BURAK SOYER
Ödüllü yazar Emma Cline’ın yazdığı “Misafir”, 22 yaşındaki genç ve güzel Alex’in şaşaalı bir hayat sürme arzusuyla başkalarının hayatlarına “misafir” olarak dahil olmasını kendine has soğuk bir gerilimle anlatan, bütünüyle kadına yönelen bakışları ve genç kadınların da kendilerine yönelttikleri bakışları baştan aşağı sorgulatan bir roman.

İçinde yaşadığımız çağ bize her şeyin daha fazlasına sahip olmamız gerektiğini dikte ediyor. Daha güzelini, daha iyisini, daha kalitelisini… Bu “daha”ların listesi öyle uzun ki kafamızı çevirdiğimiz her yerde sürekli bu “daha”larla karşılaşıyoruz. Bu “daha”lara sahip olmak, yaşamak herkesin hakkı fakat mesele de burada düğümleniyor: Çünkü çağın, hayatın, adına ne derseniz deyin bizi içine çektiği girdaba girmek çok kolay. Sosyal medya, moda trendler, zamanın ruhunun kalıbına uydurulmuş pek çok araç sayesinde yüksek yüksek tepelere ulaşmak hiç de zor değil. Bir de bunun üzerine kişinin kendi kişisel gayretleri (!) devreye girerse dizilerde gördüğümüz 40 odalı malikanelere, ultra lüks arabalara sahip olmak -belki sonsuza kadar değil ama- bir süreliğine de olsa tadına bakabileceğimiz hayatlar hâline geliyor.
2016 yılında yayımladığı ilk romanı “Kızlar”la New York Times çoksatanlar listesini epey uzun bir süre işgal eden, Shirley Jackson Ödülleri’nde “En İyi Roman” ödülünü kazanan Amerikalı yazar Emma Cline’nın, İthaki Yayınları’ndan Sinem Akyol çevirisiyle okuyucuyla buluşan son romanı “Misafir” tam da bu konuya el atan bir kitap. 22 yaşındaki genç ve güzel Alex’in şaşaalı bir hayat sürme arzusuyla başkalarının hayatlarına “misafir” olarak dahil olmasını kendine has soğuk bir gerilimle anlatan “Misafir”, kadın bedenine yönelen bakışları ve genç kadınların da kendilerine yönelttikleri bakışları baştan aşağı sorgulatan bir roman.
22 yaşındaki Alex, bir barda tanıştığı kendinden yaşça büyük ve hayli zengin sevgilisi Simon’la Long Island’da konforlu bir yazlık evin keyfini sürerken, genç kadının daha büyük sulara yelken açma dürtüsünün ters tepmesi sonucu Simon tarafından evden gönderilir. Asıl amacı New York’a dönmek olan Alex, Simon’la arasını düzeltmek için “karışık” sevgilisinin bir hafta sonra İşçi Bayramı’nda vereceği partiye kadar Long Island’da kalarak Simon’la arasını tekrar düzeltmeyi ve rahat hayatına tekrar kavuşmayı planlamaktadır.
Fakat Alex, bu bir haftayı, beş parasız, kalacak yeri olmadan Long Island’ın konforlu ve zengin yaşamına “yancı” olarak geçirir. Bu bir hafta içinde tanıştığı insanlarla birtakım ilişkiler kurar, verilen partilere çaktırmadan girer, tanımadığı insanların evlerinde kalır ve Simon’la geleceğini garanti altına almayı düşündüğü bir haftada hayatta kalmak için aklından, elinden ne geliyorsa yapar. Her girdiği yere yüzünden düşmeyen doğal maskesiyle ayak uydurur. Erkekleri kendine çekmeyi iyi bildiği için bu ortamlarda çok da fazla zorlanmaz. Diğer yandan da bir haftalık süre yavaş yavaş erirken Alex de yüzünde kondurduğu sahteliğiyle “şafak” saymaya devam eder…
Emma Cline, “Misafir”de kimlikten cinsiyetçiliğe, sınıfsal farklılıklara, aidiyet hissinden beleşe gelme ihtimali olan konforlu hayatın peşinden koşma arzusuna kadar pek çok konuya değiniyor. Ama asıl altını çizmemiz gereken nokta, hikâyenin dönüp dolaşıp Alex özelinde bir varoluş meselesine geliyor olması. Zira Alex, cep delik cepken delik gezip ufak tefek hırsızlıklar yaparken, altı dolara tamah etmek zorunda kalırken bile, gizlice sızdığı evleri beğenmiyor. Gözünün sürekli yükseklerde olması, sadece bunun için hayatta kalma mücadelesi vermesi onun yaşam amacı hâline geliyor. Cline’nın yazardan ziyade anlatıcı olarak dizginleri elinde tuttuğu dili de bunlara eklenince “Misafir”, üzerinde düşünülmesi gereken modern bir anlatıya dönüşüyor.

Burak Soyer
2005 yılında Radikal Gazetesi Kültür Sanat Servisi ve Kitap Eki’nde gazeteciliğe başladı. Şimdiye kadar Milliyet, Hürriyet, Hürriyet Kitap Sanat, BirGün, BirGün Pazar, BirGünKitap, Taraf, Cumhuriyet Pazar, T24, Gazete Duvar, sendika.org, solhaber.org’a, siyaset, edebiyat, müzik, sinema, tiyatro yazıları yazdı. Halen Gazete Pencere, Bianet, Gazete İkinci Yüzyıl ve OT dergisine kültür sanat, K24, Edebiyathaber.net, Oggito, Ne Okuyorum?, Ajandakolik, Mahal Dergi, Romanoku internet sitelerine de edebiyat yazıları yazıyor. 2017 yılında ilk kitabı Zıvana Doğan Kitap etiketiyle yayımlandı. Zıvana’nın devamı olanBuji de 2019 yılında aynı yayınevinden çıktı. Son romanı Ring ise, geçtiğimiz Eylül ayında Karakarga Yayınları etiketiyle okuyucuyla buluştu. 2015 yılında Anadolu Üniversitesi Sosyoloji bölümünden mezun olan Burak Soyer, halen Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Sanat Tarihi bölümündeki eğitimine devam etmektedir.


