Zeynep Pınarbaşı
Direnmek denildiğinde aklıma ilk gelen Vecihi oldu. Bir çoğumuzun bildiği Vecihi Hürkuş’tan esinlenerek yaratılan bir film karakteri. Senaryosunu Sadık Şendil’in yazdığı yönetmenliğini Ertem Eğilmez’in yaptığı Gülen Gözler filminin en renkli karakteri Vecihi.
Marangoz Yaşar Usta ile Nezaket Hanım’ın erkek umuduyla doğan üçüncü kızı Fikret’e âşık olan Vecihi, filmin ilk beş dakikasında karşımıza çıkar. Gördüğümüz anın öncesinde iki yıl boyunca Yaşar Usta’dan kızını isteyen Vecihi’nin iki tutkusu vardır. Pilotluk ve Fikret; ne uçağından vaz geçer ne de Fikret’ten. Aşka direnmenin en güzel örneğidir. Uçağıyla gökyüzünde karşımıza çıkan karakterimizin aklı havada halini anlamak zor olmayacaktır. Filmin direneni bir kaçıktır. Aslında içinde taşıdığı derin sevgi ve aidiyet isteği bizi başından sonuna yoğun duygulara götürür.
Yeşilçam sineması özellikle de Münir Özkul ve Adile Naşit’in birlikte olduğu filmler benim antidepresanım. Ne zaman hayata küsecek olsam birkaç doz alırım. Hayata direnmemi, sevgiyi çoğaltmamı sağlayan bu filmler olur.
Gülen Gözler, metaforik anlam içeren filmlerdendir. Konusu köklere dayanır. Çatısıyla birlikte dört katlı bir konağın bodrum katında ailenin babası Yaşar Usta çıraklarıyla beraber marangoz atölyesi işletir. Ağaçlarla haşır neşirdir. Yaşama Toprak Ana’nın bağışladığı canlarla bağladır. Kökleri oradadır ailenin. Kızlar uçarı anne onlardan daha uçarıdır. Arada karşımıza çıkan en ikonik sahnelerden biri ailenin aşık, büyük üç kızının sigara, nane likörü, arabesk şarkılar eşliğinde aşk isyanındayken annenin içeri girip anlık şaşkınlık, sonra kızgınlıkla verdiği tepkinin ardından onlara katılıp likörden bir yudum alması, peşinden aynı aşk isyanına devam etmesidir. Anne, kızlarına büyümemiş bir genç olarak bağlıdır. Bu uçarı ruhlar bir şekilde babayı kandırır, aileye yeni kökler sunulur. İlk damat bağ kuramamış bir ailenin büyük oğludur. İkinci damadın ise kimsesi yoktur.
Kızlar kendi köklerini oluşturmak için asıl kökü yok sayarlar. Kendilerine yeni bir hayat kurmak için tavan arasında sabun üretmeye başlarlar. İlk yağmurda sabun erir, köpüğe dönüşür ve gerçek kökün olduğu bodrum katına akar. Köklerinize değer vermezseniz hayalleriniz sabun köpüğü gibi akar mesajını verir senaristimiz. Damatlar babanın gerçek rızasını almadan aileye girer. Hayaller, onların üstüne kurulan yalanlar, sabun köpükleri gibi dağılır.
Vecihi, direnç gösterir. Her fırsatta Yaşar Usta’dan kızını ister. Bir bakmışsınız düğün şarkıcısı olmuş, bir bakmışsınız diğer görücünün yanında sızmıştır ailenin içine. Dur durağı yoktur. Her fırsatta Yaşar Usta’nın karşındadır. İsmet’e görücü gelir oradadır. Yaşar Usta, Yunus’la inşaat için kavga ederken bir anda Yaşar Usta’nın karşısına dikilir. İnşaatın iskelesinden tırmanmıştır. Red cevabını alınca kendini inşaatın balkonundan aşağı bırakır, tahtaların üzerinden bir umutla yeniden sorar. İsmet’in düğününde aile fotoğrafının içine dalıp ister, cevap yine olumsuzdur. Bir kez daha uçakla gelir, evin çamaşırlarını uçağın kuyruğuna takıp kaybolur. Onun her gelişinde ev sallanır, yıkılacak, dağılacak zannedersiniz ev olduğu yerdedir. Vecihi aşka direndikçe evin içinde hayaller acı gerçeklere dönmeye başlar. Sessizce sarsılır evin kökleri. Nedret’in isteme günü çamaşırlarla gelir. Temiz ütülenmiş çamaşırlar Yaşar Usta’nın kalbini yumuşatmaz. Kara vicdanlı şarkısını söyleyerek çıkar evden. Nedret’in düğünü tüm aile için mutluluk doludur. Vecihi sızar, solisti itekler şarkı söylemeye başlar. Kan ve Gül şarkısı onun sözleriyle yankılanır.
“Bilmem anlatabiliyor muyum?
Seviyorum veriyor musun?
Ağlıyorum, veriyor musun?
İstiyorum, veriyor musun?
Cevap ver, veriyor musun?”
Yaşar Usta inatla, kararlı şekilde kaşını kaldırır, mimikleri istemediğini anlatır. Sonunda “Peki öyle olsun,” diyerek Vecihi hüzünle, ağlayarak yığılır sahneye. Ah, Yaşar Usta gerçekten de kara vicdanlı çıkmıştır. Şimdi olacak derken yine olmaz. Vecihi hem güldürür hem hüzünlendirir. Ama yılmaz. Direnir.
Nezaket, Yunus’a olan borcunu ödeyemeyince ev satış için Şevket’e pazarlanır. Köklerini yalan tohumlarıyla dolduran Nezaket bu sefer de gelenin Fikret’i istediğini söyler. Vecihi yine oradadır. Sevdiği için kavga eder. Kavga evin dışına taşar.
Vecihi köksüzdür. Heidegger’in dediği gibi “Dünyaya fırlatılmıştır.” Ve her seferinde bu fırlatılmışlıkla çıkar karşımıza. Aile kurmak, Yaşar Usta’nın kökleri arasında yer almak ister. Fikret’e olan aşkı kadar Yaşar Usta’ya saygısı vardır.
Evin satılmaması için ailenin babası marangozluk atölyesinden, oradaki malzemelerinden kullandığı eşyalardan vaz geçer, onların satılıp borcun kapanmasını ister. Evde çıkan kavga sonucu evden ayrılır. Kökler yerinden oynamış, ev sarsılmış, artık çürüme başlamıştır.
Tüm bunlardan kurtuluşu sağlayan Vecihi’dir. Borcu öder. Ailesi olmadığı halde sevdiği kadını ve onun ailesini kurtarır. Fikret’e kavuşamayacağından emin olmuş, tutkuyla bağlı olduğu ailenin köklerini kurtarmıştır.
Son sahnede bizim kaçık Vecihi’miz uçağıyla gelir, evi yerinden oynatır. Sonunda uçakla evin içine girer. Artık Vecihi olgunlaşmıştır, ayakları yere basar.
Umudunu kaybetmiş olsa da yine direnir. Fikret’i ister. Bıkmaz usanmaz. Vazgeçmeyeceğini gösterir. Yaşar Usta’nın kalbini kazandığını orada anlarız. Fikret ve Vecihi aşkı kabul edilir.
Vazgeçtiği yerde yeniden direnir. Sevginin sonsuzluğu, istemenin arsızlığı, her atılmışlığa yeniden dönüşü ile Vecihi tam bir direnişçidir.
Sevgiden de öte köklerine direnir. Onu kaybetmemek uğruna sevdiğinden vaz geçer. Ama dedim ya Vecihi tatlı bir kaçıktır. Vazgeçmez.
Hayat’a Vecihi gibi bağlı kalmalı, istediğimiz her şey için direnmeliyiz. Köklerimiz sağlam olduğu süre direncimizi kimse kıramayacaktır.
Tutunduğu hayatta asılı kalıp kendini Yaşar Usta’ya sevdirememiş tüm Vecihilere selamlar olsun. Bir gün o duvarı yıkacağız.

Zeynep Pınarbaşı için her şey mektuplarla başladı. Sonra şiirler geldi. Ardından iç dökmeler… Yıllar kelimeleri kovaladı, o da peşinden gitti. Şimdi sırada öyküler var. Yazdı, yazıyor.