olduğunu biliyor muydunuz?

      Nisan 2, 2023

      Klasik mobilyada en çok tercih edilen ağaç türlerini biliyor musunuz?

      Nisan 1, 2023

      Mart ayında Türkiye’nin en çok konuştuğu başlıklar

      Nisan 1, 2023

      Zamanı Sahiplenenin Dünyayı Yönetmesi Üzerine

      Aralık 1, 2025

      DENİZ GİBİDİR GÖKYÜZÜ

      Aralık 1, 2025

      ZİNDAN ADASI: İNKAR MI? KOMPLO MU?

      Aralık 1, 2025

      DÜNYANIN SONUNA YOLCULUK

      Aralık 1, 2025
    • PODCAST

      Podcast: Hayati Tavsiyeler ‘Bahar ve Mitoloji’ ile yayında

      Mayıs 5, 2023

      Denenmiş, test edilmiş, onaylanmış: Hayati Tavsiyeler

      Mayıs 5, 2023

      Meraklı bünyeler için podcast kanalı: Suare Online

      Mayıs 1, 2023

      Akla takılan sorulara yanıt arayan podcast: Neymiş?

      Nisan 9, 2023

      Hayati Tavsiyeler: Kendine yatırım yapanlara özel podcast

      Nisan 9, 2023
    • YAZARLARIMIZ
    • SuareMag
    • Suare Öykü
    Suare Dergi – Film – Kitap – Sanat – Hayat ve DahasıSuare Dergi – Film – Kitap – Sanat – Hayat ve Dahası
    Buradasınız:Anasayfa » Bir Düşüşün Anatomisi ya da bir evliliğin yapı sökümü
    Film

    Bir Düşüşün Anatomisi ya da bir evliliğin yapı sökümü

    Şubat 26, 2024Yorum yapılmamış7 dk Okuma Süresi
    Facebook Twitter Pinterest LinkedIn WhatsApp Email
    Paylaş
    Facebook Twitter Pinterest WhatsApp Email

    Altın Palmiye, Altın Küre, Cesar gibi çok prestijli ödülleri toplayarak Oscar yarışında elini güçlendiren “Anatomy of a Fall” (Bir Düşüşün Anatomisi), izleyicisine bolca soru sorduran, bolca yorum yaptıran ve buna rağmen belirsizlik içinde bırakan bir film. Yönetmen Justine Triet’in eşi Arthur Harari ile birlikte yazdığı 2023 yapımı bu filmi tanımlarken; Fransa yapımı hukuk draması, gerilim filmi diyebiliriz. Ancak izledikten sonra bu filmin; bir düşüş üzerinden bir evliliği ilmik ilmik söktüğünü göreceksiniz. Böylece izleyicisini algının sınırlarında dolaştıran film, gerçeğin belirsizliğine ve ilişkilerin her an bozulabilir dengesine işaret ediyor.

    NİLGÜN KARATAŞ

    Bir Düşüşün Anatomisi orijinal adıyla “Anatomy of a Fall” Mayıs 2023’te 76. Cannes Film Festivali’nde prömiyerini yaptığı günden beri izleme listemde olan bir film.  Ben ajandamı düzenleyene kadar film, Altın Palmiye, Altın Küre ve Cesar’da ödüllerini alıp, beş dalda aday olduğu Oscar’a emin adımlarla yürüyordu. Sevgili gazeteci-yazar arkadaşım Demet Cengiz, “Filmi izledin mi? Hadi izle, üstüne seninle konuşmamız lazım” der demez, o akşamı bu filme ayırdım. Filmi önce sadece izledim, sonra da aklıma takılan bazı sahneleri notlar alarak tekrar izledim. Üstüne de epeyce düşündüm; bir mahkeme filmi neden bu kadar beğenilir? Sıkılmamız gereken diyaloglar nasıl bu kadar anlamlı hale gelir? Gerçeği gerçekten bilmek mümkün mü? Algılarımız manipülasyona ne kadar açık! 

    Oyunculuk başarıları bir yana hikayesi ile derin düşüncelere dalmamızı sağlayan Bir Düşüşün Anatomisi’nin yönetmeni Justine Triet, kariyerine 2011 yılında bir kısa filmle başlamış. 2016’da Victoria, 2019’da Sibly ve 2023’te de Anatomy of a Fall ile çıkış yapan bir yönetmen. Hemen bu noktada yönetmenin bir kadın olması, hikâyenin merkezine kadını alması yüzünden filme bir kadın filmi diyebilir miyiz, sorusu geliyor akla. Bu soruya hem evet hem de hayır yanıtını verebilirim. Elbette film; özellikle evliliklerde kadına biçilen role vurgu yaparak, bazı mesajların altını çiziyor ancak bu filmin ana temasının sadece kadın olduğunu söylemek mümkün değil.

    Spoiler’ın hiç sakıncası yok!

    Filmi tek bir cümle ile kısaca özetleyecek olursak; bir yazar olan Sandra Voyter’in (Sandra Hüller) kocasının evlerinin çatı katından düşüp ölmesinin (atlayarak ya da itilerek) ardından masumiyetini kanıtlama sürecini anlatıyor. Birazdan filmin sonunu söyleyeceğim ve bu spoiler olmayacak. Çünkü sonunu bilmemiz ya da bilmemeniz bu filmin seyir keyfini zerre tadar etkilemiyor.

    O halde yavaş yavaş filme ilişkin düşüncelerimi yazabilirim. Önce filmin konusunu biraz açalım: Fransız Alpleri’nde bir dağ evi. Yazar Sandra, evine gelmiş genç bir kadın gazeteciyle şarap eşliğinde röportaj yapıyor. Ortamda flörtöz bir hava var. Ancak bir anda 50 Cent’in P.I.M.P.’si sohbeti bölüyor. Çünkü Sandra’nın kendisi gibi yazar olan ancak henüz bir kitap yayımlamadan, yazar tıkanması yaşayan kocası Samuel (Samuel Theis) ortamı sabote ediyor. Sandra bu normal bir durummuş gibi röportajı sürdürmeye çalışıyor ancak, şarkı bitiyor, baştan başlıyor ve röportaj bitmek zorunda kalıyor.

    Sonraki sahnede Sandra ve Samuel çiftinin, bir kaza sonucu görme yetisini neredeyse tamamen kaybetmiş oğlu Daniel’i (Milo Machado Graner), köpeği Snoop ile Alpler’in karlı tepelerinde cesurca gezerken görüyoruz. Yürüyüşten eve dönen Daniel, yerde kanlar içinde yatan babasını fark ediyor ve bağırarak annesine haber veriyor. Bu aşamadan sonra kendimizi avukat, savcı, hakim, jüri, sosyal hizmet görevlisi ile kalabalıklaşan bir davanın ortasında buluyoruz. Filmin önemli bir bölümü mahkeme salonunda geçiyor ve şüpheli bir ölümün bulunduğu her film gibi; gerçeğin peşine düşüyoruz. Yanıtı aranan soru şu: Sandra, kocasını öldürdü mü yoksa Samuel, intihar mı etti?

    Kör bir çocuğuz aslında biz de…

    Bu noktadan sonra filmi ben çiftin göremeyen oğulları Daniel’in gözünden izlediğimi söylemeliyim. Filmdeki karakterden daha fazlasını biliyoruz ama bu gerçekten, gerçeği öğrendiğimiz anlamına gelmiyor. Filmin sonunda Sandra’nın beraat etmesi bile gerçekte ne olduğunu bilmemizi sağlamıyor. Bize gösterildiği kadarıyla algılarımız şekilleniyor ve görebildiğimiz kanıtlar üzerinden kendi yorumumuzu yapabiliyoruz. Bir evliliğin, aile kavramının, ilişkilerin karmaşık labirentinde el yordamıyla ilerleyen kör bir çocuğuz aslında biz de. Gerçek; bizim kavrayabildiğimiz kadar gerçek, bizim gerçeğimiz mutlak gerçek de olmayabilir üstelik, durum bizim sandığımızdan çok daha farklı olabilir.

    Gerçekleri kendimize göre büküyor muyuz?

    Film bizi bir evliliğin çok özel anlarına dahil ediyor; kavgalar, aldatma, eşler arası rekabet, sevgisizlik, tükenmişlik, her şeye rağmen bir arada kalma çabası gibi aile olmanın zorluklarına tanıklık ediyoruz. Filmi izlerken Sandra’nın hayatının didik didik edilmesi, kocasının yaptığı ses kayıtlarının mahkemede dinlenmesi gibi durumdan gerçekten rahatsız olduğumu söylemeliyim. Evet ortada açıklığa kavuşması gereken şüpheli bir ölüm var ama özel hayatın böyle ulu orta ortalığa saçılması yine rahatsız edici değil mi? Üstelik Sandra tanınan bir yazar olduğu için medyanın da oldukça ilgi gösterdiği bir davada… Bu kırılganlıklar bir yana; filmin ama teması ilişkilerin etrafında, bize gerçeğin yanı sıra algılarımızı da sorgulatması.

    Mesela Sandra, başlangıçta eşinin intihar etmiş olmasını kabul etmezken, mahkeme sürecinde bunu ispatlamaya çalışıyor. Sandra’nın kendini aklamak için yalan söylemesini (söylüyor demiyorum ama söylemiyor da demiyorum) anlayabiliriz, ya oğlu Daniel’in? İfadesini iki kere değiştiren Daniel, gerçekleri mi anlatıyor yoksa annesini kurtarmak için yalan mı söylüyor? Ya da içinde bulunduğu durumdan dolayı algıları onu yanıltıyor, gerçeği büküyor olabilir mi? Acaba bizler de bazı durumlarda gerçeği kendimizce göre yontuyor, hafızamız bizi rahatlatacak oyunlar oynuyor mudur? Bilime göre evet…

    Dilin ve kendini ifade edebilmenin önemi

    Film bir Fransız filmi olduğu için dilinin Fransızca olması çok normal ancak öyle değil; film İngilizce – Fransızca karışık ilerliyor. Çünkü Sandra Alman kökenli, kocası Fransız olduğu için Fransa Alplerinde yaşıyorlar. Sandra mahkemede kendini Fransızca ifade etmeyi deniyor, ancak kendini yetersiz hissettiği noktalarda İngilizce (özellikle pek başarılı bulduğum Savcı Bey’in sıkıştırmaları ve uzman görüşleri sırasında) İngilizce konuşmayı tercih ediyor. Anında simultane çevirmenler devreye giriyor; İngilizce bilmeyenler kulaklıklarını takarak Sandra’nın ne anlattığını öğrenmeye çalışıyor. Ancak bu kez de devreye çeviri hataları giriyor. Bir iletişimci olarak sık sık dediğim gibi; bizim ne anlattığımızdan daha fazla önemli olan bir şey varsa karşımızdakinin ne anladığıdır. Tabii anlaşılmak istiyorsak…

    Filmde başka dil oyunları da var; çiftimiz arasındaki kavgayı kocanın aldığı kayıtlardan dinlediğimizde (aslında usulsüz delil olmalı) ve yaşananları gördüğümüzde iki farklı duruma tanıklık ediyoruz. Oysa sözcükler kelimesi kelimesi aynı! Duyularımızın bizi yanılması, bilmediğimiz bir şey değil, ancak yargı anlarında bunu çoğu kez unutuyoruz…

    Bulunduğumuz tarafa göre yorumlamak, yargılamak…

    Bulunduğumuz yerin, seçtiğimiz tarafın bakış açımızı nasıl etkilediğine yönelik bir sahneye de değineceğim. Mahkeme salonunda, Samuel’in psikiyatrisini dinliyoruz. Yine anlattıklarından, içmeyi bıraktığı ilaçlara kadar en mahrem bilgiler ortalıkta. Bir kocanın, karısı hakkında söylediklerini anlatıyor biz uzman. Doktor ve hasta arasında geçen konuşmalar bize Sandra’nın kocasını öldürmüş olabileceği savına doğru yönlendiriyor. Psikiyatrist, gayet net bir şekilde Sandra’yı suçlu gösteriyor çünkü. Ancak Sandra tam bu noktada devreye gidiyor ve şu cümleyi kuruyor: “Eğer ben de terapiye gidiyor olsaydım, benim terapistim de Samuel’i suçlardı.” Haksız mı? Yargılarımız, yorumlarımı, algılarımızla hepimiz birer güvenilmez anlatıcı değil miyiz?

    Ya Samuel ölmeseydi ne olurdu?

    Filmde üzerinde durulacak, irdelenecek çok fazla detay var, maalesef bu yazının da bir sınırı. Belki bir gün bir yerde söyleşme fırsatı bulursak, onları da konuşuruz. Şimdilik ortaya bir soru atarak; filmin zihnimizde yarattığı belirsizliğe katkıda bulunmak istiyorum. Sorum şu; Filmin adı, Bir Düşüşün Anatomisi değil de Bir Evliliğin Anatomisi olsa ne olurdu? Yani Samuel ölmeseydi hayat nasıl akardı?

    Sandra’yı kocasını öldürmeye iten ya da Samuel’in intihara sürükleyen gerekçeler ortadan kalkar mıydı? İhmalkarlığı ile oğlunun kör kalmasına neden olan Samuel, antidepresanlarını yutup romanını yazar mıydı? Böylece manipülatör bir koca olmayı bırakıp, karısını mutsuz etmekten vazgeçer miydi? Ya Sandra, biseksüel güdülerini baskılayıp mükemmel eş, ideal anne olarak mı devam ederdi hayatına? Filme gördüklerimizin gerçekliğini nasıl tam olarak bilmiyorsak, bunları da hiç bilemeyeceğiz… Sandra’nın Samuel’in terapistine söylediği gibi: “Söylediğin şey tüm durumun sadece bir parçası. Biliyorsun. Demek istediğim, bazen bir çift bir tür kaostur ve herkes kaybolur.”

    Gerçek ile kurgu arasındaki o ince çizgi

    Bu kadar bilinemezlikten sonra, bildiğimiz tek bir şey var; o da gerçek ile kurgu arasındaki ince çizginin giderek flulaştığı. Sandra’nın yazdığı romanlar gibi… Samuel’in yazmak isteyip de yazamadığı romanlar gibi… Ya da başrol oyuncuları ile filmdeki karakterlerinin aynı isimleri taşıması gibi…

    Öyle ya hayat da bir kurgudan ibaret, her gün yeniden kurguladığımız bir kurgu… Üstelik aynen bu filmdeki gibi belirsiz, spekülasyona ve öngörülemeyen gelişmelere açık…

    Bu kadar yorumdan sonra, bana yöneltilecek soruyu biliyorum: “Sence Sandra katil mi yoksa masum mu?”

    Bilmem… Belki masumdur, ki gerçekten masum olmasını dilerim, çünkü gerçek her neyse onunla ve oğluyla yaşamaya devam edecek. Belki de katildir; 2 saat 32 dakikalık film boyunca sevimli ve şefkatli hallerine çok az tanık olduğumuz Sandra, kocasının baskısından bunalmış ve bir kavga anında onu itivermiş olabilir. Ya da Schrödinger’in Kedisi misali biz gözlem yapmadıkça, olmakta olan olmaya devam edecektir…

    H. Nilgün Karataş

    Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden “gazetecilik yapmayacağım” diyerek mezun oldum ve yıllarca Milliyet, Dünya, Günaydın, Akşam, BusinessWeek Dergisi, Para Dergisi ve Hürriyet Gazetesi’nde “çok severek” çalıştım. Uzmanlık alanım ekonomi gazeteciliği olmasına karşın kitaplar ve filmler beni her zaman büyüledi, hayatı onlar üzerinden çözümlemeyi sevdim. Hep yazdım, çok yazdım; ilk yayımlanan romanım Defne ya da Bazı Tuhaf Hayatlar oldu, Halen Suare Dergi, Bianet, Distopya ve Yeni Sinema Dergisi için yazarken öykü, roman ve senaryo çalışmalarımı da sürdürüyorum. Bu arada ikinci üniversite olarak İstanbul Üniversitesi’nde Felsefe Bölümü öğrencisiyim.

    YAZARIN TÜM YAZILARI
    yazar

    Related Posts

    Margaret Atwood’un “Kalpten” şiirleri okurla buluştu

    Aralık 3, 2025 Kitap

    Sokak Sanatçıları Festivali 500 sanatçıyı Müze Gazhane’de ağırlayacak

    Aralık 3, 2025 Etkinlik

    Yollara Düşen Sahneden Öyküler Depo İstanbul’da

    Aralık 3, 2025 Tiyatro

    BİFO ve Barbara Hannigan’dan özel konser

    Aralık 1, 2025 Konser
    Yorum Yap
    Yorum yazın Cancel Reply

    Yeni Eklenenler

    Margaret Atwood’un “Kalpten” şiirleri okurla buluştu

    Aralık 3, 2025 Kitap

    Margaret Atwood’un “Kalpten” adlı şiir kitabı Doğan Kitap tarafından Nuray Önlüoğlu çevirisiyle okurla buluşturuldu. Margaret…

    Sokak Sanatçıları Festivali 500 sanatçıyı Müze Gazhane’de ağırlayacak

    Aralık 3, 2025

    Yollara Düşen Sahneden Öyküler Depo İstanbul’da

    Aralık 3, 2025

    PALOMAR – ITALO CALVINO

    Aralık 2, 2025
    Sosyal Medya'da Biz
    • Facebook
    • Twitter
    • Instagram
    • YouTube
    Bu Haberleri Kaçırmayın

    SONBAHARDI

    Aralık 1, 2025 Kadir Horzum - SuareMag

    Tarkan’dan 7 yıldan sonra ‘Kuantum 51’ albümü

    Haziran 21, 2024 Müzik

    SÖZCÜK TAMİRCİSİ

    Mayıs 1, 2025 SUAREMAG
    Hakkımızda
    Hakkımızda

    Film, kitap, sanat, hayat ve daha fazlası için haber, röportaj, makale, podcast, güncel bilgiler içeren e-dergi.

    Email : editor@suaredergi.com.tr

    Künye

    Son Eklenen Yazılar

    Margaret Atwood’un “Kalpten” şiirleri okurla buluştu

    Aralık 3, 2025

    Sokak Sanatçıları Festivali 500 sanatçıyı Müze Gazhane’de ağırlayacak

    Aralık 3, 2025

    Yollara Düşen Sahneden Öyküler Depo İstanbul’da

    Aralık 3, 2025
    X (Twitter) Instagram Facebook
    © 2025 Tüm Hakları Saklıdır. Do Medya & Ekipbizz İçerik İşbirliğiyle hazırlanmaktadır.

    Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.