Saliha Demir
Şiirle Barışmak
Şiir ile Barışmak
Bir gün on sekiz yaşında yazdığın bir şiirle barışırsın… Sayfaları yorulmuş bir defterin içinden söküp alırsın onu, zamansız doğmuş bir bebek gibi. Ağlayacak, ağlatacak, acıkacak, kucağına pisleyecek. Gülecek. En güzel o gülecek yalnızca senin anlayacağın o unutulmuş dille. Her şeyi susturup -iç sesin de dahil- kulak verirsin sesine…
Gecenin sesi var,
Başka şey duyamasın diye
Sessiz duranlar.
Soğuk, beyaz bir çöl sanki,
Bu kez kar rüzgarın elinde.
Anlaşılmıyor derinliği
Hazırlıksız adımların.
En gereksiz yerlere biriktirmiş rüzgar,
Kar defolmuş bulutlardan.
Bu ne sert bir üslup diye kapatırsın defterini. Beğenmezsin dizelerin dizilişini. Dert ya işte, unutamazsın o şiiri. Yeniden aralarsın sayfaları.
Mavi rengi unuttu, daraldı dünya,
Özgürlük saydığım şey buz tuttu
Bir silecek kadar olmadı kirpiklerim
Sağanak bu, yağabildiği kadar…
Ve bir ayaz üstüne
Yanaklarım buz tuttu…
Sıcacık odamdayım oysa
Üşüsem, diyecek sınırdayım,
Darma dağan saçlarım.
“Ergen benmerkezciliğine bak hele” deyip kibirle okursun onu sayısız kere. Sonra yaşıtlarından daha olgun olma gayretini anımsarsın. Şimdi bile hâlâ çocuk olduğunu fark edip yeniden barışırsın o şiirle… Devam edersin.
Ellerim yazıyor öylesine
Uyutamadım onları, ezgisiyle anonim bir ağıdın,
Şimdi istesem de kayıp frekanslar…
Kendini kandırmak daha acı galiba
İnsan saçmalayamıyor bile,
Hayal edemiyor.
Şekiller uçup gidiyor kafadan
Yüzükoyun yere düşüyor
Üç yüz altmış derecelik beyinlerin içine,
Düşünmek mi?
Kafamı kaldırsam boyut bulamam
Ayağa kaldıracak kendimi.
Her şey bir etiket gibi
Tek yüzlü ve yapışmış.
Ama adı konmamış
Yaşanan boyut buz tuttu.
Kendini o yaşında bu kadar kendi haline bıraktığın için hayıflanırsın. 90’lar şarkılarını açarsın. Sanat bitti, dersin bilmiş bilmiş. Yaşar Kurt ve Düş Sokağı Sakinleri geçer önünden. Yeni Türkü’nün yürüyüşü biraz uzun sürer. “Ne zaman döndün ruhum, görmedim seni”, “Ölümler çıplak gelir” ve “Rüzgâr” şarkıları yan flütle canını acıta acıta süzülür gider. “Sessiz gelir yanına, başını dizine yaslar, öylece uyur…” Şiiri biraz unutup o ozanların dünyasına girersin izinsiz…
Ama seni daha derine götürecek bir eseri kaldıramaz hiçbir şiir. Kafasını uzatır mısraların parmaklığından. Okumaya devam edersin mecbur.
Eskimiyor yüzüm
Bunlar yorgunluk izleri.
Gece uykusuzluğu ve sabah huysuzluğu kadar.
Uyu bak, nasıl düzelecek
Cimbom’un Ankara maçı var,
Kale arkası, olsun
Ben gitmek istiyorum.
Kabustan önce uyuyabilmek gibi
Belki toplu küfrederiz.
Toplu bir ağıta çeviririz gözlerimizi kapatınca,
Yalnız adamların naralarını.
Yalnızlığı tarife, lügatım sınırlı,
Hakkını verecek gibi durmuyorum.
Sanki kelimeler buz tuttu,
Sanki Uyuyacağım.
Bir bebek gibi uyur. En mutlu zamanlarında uyanacak, bunu bil. Şiirle barışmak bu kadardır işte. İşine gelirse.
Şiirin uyuduğu yerde de… Şarkı başlar. 90’lardan bir ozan, omuzuna dokunur nazikçe… Neydi o söz? “Kalanlar gidenlere şiir yazsın.”

Saliha Demir, Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Sınıf Öğretmenliği Ana Bilim Dalı mezunudur. Gazi Üniversitesi’nde Eğitim Bilimleri Enstitüsü Eğitim Yönetimi ve Denetimi; Hacettepe Üniversitesinde Uzaktan Eğitimde Bilişim Teknolojileri alanlarında yüksek lisans yaptı. TED Ankara Kolejinde sınıf öğretmeni olarak görev yapmaktadır. Hacettepe Üniversitesi Temel Eğitim Bölümü Sınıf Eğitimi alanında doktora çalışmalarının tez dönemindedir. Sanal Gerçeklik Defteri, Tersyüz ve Salyangoz, Yaman’ın Tarhana Kavanozu, İnsanın İçinde Ne Var, Şiirlerle Öykülerle Cumhuriyet (Bölüm yazarlığı: Begonvil öyküsü) kitaplarının yazarıdır. Yetişkinlere yönelik şiirleri, öyküleri Dil Derneği Çağdaş Türk Dili, Distopya Dergi gibi yayınlarda yayımlanmaktadır. Verdiği yüz yüze ve çevrim içi eğitimlerin yanı sıra Kapadokya Edebiyat Buluşmalarının kurucusu ve koordinatörüdür. Evli ve iki çocuk annesidir.


